Welcome to our New Forums!

Our forums have been upgraded and expanded!

Aşırı öfke ve korku bize ne katıyor?

Dlna485

New member
Joined
Jul 2, 2024
Messages
95
Öfke ve korku bize bir şey katıyor mu (Gelişimimiz için) ruhsal olarak?
Diyelim kişi astrolojide illeride yaşayacağı bazı şeyler fark etti bazı durumlar, bunlardan biride korku ve öfke olabilir. Kişi bu durumu aza indirebilir mi? Korku ve öfkeni bilinçli halde nasıl aza indirebiliriz? Bazen başarılı oluyorum ama ruhsal düşüş yaşadığım sıralarda sanki kontrolu kaybediyormuşum gibi geliyor.
Anlamıyorum bu tür durumları yaşamanın ne tür faydası var? zararından başka?
 
Şunuda ekleyeyim her şeye öfke duymuyorum, kendini insan gibi görmeyip davrananlara karşı ve bunlardan biri ile aile evimde yaşıyorum. Her ne kadar sakin kalmaya çalışsamda bu insan sanki bilerekten sinirlerimi bozmaya programlı. Bir süre sakin kalmayı başarabiliyorum ama bu her zaman öyle olmuyor. Öfkemi tamamen aza indirmek için ne yapabilirim?
 
Öfke ve korku bize bir şey katıyor mu (Gelişimimiz için) ruhsal olarak?
Diyelim kişi astrolojide illeride yaşayacağı bazı şeyler fark etti bazı durumlar, bunlardan biride korku ve öfke olabilir. Kişi bu durumu aza indirebilir mi? Korku ve öfkeni bilinçli halde nasıl aza indirebiliriz? Bazen başarılı oluyorum ama ruhsal düşüş yaşadığım sıralarda sanki kontrolu kaybediyormuşum gibi geliyor.
Anlamıyorum bu tür durumları yaşamanın ne tür faydası var? zararından başka?
Esenlikler
öfke ne katar bilmem ama korku çok şey kaybettiriyor insana, korktuğunuz her şey sizi her anlamda dibe sürüklüyor ve aşağıya düşüyorsunuz ama bir de şu yandan bakalım bazen korkmak gerekir cesaret alabilmek için cesaret aldıkça da başarı ihtimalimiz artar, öfke bazı çalışmalarda iyilik sağlayabilir mesela öfkeyle oturup birisini lanetlerseniz başarılı olabilirsiniz ama öfkeyle de bir yere varamazsınız. Sanırım insanız ve dozunu bildiğimiz her şey bizi ileriye taşır
 
Şunuda ekleyeyim her şeye öfke duymuyorum, kendini insan gibi görmeyip davrananlara karşı ve bunlardan biri ile aile evimde yaşıyorum. Her ne kadar sakin kalmaya çalışsamda bu insan sanki bilerekten sinirlerimi bozmaya programlı. Bir süre sakin kalmayı başarabiliyorum ama bu her zaman öyle olmuyor. Öfkemi tamamen aza indirmek için ne yapabilirim?
şunu kendinize hatırlatın bu insan bana bilerek bunu yapıyor geçmişte ona sinirlendiğimi gördü ve devam ediyor, bir dahaki denemesinde tepki vermeyin ve sakince ortamı terk edin hemen ardından nefes egzersizleri ve meditasyonla ruhsal bedeninizi onarmaya bakın, duygu kontrolleri için bir ritüel gerçekleştirebilirsiniz ya da ne kadar size uyar bilmem ama kendisine bağlama büyüsü yapıp düşüncelerini size yönlendirirseniz öfkesi de azalır
 
Öfke ve korku bize bir şey katıyor mu (Gelişimimiz için) ruhsal olarak?
Diyelim kişi astrolojide illeride yaşayacağı bazı şeyler fark etti bazı durumlar, bunlardan biride korku ve öfke olabilir. Kişi bu durumu aza indirebilir mi? Korku ve öfkeni bilinçli halde nasıl aza indirebiliriz? Bazen başarılı oluyorum ama ruhsal düşüş yaşadığım sıralarda sanki kontrolu kaybediyormuşum gibi geliyor.
Anlamıyorum bu tür durumları yaşamanın ne tür faydası var? zararından başka?
Bu sorunu daha önce yaşayan aslında benzerinden şikayetçi birini görmüştüm ve aslında negatif duyguları "kötü" olarak görmek yanlış.Çünkü zaten sen bir insan olarak her zaman harekette olamazsın tetikte olamazsın,negatif duygular seni harekete geçirir.Her zaman pozitif kalmak seni yıpratır demek istediğim tabi ki olaylara pozitif yönden bak ama negatif duyguları özellikle öfkeyi geri plana atma yada bastırma zaten yolculuğunda tüm duyguların sana lazım.

Korku ise seni tetikte tutan şeydir,korku elini kolunu bağlayabilir ama öldürmeyen her şey seni güçlendirir,şahsen korkuda böyle bir şey korku genelde insanı engeller bu iyi yöndede olabilir kötü yöndede.Korkuda sana ders aldırır,öfkede..Aslında olay onlara mahkum olmamakla alakalı.
 
Bu sorunu daha önce yaşayan aslında benzerinden şikayetçi birini görmüştüm ve aslında negatif duyguları "kötü" olarak görmek yanlış.Çünkü zaten sen bir insan olarak her zaman harekette olamazsın tetikte olamazsın,negatif duygular seni harekete geçirir.Her zaman pozitif kalmak seni yıpratır demek istediğim tabi ki olaylara pozitif yönden bak ama negatif duyguları özellikle öfkeyi geri plana atma yada bastırma zaten yolculuğunda tüm duyguların sana lazım.

