Esenlikler,
Spine said:
Sahte "ego"dan kastınız nedir? Kişinin o kadar da önem arz etmeyen kendisini, gereğinden fazla önemsemesi gibi bir şey mi? Topluluğumuzun büyük kısmı yaşları, bağımlılıkları veya genel olarak zayıf olmaları sebebiyle Tanrılara hayatlarını veyahut şu an onları önemli kılan şeyleri borçlu olabilirler ancak ben bu alanın dışında kalıyorum. Her ne kadar problemlerle boğuşan ve kafayı bozan biri izlenimi versem de dikkat edenler görebilirler ki benim problemim yalnızca tek, özel bir şey, bu diğer her şeyi kendi başıma hallettiğim anlamına geliyor, dolayısıyla kişisel borçluluk hissetmiyorum. Bunun Tanrılarla olan temas eksikliğimden olduğunu iddia edebilirsiniz ancak şu ana kadar yalnızca kendi beynine ve kalbine güvenen biri olarak oldukça iyi iş çıkardığımı ve yaşadığım tek tük deneyimlerde de sizin veya topluluğun geri kalanı kadar "şanslı" olmadığımı, negatif şeylerle karşılaştığımı söyleyebilirim. Bunun da yine mesajları doğru algılamadığımdan veyahut zihin stabilitemi etkileyen bir konuda ders almamdan dolayı düşündüğümün aksi olduğunu söyleyebilirsiniz.
Açıkçası birbiriyle bağlantısız ve yarı-bağlantılı şeyleri bir örüntüye sokmaya çalışmaktan, sürekli etkisini kaybeden, aldığımı düşündüğüm "işaretlerden" gerçekten fayda gelmediğini görüyorum. Evet, orada bir yerlerde bambaşka bir dünya var ve ben o dünyaya dokunmak istiyorum. Ancak dokunmaya yeltenen ellerim kömür oluyor. Ruhumu aydınlatmak istiyorum ancak ışıklar yalnızca sönüyor. Gerçekten bu tür bir konuda dahi bu kadar bahtsız olan tek ben miyim diye merak ediyorum.
Sizi anlıyorum, ancak burada es geçtiğiniz bir sürü nokta var. Örneğin, Tanrılara hayatınızı borçlu olmadığınızı söylüyorsunuz. Evet, burada demek istediğinizi anlayabiliyorum; ve kendi ayaklarınız üzerinde durabilmeniz önemli ve sahip olabileceğiniz güzel bir yetenek. Ancak ben hiçbir zaman ev, araba, ya da başka bir şey istemeyi ön plana sürmedim. "Bilgelik" dedim dikkatinizi çekerim ki. Tanrılar, tüm insanlığı bilgeliğe götürür.
Sizin durumunuz nedir bilmiyorum, ancak çoğu insanın iletişimini ruhundan önce zihni bitiriyor. Tanrılara bağlanmaktan neden korktuğunuzu sorabilir miyim? Burada demek istediğim her şeyde Tanrılara danışmak değil. Bu olsa olsa zayıflık olurdu. Ancak neden önemli konularda onların kararlarına güvenemiyorsunuz? Eğer iletişiminizin %100 netlikte olmayışını sebep gösterirseniz anlayışla karşılarım. Ancak iletişimi daha iyi olanların Tanrılardan getirdiği bilgelikler örneğin, neden sizden uzakta olmalı?
Tanrıların neden sizi "umursamadıklarını" düşünüyorsunuz? Eğer böyle olsaydı, neden her gün Şeytan'a hakaretler sayan ve tüm emeklerini inkâr eden insanlığa yardım ettiler? Belki sizinle iletişime geçemiyorlardır, belki zihniniz, ruhunuz veya başka etkenler buna engel oluyordur ancak günün sonuda zihniniz engel olmuyorsa bile, buna git gide daha çok zemin hazırlıyorsunuz.
Size tavsiyem Şeytan'ın Gücü Ritüelini defaatle yapmanız. Ritüellerin sonunda, sizi cevaplara götürmesini isteyebilirsiniz. Duyamasanız/göremeseniz bile bu bir forum yazısı veya zamanla zihninizde beliren fikirler şeklinde olabilir. Tanrılar bir yolunu bulacaktır.
