Welcome to our New Forums!

Our forums have been upgraded and expanded!

Baskı, Dayanamamak, İntihar, Zor zamanlarda siniri taşıran alaycılık ve Ölüm korkusunun bilimselleştirilmesi.

Chlorophyll

New member
Joined
Oct 1, 2019
Messages
79
Meselelerin uzaması, kavgalar, meselelerin son bulması, özel hayat ve rahat halde bulunmamak; durumları ve konuları etrafında şekillenen mevzuat 'Yeni meselenin yaraması'dır.

Bu mevzuat başlıkta belirttiğim bütün hakkında; öncelik, korkunç boyutlara varabilen düşüncesizlik ve ciddi anlamda ölüm getiren olmak gibi bazı mevzuatları ayrıştırır. Bu ayrıştırma yeni meselerin yaraması ve yaratılması durumuna "olan" bir bakış sağlar.

Bu bakış aslında şu şekilde açıklanabilir fakat gerçekten 'olması' hiç bir şekilde kelimeyle ifade edilemeyen bir güzelliktir. ; Para kazanılır, birlik sağlanır, önem vurgulanır ve savaşlar kazanılır; durumları çerçevesinde varlık ve varlığın mutlak müsebbibliği etrafındalık bir noktada elden bırakılabilir. Elden bırakılan sebep ve sebebin aslına hürmet ve sadakat kişileri sadece olduğu şeyden kopartır. Olduğu şeyden kopanlar, olamamak hapsine dolayısıyla baskılanan, dayanamayan, alaycı ve ölüm korkusu etrafında bilimsiz saçmalayan yapılara doğru kazanımlar, daha doğrusu kaybedişlere maruz kalır.

Eğer ki yeni meselelerin yaramasına "olan" bir bakış korunursa hayatta bilimsiz ölüm ve baskının türevlerinden tamamen özgürleşilebilir.

Yani bu bakış, dahası olmasına rağmen kelimelerle en fazla sebebiyete hürmet ve sadakatin 'oluşu' şeklinde anlatılabilir.

Bu mevzuat çok kritik bir husustur çünkü tüm iğrenç mezhepler en doğrusu olmak çabasıyla bu konuyu kullanır.

Parayı kazandırana değil paranın müsebbibine, birliğin sağlayanına değil birliğin koruyanına, önemi vurgulayana değil önemliye ve kazanılmış zafere değil komutana hürmet ve sadakat şarttır.

Ölüm korkusunun bilimi bu oluşun varlığı ve yokluğu etrafında yapılır. Nihayetinde en basit örnekten anlatımla: kazanılmış zafere duyulan ve komutandan eksik bırakılan hürmetin sonucunda komutanın kaldığı durum; ölüm korkusunun gerçekliğidir.

Konunun sadece oluş etrafında şekillenebilmesi ve yeni meselelerin yaraması hakkında olabilecek 'tek şey' olması itibariyle anlayış ve anlatım yalnızca yaşantı ve deneyimle elde edilebilir.

Baskıyı, zorlanmayı, ölümün bilimini aşmak ve sonucunda 'yeni meseleler sonsuzluğunda çıldırmak' tan kurtulmak bahsi geçen bakışın oluşuyla mümkündür.

Bu konu hakkında uygulanması gereken pratik, Ansuz rünü ve/ya öz chi ile iradenin merkezi olan güneş çakrasını " Asıl sebebe hürmet ve sadakat" Niyetiyle güçlendirmek, bir bakıma sınırlamaktır.

Sınırları olmayan bir kaseye ne doldursanız taşar. Bazı durumlardan bilindiği/bilinebildiği üzere taşkınlık ve sınırsızlık yanlışın kendisidir.

Son olarak bu hayattaki en yanlış ölüm, mutlak muzaffer komutana ölüm korkusu getirmeye çalışmaktır.

Bundan olabildiğince herkesin kaçınması, sonucunda sadece kendi yararınadır.

Önceliğin güzel bir şekilde sağlanması, düşünceliliğin gerçek boyutları ve yaşam getiren olmak hususlarının sınırları içerisinde kalmak; seçilmesi gereken oluştur.

Oluşun bireysel olarak sağlanması; kendi kendini yönetmek, kendi işini görmek, kendinin olanı başkasının değil kendinin gerçekten sahiplenmesi bu şekilde mümkünatlıdır.

Herkesin onuru, sağlığı ve edebi uğruna bu mevzuata sarılması, bu oluşa ulaşmaya kendini ikna ve motive etmesi anlamında gaza getirmesi; sağlandığı takdirde iğrençliklerin ardı, anısı ve yaraları unutulur.
 
Hayatın herhangi bir alanında ustalaşmak için 'çırak-kalfa-usta' dönemlerinden geçmek gerekir; bir çırak ustanın işini yapamaz ve yapmayı başarmış gibi gözükse dahi iyi bir gözlemci bunu çırağın yaptığını anlar. Mesela kendi alanım olan Sanattan örnek vereceğim, basit şekiller çizmekte ve temel anatomik bilgileri öğrenmeyen birisi bir anda Rönesans tabloları çıkaramaz; Rönesans tabloları ustanın işidir, basit şekiller ise çırağın; fakat usta, çırak yolundan geçtiği için usta olmuştur ki basit şekiller çizmek bu yüzden utanılacak bir şey de değildir.

Sanata yeni başlayan hevesli kişiler genellikle çok karmaşık çizimler yapar, ben buna bulaşık teli diyorum. Bundan ziyade basit şeyler ile başlanırsa, ileride yapılacak 'karmaşık çizimler' bulaşık teline benzememeye başlar, gerçekten kaliteli bir çizim elde ederiz. Bunu tümevarım olarak düşünün, basit şeyleri topluyor; en sonunda onları zihninizde ince bir noktada toplayıp 'lazer' gibi kağıda işliyorsunuz. Fakat ortada toplanacak basit şeyler olmayınca o lazer ne yapar? elimizden kayar, kağıdı yakar.

Bu eleştirimi yazılarınıza uygulayın; metninizde kullandığınız çoğu kelimeyi 'usta yazarlar' dahi kullanmıyor, bunu sakın övgü olarak düşünmeyin çünkü usta yazarlara 'usta' dememizin sebebi onların da çıraklıktan geçmiş olmaları. Çıraklıktan geçmeden, basit şekillere benzeyen yazılar yazmadan 'karmaşık yazılar' yazmaya çalışırsanız bulaşık teli elde ediyorsunuz; bu eleştiriyi ben yapmıyorum, forumlarda size daha önce bir kaç kez belirtildi.

Bir yazının kalitesini onun pürüzsüz olmasıyla belirlenir ki yazılarınızı okuyan hemen herkes pürüze takılıyor. Sizin için ironik bir öneri olacak belki ama bunu düzeltmenin tek yolu daha fazla kitap okumaktan geçiyor. Çünkü yazılarınız bu haliyle sizi 'Böyle Buyurdu Zerdüşt' okuyup, okuduğunu anlamayan ama kitabın ağır dilini entelektüellikle bağdaştırmış; bu ağır dili kullanmayı bilmemesine rağmen entelektüel gözükme çabasıyla yazılarını ağır dille yazmaya çalışıp darmadağınık bir iş çıkaran bir kişi gibi gösteriyor. Çırak olarak temel koymazsanız, usta olarak bunun üstüne beton koyamazsınız; beton koyarsanız da yıkık bir bina elde edersiniz.
 

Al Jilwah: Chapter IV

"It is my desire that all my followers unite in a bond of unity, lest those who are without prevail against them." - Satan

Back
Top