Welcome to our New Forums!

Our forums have been upgraded and expanded!

Çizgi, Doluluk ve Bir yere çıkan varlık.

Chlorophyll

Member
Joined
Oct 1, 2019
Messages
137
Birey bir şeyi beğenmediğinde gösterebileceği davranışların mutlak kısası "kendi yapması" dır.

Kendi yapması kısası genel olarak belirtimi yapılan ölçütlerde değil aslında tetiklemek usulünden doğan akışın matematiğiyle ayrıştırılır.

Yani genel hayattaki kendi paranı kendin kazan gibi biçimlerden ziyade kendi ilkelerini kendin belirle gibi bir usule görelikten hesaplanan bir bilimdir.

Kendi ilkelerini hiç bir şekilde kendi belirlemeyen birey bir şeyi beğenmediğinde sadece yok eder.

Kendi ilkelerini sadece kendi belirleyen birey ise bir şeyi beğenmediğinde sergilediği davranış 'medeniliktir'.

Kendi ilkelerini kendi belirlemeyen bireyler, şeyler, şey olmayan etler ve dahası 'sınıfı' bu hayatta gayet dolu ve bir yere çıkan varlıklar olabilirler.

Medeni bireyler olarak çeşitli yollar ile hiç olmamış hale getirmeye çalıştığımız veya yok etmeye gayret ettiğimiz saldırgan kompleks enerji varlıkları, yanlış hareket eden düşünce formları, dengeyi bozan düzensiz kütleler ve en nihayetinde medeniyetin zirvesine ulaşmamızdaki son engel olan bencil-muaf yaşamcıllar bu hayatta gayet dolu ve bir yere çıkan varlıklara sahip olabilirler.

Basit bir örnekten anlatımla karşımıza çıkan en bencil-muaf yaşamcıllardan olan zulmeden firavunlar; doluluk anlamında gayet acımasız ve serttir, bir yere çıkan varlıklarının ise kesinlikle kışkırtıcı ve bireysel sınırlarımızı zorlayarak bizi daha dayanıklı hale getiren zorlu koşulların kendileri olmaları açısından tanımları yapılabilir.

Bu unsurların mutlak eksiği 'çizgi' dir.

Çizgi bir şeyi, bireyi, kişiyi veya bir varlığı evrenin varoluşunun 'ciddiyeti' ile aynı seviyeye getirmesi açısından ilgilidir.

Bu ciddiyet ile aynı seviyede olmayan her şeyi sadece ama sadece 'fantezik' olarak tanımlarız.

Fantezik olmanın yanlışı, öngörülebildiği üzere olamamak değil olana kafa tutarak 'kaçırmaktır'.

Neyin kaçırıldığı konusu ise basit bir şekilde 'en üstün varolaşsal sınıftanlık' olarak anlatılır.

Herkes ve neredeyse her şey bulunulan ortamın esas hükmü nedeniyle dolu ve bir yere çıkan varlıklığı ister.

Pek azı esas çizgiden bunu elde eder ve konu sadece keyif ve haz almaya doğru evrilmeye başlar.

Bu çizgideliğin önemini genelde kendimize anlatmak üzere sadece haşerelere bakar feyz alır ve devam ederiz.

İsteyen bu çizgiye kendini, esaslı bir şekilde kitleyebilir.


Bu yazıdaki 'hakiki yol tutuculuğu niyeti' pratiği, kişinin çizgiyi kendisi için çekmesidir.

Kişi çizgiyi kendi için çektiği takdirde konu kapanır.

Esas çizgi de 'kişinin çizgiyi kendi için çekmesidir. "
 
Basit bir örnekten anlatımla karşımıza çıkan en bencil-muaf yaşamcıllardan olan zulmeden firavunlar; doluluk anlamında gayet acımasız ve serttir, bir yere çıkan varlıklarının ise kesinlikle kışkırtıcı ve bireysel sınırlarımızı zorlayarak bizi daha dayanıklı hale getiren zorlu koşulların kendileri olmaları açısından tanımları yapılabilir.

Neden burada "firavun" sözcüğünü kullandınız? Firavunlar, antik dünyada oldukça kutsal insanlardı ve bir ya da birkaç kişi hariç kötü bir örneği yoktu. "Tiran" sözcüğünü kullanabilirsiniz. Bu kullandığınız sözde örnek, İbrahimi pisliklerinden gelip gerçeklik payı yoktur. Aksine, Firavunluk makamı oldukça kutsal görülüp Lord Osiris tarafından da denetlenmiş bir makamdır, zira Tanrıların iradelerini Mısır ülkesine aktarıyorlardı.
 
Antik mısırda Leydi Maat'ın hükümleri en kutsal ve yüce hükümlerdir.