Şu an çoğu şeyi kendi kafamda kurduğum ihtimali daha ağır basıyor, ne dediğimi anlıyor musunuz? Tam Şeytan'ı düşünürken gördüğünüz bir karga, durup dururken bir tavus kuşu görmeniz veyahut gece meditasyonlarını yaparken uyuyakaldığınızda birden irkilmeniz gibi şeyleri Tanrılarla bağdaştırabilirsiniz. Ben Occam'ın Usturasını daha mantıklı buluyorum. En net sonuca gidiyorum, böylece net olmayan her şeyi eliyorum. Böyle davranmaya başladığımdan beri Tanrılarla olan ilişki ve "sözde" iletişimim büyük oranda somutluğunu kaybetti, ben de gerçek bir şeylerin peşinde düştüm. Buradaki üslubumdan inancımın (zira bana bilgi sağlayacak pek bir şey yok elimde) zayıflamaya başladığını çıkarabilirsiniz, ben tam tersine artık inançtan çıkıp, öteye geçmek isteyen bir arzunun başını gökyüzüne kaldırıp kükreyişinde titriyor, titriyor ve titriyorum.
Evet, burada dediklerinizi anlayabiliyorum. Emin olun bu konuda ne ilk, ne de teksiniz. Azim ve hırsla zaten hepimizin amacı net iletişimler kurabilmek. Sadece bu süreçte Tanrılardan gelen diğer şeyleri de inkâr etmeyin. Size basit, bulanık gibi gelebilir ancak anlam çıkarmayı bilirseniz size yardımları dokunacaktır.
Örneğin bu tarz işaretleri bir kenara atmaktan konuşuyorsunuz. Pekâlâ, ancak bir yorum çıkarmaya çalışmanız, sizce de daha doğru değil midir? "Şeytan işaret yolladı!" demek değil kastettiğim. Örneğin, neyi simgelediği üzerine kafa yorabilirsiniz, size Tanrılar ne anlatmak istiyor diye düşünebilirsiniz.
Aslında onların mesajları size basit geliyor olabilir, ancak derinleştirmek sizin elinizde. Tanrılar bizim anlayabileceğimiz şekillerde iletişim kurar. Eğer siz bunu derinleştirmeye gayret gösterirseniz, alabileceğiniz mesajlar da daha derinleşebilir. Bunun basit imgeler, semboller, rastlantılar, fikirler üzerinden olması ise önemli değil. Dediğim gibi, onlar ne anlamlara yorabileceğinizi zaten biliyorlar.
Bu tarz bir iletişim değersiz olsaydı, en başından alegori denen şeyler var olmazdı. Mesaj çıkarmayı bilin. Bu sizin Tanrılara güven duymanızda ve bağlanmanızda oldukça yardımcı olacaktır.
Ateş, parlamasını toprağa mı borçludur bilemiyorum ama ben yok olmak pahasına, ateş gibi parlamayı tercih ederim. İnsan felaketin de, servetin de saygı uyandıranını yaşamalı. Buradaki yaşı en büyük üyelerden biri sanıyorum sizsiniz, dolayısıyla hayat tecrübeniz de daha ağır basmalı diğerlerine kıyasla. Benim burada ergenvari bir eğlence içerisinde değil de (ki kimileri bunun aksini iddia etse de hâlen işin bu tarafından çıkamamış durumdalar, üzücü, insanlara böyle bir şey fazla geliyor) gerçekten yaşanmışlıklara rağmen, her şeye rağmen bir şeylere tutunmaya çalıştığımı, bir şeyler aradığımı, zaten yaralı biri olarak artık ölüme çok yaklaştığımı görebileceğinizi düşünüyorum. "Omnes vulnerant ultima necat". Benim fani vücudum öyle pek yaşlı değildir, epey gençtir hatta. Yine de benim yaşlılığım zihnimdedir. Eğer kadranın tersine işleyen bir hayat yaşadıysanız ve sizin de geceleri omzunuza çöken bir hayatınız olduysa, göğe umutla baktığınızda sadece kör olduysanız, size şarkılarla birlikte sessiz çığlıklar eşlik ettiyse, bunu büyük bir empatiyle anlarsınız. Ha anlamazsanız da yine sizin adınıza sevinirim, anlaşılmamam da güzel. Bunları yaşamadınız demektir, zaten bunları kimse yaşamamalı. Getirdikleri, götürdüklerini aratır. Görmüyor musunuz?
