Duygu kavramı üzerine evrimsel düşünmenizi ve edindiğiniz sonuçları da bu bağlamda kendinize entegre etmeniz güzel olacaktır. Öfke, Korku, Sevgi, Hüzün ve Nefret aslında gayet ilkel şeylerdir; fakat bunları ders çıkararak tekrar yorumlamamız gerekir.
Korku kavramını ele alalım; deneyime bağlı korkunun hiç bir zararı yoktur, ateşin size zarar vereceği bilgisi ilkel atalarımızdan bu yana bize miras kalmıştır ve hayatta kalmamız için gerekli bir korkudur. Fakat deneyime bağlı olmayan korku mantıklı mıdır? korku bilinmeyene duyulur, fakat her şey 'korkulmayı' hak eder mi? elbette etmez. Ne yani, siz sırf başarısız olacağınızdan korktuğunuz için size çok şey katabilecek yerlerden çekiniyor musunuz? cevap evetse bu saçmalık ve insan doğasında bunun yeri olmamalı, olsa dahi baskılanmalı. Onu baskılamazsak ileri gidemeyiz; onu baskılamasaydık belki bir çoğumuz İbrahimi 'dinler' bataklığından çıkamayacaktık. Deneyime dayalı olmayan korkuyu elemine etmemiz ve cesur olmamız gerekir.
Öfke ise çok güçlü bir ilkel duygudur, bu yüzden dengesiz bir öfke insana 'iğrenç' gelir; sinir krizi geçirip karısını çocuğunu öldüren ilkel yaratıklara bakınca mideniz bulanmıyor mu? elbette bulanıyor. Bu yüzden öfkeyi dizginlememiz gerekir, fakat tamamen yok olmasına izin verirsek 'pasif' kalırız ki bu asla tasvip edilen bir şey olmamalı. Üst kültür seviyelerinde pasif olmak olağandır fakat siz alt kültür bir toplumdayken pasif kalırsanız küçük balığı oynarsınız, ilkel bir canavar da gelip sizi yutmaktan rahatsızlık duymaz. Bu yüzden öfkeyi elemine etmektense onu dizginlemek gerekir; kafese kapatılmış bir yaratık düşünün, istediğiniz zaman salabilirsiniz fakat normal şartlarda kafesten kaçamaz; öfkemiz böyle olmalı.
Filmlerde, dizilerde vb. duygusuzluğun ''havalı'' bir şey olarak gösterilmesinin sebebi de tamamen yahudilere dayanıyor. Amaç duygusuz köle borglar yaratmak. Bunu forumlarda okuduğumu hatırlıyorum.
Gerçek duygusuzluk iğrençtir çünkü insan doğasının temel yasalarından birini göz ardı eder; fakat fazla duygulu olmak iyi midir? bunu çok duygusal bir insan olarak ben söylüyorum. Mesela ağlama eylemi de tamamen evrimsel süreçler ile örneklendirilebilir; B kabilesi A kabilesinden birini öldürüyor, A kabilesindeki kişiler de ağlayıp kükreyerek kendi kabilesindeki kişileri toplamaya çalışıyor, bir nevi 'çağrı mekanizması'. Peki günümüzde, gerçekten gereksiz bir durumda bu 'çağrı' olayını açığa vurmak gerekir mi? bence gerekmez. Bunu da duygu kontrolü ile sağlarız, onlar üzerinde tam hakimiyet kurarız. Bunun tek istisnai durumu yaralanma durumunda ağlamak olabilir; keza ağlamak size ağrı kesici hormonlar salgılatır ve 'çağrı' mekanizmasını haklı şekilde devreye sokar; ağlayınca insanlar size yardım etmeye gelir.
Mesela saçma sebeplerden ağlayan bir erkek düşünün, yardıma ihtiyacı bile olmasa da salak bir sebepten ötürü ağlıyor; hoş bir şey mi bu? pek değil. Yahut savaş alanında bir askerin yere çöküp savaşmak yerine hüngür hüngür ağladığını düşünün, saçma değil mi?
Yukarıda verdiğim örnekler üzerine düşünebilirsiniz; fakat yanlış anlamayın ki 'erkekler ağlamaz', bal gibi de ağlar. Mesela savaş başlamadan ağlayan birisi saçmadır fakat savaş bittikten sonra cesetler arasında yürüyerek ağlayan birisine ne söz söyleyebiliriz? ya da saçma bir sebepten dolayı ağlasa da bunu insanların gözü önünde değil, kendi odasına çekilip yaşayan birisine ne diyebiliriz?
Bu yüzden duyguların üzerine hakimiyet kurup onları 'odaklamayı' savunuyorum. Mesela nefret duygumuzu RTR'a odaklayabiliriz, harika değil mi? diğer pozitif duyguları da işimize falan odaklarız, olması gereken de budur. Duygular üzerinde hakimiyet kurup onları odaklamak ayrıca Sanatçılar için de güzeldir, çünkü bir eser ortaya koyarken karman çorman bir duygu silsilesi yaratmaktansa isabetli bir duyguyu yansıtabilirler. Bunu şuna benzetiyorum; Antik Yunan heykellerinde odaklanmış bir 'ideal' vardı, bu olmasaydı o heykellerin bazıları göbeğini falan salmış şekilde durabilirdi, tamamen Sanatçının duygusal değişimine bağlı. Fakat Sanatçılar kendilerini ideal olana odaklayarak bu güzel heykelleri yarattılar: