Welcome to our New Forums!

Our forums have been upgraded and expanded!

Satanas ve Baalzebul Babalarımız Aynı Varlık mı?

Daemonica

Active member
Joined
Feb 10, 2024
Messages
538
Esenlikler.

Satanas Babamız ve Baalzebul Babamızın doğası hakkındaki görüşüm aşağıda paylaşacağım alıntıda olduğu gibiydi, uzun süredir bu görüş çoğunluk tarafından da kabul ediliyordu:

Baal Babamız ve Satanas Babamız bir madalyonun iki yüzüdür; Satanas Babamızın tek farkı Onun 'ilkel neden' olmasından kaynaklıdır, O her şeyin temelidir ve tüm gerçeklik Onun üzerine inşa edilmiş bir şehir gibidir. Bu 'şehri', gerçekliği ve Satanas Babamızın iradesini ise Baal Babamız yönlendirir, O hükümdardır; Satanas Babamız, yani 'Nihai Gerçek' tarafından görevlendirilmiş Kraldır.

Düşman metinlerinde Şeytan ve Baalzebul hakkında şunlar söylenir:
"The god of this age has blinded the minds of unbelieve... bla bla bla"
-2 Corinthians 4:4

Bu çağın ilahı, yahut bu 'dünyanın' ilahı olarak isimlendirilen varlık Baalzebul Babamızdır. O dönem Roma İmparatorluğu ve Yunanistan civarında dinimiz halen tüm görkemiyle ayaktaydı, 'bu çağın ilahı' derken kastedilen şey de bahsettiğim medeniyetlerin 'Baş Tanrısı' olan Zeus, Baalzebul ve Jüpiter'di.

Satanas Babamız eğer 'Tanrının' ruhu ve bilinci ise, Baalzebul Babamız 'Tanrının' bedendir. İkisi elbette farklı varlıklar, fakat birbirlerinden ayrı düşünülemezler. Bu yüzden İkisi birbirinin yerine sık sık geçebilir, kullanılabilir; düşman bu gibi şeyleri detaylıca anlatmak yerine İkisini de tek varlık olarak ele alıp "Kötülük", "Yalan", "Düşman" ve "Yanlışlık" ile ilişkilendirilmiştir. Düşman "Şeytan şöyledir böyledir" dediğinde sadece Satanas Babamıza değil, aynı zamanda Baalzebul Babamıza da hakaret ediyor.

Sizin ilk sorduğunuz soru benim de dikkatimi çekmişti; bir hata da olabilir, ileride daha detaylı ele alınacak bir konu da olabilir. Fakat hem Baal Babamız hem de Satanas Babamız bizim Baş Tanrılarımızdır. Dediğim gibi; birbirlerinden ayrı düşünülemezler.

"Zeus'a dua edeyim" demek ise pek mantıklı değil çünkü "Zeus" konsepti bir tür arketip denebilir, keza "Poseidon" da öyledir. Fakat 'Zeus'a dua ederseniz Baalzebul Babamıza dua etmiş olacağınıza inanıyorum, yine de dua etmek gibi bir eylem sırasında Tanrılarımızın ve Tanrıçalarımızın 'İlah İsimlerini' kullanmanızı tavsiye ederim. Bu isimleri kullanmak iletişim konusunu kolaylaştıracaktır.

Fakat Yüksek Rahibin son paylaşımları bir kaç kişide kafa karışıklığı yaratmış, kendisinin "Şeytan ve Baalzebul direkt olarak 'aynı' varlıktır" tarzı gönderileri beğenmesi de bu durumu pekiştiriyor. Aslında bu durum alegorik açıdan çok da mantıksız değil, zaten iki Tanrımız ayrı varlıklar olsa bile 'tek beden' gibi hareket ettiklerini biliyoruz; fakat en büyük kafa karışıklığı bu iki Tanrımız için de uzun süredir 'ayrı varlıklar' tanımı yapılıp kendileri için ayrı ritüellerimizin olması ve Standart Ritüel sırasında ikisini de ayrı olarak çağırmamızdan kaynaklanıyor olabilir.

Anladığım kadarıyla şuan kabul edilen durum Satanas ve Baalzebul Babalarımız aynı varlık, aynı Tanrı, aynı bilinç; sadece bir varlığın iki farklı yönü. Bu kadar kritik bir mesele sanırım Yüksek Rahibin yapacağı 'Ask Me Anything' etkinliğinde tamamen açıklanacak, fakat o gün gelene kadar kafamız karışık şekilde gezmektense bu tarz bir gönderi altında tartışmak daha faydalı olacaktır.

Sanıyorum ki Satanas Babamız direkt olarak Eterik Dünyayı temsil eden; Gerçek Tanrının dışsal yönüne verdiğimiz bir isim. Panenteist Tanrı anlayışındaki 'Evrenin Dışındaki Tanrı' gibi. Baalzebul ise Gerçek Tanrının bu evren içinde tezahür etmiş hali, bir nevi 'Avatar' denebilir sanırım. Hristiyanlardaki Tanrı(!)/İsa ikilisi gibi; biri dışsal olanı, diğeri fiziksel ve içsel olanı temsil ediyor fakat aynı özü paylaşıyorlar. Zihinde canlanması için şu tarz bir benzetme yapılabilir diye düşünüyorum:

1739436713263.png
 
Bu konuyu anlamak için aura temizliği yaparken imgelenen Güneş üzerine düşünebilir. İmgelediğimiz soyut Güneş, Lord Satanas'tır, bu bilinç ve zihin ile ilgilidir. İmgelememizin bize gerçek bir Güneş gibi etki etmesi ise iradenin tezahüdür, bu da Lord Baalzebul'dur. Fakat her ikisi de formdan bağımsız düşünüldüğünde, saf Güneş'tir. Bu da 'Tanrı'nın kendisi olmaktadır.
 
Bana bu sözler küfür etkisi bıraktı. Bu şekilde hissettim. Bence ikisi farklı varlıklar, farklı bedene ve ruha sahipler. Yaptıkları iş benzer ve iç içe geçmiş olabilir ama ikisine bir demek, giderek tek tanrıcılığa yaklaştırılıyor sanki. Hani Şeytan baba takipçilerine kendi gelirdi? Eğer ikisi aynıysa bu durumda Beelzebul babayı çağırdığımızda aslında Lord Şeytan'ı davet etmiş oluyoruz. Ve rahipler eskiden beri iki tanrıyla da konuşurken hiç mi fark etmedi aslında aynı olduklarını? Tüm bunlar bana saçma ve mantıksız geliyor.
 
Bu konu bizim için de çok yeni ve bunun duygusal olarak getirdiği etkiler var, o yüzden bazı hususlardaki daha ileri açıklamalar için Yüksek Rahip Hooded Cobra'nın vaazlarını ve bilgilendirmelerini beklememiz gerekiyor. Bugün onlardan birisi paylaşıldı ve taşlar, gittikçe daha da yerine oturuyor. Büyük bir dönüm noktasındayız ve her şey olması gerektiği gibi.

Burada "küfürlük" bir durum yok ve bu, "bence" denilebilecek bir durum değil. Hislerinizi ve geçtiğiniz durumu çok ama çok iyi anladığımdan emin olabilirsiniz ama gerçeklerle yüzleştirildiğimizde onların doğasını kabul edebilmeliyiz, gerçek olan şey zaten bunu yapmaktadır; bizi, konforumuzdan çıkarır ve bu sorularla dolu yerin ortasına koyar.

Şimdi sırf bunu öğrenmenin getireceği bu duygular yüzünden, bu gerçeği hiç bilmemeyi mi seçerdiniz? Zeus, Tanrıdır; Satya, Tanrıdır. Zeus, Satya'dır. Satya, Zeus'tur. İstediğiniz isimle seslenebilirsiniz ve varacağınız varlık aynıdır. Zeus'un temsil ettikleri vardır, Satya'nın temsil ettikleri vardır. Bu konsept, bize yabancı değildi ve böyle bir dinamiği başka Tanrılarla da daha önce yaşadık. Sadece bu sefer bunun özneleri dinin iki baş Tanrısı olduğu için, yarattığı etki farklı oldu.

Peki, bunca zaman neden böyle bir "ayrım" vardı? Bunun da belli başlı sebepleri vardır. Bu sebeplerden bazılarını biliyoruz ve kavrayabiliyoruz, bazılarını da bileceğiz ve kavrayacağız, ve tüm bunlara rağmen önümüzde uzun bir yol var. Bir topluluk olarak büyürken, aynı zamanda ruhaniyette de büyüyoruz ve "ötesini" öğrenmeye hak kazanıyoruz. Güçleniyoruz, bu yolla da düşmanın bağlamını etkisiz hâle getiriyoruz. Yani ilerledikçe gerçeği öğreniyoruz, gerçek oluyoruz, gerçekleşiyoruz. Bu gerçeğin restorasyonu ve bunun karşısında tüm kişisel hisler önemsiz kalır. Bazı zamanlar bu gerçek kolayca kalbe alınabilir, bazı zamanlar ise bu yutması zor bir pildir. Ama gerçek olan buysa, daha söze gerek var mıdır?

Tüm bunlarla beraber bir kapıyı aralamış olduk, tabii aralanan bu kapı, aralanmak istenen bin bir farklı kapıyı doğurdu. Herkesin soruları var, herkesin öğrenmek istedikleri var ama her şey sırayla olacak, tam da olması gerektiği gibi gerçekleşecek ve her şey Tanrıların iradesinde olacak. Yükseleceğiz ve yükseldikçe, ne kadar ilerlediğimize de bizzat tanıklık edeceğiz.

Sözün özü, Zeus Lucifer Tanrı'dır ve bu böyledir!
 
Zeus Lucifer Tanrıdır da diğerleri de Tanrıdır, yani Benim bildiğim Baş TANRI ŞEYTAN sonra Lord Beelzebub Lord Azazel Leydi Astarte ve dıger Tanrı/çalar, Hepsi birer ayrı ayrı TANRI/ÇA DIR yani şöyle bir şeyi hatirlatiyor bana baba oğul kutsal olmayan ruh gibi teslis yanlış anlamayın aklıma geliyor lütfen açıklarsanız sevinirim, Kayre SATAN!
 
Zeus Lucifer Tanrıdır da diğerleri de Tanrıdır, yani Benim bildiğim Baş TANRI ŞEYTAN sonra Lord Beelzebub Lord Azazel Leydi Astarte ve dıger Tanrı/çalar, Hepsi birer ayrı ayrı TANRI/ÇA DIR yani şöyle bir şeyi hatirlatiyor bana baba oğul kutsal olmayan ruh gibi teslis yanlış anlamayın aklıma geliyor lütfen açıklarsanız sevinirim, Kayre SATAN!
Dört Taç, Şeytan ve Beelzebul'un aynı varlık olduklarını göz önüne alırsak, "üçe iner" ve burada bir Üçleme (Trinity) oluşur. Shiva, Brahma, Vishnu gibi düşünebilirsiniz. Bu Üçleme, yani üç Tanrının bir araya gelerek bir temsil durumu oluşturması yaygın görülebilir ve düşmanın dinlerindeki bu konsept, bizden çalınmadır. Düşman her şeyi çalar, yozlaştırır veya bağlamından koparır. Satanizm'deki "Dört Taç"ın simgeledikleri vardır, Zeus/Lucifer-Azazel-Astarte "Üçleme"si ise daha ileri seviye bir konudur.

Belirttiğim gibi, Şeytan ve Beelzebul, aynı varlıktır. Bu ana varlığın farklı yönlerini temsil ederler. Yani burada "Zeus Lucifer Tanrı'dır" derken, onları kast ediyorum ve onları kast ederken de, aslında ana varlığı, Tanrı'yı kast ediyorum. Basit bir örnekle açıklamak gerekirse, iki farklı telefon numarası var. İki numaradan herhangi birini kullanabilirsiniz ve telefonu açacak kişi aynı olacaktır. Başka basit bir örnek vermek gerekirse, bir kişinin iki adı varsa, o kişiye o iki addan biriyle seslenebilirsiniz ama yine o kişiye seslenmiş olursunuz.

Bu konu biraz karışık gelebilir ve konuyu daha iyi anlamak için bazı şeyler sorabilirsiniz ama bu sorular eğer çok ileri seviye meseleler ise, bir cevap bulamayabilirsiniz. Mesela Du'at nasıl bir yer diye sorulduğunda, bunun için belli bir başlı bir cevap vardır. Cevap aşırı detaylı değildir, yani mesela orada tam olarak ne yenilir içilir veya bir şeyler yenilir içilir mi, orada mesela araba kullanılır mı ya da telefon aramaları mı yapılır yoksa telepatik iletişim mi kurulur vs. İnsan, anlamadığı şeyleri "insanlaştırarak" anlamaya çalışır. Mitoloji gibi şeyler de bu yüzden vardır.

Mesela ben size şu an Du'at ile Orion aynı yer, sadece adları farklı desem, bir sıkıntı olmaz. Şeytan ve Beelzebul aslında aynı varlık ama temsil ettikleri açısından ayrılar desem, kafanız karışır. O yüzden size iki telefon numarası ama aynı kişi örneğini verdim. İki telefonum varsa, biri beni istediği telefonumdan arayabilir ve telefonu yine ben açarım. Ama mesela bir telefonum iş içindir, diğer telefonum da karım ve çocuklarım, eş dost akraba içindir GİBİ. Böyle böyle konuyu önce bir zihne, yavaş ve zamana yayarak oturtmak gerekir. Ardından ilerleyerek, gelişerek ve büyüyerek; bu konuların, daha üst seviyelerine vâkıf olmaya hak kazanılabilir. O yüzden kendinizi hırpalamayın, Yüksek Rahip Hooded Cobra'nın bu meselelerle ilgili vaazlarını okuyun. Bunları zaten anında çeviriyoruz ve sizlerle paylaşıyoruz, birden fazla kez okuyun, defaatle okuyun, üzerine düşünün, Tanrılara da seslenin ve anlayışın oluşması için yürüyün!
 
