Welcome to our New Forums!

Our forums have been upgraded and expanded!

İntihar girişimi ve mutluluk

Solaire of Astora

New member
Joined
Feb 6, 2024
Messages
4
Herkese esenlikler ve sevgiler,

Bir hafta önce aptalca bir hareket yapıp 30 küsur hap içip intihar etmeye çalıştım. Çok garip bir duyguydu. Ölümü hissetmek ve ona erişebileceğinin farkında olmak sandığım kadar basit değilmiş. Gerçek anlamda ölüme yaklaşmadan hayatın değerini anlamak pek mümkün de değilmiş. Hapları içtikten sonra çok geçmeden pişman oldum ve hastaneye gittim.

Bunların sonucunda midem yıkandı ve toparlandım. Ölme isteğine dair tek bir kırıntı dahi kalmadı. Hayatın değerini iyice kavradım ve kendime geldim.

Bahsettiğim gibi o ana kadar son bir hafta ölüm isteği ile yatıp kalkıyordum ve kendimi iyice hazırlamıştım. Hapları içtikten sonra direkt pişman olmamı Şeytan Baba'nın bir lütfü olarak görüyorum. Bana bir kere daha karşılıksız şekilde iyiliğini gösterdi.

Fakat bundan ötürü müthiş bir mahcubiyet ve pişmanlık hissediyorum. Şeytan Baba'nın bana kızgın ve kırgın olduğunu iliklerime kadar hissedebiliyorum. Hayata acilen geri dönmem gerek. Meditasyonlarıma kaldığım yerden devam edeceğim fakat sizden yardım almam gereken bir konu var.

Modumu yükseltmek için önerebileceğiniz bir şey var mı? Kötü hissettiğiniz zamanlar sizi iyi hissettiren şeyler neler? Kötü bir dönemden geçiyorum. Ölüm isteğinden arınmış olsam dahi mutsuzluğum ve içinde bulunduğum kötü durum geçmedi. Yardımınız benim için çok önemli.

💜
 
Yaşam enerjisi [vitality] için Güneş, Koç burcundayken kare yapabilirsiniz.

Mutluluk içinse Wunjo rününü ve Jüpiter Karelerini kullanabilirsiniz. Sanıyorum ki Jüpiter, henüz İkizler'e geçmedi. Boğa'dayken ideal değildir fakat yine de işinizi görecektir. 11 Şubat'ta Wunjo rünüyle mutluluk için çalışmaya başlayabilirsiniz.

Sowilo rününü de yaşam enerjinizi arttırmak için kullanabilirsiniz. Solar enerjilerden bolca yararlanmaya gayret gösterin. Koç ve Aslan tarihlerini kaçırmayın. Yaşam enerjinizin artması, yaşama bağlılığınızı da dolaylı yoldan arttıracaktır, depresyon gibi aşırı su yönlü çalışan hayatınızdaki unsurları dengeleyecektir.
 
Kaybedecek bir şeyiniz yokken gelişip kurtulma potansiyeliniz var. Ağır psikolojik ya da fiziksel işkence görmediğiniz sürece her şey katlanılabilir çünkü zaten kaybedecek bir şeyiniz yok. Yaşamak bile bir başarıyken neden ondan kurtulmak isteyesiniz ki? Ben sayısız kez intiharın eşiğine geldim, buradaki çoğu kişi de biliyor. Gerçek anlamda kabusta hissettiğim zamanlar da oldu. Bunlara rağmen asla pes etmedim ve üstüne bir de hiçbir şey olmamış gibi kendimi geliştirmeye devam ettim. Yoruldum evet, ama Tanrıların benden memnun olduklarını bilmek bile yetiyor. Kurtulmak istemek normal fakat bunu daha farklı şekilde isteyin çünkü dediğim gibi, bir şey kaybetmezsiniz.
 
Yaşam enerjisi [vitality] için Güneş, Koç burcundayken kare yapabilirsiniz.

Mutluluk içinse Wunjo rününü ve Jüpiter Karelerini kullanabilirsiniz. Sanıyorum ki Jüpiter, henüz İkizler'e geçmedi. Boğa'dayken ideal değildir fakat yine de işinizi görecektir. 11 Şubat'ta Wunjo rünüyle mutluluk için çalışmaya başlayabilirsiniz.