Yine de, Tanrıların yardımlarına ve bilgeliklerine olan arzum, bu son olaylardan sonra dramatik bir düşüş yaşasa da, gerçekten benim sahip olamadığım bu servet, ne tür bir şeymiş, merak ediyorum. İntihardan döndürmeleri, bağımlılıkları kesmeleri vesaire vesaire bunlar çok yazıldı çizildi. Ben gerçekten kalbinizdeki hangi tıkanıklığı açmanıza yardımcı oldular, nefessiz kaldığınızda size baharı estirdiler mi, ben bunları merak ediyorum. Yoksa kanıt sorduğumda herkesin söyleyecek ezbere bir lafı var. İnsanlar gerçekten onları anlıyor mu acaba, onlar da bizi anlıyor mu acaba? Kim kimi anlıyor acaba?
Dediğim gibi, üstteki tavsiyelerimi uygulayın. Size ne kadar çoğu şey psikolojik avuntu gibi gelse de, aslında dualar bile bir bağ kurarlar. Tanrıların mühürlerine bakmak, dua etmek, sevgi duymak; bunların hepsi bir bağ aracıdır. Çok basit bir örnek vermem gerekirse, benim her tanrıyla bağım ve hissiyatım bir değildir. Eski hayatlardan beri bağlı olduğum ve artık ideolojisi, fikirleri içime işlemiş tanrılar var; ve aksine, kendimi daha uzak hissettiğim tanrılar var. Tabii ki ikinciyi de düzeltmek için çalışıyorum, ancak burada vermek istediğim sadece bir örnek.
Ben artık vaatlerden sıkıldım. Kendimi ifade etme kaygım da kolayca beni tembel veyahut disiplinsiz olarak yaftalayacak insanların varlığını bilmemden kaynaklı. Bu kadar söz boşuna yazılmadı, seviyeyi bilerek yükseltiyorum ki filte işlevi görsün. Sürekli gelecekte gelecekmiş gibi konuşulmasından sıkıldım. Tanrıların dilediklerinde direkt o an gelebildiklerini biliyorum. Bazı insanlar için bunu yaptıklarını da biliyorum. Gerçekten hiçbir şey duyamamam, kulaklarımdaki bu sağırlık, benim acınası ruhani durumumdan ise, buna inanmıyorum çünkü böyle bir şey olamaz. Bir duvarı yumruklarımız kıramaz ama bir çekiç kırabilir. Şu ders verilmesi konusundaki baba-çocuk örneklerini de binlerce kez okudum. Yine de insan olarak yapımız bellidir. Fıtrat denilip buna aykırı davranılan İslam'ı eleştiriyoruz, ben burada da bazen benzer yaklaşımlara şahitlik ediyorum. Umudun rengi siyahtır, ne kadar maruz kalırsanız o kadar zehirlenirsiniz. Siz ise bir umut peşinde bir şeyler yaşayana kadar rutin sürdürmemi söylüyorsunuz. Bu da insana aykırıdır, umut en büyük afyondur. Dinler de umuttan beslenir. Hem de büyük bir afiyetle...
Size uzak gelen bir gelecek, aslında sandığınız kadar uzak olmayabilir. Emin olun yeni adandığımda çıkma eşiğine gelmiştim, çünkü çok ağır saldırılarla karşı karşıyaydım. Meditasyon ve RTR'lar sonucu, ve tabii ki daha sıkı ve güçlü bir aurayla birlikte tüm şüpheler silindi ve kendi sonuçlarımı da aldım. Bu sonuçlar, kendi iç dünyamda olup biten şeyler değildi, veya basit bir duygu durumuyla ilgili değildi.
