Welcome to our New Forums!

Our forums have been upgraded and expanded!

İskandinav Mitolojisi: Giriş

Joined
Dec 20, 2020
Messages
231
Norveç dilinde yazılmış şiirlerden ve çok eski tarihlerde yaşamış kayıtlardan öğrendiğimiz haliyle atalarımızın mitolojisi, aslında bizlere hakiki pagan biçimiyle ulaştı. Mitolojinin günümüze kadar ulaşan biçimi, inananların eski tanrılara olan mutlak inançlarını kaybetmeye ve bu tanrılardan şüphe duymaya başladığı, kadim tanrıların kendilerine verebileceğinden daha asil ve daha iyi bir tesellinin işaretlerini yakalayabildikleri bir dönemden geliyor. Dahası mitolojiyi öğrendiğimiz bu kaynakları, Hristiyanlığın Norveç'te ortaya çıkmaya ve yayılmaya başladığı dönemden yüz yılı aşkın bir süre önce İzlanda'ya giden Norveçli göçmenlerin oluşturduğu görünüyor. O zamanlarda bu mitolojinin ana çizgileri Cermen kabileleri olarak anılan halklar arasında çok yaygındı. Bir yanda Norveçliler, İsveçliler ve Danimarkalılar, öbür yanda Gotlar, Frenkler, Saksonlar, Suabiyalılar, Frizler, Anglosaksonlar ve diğer halklar bunlar arasında sayılabilir. Bununla birlikte durumun doğası itibarıyla, Cermen kabilelerinin yavaş yavaş dil, gelenek, yaşam tarzı açısından birbirilerinden ayrılmaya başlaması ve böylece gelişimlerinin farklılık göstermesi üzerine, mitoloji ve inancın da bu kabilelerin her birinde farklı bir niteliğe bürünmesi kaçınılmazdı. Hatta tarih öncesi dönemin başlarında, Cermen kabileleri arasındaki karşılıklı ilişkiler de mitolojinin yapısını etkilemiş olmalıydı. Bu sebeple antik İskandinav inancı, Kuzey veya Cermen halklarının inancı ve mitolojisiyle paralel olmaktan çok uzak bir durumdadır. Bu meselenin kanıtı, pagan dönemi boyunca çeşitli Cermen kabilelerinde varolan dini şartlara dair öne sürülen beyanların üstünkörü karşılaştırılmasıyla bile keşfedilebilir. İsveçlilerin ve Danimarkalıların çok azı doğrudan gelenekle aktarılan pagan inançları da, paganizmin inançtan bir çok açıdan farklılık gösteriyor olmalıydı. Bu eserin takip edeceği yönteme göre Norveç-İzlanda mitleri en öne çıkan mitler olacak. Bizi özellikle alakadar eden mitler bunlardır, ayrıca bütünüyle mitolojiye benzer bir anlatı inşa etmek de yalnızca bu mitlerin kullanımıyla başarılabilir. Buna rağmen diğer Cermen halkları arasında yaşamaya devam eden dini geleneklere de yeri geldiğince başvuracağım.

Hristiyanlık yayıldıkça Cermen kabileleri arasındaki pagan inancı gitgide etkisini yitirdi. Bu, önce İsa'nın doğumundan yaklaşık beş yüz yıl sonra Fransa'da, bundan bir ya da iki yüz yıl sonra İngiltere'de gerçekleşti. Nihayetinde 800 yıl civarında Şarlman aracılığıyla yeni inancı benimseyecek Saksonların bulunduğu Almanya, son pagan kabilelerine ev sahipliği yapıyordu. Paganizm, kuzeydeki yerini korumakta daha inatçıydı. İzlanda'daki etkinliğini on birinci yüzyılın başına dek bırakmadı. Norveç ve Danimarka'da ise buna ek olarak 30 yıl daha var olmayı sürdürdü. Son olarak İsveç'te ise aşağı yukarı 1150 yılına kadar yerini korudu.