Sowilo rününü de yaşam enerjinizi arttırmak için kullanabilirsiniz. Solar enerjilerden bolca yararlanmaya gayret gösterin. Koç ve Aslan tarihlerini kaçırmayın. Yaşam enerjinizin artması, yaşama bağlılığınızı da dolaylı yoldan arttıracaktır, depresyon gibi aşırı su yönlü çalışan hayatınızdaki unsurları dengeleyecektir.
Esenlikler Bright Truth Bey,

Cevabınız ve desteğiniz için teşekkür ederim. Dediklerinizi uygulamaya çalışacağım.

Ek olarak söylemek istediğim şeyler var. Varlığınızın ben dahil forumdaki bir çok kişiye huzur ve mutluluk verdiğini belirtmek istiyorum. İyi ki varsınız 🌸

Sevgiler.
 
Kaybedecek bir şeyiniz yokken gelişip kurtulma potansiyeliniz var. Ağır psikolojik ya da fiziksel işkence görmediğiniz sürece her şey katlanılabilir çünkü zaten kaybedecek bir şeyiniz yok. Yaşamak bile bir başarıyken neden ondan kurtulmak isteyesiniz ki? Ben sayısız kez intiharın eşiğine geldim, buradaki çoğu kişi de biliyor. Gerçek anlamda kabusta hissettiğim zamanlar da oldu. Bunlara rağmen asla pes etmedim ve üstüne bir de hiçbir şey olmamış gibi kendimi geliştirmeye devam ettim. Yoruldum evet, ama Tanrıların benden memnun olduklarını bilmek bile yetiyor. Kurtulmak istemek normal fakat bunu daha farklı şekilde isteyin çünkü dediğim gibi, bir şey kaybetmezsiniz.
Esenlikler Satou Bey,

Henüz hayatının baharında olan insanlar olarak deneyim edeceğimiz çok şey varmış. Bu kötü günlerin bir gün son bulacağını ümit ederek, bir gün benimde yüzümün güleceğini hayal ederek bir şekilde motive ediyorum kendimi. İlerlemeye devam etmek zorundayım.

Cevabınız için teşekkür ederim. İyi ki varsınız.

Sevgiler.
 
Tanrılar bizi affetsin, ben de senin yaşadıklarına benzer şeyler yaşadım. Ama artık, Satou Bey'in dediği gibi tanrıların benden memnun olması bile yetiyor. Tavsiye olarak da herkes gibi, ruhani gelişiminize devam etmenizi öneriyorum. Fakat bunun yanında gündelik hayatta da kendinize farklı fırsatlar yaratmanızı ve halihazırda var olan hobilerinize daha sık zaman ayırmanızı önerebilirim. Özellikle o hobide (örnek veriyorum gitar çalmak) kendinize belli hedefler koyup o hedefleri başarmak hoş bir tatmin duygusu yaşatıyor ve yaşam isteğinizi arttırıyor.
 
Şahsen "Tanrılar benden memnun, bu benim için yeterli." tarzı bir hayat felsefesi ile yaşayan birisinin gerçekten "yaşadığını" düşünmüyorum. Bu yaşamak değil, hayatta kalmaktır esasen. Hayatı kendiniz için yaşamalısınız, sevdikleriniz ile sevdiğiniz şeyleri yaparken özellikle.
 
Şahsen "Tanrılar benden memnun, bu benim için yeterli." tarzı bir hayat felsefesi ile yaşayan birisinin gerçekten "yaşadığını" düşünmüyorum. Bu yaşamak değil, hayatta kalmaktır esasen. Hayatı kendiniz için yaşamalısınız, sevdikleriniz ile sevdiğiniz şeyleri yaparken özellikle.
Alakasız.
 
Tanrılar için yaşamak ayrı, Tanrılar için pes etmemek ayrı. Kendimiz için yükseliriz fakat düşmemek için sebep bulmak istediğimizde Tanrılar hep orada olurlar. En azından gelişimin bir yere varacağını biliyoruz.

Tanrıların bizden memnun olmasından mutluluk duymayı nasıl hayatta kalmayla bağdaştırdınız bilmiyorum.. Süreklilik söz konusu olduğunda zaten tek başımızayız ama belirli durumlarda ve dönemlerde onlara ihtiyacımız var.
 