Korku ise seni tetikte tutan şeydir,korku elini kolunu bağlayabilir ama öldürmeyen her şey seni güçlendirir,şahsen korkuda böyle bir şey korku genelde insanı engeller bu iyi yöndede olabilir kötü yöndede.Korkuda sana ders aldırır,öfkede..Aslında olay onlara mahkum olmamakla alakalı.
Burayı pratik eden SS'lerde, özellikle de JG'ler, Rahip ve Rahibelerde dışarıda olmayan özellikler var. Daha mantıklı daha iyi yazı yazıyorlar. Tamamen katılıyorum.
 
Esenlikler
öfke ne katar bilmem ama korku çok şey kaybettiriyor insana, korktuğunuz her şey sizi her anlamda dibe sürüklüyor ve aşağıya düşüyorsunuz ama bir de şu yandan bakalım bazen korkmak gerekir cesaret alabilmek için cesaret aldıkça da başarı ihtimalimiz artar, öfke bazı çalışmalarda iyilik sağlayabilir mesela öfkeyle oturup birisini lanetlerseniz başarılı olabilirsiniz ama öfkeyle de bir yere varamazsınız. Sanırım insanız ve dozunu bildiğimiz her şey bizi ileriye taşır
teşekkür ederim yorum için, bastırlmış kişilikte büyütülmüş biriyim, sesimi çıkarmama izin verilmemiş ve bende şu an açığa çıkmış olan şey bu yaşadıklarımın öfkesi, çoçukluk ve ergenlik dönemlerimde çok sakin biriydim. Bana yapılanları gpz ardı ediyordum sesimi çıkarmıyordum (korkudan). Şimdi geçeb seneye nazaran öfkem azalmış ama hala geçmiş durumda değil.
 
teşekkür ederim yorum için, bastırlmış kişilikte büyütülmüş biriyim, sesimi çıkarmama izin verilmemiş ve bende şu an açığa çıkmış olan şey bu yaşadıklarımın öfkesi, çoçukluk ve ergenlik dönemlerimde çok sakin biriydim. Bana yapılanları gpz ardı ediyordum sesimi çıkarmıyordum (korkudan). Şimdi geçeb seneye nazaran öfkem azalmış ama hala geçmiş durumda değil.
kısıtlanmış bir zihin kendine her şeyi mübah görür bir süre sonra ve bu başlarda zevk verse de ileride sorunlar çıkarır unutma sen insansın ve bu duygular normal ama hayatını ele geçirmesin
 
Tüm duygular bildiğimiz üzere kişiliğimizin ve insanlığımızın bir parçasıdır.

Ruhsal düşüş ya da çöküş yaşadığımızda duygularımızın kontrol edilemez hale gelmesi vücudumuzun olumsuz durumlara karşı gösterdiği bir tepki mekanizmasıdır.

Kişi, duyguları yaşaması gerekiyorsa yaşamalıdır. Yoksa içine atarak kendisine zarar verecektir. Ve bu duygular aynı bahsettiğiniz gibi gelecekte kendilerini gösterecektir.

Her duygu tamamen özeldir. Bir korku sizi bir ölümden kurtarabilir, bir öfke sizi koruyabilir, bir neşe sizi güldürebilir, bir endişe sizi korur ve tehlikelere karşı hazır olmanızı sağlar.

Tüm duygularımızı olduğu gibi kabul ederek onları yaşamalıyız. Çünkü bu duygular bizi biz yapan şeylerdir.

Bizler duygularımızın hatalara yol açabileceğini düşünsek de bu duygular içimizdeki bir yerlerdeki çığlığın tezahürü olabilir. Ve duygular açığa çıktığında her ne kadar hata yapsak da kendimize iyilik yapmış oluruz. Buradaki "hata" birçok şey için olabilir, ancak bizler birçok şeyden daha önemliyiz. Özellikle de sağlığımız önemlidir.

Eğer bir insana öfkenizi göstermeniz gerekiyorsa hiç çekinmeyin. Çünkü öfkeniz kendi sınırlarınızı çizmenizi ve sizin gücünüzü ortaya çıkarır.

Kısacası her duygunuzu kucaklayın ve onları sevin. Duygularınızı yaşayın ancak yaşamanız gerektiği kadarını yaşayın. Çünkü duygularınızda aşırıya kaçmanızın da yan etkileri olabilecektir.

Sevgi ve saygılarımla,

- PLM
 
Tüm duygular bildiğimiz üzere kişiliğimizin ve insanlığımızın bir parçasıdır.

Ruhsal düşüş ya da çöküş yaşadığımızda duygularımızın kontrol edilemez hale gelmesi vücudumuzun olumsuz durumlara karşı gösterdiği bir tepki mekanizmasıdır.

Kişi, duyguları yaşaması gerekiyorsa yaşamalıdır. Yoksa içine atarak kendisine zarar verecektir. Ve bu duygular aynı bahsettiğiniz gibi gelecekte kendilerini gösterecektir.

Her duygu tamamen özeldir. Bir korku sizi bir ölümden kurtarabilir, bir öfke sizi koruyabilir, bir neşe sizi güldürebilir, bir endişe sizi korur ve tehlikelere karşı hazır olmanızı sağlar.

Tüm duygularımızı olduğu gibi kabul ederek onları yaşamalıyız. Çünkü bu duygular bizi biz yapan şeylerdir.

