Welcome to our New Forums!

Our forums have been upgraded and expanded!

[Çeviri] Zeus'un Tapınağı: Çok Tanrılı mıyız, Tek Tanrılı mı?

Sonne

Moderator
Joined
Oct 23, 2023
Messages
1,254
Bu vaaz, Yüksek Rahip Hooded Cobra 666'nın forumlardaki yazısından çevrilmiştir.

Antik çağlarda insanlar Tanrılara inanmakla birlikte “Tek Tanrı”ya da inanıyorlardı. Aristoteles, bu “Tek Tanrı”yı “Ebediyen hareket eden, hareket ettirilemeyen” anlamına gelen ve yaratılışın teorik çekirdeği olarak kabul edilen “Akiniton Kinoun” ya da “Tek Tanrı” olarak adlandırır. Bu “Tek Tanrı”, aşkın bir kavramdır ve duyguları, tercihleri, hisleri olan veya tepki veren bir varlık olarak anlaşılmamalıdır. Bu, varsayımsal ve bilimsel bir gözlem olup, yaratılışın tamamına nüfuz eden bir özdür.

“Tanrı” kelimesi aynı zamanda kozmosun birleşik bilinç alanını tanımlamak için de kullanılmıştır. Zeus, bu güçle arketipsel olarak ilişkilendirilmiştir. Zeus, Eter’in Tanrısı olarak kabul edildiğinden, Mısır'daki Amun gibi, genellikle bu “Tek Tanrı” ile de ilişkilendirilirdi. Tanrılar, bu “Tek Tanrı” ile eşit güce ya da onun farkındalığına sahip olup yaratılışın iradesini ileriye doğru tezahür ettiren varlıklardır.

Onlar gereklidir ve onlar olmadan varoluş olmazdı, çünkü teorik “Tek Tanrı” sadece bir güçtür ve bu kavrama erişip onu ortaya çıkaracak bilinç varlıkları olarak Tanrılar yoksa başka hiçbir şey değildir.

Aynı zamanda, Antik Çağ’ın insanları bu alandan, eşit derecede veya hatta daha yüksek hürmete layık sayısız varlığın yaratıldığını da biliyorlardı. Çünkü yalnızca bu ilkeye odaklanmanın bir anlamı yoktur; aynı derecede veya daha da önemli olan başka ilkeler ve varlıklar da vardır ki, biz bunlara Tanrılar diyoruz.

Evrensel zihin, eter veya Akiniton Kinoun; kıskançlık, kin ya da benzeri duygulara sahip değildir. O, varoluşun yasalarının kaynağıdır. “Başka bir Tanrı”ya inanmanız nedeniyle sizi cezalandırmaz ve “ona” inanmadığınız için sizi “cehenneme” göndermez. Sizin tarafınızdan herhangi bir “inanç” talep etmez. Evrensel zihin bir birey değildir; varoluşun tüm biçimlerinin toplamıdır. Bu kavram aynı zamanda “Pan” veya “Her Şey” olarak adlandırılmış, bazı durumlarda “Tanrı”, “Doğa” veya “Yaratılış” olarak da anılmıştır.

Tek tanrıcılık da, bir kişinin tek bir Tanrıya odaklanabilmesi ölçüsünde vardı; bu Tanrı çoğunlukla Zeus ya da bir panteonun eşdeğer başıydı. Ancak aynı zamanda istisnai derecede önemli olan veya yaşamın belirli alanlarında daha önemli ve ulaşılabilir Tanrılar olduğunu da anlıyorlardı

Antik Çağ insanları aynı anda hem “Tek Tanrıcılığa” hem de “Çok Tanrıcılığa” inanıyorlardı, çünkü bu iki kavram birbiriyle çelişmez.

Bu soru, yalnızca kendi Yahudi kabile tanrılarını herkese dayatmak Yahudiler tarafından yaratılmış bir ikilemdir. Bu, insanlığın daha büyük bir aydınlanmaya ulaşmasına yol açacak birçok karmaşık, derin ve kapsamlı düşünceyi yok eden düşük seviyeli bir hileydi. Kendi amaçları doğrultusunda, diğer herkesi sansürlediler ve kendi saçmalıklarını dayattılar. Yahudi inancı, tanımı gereği düşük ve oldukça sınırlıdır ve yalnızca onlara fayda sağlamayı amaçlar, başka kimseye değil.