Tanrıları hep hissetmenin kendi yalnızlığımıza da zararı olabiliyor elbette. Bu onların bizi sürekli izlediğini düşünmeye kadar gidebilir hatta onlar için yaşamaya. Yine de bir şey yapıyorsak yapmak için yapmalıyız. Başkaları görsün de memnun olsun diye değil. Yapıyoruz ve görüyorlar.

Sevdiklerimiz ile sevdiğimiz şeyleri yapmalıyız, burası doğru. Sürekli izlendiğini düşünerek sürekli birilerini memnun etmeye çalışmak elbette yanlış. Zaten yanlış değil alakasız geldi çünkü ortada böyle bir durum yok.
 
Şahsen "Tanrılar benden memnun, bu benim için yeterli." tarzı bir hayat felsefesi ile yaşayan birisinin gerçekten "yaşadığını" düşünmüyorum. Bu yaşamak değil, hayatta kalmaktır esasen. Hayatı kendiniz için yaşamalısınız, sevdikleriniz ile sevdiğiniz şeyleri yaparken özellikle.

Şeytan'ı ve onun için bir şeyler yapmayı sevsek yaşamış olmaz mıyız mesela?

"Tanrılarım benden memnun, bu bana aslında yeterli" diyen bir insanın hep o noktada duracağını düşünmek saçma olur, insan bir noktaya kadar kendini böyle teselli edebilir. Sonrasında zaten hayatı "yaşamaya" başlayacaktır, Şeytan Baba da bunu ister. Dikkat edilmesi gereken tek nokta kendini yetersiz görmemek ve Tanrıların memnuniyetini takıntı haline getirmemektir.

Bırakın da içlerini sahte olmayan Tanrı sevgisi doldursun, sonuçta fani olana karşı duyulan sevgi özünde gerçek değildir. Bir sonraki hayatınızda sevdiğiniz insanlarla yaşayacağınızın ya da onları hatırlayacağınızın garantisini verebilir misiniz? Muhtemelen bu yaşamınızda size eşlik ettikleri için minnet duyacaksınız ve bununla son bulacak. Ne olursa olsun günün sonunda yalnız kalacaksınız, peki yanınızda sizden başka kim olacak? Şeytan Baba'dan başka kim olacak? Olay böyle olunca "ben" Şeytan Baba'ya minnet duymaktan başka hiçbir şey yapamıyorum ve onu memnun etmek için var gücümle çalışmak istiyorum. Onun için çalışmak bana enerji veriyor, zevk alıyorum, yük olmuyor ya da "zamanımı boşa harcadım, pişmanım" demiyorum. Aslında kardeşlerimiz de böyle düşünüyor olmalı.

Bir insanın neyi sevip sevmeyeceği kendi kararına bağlıdır, düşüncesini değiştirmeye çalışmak çok narsistik ve saçmadır çünkü onun hayatını ondan başka kimse yaşayamaz. Herkesin öncelikleri farklıdır. Siz sevdiklerinizle eğlenmeyi seçersiniz, biz tanrılarımızı memnun etmeyi seçeriz. İnsanlar tek tip değildir, bizim gibilere de ihtiyaç var. Biz nasıl size "Siz geçici mutluluk için yaşıyorsunuz, yaşadığınızı düşünmüyorum" demiyorsak, siz de böyle bir şey diyemezsiniz. Böylesine öznel bir konuda yorum yapmanız hoş değil.
 
Tanrılar için yaşamak ayrı, Tanrılar için pes etmemek ayrı. Kendimiz için yükseliriz fakat düşmemek için sebep bulmak istediğimizde Tanrılar hep orada olurlar. En azından gelişimin bir yere varacağını biliyoruz.

Tanrıların bizden memnun olmasından mutluluk duymayı nasıl hayatta kalmayla bağdaştırdınız bilmiyorum.. Süreklilik söz konusu olduğunda zaten tek başımızayız ama belirli durumlarda ve dönemlerde onlara ihtiyacımız var.
Bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek istiyorum, Sonne Bey'in bahsettiği durum, tüm hayatını sadece Tanrıları memnun etmek için yaşayan kişilerin gerçekten hayatı tecrübe etmiş olmadığıdır. Babamız ve diğer sevgili Tanrılarımız da hayatı tecrübe etmemizi ve dolu dolu yaşamamızı isterler.
 