Bizler duygularımızın hatalara yol açabileceğini düşünsek de bu duygular içimizdeki bir yerlerdeki çığlığın tezahürü olabilir. Ve duygular açığa çıktığında her ne kadar hata yapsak da kendimize iyilik yapmış oluruz. Buradaki "hata" birçok şey için olabilir, ancak bizler birçok şeyden daha önemliyiz. Özellikle de sağlığımız önemlidir.

Eğer bir insana öfkenizi göstermeniz gerekiyorsa hiç çekinmeyin. Çünkü öfkeniz kendi sınırlarınızı çizmenizi ve sizin gücünüzü ortaya çıkarır.

Kısacası her duygunuzu kucaklayın ve onları sevin. Duygularınızı yaşayın ancak yaşamanız gerektiği kadarını yaşayın. Çünkü duygularınızda aşırıya kaçmanızın da yan etkileri olabilecektir.

Sevgi ve saygılarımla,

- PLM
Katılıyorum dediklerinize, birilerine karşı içimde çok olumsuz öfke vardı ve hisslerimde yanılmam gerçek kimliklerini yüzlerini gördükten sonra daha da emin oldum, hissler yanıltmaz diye. Şimdi psikologlarda dile gelmiş öfkeyi içinizde tutmayın diyorlar, zamanında ve yerinde duyguları dışa vurmalı ve hayır demeyi öğrenmeliyiz. Benim gibi bir çok kişi var öfke problemi yaşayan çünki çoçukken yanlış şekilde büyütülmüş. Bu yozlaşmış kokuşmuş çağdan bir an önce kurtulmak dileğiyle.
 
Tanrılar en sevgi dolu varlıklardır çünkü bu duyguyu kontrol altına alabilmişlerdir, istedikleri gibi arttırıp azaltabilirler; bunun seviyesini aynı müzik çalar sesini kısıp arttırmak gibi değiştirebilirler. Aynı zamanda Tanrılar en öfkeli varlıklardır; fakat bu duygularını kontrol altına alabilmişlerdir, bunu kontrol altında tutamadan her yöne saçabilselerdi en başta Tanrı olamazlardı. Tanrılık bu 'duygu kontrolü' konusuyla da oldukça bağlantılı zannediyorum.

Duygular zayıflık değildir; günümüz yozlaşmış toplumu bunu dayatır. Duygular güce çevrilebilir, yaratım esansı gibi olabilir; fakat kontrol altına alınamadığında etrafa sıçrayıp duran ateşe benzerler. Duygular zayıflık değildir fakat duyguları 'öldürmeye' çalışmak ve onları kontrol altında tutamamak zayıflıktır. Bakın mesela, hiç kelimenin tam anlamıyla duygu kavramından arınmış Tanrımız var mı? yok. Onlar bu konuda ustalaşmıştır, duygularını güce çevirirler; gerektiği yerde kullanmasını bilirler.

"Düşmanlarımız karşında duramaz,
Öfken dizginlenemez, hem Tanrılar hem de insanlar tarafından bilinir, ilahi Ares.
Bizi, küçük çocuklarımızı ve sürümüzü ezmeye çalışan düşmanlara karşı adaletine sığınan bizler, senin merhametinle karşılaşıyoruz,

Durdurulamaz haklı öfkeniz, büyüktür Adaletiniz!"
Bunu Andras'ın Gücü Ritüeli çalışmasından aldım. Gördüğünüz gibi; Lord Andras en öfkelidir, fakat en merhametlidir; o bu kavramlarda ustalaşmıştır. Bizim için koruyucu bir sevgi kalkanı, düşman içinse felaket bir yıkım kaynağı. O bu kavramlarda ustalaşmıştır ki Tanrı olabilmiştir.

Kayre Andras!
 
Tanrılar en sevgi dolu varlıklardır çünkü bu duyguyu kontrol altına alabilmişlerdir, istedikleri gibi arttırıp azaltabilirler; bunun seviyesini aynı müzik çalar sesini kısıp arttırmak gibi değiştirebilirler. Aynı zamanda Tanrılar en öfkeli varlıklardır; fakat bu duygularını kontrol altına alabilmişlerdir, bunu kontrol altında tutamadan her yöne saçabilselerdi en başta Tanrı olamazlardı. Tanrılık bu 'duygu kontrolü' konusuyla da oldukça bağlantılı zannediyorum.

Duygular zayıflık değildir; günümüz yozlaşmış toplumu bunu dayatır. Duygular güce çevrilebilir, yaratım esansı gibi olabilir; fakat kontrol altına alınamadığında etrafa sıçrayıp duran ateşe benzerler. Duygular zayıflık değildir fakat duyguları 'öldürmeye' çalışmak ve onları kontrol altında tutamamak zayıflıktır. Bakın mesela, hiç kelimenin tam anlamıyla duygu kavramından arınmış Tanrımız var mı? yok. Onlar bu konuda ustalaşmıştır, duygularını güce çevirirler; gerektiği yerde kullanmasını bilirler.


Bunu Andras'ın Gücü Ritüeli çalışmasından aldım. Gördüğünüz gibi; Lord Andras en öfkelidir, fakat en merhametlidir; o bu kavramlarda ustalaşmıştır. Bizim için koruyucu bir sevgi kalkanı, düşman içinse felaket bir yıkım kaynağı. O bu kavramlarda ustalaşmıştır ki Tanrı olabilmiştir.