Daha güneye gidildikçe eski inançlar öylesine kökünden kazınmıştı ki geriye çok az hatıra kalmıştı. Üstelik pagan inancı hakkında olağan beyanlar veren erken dönem yazarlarının sayısı da çok azdı. Üstelik bu beyanlar bütünlükten ve doğruluktan uzak olan, önyargı ve küçümsemenin açık damgasını taşıyorlardı. Daha yakın güneyde, hatta Cermen kabilelerin bulunduğu topraklarda bile kuzeydekine kıyasla atadan kalma gelenekleri korumak için derin bir arzu ya da gereksinim mevcut değildi. Gerçi bu tür bir eğilim baskın gelse bile Katolik papazlar duruma el atıyorlardı. Dahası, geçmişe dair hatıratları kaydetmeye ilgi duyan yazarların neredeyse tümü din adamlarından oluşuyordu ve bu kişiler eski tanrılara gerekenden çok atıfta bulunmayı günah olarak görüyorlardı. Durum Kuzey topraklarında daha farklıydı. Pagan inancı orada daha sağlam köklere sahipti, eski gelenekleri keşfetmeye ve atadan kalma kahramanlık öyküleri dinlemeye olan ilgi daha fazlaydı. Üstelik daha da önemlisi "ruhban" sınıfı burada güneyde olduğu kadar etkili bir nüfuza sahip olamadı. Bu koşulların oluşmasındaki en başlıca sebep insanların hem yazma da hem konuşmada ana dillerine sahip çıkması ve kilisenin dili olan Latincenin buralarda hiçbir zaman kök salmamasıydı. Güneydeki ruhban sınıfı gibi Latince yazmak, kuzeyli tarihçiler için yarar sağlayamazdı. Zira öylesi bir durumda ne yazdıklarını çok az kişi anlayabilirdi. Böylece tarih yazını, ruhban sınıfının değil, din adamı olmayan kişilerin meşgalesi durumuna geldi. Kaldı ki atalarımız, ozan şiirleri ve şarkılarına aşırı derecede düşkünlerdi. Ozanlar dizelerini ana dillerinde yazıyordu, bir de temsil ve kişilerin çoğunu mitolojiden aldıklarından, mitlerin incelenmesi hem şairler hem de onların dizelerini dinleyen kişiler için elzemdi. Örneğin, Hallfred vaftiz edilmesi hakkında Kral Olaf Tryggvason'a verdiği beyanatta, söylediği şiirlerde ne kadim tanrılarla alay edeceğini ne de onların isimlerini anmaktan çekineceğini belirtmişti.

İşte bu şartlar itibarıyla eski mitolojinin bilgisi Norveç ve İzlanda'da hayatta kaldı. Uzun bir süre boyunca, paganların varlığını sürdürdüğü bir toprak parçası bulmak için komşu İsveç Krallığı'nı ziyaret etmek gerekmeyecekti. İzlanda'da şiir ve tarihe olan genel ilgi o kadar çoşkuluydu ki Hristiyanlık ortaçağda büyük ölçüde yıldıktan sonra bile İskandinav mitolojisi hakkında çok kapsamlı ya da hiç olmazsa olağanüstü iki kaynak kitap ortaya çıkabildi. Snorri'nin yazdığı "Edda" ve Sæmund'un yazdığı "Edda." 1220 civarında muhteşem Snorri Sturluson tarafından yazılan Edda, halk ozanları için hakiki bir rehberdi. Eserin ilk bölümü, tanrılar ve yaptıkları büyük işler hakkında bir kaç ayrı öykünün yanı sıra, bu inancın sistemini bütünüyle içeren bir anlatıma sahipti. Tam olarak "büyük büyükanne" anlamına gelen "Edda" tabiri kitabın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Çünkü eserin içeriği aslında "büyük büyükannelerin döneminden" gelen kadim anlatılardan ve şarkılardan oluşuyordu. Velhasıl antik mitolojiye dair tatmin edici bilgiye yalnızca Norveç-İzlanda kökenli kaynaklar ulaşılabiliyor.
 
Dil, bir milletin en önemli hazinesidir. Bir milleti yok etmek istediğinizde önce dillerini, hikayelerini, şarkılarını ellerinden alırsınız.

Bu yüzden Ruslar kiril alfabesi dışında bütün alfabeleri yasaklamıştı ve bu yüzden Türkçe’ye saldırmışlardı, bu yüzden Cengiz Aytmatov bir kahraman. Bu yüzden Çinliler bugün Öztürklerin elinden Türkçe’yi almaya çalışıyor. Bu yüzden Türkler Kürtçe’yi yasaklamıştı. Bu yüzden Arap alfabesini yasakladık ve Arapça’yı dilimizden çıkardık, çıkarmaya çalışıyoruz. Bu yüzden “esenlikler” diyoruz.
 

Al Jilwah: Chapter IV

"It is my desire that all my followers unite in a bond of unity, lest those who are without prevail against them." - Satan

Back
Top