Bırakın da içlerini sahte olmayan Tanrı sevgisi doldursun, sonuçta fani olana karşı duyulan sevgi özünde gerçek değildir.
Bu yanlış bir düşüncedir. Babamız, Lord Azazel ve daha nice Tanrılar zamanında eşlerini ''fanilerden'' seçmişlerdir. Fani olmamız bizi gereksiz biri yapmıyor. Bize duyulan sevgi veya birbirimize duyduğumuz sevgi son derece gerçektir.
Bir sonraki hayatınızda sevdiğiniz insanlarla yaşayacağınızın ya da onları hatırlayacağınızın garantisini verebilir misiniz? Muhtemelen bu yaşamınızda size eşlik ettikleri için minnet duyacaksınız ve bununla son bulacak.
Başka insanlarla birçok hayatımızda beraber olduğumuz ve bağ kurduğumuz bir gerçektir, bu dedikleriniz ruhu yeterince gelişmemiş insanlar için geçerli.
Bir insanın neyi sevip sevmeyeceği kendi kararına bağlıdır, düşüncesini değiştirmeye çalışmak çok narsistik ve saçmadır çünkü onun hayatını ondan başka kimse yaşayamaz. Herkesin öncelikleri farklıdır. Siz sevdiklerinizle eğlenmeyi seçersiniz, biz tanrılarımızı memnun etmeyi seçeriz. İnsanlar tek tip değildir, bizim gibilere de ihtiyaç var. Biz nasıl size "Siz geçici mutluluk için yaşıyorsunuz, yaşadığınızı düşünmüyorum" demiyorsak, siz de böyle bir şey diyemezsiniz. Böylesine öznel bir konuda yorum yapmanız hoş değil.
Hayatı tecrübe etmek isteyen ve ilk önceliği Tanrıları memnun etmekten ziyade kendi gelişimine odaklanmak olan insanlar da var. Siz burada İslam ile Spiritüel Satanizm'i karıştırmış gibisiniz, ''insanlar fani, sadece ilahi adalet gerçek, hayatı yaşamak geçici bir mutluluk, tek gerçek Tanrıların memnuniyeti'' gibi bir düşünceye Tanrıların da sıcak bakacağını sanmıyorum. Burada hiçbirimiz keşiş değiliz, insanız.

Siz de bu öznel konuda, sizin tabirinizle ''narsistik'' bir yoldan fikir belirtmişsiniz.
 
Bu yanlış bir düşüncedir. Babamız, Lord Azazel ve daha nice Tanrılar zamanında eşlerini ''fanilerden'' seçmişlerdir. Fani olmamız bizi gereksiz biri yapmıyor. Bize duyulan sevgi veya birbirimize duyduğumuz sevgi son derece gerçektir.

"Babamız" derken, Lord Apollon'dan bahsediyorsanız dediğiniz doğru fakat Şeytan Baba'dan bahsediyorsanız böyle bir bilgi hatırlamıyorum. Bu yüzden düzeltme ihtiyacı hissetmiş bulunmaktayım.

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯

Sanguis Bey'i etiketlememden bağımsız olarak, konu hakkında bir yorum yapmam gerekirse, eğer yanlış hatırlamıyorsam bir vaazında Yüksek Rahip Hoodedcobra666, Rahiplikten olan kişilerin Tanrıları herkesten ve her şeyden önce koyması gerektiğini söylemişti. Fakat bu kendisinin yorumuydu, yine yanlış hatırlamıyorsam, "Bana kalırsa böyle." diye ekleme yapmıştı. Yani böyle bir mentalite yanlış değil, fakat herkese de uygun olması gerekmiyor.

Yüksek Rahibe Lydia bile, Yüksek Rahip Hoodedcobra666 ile karşılaştırıldığında, bunu yapan kişilere "ikisinin aynı kişi olmadıklarını" ve herkesin kendisine göre katkı sağladığını söylemişti.