Kayre Andras!
Teşekkur ederim değerli yorumuz için dostum, eskiden kontrol edemiyordum ve öfkelendikce ruh halimin kötüleştiğini gözlemliyordum. İçimdeki öfke eskisi kadar çok değil herşeye öfkelenmiyorum bana ve sevdiğim bir kaç kişiye zarar gelince öfkeleniyorum. Bazen düşünüyorum bu durumları boşuna yaşamıyorum belki ruhsal olarak illerlemiş olmam bu tür zorlukıarla karşılaşmama neden oluyor. Yani ben eski ben degilim, eski ben olsaydım şimdi yaşadıklarım çok gözüme batmazdı. Bilemiyorum tabi belki bana böyle geliyordur.
 
Öfke ve korku bize bir şey katıyor mu (Gelişimimiz için) ruhsal olarak?
Diyelim kişi astrolojide illeride yaşayacağı bazı şeyler fark etti bazı durumlar, bunlardan biride korku ve öfke olabilir. Kişi bu durumu aza indirebilir mi? Korku ve öfkeni bilinçli halde nasıl aza indirebiliriz? Bazen başarılı oluyorum ama ruhsal düşüş yaşadığım sıralarda sanki kontrolu kaybediyormuşum gibi geliyor.
Anlamıyorum bu tür durumları yaşamanın ne tür faydası var? zararından başka?
Korku bilinmeyenden kaynaklanır; insan zihni bilmediğinden korkar. Bilgi ise yolumuzu aydınlatır ve yolumuz aydınlıkken korkacak hiçbir şey kalmaz. Ne kadar doğru bilgeliğe sahip olursanız o kadar cesur olursunuz, ne kadar cahil olursanız o kadar korkak olursunuz. Öfke ise farklı olarak çoğu zaman bir saldırı, çoğu zaman bir savunma içgüdüsünden kaynaklanır. Öfkeyi kontrol edebilmek için öfkeyle göğüs göğüse savaşmalı ve galip gelmelisiniz. Sakinlik ve soğukkanlılık bu noktada önemlidir.

Öfkenin sizi kontrol etmesine izin vermeyin, çünkü bizim hissettiğimiz öfke kör bir duygudur ve düşük seviyelidir. Eğer ki öfkenin pusulamız olmasına izin verirsek her zaman zarar gören kişi biz oluruz. Bu yüzden duygularınızı, düşüncelerinizi ve eylemlerinizi kontrol etmeye çalışın; hiçbir şeyde aşırıya kaçmayın.

Aşırı korku ve öfke size hiçbir şey katmaz, fayda da sağlamaz. Bunların size fayda sağlayacağını yeterince bilge olan birisi asla söylemez. Her şeyin aşırısı zarardır.
 
Bildiğim kadarıyla her duygu insanda bulunmalı. Duygusuz olmak hiçbir zaman iyi bir şey değil ve övünülesi bir tarafı yok.

Filmlerde, dizilerde vb. duygusuzluğun ''havalı'' bir şey olarak gösterilmesinin sebebi de tamamen yahudilere dayanıyor. Amaç duygusuz köle borglar yaratmak. Bunu forumlarda okuduğumu hatırlıyorum.

Öfkenin veya korkunun insanda bulunmasının bir zararı yok. Önemli olan yoğunluk ve denge.
 
Duygu kavramı üzerine evrimsel düşünmenizi ve edindiğiniz sonuçları da bu bağlamda kendinize entegre etmeniz güzel olacaktır. Öfke, Korku, Sevgi, Hüzün ve Nefret aslında gayet ilkel şeylerdir; fakat bunları ders çıkararak tekrar yorumlamamız gerekir.

Korku kavramını ele alalım; deneyime bağlı korkunun hiç bir zararı yoktur, ateşin size zarar vereceği bilgisi ilkel atalarımızdan bu yana bize miras kalmıştır ve hayatta kalmamız için gerekli bir korkudur. Fakat deneyime bağlı olmayan korku mantıklı mıdır? korku bilinmeyene duyulur, fakat her şey 'korkulmayı' hak eder mi? elbette etmez. Ne yani, siz sırf başarısız olacağınızdan korktuğunuz için size çok şey katabilecek yerlerden çekiniyor musunuz? cevap evetse bu saçmalık ve insan doğasında bunun yeri olmamalı, olsa dahi baskılanmalı. Onu baskılamazsak ileri gidemeyiz; onu baskılamasaydık belki bir çoğumuz İbrahimi 'dinler' bataklığından çıkamayacaktık. Deneyime dayalı olmayan korkuyu elemine etmemiz ve cesur olmamız gerekir.

Öfke ise çok güçlü bir ilkel duygudur, bu yüzden dengesiz bir öfke insana 'iğrenç' gelir; sinir krizi geçirip karısını çocuğunu öldüren ilkel yaratıklara bakınca mideniz bulanmıyor mu? elbette bulanıyor. Bu yüzden öfkeyi dizginlememiz gerekir, fakat tamamen yok olmasına izin verirsek 'pasif' kalırız ki bu asla tasvip edilen bir şey olmamalı. Üst kültür seviyelerinde pasif olmak olağandır fakat siz alt kültür bir toplumdayken pasif kalırsanız küçük balığı oynarsınız, ilkel bir canavar da gelip sizi yutmaktan rahatsızlık duymaz. Bu yüzden öfkeyi elemine etmektense onu dizginlemek gerekir; kafese kapatılmış bir yaratık düşünün, istediğiniz zaman salabilirsiniz fakat normal şartlarda kafesten kaçamaz; öfkemiz böyle olmalı.