Dört Taç, Şeytan ve Beelzebul'un aynı varlık olduklarını göz önüne alırsak, "üçe iner" ve burada bir Üçleme (Trinity) oluşur. Shiva, Brahma, Vishnu gibi düşünebilirsiniz. Bu Üçleme, yani üç Tanrının bir araya gelerek bir temsil durumu oluşturması yaygın görülebilir ve düşmanın dinlerindeki bu konsept, bizden çalınmadır. Düşman her şeyi çalar, yozlaştırır veya bağlamından koparır. Satanizm'deki "Dört Taç"ın simgeledikleri vardır, Zeus/Lucifer-Azazel-Astarte "Üçleme"si ise daha ileri seviye bir konudur.

Belirttiğim gibi, Şeytan ve Beelzebul, aynı varlıktır. Bu ana varlığın farklı yönlerini temsil ederler. Yani burada "Zeus Lucifer Tanrı'dır" derken, onları kast ediyorum ve onları kast ederken de, aslında ana varlığı, Tanrı'yı kast ediyorum. Basit bir örnekle açıklamak gerekirse, iki farklı telefon numarası var. İki numaradan herhangi birini kullanabilirsiniz ve telefonu açacak kişi aynı olacaktır. Başka basit bir örnek vermek gerekirse, bir kişinin iki adı varsa, o kişiye o iki addan biriyle seslenebilirsiniz ama yine o kişiye seslenmiş olursunuz.

Bu konu biraz karışık gelebilir ve konuyu daha iyi anlamak için bazı şeyler sorabilirsiniz ama bu sorular eğer çok ileri seviye meseleler ise, bir cevap bulamayabilirsiniz. Mesela Du'at nasıl bir yer diye sorulduğunda, bunun için belli bir başlı bir cevap vardır. Cevap aşırı detaylı değildir, yani mesela orada tam olarak ne yenilir içilir veya bir şeyler yenilir içilir mi, orada mesela araba kullanılır mı ya da telefon aramaları mı yapılır yoksa telepatik iletişim mi kurulur vs. İnsan, anlamadığı şeyleri "insanlaştırarak" anlamaya çalışır. Mitoloji gibi şeyler de bu yüzden vardır.

Mesela ben size şu an Du'at ile Orion aynı yer, sadece adları farklı desem, bir sıkıntı olmaz. Şeytan ve Beelzebul aslında aynı varlık ama temsil ettikleri açısından ayrılar desem, kafanız karışır. O yüzden size iki telefon numarası ama aynı kişi örneğini verdim. İki telefonum varsa, biri beni istediği telefonumdan arayabilir ve telefonu yine ben açarım. Ama mesela bir telefonum iş içindir, diğer telefonum da karım ve çocuklarım, eş dost akraba içindir GİBİ. Böyle böyle konuyu önce bir zihne, yavaş ve zamana yayarak oturtmak gerekir. Ardından ilerleyerek, gelişerek ve büyüyerek; bu konuların, daha üst seviyelerine vâkıf olmaya hak kazanılabilir. O yüzden kendinizi hırpalamayın, Yüksek Rahip Hooded Cobra'nın bu meselelerle ilgili vaazlarını okuyun. Bunları zaten anında çeviriyoruz ve sizlerle paylaşıyoruz, birden fazla kez okuyun, defaatle okuyun, üzerine düşünün, Tanrılara da seslenin ve anlayışın oluşması için yürüyün!
Aynı Tanrının farklı yönleri için farklı ritüeller olması biraz garip, fakat bu tuhaflıktan ziyade O Tanrının ne denli kapsamlı olduğuyla bağlantılı bir durum olarak görünmeli sanırım. Yaşadığımız duygusal yoğunluk bir kaç hafta içinde durağanlaşacaktır; fakat hepimizde bir tür şok etkisi oluştu diye düşünüyorum.

Kafama takılan şey şu; Satanas Babamız Koruyucu Demonumuz olamaz diye biliyorum, lakin geçmişte "Baalzebul benim Koruyucu Demonum" diyen ve şahsen 'samimi' olduğunu düşündüğüm kişiler vardı. Bu durumda onlar hakkında ne düşüneceğiz?

Bu arada mevcut durum, benim de içinde bulunduğum benzer bir durumu hatırlattı. Misal atıyorum (çok popüler bir isim olduğu için örnek vereceğim bu ismi) benim adım Mehmet Ali olsun; akademik ve profesyonel işlerde Mehmet adını kullanmak zorundayım, fakat yakınım olan kişiler bana Ali diyor. Şimdi ben Mehmet miyim Ali miyim? Aslında ikisi birden, Mehmet ve Ali birbirinden ayrı düşünülemez; ben Mehmet Aliyim. Baş Tanrımız da Satanas Lucifer, Baalzebul, Satya Zeus; Göksel Alemin Efendisi. İkisi birbirinden ayrı düşünülemez.

Bu tartışma bende de tuhaf bir etki bıraktı fakat durumu sindirince sanki evrende uzun süre ayrı tutulup birbirini çeken iki süper mıknatısın sonunda birbirine çarpıp birleşmesi gibi bir şey sezinledim. Bu gerçeği öğrenince Tanrımızın gücünü tam anlamıyla anladım gibi.

Geçmişte Lord Baalzebul'u davet etmedim, fakat Onun enerjisi olarak hissettiğim şey aşırı maskülen ve babacan bir enerjiydi. Buna karşın antik kültürlerde bu denli önem atfedilen bir varlığın yaydığı tek enerjinin bu olamayacağını da sezinliyordum. Üstelik Lord Baalzebul için çok fazla fiziksel tasvir de yoktu, kendisiyle ilgili bilgimiz çok kısıtlıydı ve onun tüm isimleri bir şekilde ünvan gibiydi. Baal Zebul, düşmanın ona taktiği bir isim olan Molokh ve buna benzer diğer şeyler.

Geçmişte bazı ilginç tartışmalar oldu, aslında bu Türk forumlarına özgüydü ve görünüşe göre yabancı forumlara sıçramamıştı. Mesela kimse "Zeus aslında Şeytan mı, Baalzebul mu yoksa Akaşa mı?" diye tartışmadı ama biz "Tengri aslında Şeytan mı, Baalzebul mu yoksa Akaşa mı?" diye tartıştık. Şimdi ortaya çıktı ki Gök Tanrı, Dyeus Pater ve Zeus bizzat Şeytanın kendisiymiş. Bu şekilde bizim Tengri tartışmamız da son buldu.

Bu arada Tanrımıza Zeus demek şart mı? Yoksa kültürümüze göre Zeus, Tengri, Thor, Odin, Perkunas yahut Perun olarak seslenebilir miyiz?
 
Aynı Tanrının farklı yönleri için farklı ritüeller olması biraz garip, fakat bu tuhaflıktan ziyade O Tanrının ne denli kapsamlı olduğuyla bağlantılı bir durum olarak görünmeli sanırım.
Lucifer'in mührünün ve Zeus'un mührünün ifade ettiği farklı şeyler var. Ritüelleri de bu mantıkla inceleyebiliriz diye düşünüyorum. Demek ki bu iki açı o denli geniş ve kapsayıcı ki, hem mühür anlamında hem de ritüel babında kendi özel uygulamalarını gerektiriyor. Yoldaki şeritler gibi, bu şeritler, aynı yol içinse yan yanadır; ama eğer sağa dönüş varsa, sola dönüş varsa, farklı dönemeçler varsa, o zaman farklı bir yola girilmesi gerekir, direksiyonu farklı bir yöne çevirmek gerekir. Kuzeye gitmek için batıya yürüyemezsiniz.

Bir başka durum da, Şeytan'ın ritüelinin aslında "Şeytan'ın Gücü Ritüeli" olarak geçmemesi. Türkçeye zamanında böyle çevrilmiş ama asıl ismi "Power Ritual" olarak değil, "Absolution Ritual" olarak geçiyor. Buradaki "absolution" kelimesini Türkçeye nasıl geçirirsek tam olarak uygun olur, onu şu an bilemiyorum. Bazen çevirilerimiz üzerine gerçekten çok düşünüyoruz, kararsız kalıyoruz ya da tartışıyoruz. Ama belirttiğim gibi "Satan's Absolution Ritual" ile "Baalzebul's Power Ritual", başlıklarınca farklı; dolayısıyla bu da ayrı bir işlev yaratıyor.

Ayrı bir detay da, Alastor ritüelindeki ifade. Alastor'un güç ritüelinde resmen şu cümleyi görüyoruz: "Yüce Alastor, Zeus’un Sureti, En Güçlü Olan," Buradaki "suret" kelimesi, İngilizce "aspect", yani "açı" olarak da çevirebiliriz. Alastor, Zeus Alastor olarak; Zeus'un bir açısını ya da ritüel çevirimizdeki kelimeyle, O'nun bir suretini temsil ediyor. Dahası, Alastor aynı zamanda var olan bir Demon, yani hem bir suret ama Zeus'un başka bir adı da değil, bağımsız bir varlık.


Türkçe çeviriler daima güvenlidir ve emin olunca yayınlarız ama böyle yüksek seviyede ve kompleks düzeydeki konular için daima orijinal İngilizcesinin de okunmasını tavsiye ederim. İngilizcede okuduğumuz bir şeyin tam olarak ne olduğunu anlayabiliyoruz ama bazen Türkçeye geçirirken, anlamsal olarak bazı şeyleri zayıflatmak mecburiyetinde kalarak çeviriyi yapabiliyoruz; çünkü her iki dil, farklı bir yapıyla varlık gösteriyor. Burada gerçekten çok ciddi meseleler var ve zihnimizi tamamen buna vermemiz gerekiyor.

Tabii yukarıda belirttiğim gibi belli bir aşamadan sonra, bu tarz sorulara ne denilebileceği, en azından bizim için belirsizleşiyor ya da cevap vermek zorlaşıyor. Önceki bildiklerimiz ile bağlantı kurarak bir açıklama oluşturabiliyoruz ya da mantığımızı devreye alıyoruz ama söyleyeceğimiz ne denli gerçektir, bunu bilemiyoruz. Topluluğu yönlendirmek ve özellikle böyle zor sorularda yalnız bırakmamak için buradayız ama biz Yüksek Rahip seviyesinde değiliz, biz de bunu sizinle aynı süredir biliyoruz.

O yüzden yanıtlarımızı okurken, bunu da daima aklınızda bulundurun. Bu çok büyük bir değişim ve teürjinin zirvesi.

Kafama takılan şey şu; Satanas Babamız Koruyucu Demonumuz olamaz diye biliyorum, lakin geçmişte "Baalzebul benim Koruyucu Demonum" diyen ve şahsen 'samimi' olduğunu düşündüğüm kişiler vardı. Bu durumda onlar hakkında ne düşüneceğiz?
Evet, Baal birinin koruyucusu olabilir. Buradaki mesele şu, Zeus Lucifer ana varlığının sadece Beelzebul olarak isimlendirdiğimiz açısı mı kişinin koruyucusu olarak görev alır, özellikle de artık bu iki varlığın tek bir varlık olduğunu öğrendikten sonra, yoksa Satanas da kişinin koruyucusu olarak hareket eder mi, işte buna herhangi bir cevabım yok. Telefonu çaldırırsak "beni kişisel telefonumdan arama, iş telefonumu kullan" gibi bir yanıt alır mıyız (üstte verdiğim örnek), bunu düşünmek gerekiyor. Kişi zaten Zeus/Lucifer birleşimini bilmeden önce, Şeytan'a koruyucusu olarak davranamazdı, zira bu bilgiyi bilmiyordu. Koruyuculardan bahsederken de her Tanrı koruyucu olabilir, Şeytan hariç derdik. Bu soruya alacağımız cevaba göre, nasıl davranılması gerektiğini de öğrenmiş olacağız.

Bu şekilde bizim Tengri tartışmamız da son buldu.
Burada artık Şeytan mı, Beelzebul mu değil de; Zeus açısına mı daha yakın, Lucifer açısına mı daha yakın gibi bir soru sorabiliriz. Yani artık bizi ilgilendiren ya da ileri öğrenim için düşünmemizi gerektirecek tek şey bu olabilir. Zeus Lucifer bilgisinden sonra, Tanrıları gerçek kimlikleriyle eşleştirme çabalarının bir kısmı da otomatik olarak tamamlanmış oldu.

Bu arada Tanrımıza Zeus demek şart mı? Yoksa kültürümüze göre Zeus, Tengri, Thor, Odin, Perkunas yahut Perun olarak seslenebilir miyiz?
Bunda bir sakınca olacağını zannetmiyorum ama bunu sormanız gerekebilir. Her halükarda daha güvenli isimleri tercih etmenizi öneririm. Astarte demek var, Inanna demek var; bir de Astaroth demek var. Bu isimlerin hangisinin Astaroth gibi bir kategoriye girdiğini anlamak zor olabilir, garanti zannettiğimiz şeyler öyle olmayabilir.

Bilgi bize sunulabilir ve onu kavrayacak ruhani gücümüz yoksa sadece bizi deliliğe sürükler, bu yüzden seviyemize uygun hareket etmeliyiz.

Ne olursa olsun, sonunda bu denli bir gerçeği öğrenebilecek kadar ilerlediğimiz için çok mutluyum. Şeref ve güç ebediyen Zeus Lucifer'a atfolsun!
 
