Sonne Bey'in dediklerine tümüyle katılıyorum.
Kendisine ek olarak, benim de değinmek istediğim bazı noktalar var.
Sorun, Aydinlikyol Bey'in okumaması ve kurban zihniyetinde olması. Hayatında zorluk yaşamasından bağımsız, bunu bir değişim için engel olarak kullanmasına karşıyım. Kendisi de içindeki bu zihniyete karşı olmalı. Bazı SS'lerin hayatının doğrudan çok zor ve ağır olduğunu biliyorum. Aydinlikyol Bey'in hayatı benim bildiğim kadarıyla böyle değil. Zor olabilir, fakat çok daha zor durumlarda bulunmuş, daha ağır şeyler yaşamış ve bir şekilde atlatmış ya da hâlâ direnen insanlara kıyasla çok daha küçük ölçekli kalıyor.
İki taraftan da çok fazla geçmiş zamana yönelik söylemler duyuyorum. Doğru odak noktası bu değil. Hayat, Aydinlikyol Bey ya da size bir yumruk atmışsa, balyozla girdiği fakat yine de çakı gibi sağlam duran SS'ler de var, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklardan kurtulmuş ya da kurtulmaya çalışan SS'ler de var.
Önemli olan gelişim kaydedilip edilmediği. İnsanın kötü alışkanlıklardan kurtulması bile önemli bir adımdır. Bazen, geride kalmışsak ya da düşmüşsek, sadece kalkmaya ya da güncelde olmamız gereken konuma tekrardan dönmeye çalışırız.
Aydinlikyol Bey, sürekli içinde isyan ateşi olduğunu söylüyor. Bu, Lucifer'in ateşidir, fakat her ateş gibi yanarak harekete geçirmesi, engelleri yıkıp geçmesi gerekir. Aydinlikyol Bey, eğer bu içindeki isyan ateşini kullanabilirse, hayatını düzeltmeye yönelik önemli bir adım atacaktır.
Hayatta bazen suçlanacak bir insan ya da kişi, kurum yoktur. Hayat, hayattır. Onu da suçlayamazsınız. Aydinlikyol Bey'in farkında olmadığı şey, her şeyi düzene sokmak için adım atabileceği. İş işten geçti gibi laflar sadece psikolojik başa çıkma mekanizmasıdır. Kendisi de bu durumdan hoşnut değil, fakat hayat böyle yaptı, yapacak bir şey yok diye görüyor. Suçu atması gereken birisi yok ortada. Eyleme geçmesi gereken bir kendisi var.
Son olarak, çok fazla bağlam dağıtılıyor. Bağlam dağıtıldıkça, karşıdaki kişinin odaklanması zorlaşıyor. Bunu forumlarda daha önce de söylediğimi hatırlıyorum. Bakın, Aydinlikyol Bey "Apollon tapınağı vardı da ben mi gitmedim?" diyor. Tarikatlar, cemiyetler gibi meseleler, konudan uzak şeyler. Bunları tartıştıkça sadece karşıdakinin odaklanması gereken noktayı daraltmak yerine genişletiyorsunuz ve o da bir çıkış noktası bulup kendi yerinde sayıklamayı tercih ediyor.
Dediğim gibi, forumlarda her türlü SS var. Eğer bir kişi düzelmek için adım atmışsa, gidip de geçmişteki olaya dikkat çekmek önemsiz ve faydasızdır.
Dikkat çekmeniz gereken asıl nokta, Aydinlikyol Bey'in kurban zihniyetinde olması, hayatının düzelemeyeceğini düşünmesi ve dış faktörleri suçlaması. Bunu genel olarak forumlarda çok görüyorum. Aşırı yükleme yaptığınız an zaten karşıdaki kişi, neye odaklanması gerektiğini şaşırıyor.
Önemli olan tek bir noktayı seçin ve onu söyleyin. Soruları varsa yanıtlayın ya da yanıtlamayın, fakat tek ve kritik bir konu üzerinden başlayarak, aşama aşama ilerleyin. Bazı insanlara belki 10 adet şey söylemek gerekiyordur ve bunları bilmek onlar için daha iyidir, böyle bir kişi 0 noktasındadır; fakat diğer durumda, yani zihninde ciddi bariyerler olan bir insanın durumunda, henüz tek bir bariyerini kırmadan, diğer bariyerlerden de tepki alıyorsunuz. Ya da en kötü ihtimalle, diğer noktalardan sıvışması kolay oluyor.
Bu dediklerim Aydinlikyol Bey özelinde değil. Genel olarak çok fazla "aşırı yükleme" ve konuyu dağıtma yapıldığını düşünüyorum. Bu da genel olarak etkisiz bir konuyu ele alma şekli ve çoğu durumda zaman kaybı.
Diğer noktaların mazur görülmesini söylemiyorum fakat benim gördüğüm kadarıyla, bazıları için norm olan ve zihinlerinde sağlamca temellenmiş şeyler, diğerleri için böyle değiller. Çoğu durumda belli başlı problemlerin öncelikli çözülmesi gerekiyor. Evet, herkesin hayatında çokça problem var, ve evet, herkes birden çok problemini buraya getirebiliyor. Yine de ben tek bir öncelikli belirlenmiş şey üzerine odaklanılması ve onun öncelikle çözülmesi gerektiği kanaatindeyim.