Filmlerde, dizilerde vb. duygusuzluğun ''havalı'' bir şey olarak gösterilmesinin sebebi de tamamen yahudilere dayanıyor. Amaç duygusuz köle borglar yaratmak. Bunu forumlarda okuduğumu hatırlıyorum.
Gerçek duygusuzluk iğrençtir çünkü insan doğasının temel yasalarından birini göz ardı eder; fakat fazla duygulu olmak iyi midir? bunu çok duygusal bir insan olarak ben söylüyorum. Mesela ağlama eylemi de tamamen evrimsel süreçler ile örneklendirilebilir; B kabilesi A kabilesinden birini öldürüyor, A kabilesindeki kişiler de ağlayıp kükreyerek kendi kabilesindeki kişileri toplamaya çalışıyor, bir nevi 'çağrı mekanizması'. Peki günümüzde, gerçekten gereksiz bir durumda bu 'çağrı' olayını açığa vurmak gerekir mi? bence gerekmez. Bunu da duygu kontrolü ile sağlarız, onlar üzerinde tam hakimiyet kurarız. Bunun tek istisnai durumu yaralanma durumunda ağlamak olabilir; keza ağlamak size ağrı kesici hormonlar salgılatır ve 'çağrı' mekanizmasını haklı şekilde devreye sokar; ağlayınca insanlar size yardım etmeye gelir.

Mesela saçma sebeplerden ağlayan bir erkek düşünün, yardıma ihtiyacı bile olmasa da salak bir sebepten ötürü ağlıyor; hoş bir şey mi bu? pek değil. Yahut savaş alanında bir askerin yere çöküp savaşmak yerine hüngür hüngür ağladığını düşünün, saçma değil mi?

Yukarıda verdiğim örnekler üzerine düşünebilirsiniz; fakat yanlış anlamayın ki 'erkekler ağlamaz', bal gibi de ağlar. Mesela savaş başlamadan ağlayan birisi saçmadır fakat savaş bittikten sonra cesetler arasında yürüyerek ağlayan birisine ne söz söyleyebiliriz? ya da saçma bir sebepten dolayı ağlasa da bunu insanların gözü önünde değil, kendi odasına çekilip yaşayan birisine ne diyebiliriz?

Bu yüzden duyguların üzerine hakimiyet kurup onları 'odaklamayı' savunuyorum. Mesela nefret duygumuzu RTR'a odaklayabiliriz, harika değil mi? diğer pozitif duyguları da işimize falan odaklarız, olması gereken de budur. Duygular üzerinde hakimiyet kurup onları odaklamak ayrıca Sanatçılar için de güzeldir, çünkü bir eser ortaya koyarken karman çorman bir duygu silsilesi yaratmaktansa isabetli bir duyguyu yansıtabilirler. Bunu şuna benzetiyorum; Antik Yunan heykellerinde odaklanmış bir 'ideal' vardı, bu olmasaydı o heykellerin bazıları göbeğini falan salmış şekilde durabilirdi, tamamen Sanatçının duygusal değişimine bağlı. Fakat Sanatçılar kendilerini ideal olana odaklayarak bu güzel heykelleri yarattılar:

1736869347179.png
 
"Aşırı Duygu - Aşırı Duygusuzluk" ikilemini izlemek ve görmek isteyenler için Jack London'ın Türkçemize Deniz Kurdu olarak çevrilen Sea Wolf romanını öneririm. Ana karakter Hump aşırı duygulu 'hanım evladı' erkek arketipiyken kaptan Wolf Larsen 'aşırı duygusuz' karakter tiplemesinin arketipidir. İleri aşamalarda da ortaya çıkar ki Wolf Larsen aslında aşırı duygusuz falan değil, yukarıdaki mesajımda uzun uzun anlattığım 'duygu hakimiyeti' konusunda ustalaşmıştır. Kötü şeyler olurken tepkisiz kalır, fakat kamarasına çekilip ağlamayı da bilir. Zamanla bu iki ana karakterin etkileşimleri ve birbirlerini 'değiştirmelerini' izlemek size çok keyif verecektir.

Jack London sanırım Nazi Almanyası tarafından yasaklandığı için yabancı forumlarda pek hoş karşılanmıyor fakat kendisi y*hudi değil, Sosyalisttir. Neyse ki eserlerinde kendine karşıt düşünceleri sık sık kişiselleştirir de bize aptal Komünist romanları vermektense elle tutulur Sanat eserleri ortaya çıkarır. Bu bahsettiğim mesele çok ilginç çünkü adamın kendi ideolojik fikirleri çok hoş değil lakin karşıt düşünceyi iyi analiz edip sunabildiği için Wolf Larsen tarzı sağlam karakterler yazabiliyor.
 
Korku bilinmeyenden kaynaklanır; insan zihni bilmediğinden korkar. Bilgi ise yolumuzu aydınlatır ve yolumuz aydınlıkken korkacak hiçbir şey kalmaz. Ne kadar doğru bilgeliğe sahip olursanız o kadar cesur olursunuz, ne kadar cahil olursanız o kadar korkak olursunuz. Öfke ise farklı olarak çoğu zaman bir saldırı, çoğu zaman bir savunma içgüdüsünden kaynaklanır. Öfkeyi kontrol edebilmek için öfkeyle göğüs göğüse savaşmalı ve galip gelmelisiniz. Sakinlik ve soğukkanlılık bu noktada önemlidir.