Dört Taç, Şeytan ve Beelzebul'un aynı varlık olduklarını göz önüne alırsak, "üçe iner" ve burada bir Üçleme (Trinity) oluşur. Shiva, Brahma, Vishnu gibi düşünebilirsiniz. Bu Üçleme, yani üç Tanrının bir araya gelerek bir temsil durumu oluşturması yaygın görülebilir ve düşmanın dinlerindeki bu konsept, bizden çalınmadır. Düşman her şeyi çalar, yozlaştırır veya bağlamından koparır. Satanizm'deki "Dört Taç"ın simgeledikleri vardır, Zeus/Lucifer-Azazel-Astarte "Üçleme"si ise daha ileri seviye bir konudur.

Belirttiğim gibi, Şeytan ve Beelzebul, aynı varlıktır. Bu ana varlığın farklı yönlerini temsil ederler. Yani burada "Zeus Lucifer Tanrı'dır" derken, onları kast ediyorum ve onları kast ederken de, aslında ana varlığı, Tanrı'yı kast ediyorum. Basit bir örnekle açıklamak gerekirse, iki farklı telefon numarası var. İki numaradan herhangi birini kullanabilirsiniz ve telefonu açacak kişi aynı olacaktır. Başka basit bir örnek vermek gerekirse, bir kişinin iki adı varsa, o kişiye o iki addan biriyle seslenebilirsiniz ama yine o kişiye seslenmiş olursunuz.

Bu konu biraz karışık gelebilir ve konuyu daha iyi anlamak için bazı şeyler sorabilirsiniz ama bu sorular eğer çok ileri seviye meseleler ise, bir cevap bulamayabilirsiniz. Mesela Du'at nasıl bir yer diye sorulduğunda, bunun için belli bir başlı bir cevap vardır. Cevap aşırı detaylı değildir, yani mesela orada tam olarak ne yenilir içilir veya bir şeyler yenilir içilir mi, orada mesela araba kullanılır mı ya da telefon aramaları mı yapılır yoksa telepatik iletişim mi kurulur vs. İnsan, anlamadığı şeyleri "insanlaştırarak" anlamaya çalışır. Mitoloji gibi şeyler de bu yüzden vardır.

Mesela ben size şu an Du'at ile Orion aynı yer, sadece adları farklı desem, bir sıkıntı olmaz. Şeytan ve Beelzebul aslında aynı varlık ama temsil ettikleri açısından ayrılar desem, kafanız karışır. O yüzden size iki telefon numarası ama aynı kişi örneğini verdim. İki telefonum varsa, biri beni istediği telefonumdan arayabilir ve telefonu yine ben açarım. Ama mesela bir telefonum iş içindir, diğer telefonum da karım ve çocuklarım, eş dost akraba içindir GİBİ. Böyle böyle konuyu önce bir zihne, yavaş ve zamana yayarak oturtmak gerekir. Ardından ilerleyerek, gelişerek ve büyüyerek; bu konuların, daha üst seviyelerine vâkıf olmaya hak kazanılabilir. O yüzden kendinizi hırpalamayın, Yüksek Rahip Hooded Cobra'nın bu meselelerle ilgili vaazlarını okuyun. Bunları zaten anında çeviriyoruz ve sizlerle paylaşıyoruz, birden fazla kez okuyun, defaatle okuyun, üzerine düşünün, Tanrılara da seslenin ve anlayışın oluşması
Günaydın, ozaman şu soru aklıma geliyor diğer Tanrılardamı hepsi Şeytanın farklı yönlerimidir ? o halde biz nasıl Tanrı olacaz? Hepimiz Şeytandamı birlik olacaz ? şu an kafam çok karışık
 
Lucifer'in mührünün ve Zeus'un mührünün ifade ettiği farklı şeyler var. Ritüelleri de bu mantıkla inceleyebiliriz diye düşünüyorum. Demek ki bu iki açı o denli geniş ve kapsayıcı ki, hem mühür anlamında hem de ritüel babında kendi özel uygulamalarını gerektiriyor. Yoldaki şeritler gibi, bu şeritler, aynı yol içinse yan yanadır; ama eğer sağa dönüş varsa, sola dönüş varsa, farklı dönemeçler varsa, o zaman farklı bir yola girilmesi gerekir, direksiyonu farklı bir yöne çevirmek gerekir. Kuzeye gitmek için batıya yürüyemezsiniz.

Bir başka durum da, Şeytan'ın ritüelinin aslında "Şeytan'ın Gücü Ritüeli" olarak geçmemesi. Türkçeye zamanında böyle çevrilmiş ama asıl ismi "Power Ritual" olarak değil, "Absolution Ritual" olarak geçiyor. Buradaki "absolution" kelimesini Türkçeye nasıl geçirirsek tam olarak uygun olur, onu şu an bilemiyorum. Bazen çevirilerimiz üzerine gerçekten çok düşünüyoruz, kararsız kalıyoruz ya da tartışıyoruz. Ama belirttiğim gibi "Satan's Absolution Ritual" ile "Baalzebul's Power Ritual", başlıklarınca farklı; dolayısıyla bu da ayrı bir işlev yaratıyor.

Ayrı bir detay da, Alastor ritüelindeki ifade. Alastor'un güç ritüelinde resmen şu cümleyi görüyoruz: "Yüce Alastor, Zeus’un Sureti, En Güçlü Olan," Buradaki "suret" kelimesi, İngilizce "aspect", yani "açı" olarak da çevirebiliriz. Alastor, Zeus Alastor olarak; Zeus'un bir açısını ya da ritüel çevirimizdeki kelimeyle, O'nun bir suretini temsil ediyor. Dahası, Alastor aynı zamanda var olan bir Demon, yani hem bir suret ama Zeus'un başka bir adı da değil, bağımsız bir varlık.


Türkçe çeviriler daima güvenlidir ve emin olunca yayınlarız ama böyle yüksek seviyede ve kompleks düzeydeki konular için daima orijinal İngilizcesinin de okunmasını tavsiye ederim. İngilizcede okuduğumuz bir şeyin tam olarak ne olduğunu anlayabiliyoruz ama bazen Türkçeye geçirirken, anlamsal olarak bazı şeyleri zayıflatmak mecburiyetinde kalarak çeviriyi yapabiliyoruz; çünkü her iki dil, farklı bir yapıyla varlık gösteriyor. Burada gerçekten çok ciddi meseleler var ve zihnimizi tamamen buna vermemiz gerekiyor.

Tabii yukarıda belirttiğim gibi belli bir aşamadan sonra, bu tarz sorulara ne denilebileceği, en azından bizim için belirsizleşiyor ya da cevap vermek zorlaşıyor. Önceki bildiklerimiz ile bağlantı kurarak bir açıklama oluşturabiliyoruz ya da mantığımızı devreye alıyoruz ama söyleyeceğimiz ne denli gerçektir, bunu bilemiyoruz. Topluluğu yönlendirmek ve özellikle böyle zor sorularda yalnız bırakmamak için buradayız ama biz Yüksek Rahip seviyesinde değiliz, biz de bunu sizinle aynı süredir biliyoruz.

O yüzden yanıtlarımızı okurken, bunu da daima aklınızda bulundurun. Bu çok büyük bir değişim ve teürjinin zirvesi.


Evet, Baal birinin koruyucusu olabilir. Buradaki mesele şu, Zeus Lucifer ana varlığının sadece Beelzebul olarak isimlendirdiğimiz açısı mı kişinin koruyucusu olarak görev alır, özellikle de artık bu iki varlığın tek bir varlık olduğunu öğrendikten sonra, yoksa Satanas da kişinin koruyucusu olarak hareket eder mi, işte buna herhangi bir cevabım yok. Telefonu çaldırırsak "beni kişisel telefonumdan arama, iş telefonumu kullan" gibi bir yanıt alır mıyız (üstte verdiğim örnek), bunu düşünmek gerekiyor. Kişi zaten Zeus/Lucifer birleşimini bilmeden önce, Şeytan'a koruyucusu olarak davranamazdı, zira bu bilgiyi bilmiyordu. Koruyuculardan bahsederken de her Tanrı koruyucu olabilir, Şeytan hariç derdik. Bu soruya alacağımız cevaba göre (bu benim AMA sorum, Yüksek Rahip Hooded Cobra yanıtlarsa öğrenmiş olacağız), nasıl davranılması gerektiğini de öğrenmiş olacağız.


Burada artık Şeytan mı, Beelzebul mu değil de; Zeus açısına mı daha yakın, Lucifer açısına mı daha yakın gibi bir soru sorabiliriz. Yani artık bizi ilgilendiren ya da ileri öğrenim için düşünmemizi gerektirecek tek şey bu olabilir. Zeus Lucifer bilgisinden sonra, Tanrıları gerçek kimlikleriyle eşleştirme çabalarının bir kısmı da otomatik olarak tamamlanmış oldu.


Bunda bir sakınca olacağını zannetmiyorum ama bunu sormanız gerekebilir. Her halükarda daha güvenli isimleri tercih etmenizi öneririm. Astarte demek var, Inanna demek var; bir de Astaroth demek var. Bu isimlerin hangisinin Astaroth gibi bir kategoriye girdiğini anlamak zor olabilir, garanti zannettiğimiz şeyler öyle olmayabilir.

Bilgi bize sunulabilir ve onu kavrayacak ruhani gücümüz yoksa sadece bizi deliliğe sürükler, bu yüzden seviyemize uygun hareket etmeliyiz.

Ne olursa olsun, sonunda bu denli bir gerçeği öğrenebilecek kadar ilerlediğimiz için çok mutluyum. Şeref ve güç ebediyen Zeus Lucifer'a atfolsun!
Verdiğiniz bilgiler için teşekkürler. Peki Satanas ve Baalzebul hâla kardeş olarak kabul ediliyor mu? Buradaki kardeşlik bir ananın iki oğlunu mu yoksa başka bir şeyi mi ifade ediyor?
 
Günaydın, ozaman şu soru aklıma geliyor diğer Tanrılardamı hepsi Şeytanın farklı yönlerimidir ? o halde biz nasıl Tanrı olacaz? Hepimiz Şeytandamı birlik olacaz ? şu an kafam çok karışık
Birçok Tanrı/ça'mız bizim üzerinde yürüdüğümüz dünyada doğdu ve gelişerek Tanrı/ça oldular. Şeytan/Baalzebul birliğinin detaylarını daha bilmiyoruz, alegorikte olabileceğini düşünüyorum.
 
Günaydın, ozaman şu soru aklıma geliyor diğer Tanrılardamı hepsi Şeytanın farklı yönlerimidir ? o halde biz nasıl Tanrı olacaz? Hepimiz Şeytandamı birlik olacaz ? şu an kafam çok karışık
Bu, Baş Tanrı'ya özgü bir meseledir; Azazel, Astarte gibi diğer Tanrılar teolojik bilgeliklere harmanlansalar da ayrı varlıklardır.

Verdiğiniz bilgiler için teşekkürler. Peki Satanas ve Baalzebul hâla kardeş olarak kabul ediliyor mu? Buradaki kardeşlik bir ananın iki oğlunu mu yoksa başka bir şeyi mi ifade ediyor?
Kardeş olmaları, evrenin enerji yönlerinin alegorik bir yansımasıdır.

Birçok Tanrı/ça'mız bizim üzerinde yürüdüğümüz dünyada doğdu ve gelişerek Tanrı/ça oldular. Şeytan/Baalzebul birliğinin detaylarını daha bilmiyoruz, alegorikte olabileceğini düşünüyorum.
Burada herhangi bir alegori veya spiritüel şifre bulunmamaktadır. Maelstorm Bey'in verdiği örnek doğrudur; iki farklı telefon numarası mevcuttur, ancak her ikisinin de arkasında aynı kişi bulunmaktadır.
 
Bu, Baş Tanrı'ya özgü bir meseledir; Azazel, Astarte gibi diğer Tanrılar teolojik bilgeliklere harmanlansalar da ayrı varlıklardır.


Kardeş olmaları, evrenin enerji yönlerinin alegorik bir yansımasıdır.


Burada herhangi bir alegori veya spiritüel şifre bulunmamaktadır. Maelstorm Bey'in verdiği örnek doğrudur; iki farklı telefon numarası mevcuttur, ancak her ikisinin de arkasında aynı kişi bulunmaktadır.
Bakalım zaman gösterecek, biranda kafamızda oturmuyor, Esenlikler Sonne bey kendinize iyi bakın
 
Tüm yanıtlarınız için çok teşekkürler Maelstorm Bey, bahsettiğim anlık şokla gelen beyin sisi yavaş yavaş dağılıp yerini saf gerçekliğe bırakıyor.

Bunda bir sakınca olacağını zannetmiyorum ama bunu sormanız gerekebilir. Her halükarda daha güvenli isimleri tercih etmenizi öneririm. Astarte demek var, Inanna demek var; bir de Astaroth demek var. Bu isimlerin hangisinin Astaroth gibi bir kategoriye girdiğini anlamak zor olabilir, garanti zannettiğimiz şeyler öyle olmayabilir.

Bilgi bize sunulabilir ve onu kavrayacak ruhani gücümüz yoksa sadece bizi deliliğe sürükler, bu yüzden seviyemize uygun hareket etmeliyiz.

Ne olursa olsun, sonunda bu denli bir gerçeği öğrenebilecek kadar ilerlediğimiz için çok mutluyum. Şeref ve güç ebediyen Zeus Lucifer'a atfolsun!
Yüksek Rahip buna dolaylı bir cevap verdi, benim AMA sorum buydu fakat neredeyse cevaplandı diyebilirim. Yüksek Rahibin bu konuyla ilgili yanıtının bir kısmını şöyle çevirdim:

Zeus ismini şu nedenlerden ötürü seçtik:

1. Odin zayıf bir mitolojik uyarlamadır, bilgisi eksiktir. İskandinav halkları bir kaç şiir dışında neredeyse hiç bir şey bırakmamıştır ki bir kültür bunlar üzerine inşa edilemez.