Örneğin, dış dünyaya da yansıyan değişimler yaşadım. Çevremden genel olarak zihinsel kavrayışımın geliştiğini duyar oldum. Fiziksel rejenerasyon yeteneğim yükseldi. Daha sabırlı ve duygularına hakim birisine dönüştüm. Bunların ve daha saymadıklarımın hepsinin "plasebo" olması imkânsız, zira örneğin, zihinsel kavrayışımın artması, sadece meditasyon yaptım diye olamaz, veya bedenim sadece meditasyon yaptım diye çok daha hızlı yenilenemez.
Sizin duygu durumunuzu anlayabiliyorum, hem benzer fikirlerden geçtiğim için, hem de sizin yapınızda başka tanıdıklarım olduğu için. Zor hayatlar yaşayan ve kendi elleriyle yükselen insanların "güven" konusunda sorunlar yaşadıklarını da biliyorum. Ancak çoğu insan bu aşamalardan geçiyor. Tanrı olmak için önümüzde uzanan yüzyıllardan bahsediyoruz. Bu açıdan bakarsak, çoğu insan daha yolun başında ancak sonuçlar görülebiliyor ve sizin de bu yolda ilerlemeniz gerekiyor.
Size umut aşılamıyorum. Ruhani gücünüzü bir Koruyucunuz, bir de siz bilebilirsiniz. Size kesin olarak söyleyebileceğim şey, ruhaniyetten sonuç alacağınızdır. Bu ne kadar sürede olur, bunu ben de dahil kimse söyleyemez. Yine de aradığınız "büyük" sonuçlara gelmeden önce, küçüklerini de yol üstünde bulabilirsiniz, bunun da garantisini veriyorum.
Yüksek Rahip'in genel zihinsel durumunu bence anlayabildiğim için ne tür cevaplar verebileceğini kestiriyorum. Kabaca, uzun sürecek ama uzun vadede ve süper uzun vadede getirisi olacak şeyleri organize etmek yerine bu ay birkaç tane fazladan vaaz yazmayı tercih edecektir. Gerçi o vaazları da insanların kaçı tam olarak okuyor, kaçı mesajları anlıyor meçhul. Herkesin birbirinin sırtını sıvazladığı garip bir ortama doğru gidiyor o vaazların yorumları.
Bunun sebebi direkt olarak Şeytan'dan gelen emirin böyle olması. Kendisi, insanların zihinlerini eğitmekle görevlendirildi ve ana görevlerinden birisi de bu. İleride, bu sorunlarınızdan kurtulduğunuzda, cidden kendisinin yaptığı işin gereğini daha iyi anlayacaksınız.
Tanrılara ve Yüksek Rahiplerin onlarla olan iletişimlerinden doğan dokunulmazlıklarına çok fazla bel bağlıyorsunuz. En basitinden, Joy of Satan'ı yeni keşfeden birinin anında tiksineceği kadar amatör siteler topluluğu, deneyimli üyelerin bile kafasını çorba edecek kadar karışık ve tutarsız ekosistem/içerik organizasyonu, çeviri projelerinin bir kısmının gerçekten ölü olması ama yine de aktif olarak kafa karıştırması, temel gerçekleri yeterince iyi oturtamadan çok fazla ileri seviye konulara değinmeleri ve bu sebeple ergenlerin iştahlarını kabartmaları gibi şeyleri ben şu an düşünmeden dahi söyleyebilirim. Ben bile son maddeye kapılıp da garip garip sorular sordum.
Bunu Joy of Satan'dan kopmak veyahut yermek için söylemiyorum. Ben daha önce şiddetle belirttiğim gibi, Joy of Satan olmadan bir Spiritüel Satanizm düşünemiyorum. Ancak madem Tanrılar bizi sınıyor, ders vermeye çalışıyor, o zaman bu sınamaların ve derslerin en büyüğü olmalı. İnsan olarak kendi içimizde duygulardan gelen organizasyonel sorunları çözebilmeliyiz. Tanrılar bir kere savaş kaybettiler sonuçta değil mi, söylenen en temel şeylerden biri onların da sonsuz güçte olmadıkları, kendi işleri olduğu vesaire vesaire.
Bel bağlamaktan kastınız nedir? Ben Tanrılardan hiçbir zaman gereksiz isteklerde bulunmadım. Aksine, her zaman kendi içimdeki zayıflığı yok etmeye çalıştım ve büyük oranda başardım. İnişler ve çıkışlar yaşadım ancak sonuçta başarıya ulaştım.