Bunu gerçekleştirebilmek için, insanları kendi son derece sınırlı yorumlarına boyun eğdirmek ve başka hiçbir şeyi kabul etmemek zorunda bıraktılar. “Din”i ve “Tanrı”yı, ilahi olanı keşfetmek ve ona saygı duymak için değil, savaş için kullandılar.

Tüm Tanrıları ortadan kaldırma ihtiyaçları, güç sembollerini, doğal bilgiyi, bilimsel ve okült bilgiyi Centillerden uzaklaştırmak içindi; aynı zamanda, bize aktif olarak yardım etmeye çalışan türlerle bağlantımızı kesmek amacı taşıyordu. “Tek Tanrı ve Başka Hiç Kimse” fikrini zorla kabul ettirmeleri onlar için zorunluydu. Yahudiler, kesin bir şekilde yalnızca “Kendi Tanrıları”nı takip ederler, çünkü işledikleri suçlar tüm diğer Tanrıları ve varlıkları öfkelendirmiştir ve bu varlıklar, onlara bunun için yıkıcı bir adalet getirebilir. Bu nedenle, “Goyim’in Tanrılarını” takip etmeleri onlara yasaktır. Nasıl ki bir hırsız evrenden ve içindeki polisvari güçlerden fark edilmekten kaçınırsa, Yahudiler de aynı şekilde hareket ederler ve bu yüzden “Tek Tanrı”ya inanıyormuş gibi davranırlar.

Yahudiler aslında gerçek anlamda “Tek Tanrıcılığı” da takip etmezler; Tanrılarına yüzlerce isim, melek ve sıfat atfederler, dolayısıyla bu konuda da ikiyüzlüdürler. Antik sistemleri taklit ederken aynı zamanda sahte bir görüntü sergilerler. Çünkü “Tek Tanrıcılık” işe yaramaz bir yalandır ve Hristiyanlık ve İslam aracılığıyla Centillere dayatılır. Bunlar birer din değil, köleleştirme programlarıdır.

Böyle bir soru Antik Dünya’da mevcut değildi. Tek bir Tanrıya odaklanabilir, Evrensel Zihni “Tanrı” olarak adlandırabilir ve aynı zamanda Tanrılara inanabilir veya makamlarına bağlı olarak onlardan yardım ve rehberlik isteyebilirdiniz.

Antik filozoflar “Tanrı” kelimesini bağlama göre kullanırlardı; en yüksek bilinçten bahsederken ona sadece “Tanrı” veya Zeus derlerdi. Tanrılardan bahsederken Tanrıları kastederlerdi ve belirli bir görevle yükümlü diğer varlıklardan söz ederken de doğrudan onlardan bahsederlerdi. Bu kavramlar birbirleriyle çelişmez, aksine birbirlerini tamamlar.

Tanrı, yani Evrensel Zihin, burada hepimizi sever. Tanrılar da hem Evrensel Zihni hem de onları keşfetme isteğimizden dolayı bizi derinden severler. Tanrılar, bizim de Tanrılar olmamıza ve aynı zamanda sonsuz ve evrensel zihinde ilerlememize yardımcı olurlar, çünkü yaratılış sürecinin nihai noktası budur. Tüm bunlar birbirini tamamlar ve bu süreçte zihnimizi ve ruhumuzu genişleterek bizi de tamamlar.

-Yüksek Rahip Hooded Cobra 666
 
Bu vaaz, Yüksek Rahip Hooded Cobra 666'nın forumlardaki yazısından çevrilmiştir.

