Ποσειδών666
Member
- Joined
- Oct 29, 2021
- Messages
- 252
Kardeşim mesele bir kişinin ruhani idrak seviyesi değil, insanlar bunu karıştırıyor sürekli. Bu meseleyle ilgili üyelerin yorumlarını tek tek okudum. Bir insanevladı dahi “Şeytan ile Baalzebul nasıl aynı varlıklar olabilirler, aklım almıyor…” tarzı bir durumda değil zaten. Mesele herkes tarafından kolayca ruhani olarak sindiriliyor, idrak ediliyor, kavranıyor orasına ne dersen de.Böyle bir durum söz konusu değildir ve sadece bu cümleyle bile, bu konular üzerindeki anlayışınızın zayıf olduğunu gösteriyorsunuz. Anlayışımız zayıf olursa, anlamakta güçlük çekeriz ve bir şeyleri anlayamazsak da, o zaman yanlış sonuçlara gideriz ya da duygusal gerekçelerle yoldan çıkarız. Bu tehlikeli bir durumdur, o yüzden size bunu izah edelim ve çözelim.
Teslis inancı, bir kere Hristiyanlığa ait bir şey değildir. Teslis, temelde bizden çalınmış bir Üçlülük (Trinity) temsilidir. Eğer Spiritüel Satanizm üzerine bilginiz varsa, düşmanın pek çok konsepti bizden çaldığını, yozlaştırdığını ve paketleyip, tekrar bize satmaya çalıştığını bilirsiniz. Düşman binlerce yıldır bize ait olan bir şeyi çalıyor ve o kadar aciz ki, bunun için Yahudi orospudan doğma bir piçi kullanmak zorunda kalıyor ama burada Teslis inancına evrilen Satanizm oluyor, öyle mi?
Tanrıların diğer medeniyetlerdeki miraslarına bakıyorum, Anu-Enki-Enlil var. Bu bir Üçleme değil midir? Asya'ya doğru gidiyorum ve Shiva-Brahma-Vishnu görüyorum. Antik Yunan'a geliyorum ve Dias-Poseidon-Hades ile karşılaşıyorum. Hatta şu an imzasında bu Üçlemeye atıf vermiş birine, Üçlemenin neden düşmanın Teslis inancına "evrilmek" olmadığını anlatıyorum. Eğer imzasına bunu yazmış biri bile şu yukarıdaki temel anlayışa sahip değilse, o zaman burada daha ne demeliyim bilmiyorum.
Yüksek Rahip vaaz paylaşıyor, "Pantokrator" sıfatının "Her şeyi elinde tutan" anlamına geldiğini ve Zeus'a ait olduğunu söylüyor, biraz araştırma için aratıyorsunuz ve karşınıza Pantokrator İsa diye bir mozaik çıkıyor. Ama tabii ki, biz biraz daha "evrilirsek" Adam ve Havva'yı da dine katarız, öyle değil mi? Sonuçta bu işin hiç alegori tarafı yok, ya da bunu araştırmak herhangi bir şekilde işimize gelmiyor ama kıt bir bilgiyle Tanrıların iradesini alaya almak kolayımıza geliyor.
Geldik, düşmanın bağlamıyla işe başladık ve hem bilgi kirliliğini ortadan kaldırdık hem de düşmanın ruhani güç sistemini kırdık. Şimdiyse düşmanın bağlamının ilkokul çocuğu seviyesi bir anlayış olduğunu kanıtlamış şekilde, Tanrılarımızın özüne yaklaştık ve ruhani anlayış olarak daha üst bir konuma yükseldik. Burada işin özeti bu şekilde.
Şimdi sırf "bir şeyler değişmesin" diye, ruhaniyetin giriş seviyesinde mi kalalım? İnsanlar "sindiremeyecek" diye düşmana boyun mu eğelim? "Sindirilemeyen" şey ne, baş Tanrının özüne yaklaştırılıyorsun, bundan ala sevinç duyabileceğin başka bir şey olabilir mi? Kendine biraz süre ayırırsın, vaazları ve yeni bilgileri okursun, psikolojik ve zihinsel olarak bunlarla hizalanırsın, dilersen saygıyla Zeus'a dua edebilir ve bu konuda ondan rehberlik de isteyebilirsin; ardından, çok daha pirüpak bir şekilde dosdoğru yoluna devam edersin!
Eğer imzanıza koyduğunuz anlatının ruhaniyette neyi temsil ettiğini bile bilmiyorsanız, Satanizm direkt Üçlülük ile gelseydi çok daha büyük problem yaşardınız. Ayrıca problem yaşayan sadece siz olmazdınız zira aynı sizin gibi, "Yahu siz Teslis'i alıp, isim değiştirmişsiniz, bu ne iştir?" diye soran bir sürü kişi olurdu. Zaten düşmanın bağlamında oluşan "Satanizm, Hristiyanlığın 'anti'sidir" anlayışını (tam tersi, Hristiyanlık, "Satanizm" olarak damgalanan orijinal Pagan inançlarına olan bir tepkiydi ama düşman bağlamında bu tersine çevrildi) düzeltmek için bunca yıl harcamışken, bir de Teslis vb. meselelerle mi uğraşsaydık? Bu işin nereye varabileceğinin farkında mısınız?