Yine de her hâlükârda, yeri gelince 48 saat uykusuz kalan Yüksek Rahip Hoodedcobra666 bile ara sıra eğlendiğini, hayatını yaşadığını belirtmişti. Yani "Tanrıları her şeyden önce koyma" mentalitesi kesinlikle anormal bir durum değil. Bunu yapan insanlar var ve bu insanlar sayesinde bir gelişim katedebiliyoruz. Fakat bu, hayatı onlar için yaşamak değil. Bu insanlar zaten meditasyonla da ilgilendikleri için hayatın bireysel değerinin de farkında kişiler, sadece benliklerini ve diğer şeyleri, Tanrıların önceliğinin gölgesinde bırakıyorlar, bunları tümüyle yok etmiyorlar.

Tartışma içinde durum iki uçta değerlendirilse bile pratikte genelde bunu yapabilecek insanlar, bunun dengesini içsel olarak oturtabilen kişilerden oluşuyor.
 
"Babamız" derken, Lord Apollon'dan bahsediyorsanız dediğiniz doğru fakat Şeytan Baba'dan bahsediyorsanız böyle bir bilgi hatırlamıyorum. Bu yüzden düzeltme ihtiyacı hissetmiş bulunmaktayım.
Şeytan Baba'nın eşlerinden birinin insan olduğunu okuduğumu hatırlıyorum.
 
Dengenin her şeyde gerekliliği vardır, dengenin olmadığı yerde yıkım ve kaos hâkim olur. Görünüşte alakasız olan şeyler, aslında derinlerde birbiriyle ilişkilidir. Bazı şeyleri ucu açık bir şekilde ifade etmeyi tercih ediyorum, çünkü insanların sözlerimin içerdiği anlamı kendi başlarına keşfetmelerini daha uygun buluyorum.

Bunun dışında Stella Hanım'ın bu bağnaz tarafını ilk defa görüyorum. Ben de sizin yaptığınız gibi, bir fikir dile getirdim. Bundan bu kadar etkilenmenizi ve bu tür agresif bir üslup kullanmanızı şaşırtıcı buldum doğrusu. Yazdığım birkaç cümleden bu tür varsayımlarda bulunmanın sağlıklı olmadığını, kendisinin toprak elementine yönelmesi gerektiğini düşünüyorum.

Söylemlerimin gerçek anlamının ortaya çıktığına ve yazılması gereken her şeyin yazıldığına inanıyorum. GrandSagittarius Bey, Sanguis Bey ve Elite Bey'in sözlerine katılıyor ve kendi düşüncelerini ifade ettikleri için teşekkür ediyorum. Maalesef, bu konuya daha fazla zaman ayırabilecek durumda değilim.

Teşekkürler.
 
Şeytan Baba'nın eşlerinden birinin insan olduğunu okuduğumu hatırlıyorum.

"Wife" ve "wives" anahtar sözcükleriyle Joy of Satan websitesinde araştırma yaptığımda sadece Lord Apollon ve Lord Set için böyle bir bilgi verildiğini gördüm. Belki Lord Set'in ismini farklı hatırlamış olabilirsiniz ya da farklı hatırlayan başka birisi forumlarda yanlış belirtmiş olabilir.

Tabii, bilgi gerçekten farklı bir mecrada Yüksek Rahip/Rahibeler tarafından verilmiş de olabilir fakat kendim rastlamadım. Eğer böyle bir bilginin varlığından eminseniz ve bulabilirseniz müteşekkir kalırım.
 
"Babamız" derken, Lord Apollon'dan bahsediyorsanız dediğiniz doğru fakat Şeytan Baba'dan bahsediyorsanız böyle bir bilgi hatırlamıyorum. Bu yüzden düzeltme ihtiyacı hissetmiş bulunmaktayım.

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯

Sanguis Bey'i etiketlememden bağımsız olarak, konu hakkında bir yorum yapmam gerekirse, eğer yanlış hatırlamıyorsam bir vaazında Yüksek Rahip Hoodedcobra666, Rahiplikten olan kişilerin Tanrıları herkesten ve her şeyden önce koyması gerektiğini söylemişti. Fakat bu kendisinin yorumuydu, yine yanlış hatırlamıyorsam, "Bana kalırsa böyle." diye ekleme yapmıştı. Yani böyle bir mentalite yanlış değil, fakat herkese de uygun olması gerekmiyor.