Firavunlar genel olarak Leydi Maat'ın yasalarına karşı "ben" lerdir.


En yüce kanuna karşı, bulundukları konum ve baskınlıkları itibariyle her yaptıklarının "doğru" Olması bakımından sakıncalı liderlerdir.


Kutsal olan ve Lord Osiris tarafından kutsanmış firavunluk yalnızca Leydi Maat'ın hükmünü kabul ederek gerçek doğru yolda olan firavunluktur.


İktidar ve altta kalmamanın tiranlığından paylarını yüce kanuna karşı gelerek almış olanları 'zulmeden firavunlar' olarak belirttim.


Basit bir ayrım yapılabilir, çünkü esasında Mısırda Yüce, kutsal, saf ve dinimiz açısından da kusursuz sayılan makam ve odak Leydi Maat'dır. Firavunlar değil.
 
Antik Mısır'da Leydi Maat’ın yasaları, en kutsal ve yüce kanunlar olarak kabul edilirdi. Firavunlar genellikle bu yasaların karşısında "ben" odaklı hareket ederlerdi.

Yani, Firavunlar, güçlerini ve konumlarını kullanarak kendi yaptıklarını doğru kabul etseler de, bu durum bazen yüce kanunlara karşı gelmelerine yol açıyordu. Çünkü Firavunların gerçek anlamda doğru yolda olmaları için Leydi Maat’ın hükmünü kabul etmeleri gerekirdi.

Bazı Firavunlar, iktidarlarını ve gücü ellerinde tutabilmek için, yüce kanunları ihlal ettiler, bu yüzden “Zulmeden Firavunlar” olarak anılmalarında sakınca görmüyorum.

Mısır’da esas olarak, kutsal, saf ve mükemmel kabul edilen makam Leydi Maat’tır; Firavunlar ise onun ışığında yöneten kişilerdir, ancak kendi başlarına bu kutsal makamı temsil etmezler.

Firavunların neredeyse hepsi zaten Leydi Maat'ın hükmünü kabul ediyorlardı; onlar dönem Dininin koruyucuları gibiydi -ki halk da onları Tanrıların 'Avatarı' olarak görmüştü. Kendilerinin o dönemki rolü günümüzde Yüksek Rahip Hooded Cobra'nın bulunduğu konuma benzetilebilir. Kutsal olan Tanrılardır, Yüksek Rahip ise Onların iradelerini bize aktarıyor; bu sakıncalı bir durum mu sizce? bence ve çoğu insanca cevap 'hayır'. Akhenaton ve Tutankhamun gibi bir avuç kötü örnek yüzünden koskoca Firavunluk ünvanını 'bencil-muaf' gibi tanımlamalarda örnek göstermek asla hoş değil. Çünkü Firavunların çoğu ruhani anlamda oldukça gelişmiş; Tanrıların iradesine karşı hareket etmeleri için hiç bir sebebi olmayan kişilerdi.
 
Firavunlar genel olarak Leydi Maat'ın yasalarına karşı "ben" lerdir.
En yüce kanuna karşı, bulundukları konum ve baskınlıkları itibariyle her yaptıklarının "doğru" Olması bakımından sakıncalı liderlerdir.
Firavunlar oldukça gelişmiş kişilerdi. Bizzat Satanas ve diğer Tanrıların rehberlikleri altında çalışıyorlardı. Sakıncalı tarafları yoktu ve ne yaptıklarını kesinlikle biliyorlardı. Baş Rahip HoodedCobra'nın konu hakkında yazdıklarına göz atabilirsin.

Antik mısırda Leydi Maat'ın hükümleri en kutsal ve yüce hükümlerdir.
Firavunlar genel olarak Leydi Maat'ın yasalarına karşı "ben" lerdir.

Nasıl yani? Tanrıların arasında bir sürtünmenin ve ciddi fikir ayrılıkları olduğunu mu iddia ediyorsun? Lord Osiris'in de denetiminde olan kişilerin Leydi Maat’a karşı olması sana ne kadar mantıklı geliyor? Tanrıların hükmettiği yerlerde karşıtlık barınmaz.

Ayrıca, Tanrıları kıyaslamayı ve birbirinden üstün tutmayı bırakman lazım. Hiçbir insan Tanrılara bu şekilde yaklaşamaz.
 
Konuya daha ince yaklaşmanızı ve ofansif olmak yerine daha medeni olmanızı rica ederim.

Ahmaklar gibi bilim üzerinden siyasi kavgaya girişmem.

Biraz daha dikkatle konuya odaklanırsanız belirtimin ne yönde olduğunu ayıkır, neyin ne olduğu hakkında fikrin açtığı pencereden sağlıklı yorumlar yapabilirsiniz.