Düşmanın bağlamında kalmaya devam ederseniz, daima düşman dinlere olan bir tepki olduğunuz varsayılır ve sürekli bu konuda soru cevaplamak zorunda kalırsınız. Peki biz şu an ne yaptık? Kendi Antik Yunan bağlamımıza geçtik ve şu an rahat bir şekilde söyleyebiliyorum ki, düşman hırsızdan başka bir şey değildir! Biri beni Teslis hakkında sorgulamak mı istiyor, umurumda değil, Yahudiler daha portakalda vitamin iken benim Tanrılarım bunlardı, benden ne hadle cevap bekliyorlar? Mantığı anladınız mı?
Böyle bir şey söylenmiyor, söylenen kısımlarda da işin rengi daha farklı. Yukarıda verdiğim Orion/Du'at örneğini hatırlayın. Siz bu "iki" yerin, aslında tek bir yer olduğunu; sadece, isim farklılığı olduğunu biliyorsunuz. Bu yerde ne olduğuna dair de ufak bir fikriniz var, yani temel anlayış var. Tamamen cevapsız bir soru değil.
Bu noktadan sonra soracağınız ileri seviye bir sorunun oluşturacağı iki problem var. Birincisi, böyle bir sorunun, sorunun yapısı gereği ileri seviye olacak olmasıdır ve ileri seviye soruların cevaplarını, ancak ileri seviye iseniz bilebilirsiniz. İkincisi, size bu ileri seviye sorunun cevabı söylense dahi, bunu anlamayacaksınızdır. "Nasıl Tanrı olunur?" diye sorarsınız, deriz ki yükselir ve Magnum Opus'u gerçekleştirirsiniz. Bunun adımlarını da açıklarız ve temel bir anlayışımız da vardır ama o eylemi gerçekleştirmenin özünü, size kelimelerle veremeyiz.
Dilin sınırlarını zorlayarak o kelimelere sahip olabilseniz dahi anlayamazsınız. Görme eylemini istediğiniz kadar açıklayın, hiçbir şey o eylemi gerçekleştirerek yaşanılan öz deneyimi anlatamayacaktır. Şimdi bu basit örnekleri problem çektiğiniz ya da bahsettiğiniz durumlara uyarlayın ve ardından anlayacaksınız.
Sizi inanın çok iyi anlıyorum ama bu iş duygularla olmaz, zayıflıkla olmaz, anlayışsızlıkla olmaz. Bu iş için çok yukarıda olmalıyız, çok yükselmeliyiz, çok ilerlemeliyiz. Hâlen kalbi kırıkken Şeytan'a sığınmış yaralılar olarak davranamayız. Şeytan bize muazzam bir güç bahşetti ve bu güçle beraber dönüşüyoruz. Bu güç öyle bir şey ki, bize hayatın entropik kuvvetlerine karşı yıkılmadan ayakta durma şansını veriyor. O zaman ne yapacağız, entropik kuvvetlere boyun eğerek sızlanacak mıyız yoksa gerçeğin takipçileri mi olacağız?
Seçim sizin.
İşi herkesçe zorlaştıran şey anlatıların ilkokul, ortaokul, lise, üniversite seviyelerinde olması değil, anlatıların sürekli olarak değişmesi. Mesela cidden Satya=Şeytan=Lucifer=Zeus eşitliğinin çok böyle spiritüel bir ilerleme gerektirdiğini düşünüyor musun? Bunun hepinizin aklınıza yatması için yıllar süren bir ruhani talim mi gerektiriyor?
Bundan yıllar önce yahudilerin kökeni ile ilgili anlatılar başkaydı, sonra o da değişti şu an başka bir şey oldu. Onda da millet şok geçirdi sonra yine tanrıların işine akıl sır ermez, bunun için yüksek bir idrak seviyesinde olmamız gerekiyor dendi ve üzerinden geçildi. Şu an Şeytan/Zeus ile de aynısı oluyor. Yine yıllar önce hain bir başrahip vardı (rahibe de olabilir) onun yazılarında bir tanesinde Şeytan’ın Zeus olduğunu söylemişti, bizzat okumuştum. E ne oldu kadın haklı mı çıktı şimdi? Hain haliyle ruhaniyette bizden daha mı ileri seviyedeydi?
Hala alegoriden, edebi kavramlardan, belagattan bahsediyorsunuz arkadaşlar. Çift isimli insanlardan bahsediyorsunuz yok Ahmet olarak da çağırsan aynı kişi yok Mehmet de. Yok İstanbul yok Constantinopolis. Yok New York yok New Amsterdam.
Güzel kardeşlerim, tekrarlıyorum, mesele bu değil.
Hepinizi seviyorum.