2. Antik Yunan Tanrıları ve Onların gerçekliğinin tekrardan keşfedilmesi, 15.Yüzyıldan itibaren Avrupa'da uyanışa yol açmış ve Tanrılar adeta restore edilmiştir.

3. Antik Mısır, Yunan ve Vedik Hindistan, en güçlü bilgilere ev sahipliği yapıyordu. Diğer kültürlerin yalnızca kalıntıları var.

4. Odin hakkındaki tüm bilgiler de inancımıza dahildir.

5. Antik Helenizm çok güçlü bir şekilde dünyaya yayılmıştır. Sonrasında gelen Romalılar hiç bir şeyi değiştirmediler, çünkü Helen kültürü zaten mükemmellik seviyesine ulaşmıştı. Mısır Kültürünü ve diğer anlamlı şeyleri de benimsediler.

6. Antik Helen uygarlığından kalan sayısız metin vardır, bunlar üzerine araştırma yapılıp genişletilebilir.

7. Antik Helen Uygarlığı, tüm Centillerin kendilerine katılmalarını onaylıyordu. Çünkü diğer Pagan Kültürleri 'sınırlı' bilgiye sahipti, özellikle de coğrafi nedenlerden ötürü.

...

Yani Zeus'a Tengri demek 'sorun' olmaz sanıyorum fakat açık ara en gelişmiş medeniyet ve kültür Antik Yunanlar olduğu için öğretimimizi de bu kültür üzerinden alacağız. Elbette kendi kültürümüz olan Tengricilik ile ilgili araştırmalar da yapmamız lazım, Yüksek Rahibe Lydia da bu tarz bir tutum öneriyor; fakat Antik Yunan kültürünün neredeyse evrensel olması dolayısıyla onu öncelik yapmamız daha doğru olacaktır. Yüksek Rahip 'Odin' meselesiyle ilgili çok komik bir şey söylüyor; "Baltalar ve Teknelerle ilgili hiç bir şey duymak istemiyorum, gezegeni bunlar kurtarmayacak" diyor ki yerden göğe kadar haklı. Bu durumda Tengri meselesiyle ilgili tutumunun da "At, Kargı, Yay ve Ok; bunlar gezegeni kurtarmayacak" tarzında olacağına inanıyorum.

Ben de bu noktaya geldiğimiz için çok mutluyum, hatta kişisel bir bakış açısıyla bu durumu çok romantik buluyorum. Sanatla ilgilenen çoğu insan gibi benim de Antik Yunan ve Rönesans dönemine karşı sempatim var. Şuan içinde bulunduğumuz 'reform' dönemi ise adeta 'İkinci Rönesans' gibi hissettiriyor; geçmişte bu tarz bir dönemde bulunacak kadar uzun süre yaşamayı sayısız kez dilemiş birisi olarak bunun genç bir yaşımda gerçekleştiğini görmek çok huzur verici. Daha iyisi de bu dönemin gelmesinde iyisiyle kötüsüyle, azıyla çoğuyla benim de, sizin de emeğiniz var.

Bu restorasyon dönemi ve reform çağı aklıma İmparator Augustus'un şu sözünü getirdi:
“I found Rome a city of bricks and left it a city of marble.”
 
Bu durumda Tengri meselesiyle ilgili tutumunun da "At, Kargı, Yay ve Ok; bunlar gezegeni kurtarmayacak" tarzında olacağına inanıyorum.
Gerçekten çok güzel bir yorumlama olmuş, tebessüm ederek okudum. Evet, gerçekten de öyle.

Ben de bu noktaya geldiğimiz için çok mutluyum, hatta kişisel bir bakış açısıyla bu durumu çok romantik buluyorum. Sanatla ilgilenen çoğu insan gibi benim de Antik Yunan ve Rönesans dönemine karşı sempatim var.
Bu insanlık için daima ilginç olmuştur, zira ne zaman yozlaşma seviyesine gelsek, hep Antik Yunan'a bir dönüş olmuştur. Antik Yunan'dan uzaklaşarak ilerleriz, bu ilerleme bizi yozlaştırır; ardından bu "sahte" ilerlemeyi kırmak ve gelişmek için Antik Yunan'a geri döneriz. Bir şeyler alırız, tekrar yürürüz ve yolumuzu yine şaşırırız. Ne yaparız? Geriye döneriz.

"Geriye" dönüyor olsak bile, bu tam aksine, bizi daima daha da ileri taşımıştır.
 
Burada "küfürlük" bir durum yok ve bu, "bence" denilebilecek bir durum değil. Hislerinizi ve geçtiğiniz durumu çok ama çok iyi anladığımdan emin olabilirsiniz ama gerçeklerle yüzleştirildiğimizde onların doğasını kabul edebilmeliyiz, gerçek olan şey zaten bunu yapmaktadır; bizi, konforumuzdan çıkarır ve bu sorularla dolu yerin ortasına koyar.
Küfürlük bir durumun olmadığının farkındayım. Sadece tüm bunları bir anda duyunca (vaazları okumuyorum genelde gerçekten bir anda oldu) ben de o hissiyat oluştu ve beraberinde birçok duyguyu aynı zamanda hissedip birçok soru kafamda aynı hızda çaktı. Şimdi tüm yanıtları okudum ve daha sakinim. İki tanrının birliğini anlamaya başladım. Yine de hala sorularım var.
Şimdi sırf bunu öğrenmenin getireceği bu duygular yüzünden, bu gerçeği hiç bilmemeyi mi seçerdiniz? Zeus, Tanrıdır; Satya, Tanrıdır. Zeus, Satya'dır. Satya, Zeus'tur. İstediğiniz isimle seslenebilirsiniz ve varacağınız varlık aynıdır.
İnanın keşke hiç bilmeseydim görmeseydim, bu hiç olmasaydı diye geçirdim içimden. Çünkü beynimden vurulmuşa döndüm. Beni sarstı, kandırılmış hissettim.
Peki, bunca zaman neden böyle bir "ayrım" vardı? Bunun da belli başlı sebepleri vardır. Bu sebeplerden bazılarını biliyoruz
Ben bilmiyorum. Sorun sadece aynı varlık olmaları da değil. Son yıllarda JoS çok değişti. Kafamdaki soruları sıralarsam hem ben rahatlamış olacağım hem de sizin okumanız daha kolaylaşmış olur böylece.

1 Yüksek rahibe Maxine Dietrich bunu bilmiyor muydu ve gideli çok olmadı gitmeden önce kendisi söyleyemez miydi?

2 Başta üvey kardeş olarak tanıtıldı ve sümerde de enlil ve enki üvey kardeş olarak geçiyor. Sümer de Tanrılar bizzat gelmesine rağmen. Kardeş olayı alegorik diyelim peki buradaki "üvey" detayının anlamı ne?

3 Şeytan babanın son yıllarda akaşa ile birleştirildiğini görüyorum.
Hatta burada akaşanın bile üzerinde gibi gözüküyor. Evrenin bile ötesinde. Tabii bu görseli Daemonica kardeşimiz kendi yaptı yüksek rahip onaylı değildir muhtemelen. Yalnız buna benzer bir durum varsa sorularım katlanarak artıyor. Çünkü bu durumda ateistlerin islama yaptığı eleştirinin benzerini yapabiliriz. Birçok müslümanı inancından çıkaran sonsuz güçteki mutlak varlığın evrenin de ki kötülüğün ve düşmanın varlığı sorusu. Kötülük problemi olarakta geçiyor.
epikür-paradoksu-v0-gqqy8ybialdc1.png

Eskiden Müslümanların kafalarını karıştırıp çıldırtırdım. Şimdiyse çıldırmak üzere olan benim. Şeytan sonsuz güçteyse, eskiden satanizm de sadece birkaç şeyde imkansız vardır deniliyordu. Çünkü sonsuz güçteki allah her şeyi yapabilir diyorlar. O ne istenirse odurculuk. Eğer Zeus her istediğine gücü yetiyorsa, zamanda yolculuklar, var oluşu ve temel kavramları (fiziksel kanunlar dahil) değiştirebilme, reptilleri var oluştan silme veya doğrudan şimdi yok edebilme (sayıları çok fazla diye yok edilemiyor deniniyordu eskiden) bunlar gibi. Ben yoruldum artık yetişemiyorum. Bu yalana girmiyor mu? Tanrılar hani bize yalan söylemezdi, kandırmazlardı? Bazı durumlarda "bizlerin" iyiliği için tanrılar bu tarz "ufak" kandırmacalar yapabilir mi diyorsunuz? Bu kaç oldu peki? Tanrılara da yalancı diyerek hakaret etmek istemiyorum ama gerçekten aklıma bundan başka ve daha kibar olan bir kelime gelmiyor.

4 Evrenin içinde doğan ve doğal yollarla gelişen bir varlık nasıl olurda gücü evreni aşar boyuta gelebilir veya geldi mi? Bu güç beraberin de birçok soruyu getiriyor. Bir kere yaşadığımız her şeyden az ya da çok sorumlu olur. Kötülük problemine geri dönelim. Bebeklerin genetiği bozuk olarak mutasyonlu doğmasına ve birkaç gün sonra acıyla ölmesine gerek yok. Hiroşimaya atom bombası atılmasına gerek yoktu. Savaşlara bile gerek yoktu otoritesini kullanıp düzen yaratabilirdi. Diğer bir deyişle güneşi küçültüp cebine koyabilirdi. Tanrılar sonsuz güce sahip değil ve düşmanın istilasına uğradık bunu tanrıların da yardımıyla aşmak biz insanlığın görevi sözü daha mantıklıydı. Monteizm dinlerin mantıksızlığı esasen mutlak güce dayanıyor. Ardından da kader-irade-kötülük çerçevesinde tartışılıyor. Şimdi aynı tartışmayı biz yapıcaz. İyiliğin anlaşılması için kötülük gerekli diyebilirsiniz belki ama bu kadar kötülüğe gerek yok. Çünkü kötülük kötüdür ve bunu anlamak için az miktarda kötülük bile yeterli. İnanın kötülüğün ne kadar dehşet bir şey olduğundan çoğu insanın haberi dahi yok. Bahsettiğim genetiği bozuk ölümler, engelli bireyler, çoğu insanın haberinin olmadığı hatta hiçbir insanın haberi olmadığı yaşanan felaketler (ve bu sadece insanlar için de geçerli değil tüm canlılar için. Bunun için sağlam bir belgesel izlemeniz yeterli. Sadece canlıların hayatta kalması için birbirini yemesinden bahsetmiyorum. Çok daha beter ve gereksiz olan kötülüklerden bahsediyorum) bunları bildiğinizde iyiliğin önemini anlamayı bırakın hayattan soğursunuz. Psikolojik olarak etkilenirsiniz hatta travmalar bile yaratabilir. Peki nedir bunun sonucu? Yapılması gereken? Hiç veya en az miktarda kötülük. Antik yunanistan/iskandinav ülkeleri-orta çağ/ortadoğu ülkeleri ikisini karşılaştırın bakalım. İkisinde de yaşam ve kötülük var değil mi? Ancak birinde kötülüğün azlığı sebebiyle yaşam kaliteliyken öbüründe kötülüğün çokluğu sonucu yaşam bir işkenceye dönüşüyor. Buradaki asıl mevzu da şu: bunlar olmayabilirdi. 10 bin yıl önce hiç o darbeyi yemeyebilirdik. Artık birinin bir kötülük yapacağı kehanetini almak onun yapmasını beklemek ve öyle cezayı uygun görmek etik dışı olmuş oluyor. Çünkü yapacağını kesin olarak bilebilir. Her şeyi kesin olarak bilebilir ve yapabilir.
Dört Taç, Şeytan ve Beelzebul'un aynı varlık olduklarını göz önüne alırsak, "üçe iner" ve burada bir Üçleme (Trinity) oluşur. Shiva, Brahma, Vishnu gibi düşünebilirsiniz. Bu Üçleme, yani üç Tanrının bir araya gelerek bir temsil durumu oluşturması yaygın görülebilir ve düşmanın dinlerindeki bu konsept, bizden çalınmadır.
Bu durumda düşman ikisinin aynı olduğunu önceden biliyordu.
 
Hatta burada akaşanın bile üzerinde gibi gözüküyor. Evrenin bile ötesinde. Tabii bu görseli Daemonica kardeşimiz kendi yaptı yüksek rahip onaylı değildir muhtemelen. Yalnız buna benzer bir durum varsa sorularım katlanarak artıyor. Çünkü bu durumda ateistlerin islama yaptığı eleştirinin benzerini yapabiliriz. Birçok müslümanı inancından çıkaran sonsuz güçteki mutlak varlığın evrenin de ki kötülüğün ve düşmanın varlığı sorusu. Kötülük problemi olarakta geçiyor.
View attachment 5812
Babamızın Satya yönü bir tür 'idealdir'. Bir nevi saflığı ve sonsuz gücü temsil eder; fakat Babamızın Zeus yönü her ne kadar 'saf' olsa da o denli 'saf' değildir. Bunu herhangi bir hakaret anlamında söylemiyorum; mesela bir çocuğa şeker vermek 'iyidir', fakat o çocuğun elindeki şekeri çalmış başka bir çocuğu pataklayıp şekeri asıl sahibine vermek nedir? iyidir fakat biraz 'kötülük' de taşır; kötülükten ziyade adillik diyebilirim. Zeus da adalet için hırsız çocuğu pataklayıp mağdur çocuğa hak ettiği ve sahibi olduğu şekeri vermekten çekinmez.

Kötülük Problemi Tek Tanrıcı inançları çürütmek için güzeldir fakat biz bu problemdeki nihai sonuçlardan bazılarını zaten kabul etmiyoruz. Zeus çok güçlüdür ama bu 'sonsuz güç' değildir; Zeus merhametlidir ama bu 'sonsuz merhamet' değildir. Günümüzdeki dünyaya müdahale edilmemesinin sebebi ise böylesine karanlık bir yerde parlayıp Tanrıların gözüne girmemizin daha kolay olması, ayrıca 'zor zamanlar güçlü insanlar yaratır'; biz demir külçesiysek bu zorlu zamanda çekiç darbeleri yiyerek kılıca dönüşeceğiz.