Antik çağlarda insanlar Tanrılara inanmakla birlikte “Tek Tanrı”ya da inanıyorlardı. Aristoteles, bu “Tek Tanrı”yı “Ebediyen hareket eden, hareket ettirilemeyen” anlamına gelen ve yaratılışın teorik çekirdeği olarak kabul edilen “Akiniton Kinoun” ya da “Tek Tanrı” olarak adlandırır. Bu “Tek Tanrı”, aşkın bir kavramdır ve duyguları, tercihleri, hisleri olan veya tepki veren bir varlık olarak anlaşılmamalıdır. Bu, varsayımsal ve bilimsel bir gözlem olup, yaratılışın tamamına nüfuz eden bir özdür.

“Tanrı” kelimesi aynı zamanda kozmosun birleşik bilinç alanını tanımlamak için de kullanılmıştır. Zeus, bu güçle arketipsel olarak ilişkilendirilmiştir. Zeus, Eter’in Tanrısı olarak kabul edildiğinden, Mısır'daki Amun gibi, genellikle bu “Tek Tanrı” ile de ilişkilendirilirdi. Tanrılar, bu “Tek Tanrı” ile eşit güce ya da onun farkındalığına sahip olup yaratılışın iradesini ileriye doğru tezahür ettiren varlıklardır.

Onlar gereklidir ve onlar olmadan varoluş olmazdı, çünkü teorik “Tek Tanrı” sadece bir güçtür ve bu kavrama erişip onu ortaya çıkaracak bilinç varlıkları olarak Tanrılar yoksa başka hiçbir şey değildir.

Aynı zamanda, Antik Çağ’ın insanları bu alandan, eşit derecede veya hatta daha yüksek hürmete layık sayısız varlığın yaratıldığını da biliyorlardı. Çünkü yalnızca bu ilkeye odaklanmanın bir anlamı yoktur; aynı derecede veya daha da önemli olan başka ilkeler ve varlıklar da vardır ki, biz bunlara Tanrılar diyoruz.

Evrensel zihin, eter veya Akiniton Kinoun; kıskançlık, kin ya da benzeri duygulara sahip değildir. O, varoluşun yasalarının kaynağıdır. “Başka bir Tanrı”ya inanmanız nedeniyle sizi cezalandırmaz ve “ona” inanmadığınız için sizi “cehenneme” göndermez. Sizin tarafınızdan herhangi bir “inanç” talep etmez. Evrensel zihin bir birey değildir; varoluşun tüm biçimlerinin toplamıdır. Bu kavram aynı zamanda “Pan” veya “Her Şey” olarak adlandırılmış, bazı durumlarda “Tanrı”, “Doğa” veya “Yaratılış” olarak da anılmıştır.

Tek tanrıcılık da, bir kişinin tek bir Tanrıya odaklanabilmesi ölçüsünde vardı; bu Tanrı çoğunlukla Zeus ya da bir panteonun eşdeğer başıydı. Ancak aynı zamanda istisnai derecede önemli olan veya yaşamın belirli alanlarında daha önemli ve ulaşılabilir Tanrılar olduğunu da anlıyorlardı

Antik Çağ insanları aynı anda hem “Tek Tanrıcılığa” hem de “Çok Tanrıcılığa” inanıyorlardı, çünkü bu iki kavram birbiriyle çelişmez.

Bu soru, yalnızca kendi Yahudi kabile tanrılarını herkese dayatmak Yahudiler tarafından yaratılmış bir ikilemdir. Bu, insanlığın daha büyük bir aydınlanmaya ulaşmasına yol açacak birçok karmaşık, derin ve kapsamlı düşünceyi yok eden düşük seviyeli bir hileydi. Kendi amaçları doğrultusunda, diğer herkesi sansürlediler ve kendi saçmalıklarını dayattılar. Yahudi inancı, tanımı gereği düşük ve oldukça sınırlıdır ve yalnızca onlara fayda sağlamayı amaçlar, başka kimseye değil.

Bunu gerçekleştirebilmek için, insanları kendi son derece sınırlı yorumlarına boyun eğdirmek ve başka hiçbir şeyi kabul etmemek zorunda bıraktılar. “Din”i ve “Tanrı”yı, ilahi olanı keşfetmek ve ona saygı duymak için değil, savaş için kullandılar.