Öfkenin sizi kontrol etmesine izin vermeyin, çünkü bizim hissettiğimiz öfke kör bir duygudur ve düşük seviyelidir. Eğer ki öfkenin pusulamız olmasına izin verirsek her zaman zarar gören kişi biz oluruz. Bu yüzden duygularınızı, düşüncelerinizi ve eylemlerinizi kontrol etmeye çalışın; hiçbir şeyde aşırıya kaçmayın.

Aşırı korku ve öfke size hiçbir şey katmaz, fayda da sağlamaz. Bunların size fayda sağlayacağını yeterince bilge olan birisi asla söylemez. Her şeyin aşırısı zarardır.
Katılıyorum söylediklerinize, korku dolu anlarim oldu daha önce kimseye söylemedim ailemin dahi haberi olmadi bundan. Kendi içsel dünyamda yaşadım hepsini. Sonuç kimseye degil kendime hem manevi hem fiziksel darbe vurdum. Astrolojiden azdan çoktan anlayan biriyim ve araştirayım dedim, bu tür duygular geldiğinde ondan kaçmak ve ya savaşmak yerine sadece görmezden geleceğim ve yazdıklarınızı unutmayacağım. Şimdi ara sıra bazen korku düşünceleri beliriyor ve ben böyle yapıyorum. Teşekkür ederim degerli yorumunuz için.
 
Bildiğim kadarıyla her duygu insanda bulunmalı. Duygusuz olmak hiçbir zaman iyi bir şey değil ve övünülesi bir tarafı yok.

Filmlerde, dizilerde vb. duygusuzluğun ''havalı'' bir şey olarak gösterilmesinin sebebi de tamamen yahudilere dayanıyor. Amaç duygusuz köle borglar yaratmak. Bunu forumlarda okuduğumu hatırlıyorum.

Öfkenin veya korkunun insanda bulunmasının bir zararı yok. Önemli olan yoğunluk ve denge.
Çok doğru en önemli dengeyi korumak her hangi bir duyguyu yaşadığmızda. Dengesizlik oluştuğunda kendimize ve etrafımıza zarar veriyoruz. Duygusuz biri olmaya çalıştım daha önce, tüm duygularımdam uzaklaşmak istedim, tabi bir nebze başardım bunu çünki çok hassaslaşmıştım, bunu yapmamın zararı büyük oldu benim için o dönem, neyseki geç olmadan anladım yaptığım yanlışı. Teşekkür ederim yorum için.
 
Duygu kavramı üzerine evrimsel düşünmenizi ve edindiğiniz sonuçları da bu bağlamda kendinize entegre etmeniz güzel olacaktır. Öfke, Korku, Sevgi, Hüzün ve Nefret aslında gayet ilkel şeylerdir; fakat bunları ders çıkararak tekrar yorumlamamız gerekir.

Korku kavramını ele alalım; deneyime bağlı korkunun hiç bir zararı yoktur, ateşin size zarar vereceği bilgisi ilkel atalarımızdan bu yana bize miras kalmıştır ve hayatta kalmamız için gerekli bir korkudur. Fakat deneyime bağlı olmayan korku mantıklı mıdır? korku bilinmeyene duyulur, fakat her şey 'korkulmayı' hak eder mi? elbette etmez. Ne yani, siz sırf başarısız olacağınızdan korktuğunuz için size çok şey katabilecek yerlerden çekiniyor musunuz? cevap evetse bu saçmalık ve insan doğasında bunun yeri olmamalı, olsa dahi baskılanmalı. Onu baskılamazsak ileri gidemeyiz; onu baskılamasaydık belki bir çoğumuz İbrahimi 'dinler' bataklığından çıkamayacaktık. Deneyime dayalı olmayan korkuyu elemine etmemiz ve cesur olmamız gerekir.
Belkide korkunun ana nedenine indiğimizde, inandıkları dinleri çıkacak. Bu dine (gözü kapalı ve ya fanatik) inananların çoğu aslında korkak. Ben çok zorlanarak ayrıldım dinlerinden sözde "inananları" gördükten sonra tamamen uzaklaştım, her defasında bir şans veriyordum inanmaya devam ediyordum ama gördüklerim bana bu dinin öldüğünü ve yobazlığı korkaklığı düşünmemeyi teblğ ettiğini gösterdi. Çoçukken o kadar "korkun korkun" dediler ki insan ister istemez bunu bilinçaltına kodluyor ve bir şekilde açığa çıkıyor illeri yaşlarda.
Öfke ise çok güçlü bir ilkel duygudur, bu yüzden dengesiz bir öfke insana 'iğrenç' gelir; sinir krizi geçirip karısını çocuğunu öldüren ilkel yaratıklara bakınca mideniz bulanmıyor mu? elbette bulanıyor. Bu yüzden öfkeyi dizginlememiz gerekir, fakat tamamen yok olmasına izin verirsek 'pasif' kalırız ki bu asla tasvip edilen bir şey olmamalı. Üst kültür seviyelerinde pasif olmak olağandır fakat siz alt kültür bir toplumdayken pasif kalırsanız küçük balığı oynarsınız, ilkel bir canavar da gelip sizi yutmaktan rahatsızlık duymaz. Bu yüzden öfkeyi elemine etmektense onu dizginlemek gerekir; kafese kapatılmış bir yaratık düşünün, istediğiniz zaman salabilirsiniz fakat normal şartlarda kafesten kaçamaz; öfkemiz böyle olmalı.
Öfkeli insanları bende sevmiyorum hatta öylelerinin yanında durmak istemiyorum. Benim durumum biraz farklı gibi çok sakin biriyim ama bazıları ilkel davranışlar sergilediğinde bu beni öfkelendiriyor, tabi bir şey yapmıyorum küfr edip geçiyorum ama bedenime çok zararı dokunuyor bu öfkenin. Eskiden çok negatif düşünceli biriydim (çevre sayesinde) bir şekilde dönüşüm geçirdim ve kendi düşüncelerimi analiz etme fırsatım oldu.
Aşırı Duygu - Aşırı Duygusuzluk" ikilemini izlemek ve görmek isteyenler için Jack London'ın Türkçemize Deniz Kurdu olarak çevrilen Sea Wolf romanını öneririm. Ana karakter Hump aşırı duygulu 'hanım evladı' erkek arketipiyken kaptan Wolf Larsen 'aşırı duygusuz' karakter tiplemesinin arketipidir. İleri aşamalarda da ortaya çıkar ki Wolf Larsen aslında aşırı duygusuz falan değil, yukarıdaki mesajımda uzun uzun anlattığım 'duygu hakimiyeti' konusunda ustalaşmıştır. Kötü şeyler olurken tepkisiz kalır, fakat kamarasına çekilip ağlamayı da bilir. Zamanla bu iki ana karakterin etkileşimleri ve birbirlerini 'değiştirmelerini' izlemek size çok keyif verecektir.
Öneriniz için teşekkür ederim, konusu güzel gözüküyor ve merak uyandırıcı.
Yazdıklarınızı aklımda tutmaya çalışacagım detaylı ve motivasyon amaclı yorumunuz için minettarım.
 