Neyi nasıl yapacağımı söylemeyi kendinize layık görmeden önce de, iftira etmemeye özen gösteriniz.
 
Piramitleri kimler inşa etti? bazı anlatılara göre burada işçileri döve döve çalıştırıyorlarmış doğrumu? yani resimlerdeki babil şehri vs çok güzelde bir tarafta sefalet varken, bir taraftadada sefahat varsa o düzen yıkılmaya mahkumdur, yoksa firavunlar halka zulmü etti de, o düzenleri yıkıldı,keza aynı şey sümerler içinde geçerli, bir kısım zengin güruh toplumumu sömürdü? işçilerin hakkınımı vermedide düzenleri yıkıldı, adaletin olmadığı yerde zulüm vardır Esenlikler
 
Mesele bunlarla alakalı değil, daha yüksek ve firavunluk gibi mecralarda genel hüküm ve işleyiş daha aşağı konumdakilerin zararlı olmayan herhangi bir durum veya hareketi karşısında iktidari kibirle gösterilmeyen merhametsizliğin sonucu harcanmış ve zarar verilmiş dahası bu durumların düzeltilmesi hakkında da yine iktidarın korunması sertliğinde sürdürülen hiç bir şey yapmayış mevcuttur.

Bu konu hakkında daha kapsamlı ve önem göstererek fikir belirtmeli.

Zira basit bir işleyiş söz konusu değil.

Henüz savunması yapılmaya yarım yamalak başlanmış ve iktidarı önemli olduğu ölçütte güzellik yaratmaya yöneltmemiş mecralardan bireysel olarak deneyimlediğim üzere de yine aynı alınganlık, sertlik ve sonuç karşısında pasiflik mevcuttur.

Bu konunun karşıtı kanunlar ve Tanrıça Maatın Yücelikteki emsalsizliği ancak olayların sağlıklı ele alınmasıyla kavranabilir.

Hiyerarşik düzenden ziyade Yücelik kavramını doğru noktaya odaklayanlar bu mevzuat hakkında anlayış kazanır.

Yüce olan ebedi kanundur. Bunun etrafında 'sahte ilimlerle' bencil bir şekilde yücelik algısı yaratmaya çalışanların iktidarı da hükmü de geçici ve zayıftır.

Olan etrafında kalınarak taraftarlıktan ve siyasi muhalefetten kaçınılır.

En ziyadesiyle bu konuda kendi yerini ve iktidarını seven ve gerçekten korumak isteyenler özen ve önem gösterir.
 
Mesele bunlarla alakalı değil, daha yüksek ve firavunluk gibi mecralarda genel hüküm ve işleyiş daha aşağı konumdakilerin zararlı olmayan herhangi bir durum veya hareketi karşısında iktidari kibirle gösterilmeyen merhametsizliğin sonucu harcanmış ve zarar verilmiş dahası bu durumların düzeltilmesi hakkında da yine iktidarın korunması sertliğinde sürdürülen hiç bir şey yapmayış mevcuttur.

Bu konu hakkında daha kapsamlı ve önem göstererek fikir belirtmeli.

Zira basit bir işleyiş söz konusu değil.

Henüz savunması yapılmaya yarım yamalak başlanmış ve iktidarı önemli olduğu ölçütte güzellik yaratmaya yöneltmemiş mecralardan bireysel olarak deneyimlediğim üzere de yine aynı alınganlık, sertlik ve sonuç karşısında pasiflik mevcuttur.

Bu konunun karşıtı kanunlar ve Tanrıça Maatın Yücelikteki emsalsizliği ancak olayların sağlıklı ele alınmasıyla kavranabilir.

Hiyerarşik düzenden ziyade Yücelik kavramını doğru noktaya odaklayanlar bu mevzuat hakkında anlayış kazanır.

Yüce olan ebedi kanundur. Bunun etrafında 'sahte ilimlerle' bencil bir şekilde yücelik algısı yaratmaya çalışanların iktidarı da hükmü de geçici ve zayıftır.

Olan etrafında kalınarak taraftarlıktan ve siyasi muhalefetten kaçınılır.

En ziyadesiyle bu konuda kendi yerini ve iktidarını seven ve gerçekten korumak isteyenler özen ve önem gösterir.
O piramitleri yapan işçiler açlıktan ölmüş, insanları zorla döve döve çalıştırmışlar,siz lafı eveleyip geveliyorsunuz, bunu böyle uzun hava gibi uzun uzun anlatmaniza gerek yok, firavunlar kötü veya iyi ,
 
Bu şekilde kanıya varmak konuyu farklı noktalara çeker, ciddiyete de edilen hakaret hangi niyetle olursa olsun bir raddeden sonra kişinin kendine ettiği hakarettir.
Bak bu dediğinizi anladım, ilk defa bir yazınızı anladım, peki konuyu nerelere çeker ? kesinlikle hakaret etmem, çünkü kendime etmiş olurum Esenlikler Kayre SATAN!
 