Hiçbir zaman aşırı optimist olmadım, kaldı ki pesimist olduğum için çoğu şeyi iyi değerlendirebilirim. Kısmen bu konuda dengeyi kurduğumu söyleyebilirim. Örneğin, ben tüm riskleri bildirdiğimde ve kendi raporumu sunduğumda, eğer gerek görüyorsam yapıcı tartışmalar gerçekleştirdiğimde, neden Yüksek Rahip'in kararına güvenmeyeyim veya yerine getirmeyeyim? Sonuç olarak Yüksek Rahip olmasının nedeni o kararı verebilmek.
Ayrıca savaşın mutlaka kazanılacağı ilan edildi diye biliyorum, buna rağmen çatışmanın ne kadar büyüyeceğini söyleyebilir misiniz? Muazzam derecede organize olmuş bir Yahudi kolektifine karşı siz gerçekten Tanrılar olmasa, sadece insani gelişimimizle kafa tutabileceğimizi düşünüyor musunuz? Belki hayatınızda farklı noktalardan başladığınız ve onlarsız düşünemediğiniz için her şeyi onların yönetimine ve kılavuzluğuna bıraktınız ancak ben böyle Magnum Opus'a ulaşılabileceğine ihtimal dahi vermiyorum. Hani babalar tüm sıkıntıları çeker ve oğullarına iyi bir hayat yaşatırlar ya, bu daha kötüdür işte. Zira en özel olanlar her zaman her şeyi en baştan, kendi başlarına çözenlerdir. Daha uzun, daha zor, daha aptalca olabilir ancak bir gün eğer ki bir Tanrı olarak astrale gururla bakarsak, bunun için en azından pastanın büyük kısmını kendimize adayabiliriz. Onların amacının bu olmadığını düşünüyorum ancak bir yandan güçlendiğini zannedenler, başka bir taraftan zayıflıyorlar. Gerçek güç, yapayalnız ve tamamen güçsüz hissettiğiniz anlarda ortaya çıkar. Bu da çok sık yaşanmaz, yaşanır da, bunu yaşayıp da şerefini ve onurunu ve inadını ve cesaretini ve kalbinde yanan isyan alevini koruyabilenler çok azdır, bence Magnum Opus'a ulaşacak insanlar, diğer herkesle olan ruhani farka rağmen bu kişiler olacak.
Evet, çok uzun yazdım, vaktinizi de aldım, olay böyle işte. It is what it is!
Hayır, Tanrıların olmadığı bir senaryoda işimiz çok daha fazla zorlaşırdı. Ancak Tanrılar, zaten sizin de gördüğünüz gibi, buraya giden süreci uzun yıllardır planlıyorlar. Her şey Tanrıların planına uygun gitse bile, biz zaten insanlar oturmalı demiyoruz. Kendimizi sadece kendimiz kurtarabiliriz. Gerekli talimatlar ise verilmiş durumda.
İrade gücü ve disiplini yüksek olmayı küçümsemiyoruz. Aksine, değer verdiğimiz ve takdir ettiğimiz bir şey. Bir insanın sahip olması gereken, üretkenliğe götüren temel özellikler bunlar.
"İnsan fıtratı" ise genel olarak karmaşık bir konu. Bunu bir üyemiz söylemişti. Kastettiği zararsız özelliklerdi.
Ancak yeri geldiğinde güven duymak da gereklidir. Geleceğinize ve alacağınız sonuçlara güven besleyin. Dediğim gibi, bazı düşünceleriniz kendi hayatınızdan kaynaklanıyor, bazıları ise düşman saldırısından. Bu yüzden sizi yargılamıyorum ancak çoğu insan benzer bir yoldan geçiyor ve günün sonunda bu yolda kalıp sonuçlar alıyorlar.
Siz de aynısını yapabilirsiniz. Ne "güven", ne de "kendine yetebilme" hafife alınması gereken şeylerdir. Büyük bir umut ve güvenle çalışmalı, kendinizden bir şey vermeden kazanmalısınız.
Atatürk'ün de dediği gibi: "Türk; öğün, çalış, güven!"
İyi geceler.