Mesela saçma sebeplerden ağlayan bir erkek düşünün, yardıma ihtiyacı bile olmasa da salak bir sebepten ötürü ağlıyor; hoş bir şey mi bu? pek değil.
Bence bu öznel bir şey. Şahsen ben hiç ağlamayan duygusuz bir erkek yerine saçma sebeplere ağlayan bir erkeği tercih ederim.

Nedense erkekler ağlamaz gibi bir algı var. Zaten omuzlarınızda yeterince yük ve sıkıntı varken, bir de bu yanlış algı yüzünden ağlamanın erkeklere yasaklanmaya çalışılması gerçekten çok üzücü.

Yukarıda verdiğim örnekler üzerine düşünebilirsiniz; fakat yanlış anlamayın ki 'erkekler ağlamaz', bal gibi de ağlar. Mesela savaş başlamadan ağlayan birisi saçmadır fakat savaş bittikten sonra cesetler arasında yürüyerek ağlayan birisine ne söz söyleyebiliriz? ya da saçma bir sebepten dolayı ağlasa da bunu insanların gözü önünde değil, kendi odasına çekilip yaşayan birisine ne diyebiliriz?
Saçma olabilir ama bu kontrol eksikliğinden kaynaklanan bir şey. Kötü bir şekilde yargılanmaması lazım bence. Birisi bir şeyi yapmayı bilmiyor diye ona kızmamalıyız, biliyor olmasına rağmen yapmıyorsa kızmalıyız. Örneğin birisi sırf ilgi için dışarıda ağlıyorsa kızılabilir ama kendini tutamayıp ağladıysa durum daha farklı ele alınmalı.

Bu yüzden duyguların üzerine hakimiyet kurup onları 'odaklamayı' savunuyorum. Mesela nefret duygumuzu RTR'a odaklayabiliriz, harika değil mi? diğer pozitif duyguları da işimize falan odaklarız, olması gereken de budur. Duygular üzerinde hakimiyet kurup onları odaklamak ayrıca Sanatçılar için de güzeldir, çünkü bir eser ortaya koyarken karman çorman bir duygu silsilesi yaratmaktansa isabetli bir duyguyu yansıtabilirler. Bunu şuna benzetiyorum; Antik Yunan heykellerinde odaklanmış bir 'ideal' vardı, bu olmasaydı o heykellerin bazıları göbeğini falan salmış şekilde durabilirdi, tamamen Sanatçının duygusal değişimine bağlı. Fakat Sanatçılar kendilerini ideal olana odaklayarak bu güzel heykelleri yarattılar.
Katılıyorum. Yönlendirmeyi öğrenmemiz lazım ama ERKEKLER AĞLAMAKTAN ÇEKİNMESİN LÜTFEN..!

Evet... Çok sulugözüm ve aşırı empati yapıyorum. Ama bu konudan bahsetmezsem olmazdı, son zamanlarda çok canımı sıkıyor çünkü.

(SJW gibi gözüktüysem üzgünüm...)
 
Bence bu öznel bir şey. Şahsen ben hiç ağlamayan duygusuz bir erkek yerine saçma sebeplere ağlayan bir erkeği tercih ederim.

Nedense erkekler ağlamaz gibi bir algı var. Zaten omuzlarınızda yeterince yük ve sıkıntı varken, bir de bu yanlış algı yüzünden ağlamanın erkeklere yasaklanmaya çalışılması gerçekten çok üzücü.


Saçma olabilir ama bu kontrol eksikliğinden kaynaklanan bir şey. Kötü bir şekilde yargılanmaması lazım bence. Birisi bir şeyi yapmayı bilmiyor diye ona kızmamalıyız, biliyor olmasına rağmen yapmıyorsa kızmalıyız. Örneğin birisi sırf ilgi için dışarıda ağlıyorsa kızılabilir ama kendini tutamayıp ağladıysa durum daha farklı ele alınmalı.


Katılıyorum. Yönlendirmeyi öğrenmemiz lazım ama ERKEKLER AĞLAMAKTAN ÇEKİNMESİN LÜTFEN..!