Yüksek Rahibe Lydia bile, Yüksek Rahip Hoodedcobra666 ile karşılaştırıldığında, bunu yapan kişilere "ikisinin aynı kişi olmadıklarını" ve herkesin kendisine göre katkı sağladığını söylemişti.

Yine de her hâlükârda, yeri gelince 48 saat uykusuz kalan Yüksek Rahip Hoodedcobra666 bile ara sıra eğlendiğini, hayatını yaşadığını belirtmişti. Yani "Tanrıları her şeyden önce koyma" mentalitesi kesinlikle anormal bir durum değil. Bunu yapan insanlar var ve bu insanlar sayesinde bir gelişim katedebiliyoruz. Fakat bu, hayatı onlar için yaşamak değil. Bu insanlar zaten meditasyonla da ilgilendikleri için hayatın bireysel değerinin de farkında kişiler, sadece benliklerini ve diğer şeyleri, Tanrıların önceliğinin gölgesinde bırakıyorlar, bunları tümüyle yok etmiyorlar.

Tartışma içinde durum iki uçta değerlendirilse bile pratikte genelde bunu yapabilecek insanlar, bunun dengesini içsel olarak oturtabilen kişilerden oluşuyor.

Esenlikler,

Zaten "adanma" dediğimiz şeyde hayatımızın SS'liğe adım atmadan önceki kısmını geride bırakıp Şeytan'ın yoluna baş koymuyor muyuz? Adanmada bunun için bazı sözler hatırlıyorum. O yüzden hayatın merkezine Şeytan'ı koymak herhangi bir SS için de normal değil mi?
 
Esenlikler,

Zaten "adanma" dediğimiz şeyde hayatımızın SS'liğe adım atmadan önceki kısmını geride bırakıp Şeytan'ın yoluna baş koymuyor muyuz? Adanmada bunun için bazı sözler hatırlıyorum. O yüzden hayatın merkezine Şeytan'ı koymak herhangi bir SS için de normal değil mi?

Dediğim gibi, bu tarz şeyler uçlarda değerlendirilmemeli, aradaki gri katmanlar da dikkate alınmalı.

Günün sonunda, 1 saat meditasyon yapıp 1 adet de RTR ile gününü taçlandıran insan da adanmış birisidir, saatlerce meditasyon yapıp üstüne kendisini Joy of Satan'ın gelişimine adamış birisi de adanmış birisidir. Birisi ak, diğeri kara diyemeyiz. Herkesin kendi doğasına, hayatına, imkânlarına uygun sunabileceği katkı miktarı ve çeşitliliği vardır.

Sonuç olarak, belirttiğim gibi, Yüksek Rahipler de aralıksız olarak, kendilerine hiç vakit ayırmadan hizmet eden kişiler değiller, sadece bunun yer aldığı sıklık diğer insanlara göre daha az olabiliyor. Oranlar herkes için, kendi doğasına uygun şekilde değişebilir. Önemli olan kişinin ufak da olsa bir yarar getirmesidir. Bu bağışlar olabilir, ruhani savaş olabilir, forumlarda ya da farklı projelerde yardım olabilir. Tamamen bencillik de hastalıktır, modern Hindular gibi "Sen yücesin Şiva'm, ben benliğimi terk edip sana geliyorum." demek de hastalıktır.

Herkesin hayatları farklı, koşulları farklıdır.

Herkesin hayattaki öncelikli amacının Yüksek Rahipler gibi yaşamak olması gerekmiyor. Herkes farklı birer birey. Ki günün sonunda ne bazı konularda fedakârlık edip buraya daha çok vakit ayıran insanın "benliğinden" eksilmesi gerekiyor, ne de hayattaki enerjisini farklı alanlara yatırmış ama burayı da ihmal etmeyen kişinin "adanmışlığının tam olmaması" gerekiyor.

Dediğim gibi, 40 kilo benlik yoksunu Hinduist ya da aşırı benmerkezci ve kimseye yararı dokunmayan bir parazitin arasında gri alanlar var, ve bunlar kabul edilebilir şeyler.
 
Bu yanlış bir düşüncedir. Babamız, Lord Azazel ve daha nice Tanrılar zamanında eşlerini ''fanilerden'' seçmişlerdir. Fani olmamız bizi gereksiz biri yapmıyor. Bize duyulan sevgi veya birbirimize duyduğumuz sevgi son derece gerçektir.