İnanç anlamında değişikliğe uğramadık, halen aynı şeye inanıyoruz. Zeus Babamız 'Akaşa' değildir fakat onun üstünde 'neredeyse' tam hakimiyet sahibidir. Neredeyse diyorum çünkü Akaşa sonsuzdur ve farklı varlıklar da onu kontrol edebilir. Eğer Zeus Babamız onun üzerine tam hakimiyet sahibi olsaydı diğer tüm varlıkları da kontrol ettirebilirdi, ki bu pek mantıklı değil; o zaman hiç birimizin iradesi olmaz ve Zeus Babamız bir tür 'yalnız kuklacı' karakterine dönüşürdü. Oysa farklı Tanrılarımız da var, Astarte Annemiz de Akaşa üzerine 'neredeyse' tam hakimiyet sahibi; Apollo Babamız da aynı şekilde. Onlar mermer kullanarak güzel heykeller yaparlar, fakat mermerin 'kendisi' olamazlar. Mermeri çok iyi anlayıp onu en iyi şekilde kullanabilirler.
 
Küfürlük bir durumun olmadığının farkındayım. Sadece tüm bunları bir anda duyunca (vaazları okumuyorum genelde gerçekten bir anda oldu) ben de o hissiyat oluştu ve beraberinde birçok duyguyu aynı zamanda hissedip birçok soru kafamda aynı hızda çaktı. Şimdi tüm yanıtları okudum ve daha sakinim. İki tanrının birliğini anlamaya başladım. Yine de hala sorularım var.

İnanın keşke hiç bilmeseydim görmeseydim, bu hiç olmasaydı diye geçirdim içimden. Çünkü beynimden vurulmuşa döndüm. Beni sarstı, kandırılmış hissettim.

Ben bilmiyorum. Sorun sadece aynı varlık olmaları da değil. Son yıllarda JoS çok değişti. Kafamdaki soruları sıralarsam hem ben rahatlamış olacağım hem de sizin okumanız daha kolaylaşmış olur böylece.

1 Yüksek rahibe Maxine Dietrich bunu bilmiyor muydu ve gideli çok olmadı gitmeden önce kendisi söyleyemez miydi?

2 Başta üvey kardeş olarak tanıtıldı ve sümerde de enlil ve enki üvey kardeş olarak geçiyor. Sümer de Tanrılar bizzat gelmesine rağmen. Kardeş olayı alegorik diyelim peki buradaki "üvey" detayının anlamı ne?

3 Şeytan babanın son yıllarda akaşa ile birleştirildiğini görüyorum.

Hatta burada akaşanın bile üzerinde gibi gözüküyor. Evrenin bile ötesinde. Tabii bu görseli Daemonica kardeşimiz kendi yaptı yüksek rahip onaylı değildir muhtemelen. Yalnız buna benzer bir durum varsa sorularım katlanarak artıyor. Çünkü bu durumda ateistlerin islama yaptığı eleştirinin benzerini yapabiliriz. Birçok müslümanı inancından çıkaran sonsuz güçteki mutlak varlığın evrenin de ki kötülüğün ve düşmanın varlığı sorusu. Kötülük problemi olarakta geçiyor.
View attachment 5812
Eskiden Müslümanların kafalarını karıştırıp çıldırtırdım. Şimdiyse çıldırmak üzere olan benim. Şeytan sonsuz güçteyse, eskiden satanizm de sadece birkaç şeyde imkansız vardır deniliyordu. Çünkü sonsuz güçteki allah her şeyi yapabilir diyorlar. O ne istenirse odurculuk. Eğer Zeus her istediğine gücü yetiyorsa, zamanda yolculuklar, var oluşu ve temel kavramları (fiziksel kanunlar dahil) değiştirebilme, reptilleri var oluştan silme veya doğrudan şimdi yok edebilme (sayıları çok fazla diye yok edilemiyor deniniyordu eskiden) bunlar gibi. Ben yoruldum artık yetişemiyorum. Bu yalana girmiyor mu? Tanrılar hani bize yalan söylemezdi, kandırmazlardı? Bazı durumlarda "bizlerin" iyiliği için tanrılar bu tarz "ufak" kandırmacalar yapabilir mi diyorsunuz? Bu kaç oldu peki? Tanrılara da yalancı diyerek hakaret etmek istemiyorum ama gerçekten aklıma bundan başka ve daha kibar olan bir kelime gelmiyor.

4 Evrenin içinde doğan ve doğal yollarla gelişen bir varlık nasıl olurda gücü evreni aşar boyuta gelebilir veya geldi mi? Bu güç beraberin de birçok soruyu getiriyor. Bir kere yaşadığımız her şeyden az ya da çok sorumlu olur. Kötülük problemine geri dönelim. Bebeklerin genetiği bozuk olarak mutasyonlu doğmasına ve birkaç gün sonra acıyla ölmesine gerek yok. Hiroşimaya atom bombası atılmasına gerek yoktu. Savaşlara bile gerek yoktu otoritesini kullanıp düzen yaratabilirdi. Diğer bir deyişle güneşi küçültüp cebine koyabilirdi. Tanrılar sonsuz güce sahip değil ve düşmanın istilasına uğradık bunu tanrıların da yardımıyla aşmak biz insanlığın görevi sözü daha mantıklıydı. Monteizm dinlerin mantıksızlığı esasen mutlak güce dayanıyor. Ardından da kader-irade-kötülük çerçevesinde tartışılıyor. Şimdi aynı tartışmayı biz yapıcaz. İyiliğin anlaşılması için kötülük gerekli diyebilirsiniz belki ama bu kadar kötülüğe gerek yok. Çünkü kötülük kötüdür ve bunu anlamak için az miktarda kötülük bile yeterli. İnanın kötülüğün ne kadar dehşet bir şey olduğundan çoğu insanın haberi dahi yok. Bahsettiğim genetiği bozuk ölümler, engelli bireyler, çoğu insanın haberinin olmadığı hatta hiçbir insanın haberi olmadığı yaşanan felaketler (ve bu sadece insanlar için de geçerli değil tüm canlılar için. Bunun için sağlam bir belgesel izlemeniz yeterli. Sadece canlıların hayatta kalması için birbirini yemesinden bahsetmiyorum. Çok daha beter ve gereksiz olan kötülüklerden bahsediyorum) bunları bildiğinizde iyiliğin önemini anlamayı bırakın hayattan soğursunuz. Psikolojik olarak etkilenirsiniz hatta travmalar bile yaratabilir. Peki nedir bunun sonucu? Yapılması gereken? Hiç veya en az miktarda kötülük. Antik yunanistan/iskandinav ülkeleri-orta çağ/ortadoğu ülkeleri ikisini karşılaştırın bakalım. İkisinde de yaşam ve kötülük var değil mi? Ancak birinde kötülüğün azlığı sebebiyle yaşam kaliteliyken öbüründe kötülüğün çokluğu sonucu yaşam bir işkenceye dönüşüyor. Buradaki asıl mevzu da şu: bunlar olmayabilirdi. 10 bin yıl önce hiç o darbeyi yemeyebilirdik. Artık birinin bir kötülük yapacağı kehanetini almak onun yapmasını beklemek ve öyle cezayı uygun görmek etik dışı olmuş oluyor. Çünkü yapacağını kesin olarak bilebilir. Her şeyi kesin olarak bilebilir ve yapabilir.

Bu durumda düşman ikisinin aynı olduğunu önceden biliyordu.

1- Bunların açıklanması için öncelikle astralde nihai zaferin elde edilmesi, pek çok şeyin de tamamlanması gerekiyordu. Öncelikle Goetik bağlamdan girilmesinin nedeninin bu olduğunu görüyorum çünkü Düşman pisliğini daha iyi bir şekilde anladık ve anlattık. Fakat şimdi farklı bir çağa geçmemiz gerekiyor. Geçmişe bakın. Hangi mitoloji statik kalmış? Çağların gerekliliğine göre her şey (iyi olsa bile) özünü değiştirmeden ilerlemeli.

2- Bir nevi uzaklaşmayla alakalı olabilir. Paraşivanik boşluktan ileriye doğru adımlar atılıyor. Paraşivanik boşluk, her şeyin temeli olsa ve ışığın geldiği nokta olsa da, o temelin üstünde Koç (İlksel Neden) yükseliyor. Yani Paraşivanik Boşluk aslında neden değil. Işığın geldiği yer. Logos zincirinin dışında. Bakıldığında bunun gibi detaylar görülebilir. Yeni bir uzaklaşma söz konusu. Hermetizmde de Tanrının suretindeki Kardeş Tanrı anlatılır, bundan da insanın yaratıldığı gösterilir. İkinci Tanrıyı, İlk Tanrı yaratır. Fakat insan İkinci Tanrıdan gelir. Yani bir uzaklaşma söz konusu. Hemen hemen aynı olunsaydı bu yaşanamazdı ve bu nedenlerden ötürü bir noktada bağlantının uzaması (üveyleşmesi) gerekebilir.

3- Bunlar çok mistik konular. Şahsen Zeus Lucifer'in, evrenin dışında olsa da hâlâ evrenin bazı yasalarına tabi olması gerektiğini düşünüyorum. Kendisi değilse dahi, başkaları dahil olduğu için onlar adına bu yasaları kaldıramaz. Sadece düzen getirebilir. Ve bu düzeni de Zeus yönüyle yapıyor.

Kısacası en başta anlattığım kademesellik, uzamayla ilişkili olduğunu düşünüyorum. Evreni yok edip her şeyi baştan yaratma fırsatı olsa bile bu sadece bize zarar getirir. Tabii ki teorik ve mistik konular üzerinden normalde açıklanamayacak şekilde "mantıksal" konuşuyorum.

Platon, bu konular hakkında "Gizem ruhta kendisini göstermedikçe/cerayan etmedikçe sadece sözlerle etrafında dolanabilirim." der. Yani Gizemler, Logos ile açıklanamaz. Sadece belirli yönünü insan aklı için mantıklı hâle getirebiliriz fakat bu ruhta meydana gelmesi ve bilinçte belirmesi gereken bağsal değil, bireysel bir süreçtir.

4- Bu saydığınız problemler evrendeki kaosla ilgili. Evrenin Tek Tanrısı olsa bile, evrende tek bir insan yok. En başta bu durumu açıkladım. Ayrıca bu gücün nasıl çalıştığını bilmiyoruz. Vasıtacılık ve bir sürü tartışma noktası var. Örneğin ben size bir atom bombası verebilirim, fakat sadece belirli günlerde çalışabilir. Bunun gibi düşünebilirsiniz. Ya da çalıştırmak için prosedürler gereklidir.
 
mesela bir çocuğa şeker vermek 'iyidir', fakat o çocuğun elindeki şekeri çalmış başka bir çocuğu pataklayıp şekeri asıl sahibine vermek nedir? iyidir fakat biraz 'kötülük' de taşır; kötülükten ziyade adillik diyebilirim. Zeus da adalet için hırsız çocuğu pataklayıp mağdur çocuğa hak ettiği ve sahibi olduğu şekeri vermekten çekinmez.
Neden çocuğu uyarıp tembihlemiyor?

Zeus Babamız 'Akaşa' değildir fakat onun üstünde 'neredeyse' tam hakimiyet sahibidir. Neredeyse diyorum çünkü Akaşa sonsuzdur ve farklı varlıklar da onu kontrol edebilir. Eğer Zeus Babamız onun üzerine tam hakimiyet sahibi olsaydı diğer tüm varlıkları da kontrol ettirebilirdi, ki bu pek mantıklı değil; o zaman hiç birimizin iradesi olmaz ve Zeus Babamız bir tür 'yalnız kuklacı' karakterine dönüşürdü.
Evet benzer bir kuklacı mantığını ben de düşündüm.
Oysa farklı Tanrılarımız da var, Astarte Annemiz de Akaşa üzerine 'neredeyse' tam hakimiyet sahibi; Apollo Babamız da aynı şekilde. Onlar mermer kullanarak güzel heykeller yaparlar, fakat mermerin 'kendisi' olamazlar. Mermeri çok iyi anlayıp onu en iyi şekilde kullanabilirler.
Yine farklı Tanrılarımızın akaşa üzerindeki hakimiyetinden söz ediyoruz. Reptiller ve griler hakim değil mi hiç? Tüm kontrol bizim tarafımızdan sağlanıyorsa eğer, en çokta Satya baba tarafından sağlanıyorsa, biraz da olsa Thanos'a benzemiyor mu sizce de? Dengeyi korumak uğruna zalimliklere izin vermek?
Paraşivanik boşluktan ileriye doğru adımlar atılıyor. Paraşivanik boşluk, her şeyin temeli olsa ve ışığın geldiği nokta olsa da, o temelin üstünde Koç (İlksel Neden) yükseliyor. Yani Paraşivanik Boşluk aslında neden değil. Işığın geldiği yer. Logos zincirinin dışında.
Paraşivanik kelimesini google ve Al'da arattım ama sonuç bulamadım. Açıklamanızı anladım akaşadan bahsediyor olmalısınız. Eter tanrıları yarattı ve tanrılarda eterden yararlanıp bütünleşti. Ama biri kaynak ve asıl neden öbürü de bilinçli irade olduğundan ikisine "bir" demek tam doğru olmayacağından "üvey" kelimesi kullanıldı. Doğru mu? Paraşivanik de yabancı kaynaklarda Parashivanik, Para-shivanik shivayla ilişkili. Akaşa demek yerine bunu neden kullandınız? Paraşivanik boşluk ne anlam ifade ediyor?
Bunlar çok mistik konular. Şahsen Zeus Lucifer'in, evrenin dışında olsa da hâlâ evrenin bazı yasalarına tabi olması gerektiğini düşünüyorum. Kendisi değilse dahi, başkaları dahil olduğu için onlar adına bu yasaları kaldıramaz. Sadece düzen getirebilir. Ve bu düzeni de Zeus yönüyle yapıyor.
Eğer gerçekten sınırsız güce sahipse sorunsuz şekilde yapabilir. Ama yaptığı zaman Daemonica Bey'inde dediği gibi akaşa üzerinde diğer kontrol sahibi olanların özgür hakkına girip onları kuklalaştırabilir. Bir noktada tek tanrı olur. Veya bunlarında önüne geçebilir belki. Bu konular gerçekten mistik ve kafa karıştırıcı. Ve "evrenin dışında olsa da" derken neyden bahsediyorsunuz? Yine bir şeyleri kaçırdım galiba...
Bu saydığınız problemler evrendeki kaosla ilgili. Evrenin Tek Tanrısı olsa
Satya baba kaosu önlemeye mi çalışıyor yoksa kaosa düzen getirmeye mi çalışıyor? Buna verilecek cevap birçok sorunun da cevabı olur.
 
