Bright Truth said:
Araplara "kutsal soy" derken Türklere "idraktan yoksun Türk" deme (bunun kaynağı çok güvenilir gözükmüyor, yanlışım olabilir), Anadolu Türklerine Sünni İslâm'ı dayama ve Türkçe'yi ibadet dili olmaktan çıkarma gibi meseleleri diyorum. Elbette zaten o dönem herkes dinci. İsmail de dinciydi. Ancak adamın dinciliği daha Türk'e yakın. En azından Türklük unsurlarıyla yoğrulmuş. İlk Alevilerin de zaten gizli pagan olduğunu demeye gerek yok. Tabii ki o dönemki aleviler gizli pagandı demiyorum ama hâlâ eskiden bir şeyler kalmış, tamamen Arap unsurlarıyla yoğrulmamış.
Şu dünya tarihinde Yahudi'den daha zalim insanlardan gösterebileceğim ve Türklere direkt zararı dokunmuş kişilerden ikisi Gazali ve Selim. Birisi İslâm'ı daha da zalimleştirdi, düşünmeyi ve aydınlanmayı öldürdü ve o dönemki hâlâ centil yanları kalmış Arapları daha da boka batırdı. Diğeri de işte Gazali'nin tamamlayıcısı, onun yediği boku Türklere taşıdı. Bence bunlardan birini savunmanın gereği yok.
Oğlum o kadar yazdım hesapla ilgili bir sorundan dolayı silindi gitti hepsi. Neyse, önceki gittiyse onu da oku, ben özet geçeyim
>Edrak-ı bi idrak mevzusu doğru ama çarpıtılmış. Hikayesi şöyle Şah İsmail kendisine kaçan Türkmenleri dışardan geldikleri için denemek amaçlı hepsine görevler veriyor, kimi kendini kuleden aşağı atıyor, kimi ölüm yürüyüşü yapıyor, kimi ölüm orucu tutuyor. Bunun haberi İstanbul'a ulaşınca Bayezid ve erkanı bunlar idraktan akıldan yoksundurlar anlamında Edrak-ı bi İdrak diyor onlar için.
> Şia ve aleviliğin alakası yok. Alevilik doğuşu, ritüelleri açısından apayrı bir şey. Severim ve saygı duyarım. Alevilerin anadolunun kadim halkı Luvilerle bağlantısı olduğunu söyleyen tarihçiler de vardır ama kesin değildir. Şia ise Irak yani Arap kökenlidir, Hüseyin'in torunları olduklarını iddia eden kişilerce yazılmış bir doktrindir. Siyasidir, ruhani yönü yoktur. Bektaşilik de tasavvufi bir şeydir alevilikle alakası yoktur. Sünnilerin mevleviliği benimsemesi de yanlıştır, onun da alakası yoktur.
>Şah İsmail'in bağlı olduğu tarikatın kurucusu Safiyüddin Erdebilî kürt'tür. Şah İsmail'in annesi alemşah begüm hatun'dur onun annesi Despina Hatun'dur. İsmail anne tarafından Komnenoslarla akrabadır. Baba tarafı Türk'tür. Şah İsmail taraftarlarına mehdi geldi dedirtebilmek için kendini yahudi Ali'nin torunu gibi göstermeye gayret etmiştir, sahte şecere hazırlatmıştır.
>Selim ve 40 bin alevi konusu, Türk mitolojisinde 7 ve 40 kutsal rakamlardır. Meftumun 7'si 40'ı gibi Kür Şad ve 40 çerisi gibi. Tufan Gündüz hoca -kendisi Şah İsmail'i sahiplenen İranlılara Şah İsmail'in Türk olduğunu kanıtlamış ve kabul ettirmiştir- Şah İsmail'in katliamlarına dair çağdaş belgelerin bulunduğunu, ancak Selim'in katliamlarına dair ne çağdaş ne de sonradan yazılmış bir belge bulunmadığını söyler. Yani bu 40 bin alevi konusu holohoax'a benzer, 6 milyarmilyon cheesecake.
>Selim'in Anadoluya sünniliği dayatması gibi bir şey söz konusu değil. Anadoluya geldiğimiz zaman orta sınıf dediğimiz halk zaten hanefiliği, bir kısmı da maturidiliği çoktan benimsemiş, aristokrat dediğimiz üst kesim, tüccarlar, gaziler ve yönetici sınıf da tasavvufla-ruhaniyetle ilgileniyorlar. Bu konu için kolonizatör türk dervişleri kitabını tavsiye ederim.
>Selim daha akılcıdır ve moderndir, Türklük bununla da alakalıdır. Çaldıran'da İsmail'i toplarıyla yenmiştir. O dönemin şartlarından ötürü Safevi ordusunda top olmamasını biraz anlayabiliriz ama İsmail, subaylarının gece saldıralım topları kör edelim teklifini de reddetmiştir. Bu haliyle İsmail mantık ve moderniteden uzak bir portre çizer.
>Şah İsmail zamanındaki Şamanik motifler, İran'daki Türkmen aşiretleri yanına çekebilmesi için kendisi tarafından eklenmiştir. Yine de Safeviyye tarikatı irani etkiden kurtulamamıştır.
>Gazali matematik Şeytan işidir derken farkında olmadan doğru bir noktaya parmak basmış, Yavuz Sultan Selim ile alakasını göremedim.
>Doğrularıyla yanlışlarıyla ikisi de atamızdır. En objektif halleriyle kabul etmeye çalışalım.
>Osmanlı hiçbir zaman Arap'ı Türk'ten üstün tutmamıştır. Atatürk'ün kavmi necip evladı anısı ordudaki islamcı subaylarla ilgilidir. 19. Yüzyılda ortaya çıkan batıcılık, türkçülük, islamcılık gibi fikirler orduya da tesir edip sık sık çatışmalar yaratmıştır ama hiçbiri Osmanlı'nın ana politikası olmamıştır.
İyi günler dilerim.