Başka insanlarla birçok hayatımızda beraber olduğumuz ve bağ kurduğumuz bir gerçektir, bu dedikleriniz ruhu yeterince gelişmemiş insanlar için geçerli.

Hayatı tecrübe etmek isteyen ve ilk önceliği Tanrıları memnun etmekten ziyade kendi gelişimine odaklanmak olan insanlar da var. Siz burada İslam ile Spiritüel Satanizm'i karıştırmış gibisiniz, ''insanlar fani, sadece ilahi adalet gerçek, hayatı yaşamak geçici bir mutluluk, tek gerçek Tanrıların memnuniyeti'' gibi bir düşünceye Tanrıların da sıcak bakacağını sanmıyorum. Burada hiçbirimiz keşiş değiliz, insanız.

Siz de bu öznel konuda, sizin tabirinizle ''narsistik'' bir yoldan fikir belirtmişsiniz.

Esenlikler,

Yazdığınız şeyleri okuyorum da Sanguis Bey, sadece cevap vermek için cevap vermiş olduğunuzu görüyorum. Lütfen, rica ediyorum böyle amaçlarınız varsa şahsımdan "UZAK DURUN".

Benim bahsettiğim "fanilik" ile sizin anlatmaya çalıştığınız fanilik arasında uçurum gibi bir fark var. Ben bize gereksiz demedim, nereden ulaştınız bu bilgiye? Kast ettiğim fanilik çoğunlukla insanların karşısındaki kişide gördüğü ancak gerçek olmayan kişiliktir. Bazı durumlarda insanlar birbirlerine gerçekten sevgi duyabilir, bu nadirdir ancak olabilir. Bu gibi durumlarda kişi geliştikçe yalnızlaşır ve en çok kendini sevmeye başlar, sevdiği insanlara ise minnetle bakar. Zamanı gelince, taraflar birbirlerine hizmet ettikleri alanları bırakır ve kendilerine dönerler. O yalnızlık zamanında, ki siz de eminim biliyorsunuzdur, bu hayattaki nihai amacımız kendi tezahürümüzü gerçekleştirmek olduğu için sadece Şeytan Baba'nın yolunu izleriz. Bu da mutlak gerçek ve mutlak sevginin sadece onda olduğu anlamına gelir. Bitmeyecek tek sevgi Tanrıların sevgisidir.

Birçok hayatınızda birlikte olmanız sonsuza kadar birlikte olacağınız anlamına gelmez, böyle şeyler nadir görülür. Ben de "Asla birlikte olamayacaksınız." demedim zaten.

Tanrılar kişi kendini geliştirdiği zaman memnun olurlar, bu kendimiz için yaptığımız bir şeydir. Tanrılar sayesinde gelişiriz, onların verdiği bilgilerle. Onlar sayesinde yok olmaktan kurtulur ve tanrı oluruz. Peki, bunları sağlayan Tanrılar için ne yapıyoruz? Ben nankör bir insan değilim, ruhumun böyle konularda ince olduğunu düşünürüm, Tanrılar için sabah akşam çalışacak olma düşüncesi bile bana zevk verir. Tabii ki bu kadarını yapmaya bile gerek yok, Şeytan kimseden böyle bir şey istemez. Her zaman söyledim ve söyleyeceğim Spiritüel Satanizm bir yaşam tarzıdır ve bunu hayatınıza geçirmeniz asla zor değildir. Hayatımı Şeytan Baba'ya adarım ve yaşamaya da devam ederim. Zevk aldığım şeyleri yaparken Şeytan Baba için çalışırım, bunu niye bu kadar büyüttünüz? Anlamıyorum. Sizin için Tanrıları memnun etmek ne kadar zor, bu durumda islamla SS'liği karıştıran kişi siz oluyorsunuz ben değil.

Ben, Sonne Bey'in insanlara yaptığı şeyi anlaması için ona böyle bir cevap verdim. Son paragrafta, "Biz nasıl size 'Siz geçici mutluluk için yaşıyorsunuz, yaşadığınızı düşünmüyorum' demiyorsak, siz de böyle bir şey diyemezsiniz." böyle bir cümle kullandım. Bu da dediklerimin onun söylediği şeylerin karşılığı olduğu anlamına geliyor. Sizden daha iyi bir performans beklerdim, hayal kırıklığı...