Neden çocuğu uyarıp tembihlemiyor?
Uyardı, diğer çocuğu da uyardı; hatta bildiğim kadarıyla Zeus Babamız y*hudilere düzelmeleri için fırsatlar da tanıdı, fakat onlar ne yaptılar? kendisine Molokh adı altında 'taptılar', bu eylemi de çocuk kurban etmek gibi aşağılık bir eylem ile gerçekleştirdiler.

Yine farklı Tanrılarımızın akaşa üzerindeki hakimiyetinden söz ediyoruz. Reptiller ve griler hakim değil mi hiç? Tüm kontrol bizim tarafımızdan sağlanıyorsa eğer, en çokta Satya baba tarafından sağlanıyorsa, biraz da olsa Thanos'a benzemiyor mu sizce de? Dengeyi korumak uğruna zalimliklere izin vermek?
Düşman Akaşa üzerinde Tanrılar kadar kontrol sahibi değildir ve olamaz; zaten olsalardı aşağılık eylemlerde bulunmazlardı, bulunmalarına gerek de olmazdı. Onlar yeni bir şey 'yaratamaz', var olan şeyi şekillendirir; bunu da sömürülmüş enerji ile yapar.

Diğer sorunuz için şu vaazı okuyun: Düşman Neden Hâlâ Yok Edilmedi?

Paraşivanik kelimesini google ve Al'da arattım ama sonuç bulamadım.

The Psalms are supposed to also introduce everyone to new concepts, which will further enlighten us all spiritually.

This is essentially from the term Parashiva which is the Ultimate Reality of Shiva, in his transcedented form. You can find about this online. It's called -nic so in English to explain the state as a state of being.

Look up "Parashiva" to get more into the concept there.

Ayrıca şunu da tekrar tekrar, bir kaç defa okuyun; Satya Babamızın 'duruşunu' daha net anlatan bir metin yok sanırım: Şeytan’dan Ruhani Savaş Mesajı
 
Uyardı, diğer çocuğu da uyardı; hatta bildiğim kadarıyla Zeus Babamız y*hudilere düzelmeleri için fırsatlar da tanıdı, fakat onlar ne yaptılar? kendisine Molokh adı altında 'taptılar', bu eylemi de çocuk kurban etmek gibi aşağılık bir eylem ile gerçekleştirdiler.


Düşman Akaşa üzerinde Tanrılar kadar kontrol sahibi değildir ve olamaz; zaten olsalardı aşağılık eylemlerde bulunmazlardı, bulunmalarına gerek de olmazdı. Onlar yeni bir şey 'yaratamaz', var olan şeyi şekillendirir; bunu da sömürülmüş enerji ile yapar.

Diğer sorunuz için şu vaazı okuyun: Düşman Neden Hâlâ Yok Edilmedi?





Ayrıca şunu da tekrar tekrar, bir kaç defa okuyun; Satya Babamızın 'duruşunu' daha net anlatan bir metin yok sanırım: Şeytan’dan Ruhani Savaş Mesajı
ŞEYTAN bizden neyi yaratmamızı neyi yok etmemizi söylüyor peki, şu anda dünya da öyle kötülükler varki, say say bitmez bizmi kötülüğü yok edip iyiliği yaratacaz ? gerçekten acınacak halimiz var, koskoca TANRI/ÇALARIN arasında kalmış biz gariban insanlar, neydi bizim günahımız, biz neden en alt tabakadayız biz niye güçsüz kaldık, biz niye esaret altındayız, bir gün o güç bizim elimizede geçecekmi ? bir gün talih bizede gülecek mi ? bir gün bizede adaletle davranılacakmı ? bir gün kırlarda gezebilecekmiyim, birgün bir deniz kenarında huzurla yatabilecekmiyim, ne zaman bitecek TANRI/ÇALAR bu ıstırab ......
 
Uyardı, diğer çocuğu da uyardı; hatta bildiğim kadarıyla Zeus Babamız y*hudilere düzelmeleri için fırsatlar da tanıdı, fakat onlar ne yaptılar? kendisine Molokh adı altında 'taptılar', bu eylemi de çocuk kurban etmek gibi aşağılık bir eylem ile gerçekleştirdiler.
İğrenç. Anlaşılan bir şekilde böyle olması gerekiyordu.
Düşman Akaşa üzerinde Tanrılar kadar kontrol sahibi değildir ve olamaz; zaten olsalardı aşağılık eylemlerde bulunmazlardı, bulunmalarına gerek de olmazdı. Onlar yeni bir şey 'yaratamaz', var olan şeyi şekillendirir
Onlar bence akaşanın kaos yönüyle besleniyor. Kurnazlıkları da oradan geliyor. Kurnazlar kaostan beslenir.

Yanıtlarınız için teşekkürler. Lord Beelzebul'un başka bir Tanrı olmadığını idrak edebilmek hala "nasıl ya" dedirtse de insan işte zamanla oturuyor her şey.
 
İğrenç. Anlaşılan bir şekilde böyle olması gerekiyordu.

Onlar bence akaşanın kaos yönüyle besleniyor. Kurnazlıkları da oradan geliyor. Kurnazlar kaostan beslenir.

Yanıtlarınız için teşekkürler. Lord Beelzebul'un başka bir Tanrı olmadığını idrak edebilmek hala "nasıl ya" dedirtse de insan işte zamanla oturuyor her şey.
İnanın ben de halen o şok etkisini taşıyorum ki bu etkisi azalsa dahi her zaman devam edecek bir duruma da dönüşebilir. Sanki annem gelip bana "Aslında amcan ile baban aynı kişiydi" demiş gibi hissediyorum. Halen sorularım var; neden Leydi Astarte ve Lord Apollo 2016 yılında "Bizim Babamız Baalzebul değil Şeytandır" açıklaması yaptılar? Onların "Şeytanın Çocukları" olması bir tür sembolik durum mu? gelecekte buna benzer bir durum tekrarlanır mı? Leydi Lilith ve Leydi Astarte annelerimiz de aynı varlığın farklı yönü diye bir açıklama yapılır mı? bilmiyorum, o kadar ani ve beklenmedik bir şeydi ki kafamda tonla soru yarattı. RTR Takviminin bitmesi de öyleydi; ben şahsen uzun süredir "Dinimiz iyice orijinal haline döndü" diyordum; kişilik olarak çalışmayı sevsem de çalışmanın meyvesini toplamaya gelince çekingen davranan bir yapım var. Şimdi meyve toplama zamanımız geldi, fakat kendimi hissetmekten geri duramıyorum.
 
İnanın ben de halen o şok etkisini taşıyorum ki bu etkisi azalsa dahi her zaman devam edecek bir duruma da dönüşebilir. Sanki annem gelip bana "Aslında amcan ile baban aynı kişiydi" demiş gibi hissediyorum. Halen sorularım var; neden Leydi Astarte ve Lord Apollo 2016 yılında "Bizim Babamız Baalzebul değil Şeytandır" açıklaması yaptılar? Onların "Şeytanın Çocukları" olması bir tür sembolik durum mu? gelecekte buna benzer bir durum tekrarlanır mı? Leydi Lilith ve Leydi Astarte annelerimiz de aynı varlığın farklı yönü diye bir açıklama yapılır mı? bilmiyorum, o kadar ani ve beklenmedik bir şeydi ki kafamda tonla soru yarattı. RTR Takviminin bitmesi de öyleydi; ben şahsen uzun süredir "Dinimiz iyice orijinal haline döndü" diyordum; kişilik olarak çalışmayı sevsem de çalışmanın meyvesini toplamaya gelince çekingen davranan bir yapım var. Şimdi meyve toplama zamanımız geldi, fakat kendimi hissetmekten geri duramıyorum.
Aynı şekildeyiz. Söylenecek çok söz var. Artık susup sakinleşmeli ve bir yandan zaferin meyvesini yerken öbür yandan savaşmaya durmadan devam etmeliyiz.
 
Sanırım bir ben bu haberi çok erken sindirip normale uyum sağladım. Baalzebul'ile Şeytan'ın aynı kişi olmaları beni sevindirdi doğrusu. Çünkü neredeyse Baalzebul Babamız'ile hiç ilişkimi geliştirmek için adım atmamıştım, onun yerine Şeytan'a daha çok odaklanmıştım şimdi aslında Baalzebul'un da Şeytan'ın ta kendisi olduğunu bilmekle beraber samimi ve heyecan dolu duygularımla bir şekilde onunla konuşmak için güç ritüelini yapıcam içime çok iyi hisler doldu doğrusu, sizler le de paylaşmak istedim.
 
Sanırım bir ben bu haberi çok erken sindirip normale uyum sağladım. Baalzebul'ile Şeytan'ın aynı kişi olmaları beni sevindirdi doğrusu. Çünkü neredeyse Baalzebul Babamız'ile hiç ilişkimi geliştirmek için adım atmamıştım, onun yerine Şeytan'a daha çok odaklanmıştım şimdi aslında Baalzebul'un da Şeytan'ın ta kendisi olduğunu bilmekle beraber samimi ve heyecan dolu duygularımla bir şekilde onunla konuşmak için güç ritüelini yapıcam içime çok iyi hisler doldu doğrusu, sizler le de paylaşmak istedim.
Forumlardaki bir kaç arkadaş -aralarına ben de dahilim denebilir- sizinle aynı durumdaydı açıkçası, ben de 'boşluyor' ve kendimi kötü hissediyordum; bu yüzden son zamanlarda Lord Baalzebul ile ilgili yazılar yayınlamaya başlamıştım. Bu süreçte hem RTR Takvimi bitti, hem de Şeytan ile Baalzebul'un aynı varlık olduğu açıklandı. Sadece ben de değil, Türk Forumundaki diğer kardeşlerimizin de son dönemde Baalzebul Babayla ilgili yazılar yazdığını görüyordum, onlar da bana ilham vermişti; meğer bunu yaparak düşündüğümüzden de büyük bir şey yapıyormuşuz, bir nevi gelecek çağa hazırlanıyormuşuz. Hayatın cilvesi, celvesi.

“İndirilmiş bir kitap olmaksızın doğru yola iletirim, sevdiklerimi ve seçtiklerimi görünmez vasıtalarla dosdoğru yönlendiririm. Bütün öğretilerim her türlü koşula ve zamana uygundur. Benim irademe karşı çıkanları başka bir dünyada cezalandırırım.”
— Şeytan, Kitab-ı Celve
 
Ağlayacağım yemin ederim. Bir gün de cahil kaldım ve HİÇBİR ŞEY anlamadım.

Bildiğim kadarıyla Lord Baalzebul ve Şeytan Baba kardeş gibi yakınlardı. Ayrıca Lord Baalzebul hem güç hem de yaş bakımından Şeytan Baba'ya yakın bir tanrıydı.

Şimdi anladığım kadarıyla Lord Baalzebul ile Şeytan Baba'nın aynı kişiler olduğunu söylüyorsunuz. O zaman koruyucusu Lord Baalzebul olanlar neydi? Şeytan Baba kimsenin koruyucusu olmuyordu diye biliyordum??? O kadar karıştı ki aklım.

Birisi çok basitçe durumu açıklayabilir mi lütfen?
 
Ağlayacağım yemin ederim. Bir gün de cahil kaldım ve HİÇBİR ŞEY anlamadım.

Bildiğim kadarıyla Lord Baalzebul ve Şeytan Baba kardeş gibi yakınlardı. Ayrıca Lord Baalzebul hem güç hem de yaş bakımından Şeytan Baba'ya yakın bir tanrıydı.

Şimdi anladığım kadarıyla Lord Baalzebul ile Şeytan Baba'nın aynı kişiler olduğunu söylüyorsunuz. O zaman koruyucusu Lord Baalzebul olanlar neydi? Şeytan Baba kimsenin koruyucusu olmuyordu diye biliyordum??? O kadar karıştı ki aklım.

Birisi çok basitçe durumu açıklayabilir mi lütfen?
Baalzebul ismine bakarsanız bir ünvan görürsünüz, "Göklerin Efendisi" gibi bir anlama geliyor.

Lord Şeytan ve Lord Baalzebul, direkt olarak aynı varlıktır. Baş Tanrımızın iki farklı yönü vardır; 'Şeytan' daha mistik ve 'dışsal' iken "Baalzebul' daha evrensel ve 'içsel' denebilir. Şeytan dediğimiz varlık tam olarak bir varlık değildir, 'nihai varlığın bir formu' denebilir. Ben bunu 'idea' dediğimiz şeye benzetiyorum, 'ağaç' dediğimizde hepimizin kafasında farklı şeyler oluşabilir fakat o şey en nihayetinde aynı kökü paylaşır. Şeytan da 'Kök Tanrıdır', 'Gök Tanrı'; o bu evrendeki en yüksek güçtür.