Tüm Tanrıları ortadan kaldırma ihtiyaçları, güç sembollerini, doğal bilgiyi, bilimsel ve okült bilgiyi Centillerden uzaklaştırmak içindi; aynı zamanda, bize aktif olarak yardım etmeye çalışan türlerle bağlantımızı kesmek amacı taşıyordu. “Tek Tanrı ve Başka Hiç Kimse” fikrini zorla kabul ettirmeleri onlar için zorunluydu. Yahudiler, kesin bir şekilde yalnızca “Kendi Tanrıları”nı takip ederler, çünkü işledikleri suçlar tüm diğer Tanrıları ve varlıkları öfkelendirmiştir ve bu varlıklar, onlara bunun için yıkıcı bir adalet getirebilir. Bu nedenle, “Goyim’in Tanrılarını” takip etmeleri onlara yasaktır. Nasıl ki bir hırsız evrenden ve içindeki polisvari güçlerden fark edilmekten kaçınırsa, Yahudiler de aynı şekilde hareket ederler ve bu yüzden “Tek Tanrı”ya inanıyormuş gibi davranırlar.

Yahudiler aslında gerçek anlamda “Tek Tanrıcılığı” da takip etmezler; Tanrılarına yüzlerce isim, melek ve sıfat atfederler, dolayısıyla bu konuda da ikiyüzlüdürler. Antik sistemleri taklit ederken aynı zamanda sahte bir görüntü sergilerler. Çünkü “Tek Tanrıcılık” işe yaramaz bir yalandır ve Hristiyanlık ve İslam aracılığıyla Centillere dayatılır. Bunlar birer din değil, köleleştirme programlarıdır.

Böyle bir soru Antik Dünya’da mevcut değildi. Tek bir Tanrıya odaklanabilir, Evrensel Zihni “Tanrı” olarak adlandırabilir ve aynı zamanda Tanrılara inanabilir veya makamlarına bağlı olarak onlardan yardım ve rehberlik isteyebilirdiniz.

Antik filozoflar “Tanrı” kelimesini bağlama göre kullanırlardı; en yüksek bilinçten bahsederken ona sadece “Tanrı” veya Zeus derlerdi. Tanrılardan bahsederken Tanrıları kastederlerdi ve belirli bir görevle yükümlü diğer varlıklardan söz ederken de doğrudan onlardan bahsederlerdi. Bu kavramlar birbirleriyle çelişmez, aksine birbirlerini tamamlar.

Tanrı, yani Evrensel Zihin, burada hepimizi sever. Tanrılar da hem Evrensel Zihni hem de onları keşfetme isteğimizden dolayı bizi derinden severler. Tanrılar, bizim de Tanrılar olmamıza ve aynı zamanda sonsuz ve evrensel zihinde ilerlememize yardımcı olurlar, çünkü yaratılış sürecinin nihai noktası budur. Tüm bunlar birbirini tamamlar ve bu süreçte zihnimizi ve ruhumuzu genişleterek bizi de tamamlar.

-Yüksek Rahip Hooded Cobra 666
Ben bunu çok önceden bir gönderide yazmıştım, daha bunlar yazılmadan önce durun bulayım da göndereyim Kayre SATAN!
 
Bazen insan şüpheye düşüyor şüphesini gidermek için bilgililere danışıyor, inandığı şeyi doğrulatmak için şüphe insanı yer bitirir, bana göre şüphe bir nevi ruhun karanlık gecesi derlerya aynen öyle, bazı şeyleri yaşayarak öğreniyoruz, idrak ederek his ederek, bize ne kadar anlatılırsa anlatılsın anlaya bildiğimiz kadarını anlarız şahsi görüşüm, ŞEYTAN babanın nasıl TANRI olduğunu biz kavrayamayız, benim asıl merak ettiğim şudur, evrende bu malzemeler vardı ki ŞEYTAN baba TANRI oldu, evrenin bu potansiyelini kıllandı, ben öyle anlıyorum, yoksa TANRILIK yoktanmı var edildi, bunu anlamıyorum Esenlikler..
... bu msj 3 şubatta yazmıştım aptala malum olur derler ya
 

Al Jilwah: Chapter IV

"It is my desire that all my followers unite in a bond of unity, lest those who are without prevail against them." - Shaitan

Back
Top