Evet... Çok sulugözüm ve aşırı empati yapıyorum. Ama bu konudan bahsetmezsem olmazdı, son zamanlarda çok canımı sıkıyor çünkü.

(SJW gibi gözüktüysem üzgünüm...)
Sorun değil, fakat dediğim gibi bunları duygusallığın doruklarında yaşayan bir erkek olarak söylüyorum. Fakat bunu yönlendirmekten kaçınmak, yönlendirememek gerçekten kişiyi 'zayıf erkek' yapıyor; genelleme yapmaktansa en azından benim bu klasmanda olduğumu söylemem gerek.

Sizin söylediğiniz üzere erkekler ağlayabilir, sonuçta; neden ağlamasın? fakat bunu yönlendirebilmeyi öğrenmesi gerek. "Erkekler Ağlamaz!!!" algısıyla ilgili de şunu söyleyebilirim; bu algıyla ortaya çıkan duygu yönetimi yapamayan sert görünümlü zayıf erkekler ilkel yaratıklara dönüştü. Bir nevi ayarları bozuldu diyebiliriz.

Kontrol eksikliğinden kaynaklanan bir şey olduğu için kızmamalıyız, sonuçta Yoga asanalarını başta yapamayan birisine kızamayız fakat eleştirip doğru yönlendirebiliriz. Bu da aynı mantık; onlara kızmıyoruz fakat eleştiriyoruz, eleştiriyoruz ki kontrol sağlasınlar ve sahip olduğumuz "İlkel İnsan/Tanrı" dualitesinde bulunan İlkel İnsana ait içgüdü patlamasını ve kontrolsüz 'barbarlığı' yok etsinler. Kontrol çok önemlidir çünkü ruhsal ve bilişsel evrimimizi tamamlar; mesela düşünün, bir insan cinsel anlamda kendini kontrol edemezse toplumsal olarak ne denli büyük bir tehlikeye dönüşür? öfkesini kontrol edemeyen insan da zirve noktasında birilerini öldürmekten çekinmez; sürekli ağlayıp patlayan kişiler etrafa yanlış 'çağrı' verip negatif enerji yayabilirler; sürekli dengesizce mutlu olan birisi de bu afyondan uzaklaşamayıp hayatı toz pembe yaşar.

Bu konuda 'Ubermensch' terimini araştırabilirsiniz. Hayvan > İnsan > Ubermensch yolunda İnsana kadar gelmiş varlıklarız; fiziksel evrimimiz 'tamamlandı', şimdi zihinsel evrimimizin tamamlanması gerek fakat bunu kanca burunlu bir y*hudi mesihi!!! değil biz kendimiz yapacağız. Ubermensch kavramına eriştiğimizde ise Tanrılık yolunun 'zihinsel' tarafını büyük ölçüde halletmiş olacağız ve geri kalan yolu yürümemiz kolaylaşacak. Her Ubermensch Tanrı değildir fakat her Tanrı Ubermensch'dir.

İlk başta dediğiniz önermeyi ise kendi perspektifimle şu şekilde düzelteyim, belki daha anlaşılır olur: "Duygusuz olduğunu zanneden yapay bir erkek yerine aşırı duygulu olup bunu kontrol edemeyen bir erkeği tercih ederim"

Bu arada duygusallık konusunda bana benziyorsunuz; sizin Doğum Haritanızda da muhtemelen Su elementi baskındır. Bende de aynı şekilde ki normalde öyle olmaması gerekir, en kötüsü de [...]; O yüzden bu konular üzerine çok düşünüyorum.

Ben de çok empati yaparım; hatta abartı şekilde bunu yaptığım için yer yer başka insanların yaşadığı 'acıyı' bizzat ben de deneyimleyebilirim ki özellikle de sevdiğim insanların başından kötü bir şey geçince Boğaz Çakram ile Kalp Çakram arasında kötü bir his beliriyor. Bunun sebep olacağı kötülüğü fark ediyor musunuz? tamam empati çok yüksek bir duygudur, İnsana dair çok önemli bir hissiyattır fakat benimki gibi abartılı ve kontrolsüz yaşarsanız bir noktada duygusal durumunuz başka insanlara bağlı hale gelir. Ben bunu fark ettiğimde kolaya kaçarak "Duygusallık bana zarar veriyorsa tam karşıtını seçeyim" dedim ve ilk başta materyalist bir yaklaşım sergiledim ki bu beni daha kötü etti. Kolay olana kaçmak da zayıf bir eylemdi, işe yaramadığını gördüm; şimdi de ipleri elime alıp duygularımı dizginlemeye çalışıyorum. Bu çok mu kolay? elbette hayır, 'kalbim yanıyor'. Fakat kalbimin yanması beni öldürür mü? belki, potansiyel olarak bu mümkün fakat öldürmezse değiştirir ve kendi üzerimde Simyasal bir deney yapmış olurum. Bu konularla ilgili yazdığım "Simya, Ruhun Karanlık Gecesi ve Nigredo" başlıklı gönderiyi okumanızı tavsiye ederim, insanın kendinde var olan şeye karşı çıkıp onu kontrol altına alaya çalışması kişiye çok şey katar.


[Moderatör Notu: Güneş evinizi belli edebilecek herhangi bir bilgi vermeyin.]
 
Last edited by a moderator:

Al Jilwah: Chapter IV

"It is my desire that all my followers unite in a bond of unity, lest those who are without prevail against them." - Satan

Back
Top