Lord Baalzebul ise, Şeytan Babamızın bize 'görünen yüzüdür'. Lord Şeytan, Akaşa'nın enkarnesidir ve evrenin 'doğru' yönünün form kazanmış halidir; Lord Baalzebul ise Lord Şeytanın enkarnesidir, bedenlenmiş halidir. En nihayetinde ikisi de aynı varlıktır.

Şeytan koruyucumuz olamaz, bu doğru; fakat Lord Baalzebul olabiliyormuş. Bu durumda Lord Baalzebul'un koruyuculuk ettiği kişiler bizzat Şeytanın kendisi tarafından korunup kollanıyor. Lakin sezgisel olarak Lord Baalzebul'un bir kaç istisna dışında yalnızca gelişmiş ruhlara koruyuculuk edebileceğini hissediyorum, yanlış düşünüyor da olabilirim; bunu ileride öğreneceğiz. Ne yazık ki biz de çok detaylı bilgilere sahip değiliz.

Bahsettiğim konuyu halen anlamadıysanız Hristiyanların Teslis inancına bakabilirsiniz; zaten Teslis dediğimiz şey Hristiyanların bizden çaldığı bir kavramdır. Onların sözde tanrısının üç yönü var; Bunak, Çürük Ruh ve Kanca Burun, hepsi aynı sözde tanrının özünden geliyor olsalar da görevleri farklı.
 
Bahsettiğim konuyu halen anlamadıysanız Hristiyanların Teslis inancına bakabilirsiniz; zaten Teslis dediğimiz şey Hristiyanların bizden çaldığı bir kavramdır. Onların sözde tanrısının üç yönü var; Bunak, Çürük Ruh ve Kanca Burun, hepsi aynı sözde tanrının özünden geliyor olsalar da görevleri farklı.
Bunu daha sade dilde anlata bilirmisiniz lütfen ? Yani ŞEYTAN BABAMIZ en üstde olan , Lord Beelzebub-da ŞEYTAN BABAMIZIN bedenlenmiş hali, aybı zamanda da değil özünde SATAN=BEELZEBUB, doğrumu anladım ?
 
1- Bunların açıklanması için öncelikle astralde nihai zaferin elde edilmesi, pek çok şeyin de tamamlanması gerekiyordu. Öncelikle Goetik bağlamdan girilmesinin nedeninin bu olduğunu görüyorum çünkü Düşman pisliğini daha iyi bir şekilde anladık ve anlattık. Fakat şimdi farklı bir çağa geçmemiz gerekiyor. Geçmişe bakın. Hangi mitoloji statik kalmış? Çağların gerekliliğine göre her şey (iyi olsa bile) özünü değiştirmeden ilerlemeli.

2- Bir nevi uzaklaşmayla alakalı olabilir. Paraşivanik boşluktan ileriye doğru adımlar atılıyor. Paraşivanik boşluk, her şeyin temeli olsa ve ışığın geldiği nokta olsa da, o temelin üstünde Koç (İlksel Neden) yükseliyor. Yani Paraşivanik Boşluk aslında neden değil. Işığın geldiği yer. Logos zincirinin dışında. Bakıldığında bunun gibi detaylar görülebilir. Yeni bir uzaklaşma söz konusu. Hermetizmde de Tanrının suretindeki Kardeş Tanrı anlatılır, bundan da insanın yaratıldığı gösterilir. İkinci Tanrıyı, İlk Tanrı yaratır. Fakat insan İkinci Tanrıdan gelir. Yani bir uzaklaşma söz konusu. Hemen hemen aynı olunsaydı bu yaşanamazdı ve bu nedenlerden ötürü bir noktada bağlantının uzaması (üveyleşmesi) gerekebilir.

3- Bunlar çok mistik konular. Şahsen Zeus Lucifer'in, evrenin dışında olsa da hâlâ evrenin bazı yasalarına tabi olması gerektiğini düşünüyorum. Kendisi değilse dahi, başkaları dahil olduğu için onlar adına bu yasaları kaldıramaz. Sadece düzen getirebilir. Ve bu düzeni de Zeus yönüyle yapıyor.

Kısacası en başta anlattığım kademesellik, uzamayla ilişkili olduğunu düşünüyorum. Evreni yok edip her şeyi baştan yaratma fırsatı olsa bile bu sadece bize zarar getirir. Tabii ki teorik ve mistik konular üzerinden normalde açıklanamayacak şekilde "mantıksal" konuşuyorum.

Platon, bu konular hakkında "Gizem ruhta kendisini göstermedikçe/cerayan etmedikçe sadece sözlerle etrafında dolanabilirim." der. Yani Gizemler, Logos ile açıklanamaz. Sadece belirli yönünü insan aklı için mantıklı hâle getirebiliriz fakat bu ruhta meydana gelmesi ve bilinçte belirmesi gereken bağsal değil, bireysel bir süreçtir.

4- Bu saydığınız problemler evrendeki kaosla ilgili. Evrenin Tek Tanrısı olsa bile, evrende tek bir insan yok. En başta bu durumu açıkladım. Ayrıca bu gücün nasıl çalıştığını bilmiyoruz. Vasıtacılık ve bir sürü tartışma noktası var. Örneğin ben size bir atom bombası verebilirim, fakat sadece belirli günlerde çalışabilir. Bunun gibi düşünebilirsiniz. Ya da çalıştırmak için prosedürler gereklidir.
3. Maddede söylediğiniz "Evrenin dışında olma" kısmını pek anlayamadım. Hani evren sonsuzdu? Ayrıca bildiğim kadarıyla paralel evrenler vs. de bu yüzden yok. Peki bu durumda evrenin dışında nasıl çıkılabiliyor? Bu mümkünse zamanda yolculuğun da mümkün olması gerekmiyor mu? Kusura bakmayın son zamanlarda forumda yazılanlara yetişemiyorum ve açıkçası çok kafam karıştı.
 
Esenlikler bende bir soru eklemek istiyorum.
Yüce Tanrımız Alastor'un güç ritüelindeki bir afirmasyonda
Zeus'un oğlu olduğundan bahsediliyor. Yani Yüce Lord Alastor Şeytan =Baalzebub babamızın oğlu mu ve Tanrıça Nemesis hakkında bir bilgimiz var mı?
 
3. Maddede söylediğiniz "Evrenin dışında olma" kısmını pek anlayamadım. Hani evren sonsuzdu? Ayrıca bildiğim kadarıyla paralel evrenler vs. de bu yüzden yok. Peki bu durumda evrenin dışında nasıl çıkılabiliyor? Bu mümkünse zamanda yolculuğun da mümkün olması gerekmiyor mu? Kusura bakmayın son zamanlarda forumda yazılanlara yetişemiyorum ve açıkçası çok kafam karıştı.
Aynı durumdayım. Evrenin dışında olma durumunu merak ediyorum.
 
Şeytan dediğimiz varlık tam olarak bir varlık değildir, 'nihai varlığın bir formu' denebilir.

Lord Baalzebul ise, Şeytan Babamızın bize 'görünen yüzüdür'. Lord Şeytan, Akaşa'nın enkarnesidir ve evrenin 'doğru' yönünün form kazanmış halidir; Lord Baalzebul ise Lord Şeytanın enkarnesidir, bedenlenmiş halidir. En nihayetinde ikisi de aynı varlıktır.
Yani Şeytan bir varlık değil mi? Eğer tam olarak varlık değilse dünyaya gelip genlerini kullanarak bizim evrimimizi hızlandıran kişi kimdi?

Şeytan biyolojik bir canlı değil mi? Kozmik bir varlık falan mı? 500.000 yıla yakın bir yaşı olduğu da söyleniyordu, bir sürü çizimi de vardı. Hepsi yanlış mıydı?

Evren sonsuz deniyordu, sonsuzluğun dışına nasıl çıkabiliyor ki Şeytan? Evrenden öte bir varlık mı yani? Eğer öyleyse, Orion'da doğduğu söylenen Tanrı kim? Şeytan olamaz çünkü.

Hâlâ kafam son derece karışık ve bu durum hiç hoşuma gitmedi. Şeytan'ın bu tarz bir kozmik varlık olması düşüncesi nedense beni rahatsız etti. Ne olduğunu anlayamadığın bir varlığa karşı sevgi ve yakınlık hissetmek biraz zor. Müslümanların kafasındaki Allah'a benzer bir yapı oluştu şu anda.

(Birazcık saldırgan gözüküyor olabilirim. Yanlış anlamayın, dinimi her şeyden çok seviyorum fakat bu son bilgi değişikliği biraz beni sarstı ve iyice ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorum. Kızmazsınız umarım.)
 
Zeus’un Tapınağı’nda, insanlığın algı seviyesi nedeniyle birçok konu basite indirgenmiştir. Ancak Tanrılara dair yüksek gerçeğe inisiye olmak için bu yüzeysel yaklaşımlar yetersizdir. Çocukça bakış açılarıyla ilahi bilgelikler kavranamaz. Anlatılar, insanlığın anlayabileceği seviyeye indirgenmemeli; insanlık, bu anlatıları anlayabilecek seviyeye yükselmelidir.

Satanas, biyolojik bir varlıktır ve insanlığın yaratıcısıdır. O'nun 500 bin yaşında olduğu söylense de, burada kavranması gereken daha derin bir gerçek yatmaktadır. Tanrıların varoluşu, insanlığın üç boyutlu varoluşundan çok daha farklı bir düzlemdedir. Satanas, bir zamanlar ölümlü olarak var olmuş, ancak Magnum Opus’u tamamlayarak Tanrılığa ulaşmış ve bu süreçte sayısız engeli aşmıştır.

Elbette, bu anlatım da inisiyasyon sürecinde olanlar için basitleştirilmiştir; doğru olduğu kadar eksiktir. Satanas’ın yarattığı ve içinde var olduğu boyutların ne bir başlangıcı ne de bir sonu vardır. O, her daim var olmuş, var olmakta ve var olacaktır—ve bu döngü sonsuz kez gerçekleşmiştir. Satanas’ın öncesinde var olmadığı bir başlangıç yoktur.

"Ben vardım, şimdi de varım ve hiçbir zaman sonum gelmeyecek." - Satanas

İbrahimî safsatalardaki tanrının "hep var olma" durumu da buradan çalınmıştır. Her zaman olduğu gibi, bu saçmalıklar kendilerine ait hiçbir şeye sahip değildir; yalnızca Antik Dinlerin unsurlarını çalıp yozlaştırmışlardır.

Tanrılar, mükemmelliğin ve mutlak netliğin zirvesine ulaştıklarında saf "kuvvet" hâline gelir ve evrendeki enerjilerin doğrudan bir tezahürü olurlar. Satanas, Nihai Bilinci temsil eder; Baalzebul ise Tezahür Eden Nihai Bilinci simgeler. Ancak bunun yanı sıra, O da bir varlıktır—fakat sıradan bir varlık olarak düşünülemez. O, nihai varlığın bir formudur ve evrenin en gelişmiş, en kompleks varlığıdır. Böylesine yükselmiş bir varlığı ve O'nun doğasını tek bir anlama düzeyinde kavrayabileceğimizi sanmak, büyük bir yanılgıdır.

Sadece oturun, Satanas’a seslenin, O'na dua edin ve içinizi açın. O’nun varlığını hissedeceksiniz, her zaman tanıdığınız kişinin önünde olduğunuzu anlayacaksınız. Size aynı sevgi ve şefkatle yaklaşacak, varlığını en derinlerde hissedeceksiniz.

Platon, bu konular hakkında "Gizem ruhta kendisini göstermedikçe/cerayan etmedikçe sadece sözlerle etrafında dolanabilirim." der. Yani Gizemler, Logos ile açıklanamaz. Sadece belirli yönünü insan aklı için mantıklı hâle getirebiliriz fakat bu ruhta meydana gelmesi ve bilinçte belirmesi gereken bağsal değil, bireysel bir süreçtir.

Bu tür konuları anlayabilmek meditasyon yapmak esastır, çünkü bu sayede titreşim seviyemizi yükseltebilir, dolayısıyla algımızı seviyemizi yükseltebiliriz.. Bunların ruhumuzda tezahür etmesine izin vermeliyiz.

Zeus'un Tapınağı: Çok Tanrılı mıyız, Tek Tanrılı mı?
Tanrılarla Etkileşime Geçmek Hakkında
Şeytan & Beelzebul - İkisi Bir Arada
 
Yani Şeytan bir varlık değil mi? Eğer tam olarak varlık değilse dünyaya gelip genlerini kullanarak bizim evrimimizi hızlandıran kişi kimdi?

Şeytan biyolojik bir canlı değil mi? Kozmik bir varlık falan mı? 500.000 yıla yakın bir yaşı olduğu da söyleniyordu, bir sürü çizimi de vardı. Hepsi yanlış mıydı?

Evren sonsuz deniyordu, sonsuzluğun dışına nasıl çıkabiliyor ki Şeytan? Evrenden öte bir varlık mı yani? Eğer öyleyse, Orion'da doğduğu söylenen Tanrı kim? Şeytan olamaz çünkü.

Hâlâ kafam son derece karışık ve bu durum hiç hoşuma gitmedi. Şeytan'ın bu tarz bir kozmik varlık olması düşüncesi nedense beni rahatsız etti. Ne olduğunu anlayamadığın bir varlığa karşı sevgi ve yakınlık hissetmek biraz zor. Müslümanların kafasındaki Allah'a benzer bir yapı oluştu şu anda.