İyi günler.
 
Dengenin her şeyde gerekliliği vardır, dengenin olmadığı yerde yıkım ve kaos hâkim olur. Görünüşte alakasız olan şeyler, aslında derinlerde birbiriyle ilişkilidir. Bazı şeyleri ucu açık bir şekilde ifade etmeyi tercih ediyorum, çünkü insanların sözlerimin içerdiği anlamı kendi başlarına keşfetmelerini daha uygun buluyorum.

Bunun dışında Stella Hanım'ın bu bağnaz tarafını ilk defa görüyorum. Ben de sizin yaptığınız gibi, bir fikir dile getirdim. Bundan bu kadar etkilenmenizi ve bu tür agresif bir üslup kullanmanızı şaşırtıcı buldum doğrusu. Yazdığım birkaç cümleden bu tür varsayımlarda bulunmanın sağlıklı olmadığını, kendisinin toprak elementine yönelmesi gerektiğini düşünüyorum.

Söylemlerimin gerçek anlamının ortaya çıktığına ve yazılması gereken her şeyin yazıldığına inanıyorum. GrandSagittarius Bey, Sanguis Bey ve Elite Bey'in sözlerine katılıyor ve kendi düşüncelerini ifade ettikleri için teşekkür ediyorum. Maalesef, bu konuya daha fazla zaman ayırabilecek durumda değilim.

Teşekkürler.

Esenlikler,

Burada her türden insan var ve herkes dediğiniz şeyleri farklı algılayabilir. Yazınızı okuyan 3 kişi de dediğiniz şeyi farklı yorumladı, bu durumda yanlış uslubunuzdan dolayı siz suçlusunuz. Ben dengeye karşı çıkmadım ancak her zaman Şeytan Baba'nın bir adım önde olacağını dile getirdim, olması gerektiği gibi. Herkesin Tanrısıyla ilişkisi başkadır, sizin aranıza girecek değilim.

İlk kez mi gördünüz? Beni güldürmeyin lütfen... Ben her zaman "bağnaz" biriydim, bundan utanacak da değilim. İsterseniz ilk gönderime gidin ve bakmaya başlayın, her zaman Şeytan Baba'ya ve Tanrılarıma aşırı bağlı oldum ve değişmeyi de düşünmüyorum. Onları düşünmek ve onları sevmek bana huzur veriyor, onlarla ilişkimi güzelleştiriyor. Çünkü onların gerçek olduğunu ve güvenilmeye layık olduklarını biliyorum. Bakın "inanıyorum" demiyorum, "biliyorum" diyorum. Bu yüzden, lütfen benim için güzel kalbinizi yormayın.

Ayrıca her zamanki uslubumu kullandım, yanlışınızı düzeltmek istiyorsanız yazılarımı okuyabilirsiniz. Bunun dışında konuşma tarzınızla ne yapmaya çalıştığınızı anlamayacak değilim ancak üzgünüm benim üzerimde başkalarına yaptığınız gibi bir baskı kuramazsınız. Yerinizi bilin.

Beni daha memnun edecek bir şey olamazdı 💕.

İyi günler.
 
Yine de her hâlükârda, yeri gelince 48 saat uykusuz kalan Yüksek Rahip Hoodedcobra666 bile ara sıra eğlendiğini, hayatını yaşadığını belirtmişti. Yani "Tanrıları her şeyden önce koyma" mentalitesi kesinlikle anormal bir durum değil. Bunu yapan insanlar var ve bu insanlar sayesinde bir gelişim katedebiliyoruz. Fakat bu, hayatı onlar için yaşamak değil. Bu insanlar zaten meditasyonla da ilgilendikleri için hayatın bireysel değerinin de farkında kişiler, sadece benliklerini ve diğer şeyleri, Tanrıların önceliğinin gölgesinde bırakıyorlar, bunları tümüyle yok etmiyorlar.

Bizim gibilere de ihtiyaç varken bunu kast ediyordum, gerekirse hayatımızdan fedakarlık yapmalıyız.
 

Al Jilwah: Chapter IV

"It is my desire that all my followers unite in a bond of unity, lest those who are without prevail against them." - Satan

Back
Top