Taraftarlık ve teorik tartışmalara.
Taraftarlık değil, haklı ve haksızlık o şaşaalı yapılar gökten inmedi hepsi birer emek alınteri, neden o yapılarda hüküm sürenler yüceltilirken o yapıyı inşa eden işçiler hiç anılmıyor, hak ve adalet bunun neresinde, bu güçlü bir yönetici grup o gariban işci kesiminin omuzlarında yükseliyor, geçen gün altın çağ dan bahsedildi, altın çağda hayat nasıl dı, hep yöneticileri biliyoruz ya toplumun işçi kesiminin hayatı nasıl dı bunu neden kimse sormuyor, altın çağ neden bitti insanlar nasıl bu kadar kolay kaldırıldıda orta çağ başladı, piramitleri yapan işçileri döve döve çalıştırıldığı söyleniyor bunlar doğrumu? bu insanlara o zamanın rahipleri neden sahip çıkmadı, TANRI/ÇALAR dünyadan çekildi, insanlık yalın ayak yetim kaldı, hiç toplumun içine giriyormusunuz insanlar ne hale düştü, resmen esaret altında yaşıyoruz, hertaraftan bangır bangır mabed sesleri, mahalle baskıları orta çağ bitti mi gerçekten? Saygılar
 
O piramitleri yapan işçiler açlıktan ölmüş, insanları zorla döve döve çalıştırmışlar,siz lafı eveleyip geveliyorsunuz, bunu böyle uzun hava gibi uzun uzun anlatmaniza gerek yok, firavunlar kötü veya iyi ,
Piramit köleler tarafından zorla değil, ücretli işçiler tarafından inşa edildi. Soru sormadan önce biraz araştırma yapmalısınız.
 
Nasıl yani? Tanrıların arasında bir sürtünmenin ve ciddi fikir ayrılıkları olduğunu mu iddia ediyorsun? Lord Osiris'in de denetiminde olan kişilerin Leydi Maat’a karşı olması sana ne kadar mantıklı geliyor? Tanrıların hükmettiği yerlerde karşıtlık barınmaz

Sen nerden biliyorsun bunu? Tanrı değilsin, tanrıların adına konuşmayı bırakmalısın. Bilmiyorum demek çok zor değil be kardo.

Artık burada, bu böyledir. Şu şöyledir. Bu kesinlikle böyledir, diyen insanlardan aşırı derecede sıkılmış ve bunalmış durumdayım.
Örneğin "Tanrıların hükmettiği yerlerde karşıtlık barınmaz" cümlesinin kaynağı ne amk? Tanrı olmanın ne demek olduğunu veya tanrıların nasıl bireyler olduğu hakkında bir fikre sahip olsaydın, zaten tanrı olurdun. Tanrı değilsin, bu yüzden tanrıların adına konuşmamalısın. Tanrıların arasında binlerce yıldır süren bir savaş olsa bile bizim bunu bilmiyor olma ihtimalimiz olduğunu düşünmüyor musun? Gerçekten odanda hayatının bir döneminde meditasyon yaptın diye, veya ruhani tecrübeler yaşadın diye, veya gerçekten bir tanrıyla diyalog kurduğun bir senaryoda bile, insanlığın varoluşuna sebep olan tanrıların özünü anlayabileceğine mi inanıyorsun? Hiç bir şey bilmiyorsun, aynı şekilde ben de hiç bir şey bilmiyorum. Lütfen kabul edin artık.

Bu tarz meselelerde, ne senin, ne benim, ne moderatörlerin, ne HPHC'nin, ne de Zenith dağlarında gözleri kör 178 yaşındaki bir keşişin sözlerinin geçerliliği yok. Okuduğumuz herhangi bilginin geçerli açıklamaları olması, doğru olduğu anlamına gelmez. Kısaca işimize geldiği gibi, kendi mantık çerçevemizden geçerek, olayların o şekilde yaşandığına inanıyoruz. Kendi mantık süzgecimizden geçirip, geçerli sebepler bulabilsek bile, yine de yaşanan şey kesin ve doğru olamaz, kendin orada bulunmadığın sürece asla da olmayacak.
 

Al Jilwah: Chapter IV

"It is my desire that all my followers unite in a bond of unity, lest those who are without prevail against them." - Shaitan

Back
Top