(Birazcık saldırgan gözüküyor olabilirim. Yanlış anlamayın, dinimi her şeyden çok seviyorum fakat bu son bilgi değişikliği biraz beni sarstı ve iyice ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorum. Kızmazsınız umarım.)
Buna kızmak kimsenin haddi değil, kızacak birileri varsa onlar da Tanrılardır lakin Onlar bile böyle küçük şeylerde öfkeden köpürmezler; çocuk değil ki bunlar.

Şeytan vardır, değişen hiç bir şey yok; 'ne olduğu belirsiz' bir şeye tapınmıyoruz, çizimlerini görüp hakkında okuduğunuz diğer popüler bilgiler de aynı şekilde doğru bilgiler.

Şeytan ve Baalzebul'un durumunu şu şekilde açıklayabiliriz sanırım:

Akaşa'da kelimenin tam anlamıyla her şey bulunur, yaratılmamıştır fakat yaratılmaya hazır halde bekler ki büyü yapmak da bu bahsettiğim şeyle direkt alakalıdır. Mesela bir ünvan olarak Atatürk'ü ele alabiliriz; Atatürk kavramı Akaşa'da vardı, Mustafa Kemal doğduktan ve yaşadıktan sonra bizim bildiğimiz 'Atatürk' haline geldi. Benim anladığım kadarıyla Şeytan da bu şekilde, Baalzebul olarak doğuyor ve yaşıyor; ardından Tanrılığa erişip 'Şeytan' oluyor. Yani halihazırda var olan bir kavramı sahipleniyor diye düşünebiliriz. Burada kafanızı karıştırması gereken asıl mesele Şeytan'ın varlığı yahut diğer konular değil; Şeytan ile Baalzebul'un direkt olarak aynı varlık olmasıdır, açıkçası benim kafamı en çok bu karıştırmıştı. Fakat diğer şeylerde sorun yok, İbrahimi Tanrı ile Şeytan Babamız arasında dağlar kadar fark var; Şeytan Babamız halen 'biyolojik' bir varlık, fakat 'Şeytan' terimi Ona verilmiş bir ünvan olarak gözükebilir; keza 'Baalzebul' da bir ünvandır. 'Cumhurbaşkanı' 'Gazi' Mustafa Kemal Atatürk gibi düşünün.
 
Buna kızmak kimsenin haddi değil, kızacak birileri varsa onlar da Tanrılardır lakin Onlar bile böyle küçük şeylerde öfkeden köpürmezler; çocuk değil ki bunlar.

Şeytan vardır, değişen hiç bir şey yok; 'ne olduğu belirsiz' bir şeye tapınmıyoruz, çizimlerini görüp hakkında okuduğunuz diğer popüler bilgiler de aynı şekilde doğru bilgiler.

Şeytan ve Baalzebul'un durumunu şu şekilde açıklayabiliriz sanırım:

Akaşa'da kelimenin tam anlamıyla her şey bulunur, yaratılmamıştır fakat yaratılmaya hazır halde bekler ki büyü yapmak da bu bahsettiğim şeyle direkt alakalıdır. Mesela bir ünvan olarak Atatürk'ü ele alabiliriz; Atatürk kavramı Akaşa'da vardı, Mustafa Kemal doğduktan ve yaşadıktan sonra bizim bildiğimiz 'Atatürk' haline geldi. Benim anladığım kadarıyla Şeytan da bu şekilde, Baalzebul olarak doğuyor ve yaşıyor; ardından Tanrılığa erişip 'Şeytan' oluyor. Yani halihazırda var olan bir kavramı sahipleniyor diye düşünebiliriz. Burada kafanızı karıştırması gereken asıl mesele Şeytan'ın varlığı yahut diğer konular değil; Şeytan ile Baalzebul'un direkt olarak aynı varlık olmasıdır, açıkçası benim kafamı en çok bu karıştırmıştı. Fakat diğer şeylerde sorun yok, İbrahimi Tanrı ile Şeytan Babamız arasında dağlar kadar fark var; Şeytan Babamız halen 'biyolojik' bir varlık, fakat 'Şeytan' terimi Ona verilmiş bir ünvan olarak gözükebilir; keza 'Baalzebul' da bir ünvandır. 'Cumhurbaşkanı' 'Gazi' Mustafa Kemal Atatürk gibi düşünün.
Çok güzel açıklıyorsunuz her şeyi.
 
Mesele yavaş yavaş teslis inancına evriliyor. Birkaç ay sonra cennetten kovulan bir erkek ve bir kadından geldiğimiz de açıklanabilir.

İşin ilginç tarafı, meselelerin ruhani olarak insan tarafından kavranmasının zor olduğu için başta farklı şu an farklı anlatılması değil. Çünkü şu meseleyi en başta olduğu anlatsalardı kimse anlamakta zorluk çekmezdi. Olay daha çok zaman geçtikçe anlatıların sürekli olarak değişmesi ve insanların bunları doğal olarak sindirememesi. Yazılanları şu an hızlı hızlı okudum; üyeler meselenin özünü idrak etmede sıkıntı yaşamıyor, yalan söylenmiş hissediyorlar. Bir de üstüne insanlar bunları sindirmekte sorun yaşadıklarında da “bunları insan aklımızla kavrayamayız” “bunlar ruhani olarak yükselmedikçe anlaşılamaz” gibi şeyler söylüyorlar. E demek ki arapça bilmeden arabın tanrısını anlamamakta da sorun yok? Ne diyelim, hakkımızda hayırlısı olsun
 
Mesele yavaş yavaş teslis inancına evriliyor.
Böyle bir durum söz konusu değildir ve sadece bu cümleyle bile, bu konular üzerindeki anlayışınızın zayıf olduğunu gösteriyorsunuz. Anlayışımız zayıf olursa, anlamakta güçlük çekeriz ve bir şeyleri anlayamazsak da, o zaman yanlış sonuçlara gideriz ya da duygusal gerekçelerle yoldan çıkarız. Bu tehlikeli bir durumdur, o yüzden size bunu izah edelim ve çözelim.

Teslis inancı, bir kere Hristiyanlığa ait bir şey değildir. Teslis, temelde bizden çalınmış bir Üçlülük (Trinity) temsilidir. Eğer Spiritüel Satanizm üzerine bilginiz varsa, düşmanın pek çok konsepti bizden çaldığını, yozlaştırdığını ve paketleyip, tekrar bize satmaya çalıştığını bilirsiniz. Düşman binlerce yıldır bize ait olan bir şeyi çalıyor ve o kadar aciz ki, bunun için Yahudi orospudan doğma bir piçi kullanmak zorunda kalıyor ama burada Teslis inancına evrilen Satanizm oluyor, öyle mi?

Tanrıların diğer medeniyetlerdeki miraslarına bakıyorum, Anu-Enki-Enlil var. Bu bir Üçleme değil midir? Asya'ya doğru gidiyorum ve Shiva-Brahma-Vishnu görüyorum. Antik Yunan'a geliyorum ve Dias-Poseidon-Hades ile karşılaşıyorum. Hatta şu an imzasında bu Üçlemeye atıf vermiş birine, Üçlemenin neden düşmanın Teslis inancına "evrilmek" olmadığını anlatıyorum. Eğer imzasına bunu yazmış biri bile şu yukarıdaki temel anlayışa sahip değilse, o zaman burada daha ne demeliyim bilmiyorum.

Yüksek Rahip vaaz paylaşıyor, "Pantokrator" sıfatının "Her şeyi elinde tutan" anlamına geldiğini ve Zeus'a ait olduğunu söylüyor, biraz araştırma için aratıyorsunuz ve karşınıza Pantokrator İsa diye bir mozaik çıkıyor. Ama tabii ki, biz biraz daha "evrilirsek" Adam ve Havva'yı da dine katarız, öyle değil mi? Sonuçta bu işin hiç alegori tarafı yok, ya da bunu araştırmak herhangi bir şekilde işimize gelmiyor ama kıt bir bilgiyle Tanrıların iradesini alaya almak kolayımıza geliyor.


İşin ilginç tarafı, meselelerin ruhani olarak insan tarafından kavranmasının zor olduğu için başta farklı şu an farklı anlatılması değil. Çünkü şu meseleyi en başta olduğu anlatsalardı kimse anlamakta zorluk çekmezdi. Olay daha çok zaman geçtikçe anlatıların sürekli olarak değişmesi ve insanların bunları doğal olarak sindirememesi. Yazılanları şu an hızlı hızlı okudum; üyeler meselenin özünü idrak etmede sıkıntı yaşamıyor, yalan söylenmiş hissediyorlar.
Geldik, düşmanın bağlamıyla işe başladık ve hem bilgi kirliliğini ortadan kaldırdık hem de düşmanın ruhani güç sistemini kırdık. Şimdiyse düşmanın bağlamının ilkokul çocuğu seviyesi bir anlayış olduğunu kanıtlamış şekilde, Tanrılarımızın özüne yaklaştık ve ruhani anlayış olarak daha üst bir konuma yükseldik. Burada işin özeti bu şekilde.

Şimdi sırf "bir şeyler değişmesin" diye, ruhaniyetin giriş seviyesinde mi kalalım? İnsanlar "sindiremeyecek" diye düşmana boyun mu eğelim? "Sindirilemeyen" şey ne, baş Tanrının özüne yaklaştırılıyorsun, bundan ala sevinç duyabileceğin başka bir şey olabilir mi? Kendine biraz süre ayırırsın, vaazları ve yeni bilgileri okursun, psikolojik ve zihinsel olarak bunlarla hizalanırsın, dilersen saygıyla Zeus'a dua edebilir ve bu konuda ondan rehberlik de isteyebilirsin; ardından, çok daha pirüpak bir şekilde dosdoğru yoluna devam edersin!

Eğer imzanıza koyduğunuz anlatının ruhaniyette neyi temsil ettiğini bile bilmiyorsanız, Satanizm direkt Üçlülük ile gelseydi çok daha büyük problem yaşardınız. Ayrıca problem yaşayan sadece siz olmazdınız zira aynı sizin gibi, "Yahu siz Teslis'i alıp, isim değiştirmişsiniz, bu ne iştir?" diye soran bir sürü kişi olurdu. Zaten düşmanın bağlamında oluşan "Satanizm, Hristiyanlığın 'anti'sidir" anlayışını (tam tersi, Hristiyanlık, "Satanizm" olarak damgalanan orijinal Pagan inançlarına olan bir tepkiydi ama düşman bağlamında bu tersine çevrildi) düzeltmek için bunca yıl harcamışken, bir de Teslis vb. meselelerle mi uğraşsaydık? Bu işin nereye varabileceğinin farkında mısınız?

Düşmanın bağlamında kalmaya devam ederseniz, daima düşman dinlere olan bir tepki olduğunuz varsayılır ve sürekli bu konuda soru cevaplamak zorunda kalırsınız. Peki biz şu an ne yaptık? Kendi Antik Yunan bağlamımıza geçtik ve şu an rahat bir şekilde söyleyebiliyorum ki, düşman hırsızdan başka bir şey değildir! Biri beni Teslis hakkında sorgulamak mı istiyor, umurumda değil, Yahudiler daha portakalda vitamin iken benim Tanrılarım bunlardı, benden ne hadle cevap bekliyorlar? Mantığı anladınız mı?


Bir de üstüne insanlar bunları sindirmekte sorun yaşadıklarında da “bunları insan aklımızla kavrayamayız” “bunlar ruhani olarak yükselmedikçe anlaşılamaz” gibi şeyler söylüyorlar.
Böyle bir şey söylenmiyor, söylenen kısımlarda da işin rengi daha farklı. Yukarıda verdiğim Orion/Du'at örneğini hatırlayın. Siz bu "iki" yerin, aslında tek bir yer olduğunu; sadece, isim farklılığı olduğunu biliyorsunuz. Bu yerde ne olduğuna dair de ufak bir fikriniz var, yani temel anlayış var. Tamamen cevapsız bir soru değil.

Bu noktadan sonra soracağınız ileri seviye bir sorunun oluşturacağı iki problem var. Birincisi, böyle bir sorunun, sorunun yapısı gereği ileri seviye olacak olmasıdır ve ileri seviye soruların cevaplarını, ancak ileri seviye iseniz bilebilirsiniz. İkincisi, size bu ileri seviye sorunun cevabı söylense dahi, bunu anlamayacaksınızdır. "Nasıl Tanrı olunur?" diye sorarsınız, deriz ki yükselir ve Magnum Opus'u gerçekleştirirsiniz. Bunun adımlarını da açıklarız ve temel bir anlayışımız da vardır ama o eylemi gerçekleştirmenin özünü, size kelimelerle veremeyiz.

Dilin sınırlarını zorlayarak o kelimelere sahip olabilseniz dahi anlayamazsınız. Görme eylemini istediğiniz kadar açıklayın, hiçbir şey o eylemi gerçekleştirerek yaşanılan öz deneyimi anlatamayacaktır. Şimdi bu basit örnekleri problem çektiğiniz ya da bahsettiğiniz durumlara uyarlayın ve ardından anlayacaksınız.

Sizi inanın çok iyi anlıyorum ama bu iş duygularla olmaz, zayıflıkla olmaz, anlayışsızlıkla olmaz. Bu iş için çok yukarıda olmalıyız, çok yükselmeliyiz, çok ilerlemeliyiz. Hâlen kalbi kırıkken Şeytan'a sığınmış yaralılar olarak davranamayız. Şeytan bize muazzam bir güç bahşetti ve bu güçle beraber dönüşüyoruz. Bu güç öyle bir şey ki, bize hayatın entropik kuvvetlerine karşı yıkılmadan ayakta durma şansını veriyor. O zaman ne yapacağız, entropik kuvvetlere boyun eğerek sızlanacak mıyız yoksa gerçeğin takipçileri mi olacağız?

Seçim sizin.
 

Al Jilwah: Chapter IV

"It is my desire that all my followers unite in a bond of unity, lest those who are without prevail against them." - Shaitan

Back
Top