“Is this the Region, this the Soil, the Clime,”
Said then the lost Arch Angel, “this the seat
That we must change for Heav’n, this mournful gloom
For that celestial light? Be it so, since he
Who now is Sovran can dispose and bid
What shall be right: farthest from him is best
Whom reason hath equall’d, force hath made supreme
Above his equals. Farewell happy Fields
Where Joy for ever dwells: Hail horrors, hail
Infernal world, and thou profoundest Hell
Receive thy new Possessor: One who brings
A mind not to be chang’d by Place or Time.
The mind is its own place, and in itself
Can make a Heav’n of Hell, a Hell of Heav’n.
What matter where, if I be still the same,
And what I should be, all but less than he
Whom Thunder hath made greater? Here at least
We shall be free; th’Almighty hath not built
Here for his envy, will not drive us hence:
Here we may reign secure, and in my choice
To reign is worth ambition though in Hell:
Better to reign in Hell, than serve in Heav’n.
But wherefore let we then our faithful friends,
Th’associates and co-partners of our loss
Live thus astonish on th’oblivious Pool,
And call then not to share with us their part
In this unhappy Mansion, or once more
With rallied arms to try what may be yet
Regain’d in Heav’n, or what more lost in Hell?”
“Bu bölge, bu toprak, bu iklim mi,” diye sordu Baş Melek,
“Cennet’le ikame etmemiz gereken?
Bu yaslı karanlığı mı koyacağız o semavi ışığın yerine?
Peki öyleyse, zira her kimse egemen,
Neyin doğru olduğunu o kararlaştırıp bildirir.
Uzak durmak en iyisi, akılca başkalarına eşit,
Gücüyle eşitlerinden üstün olandan.
Sevincin eksik olmadığı çayırlara elveda;
Selamlayın korkuları, selamlayın şeytanlar diyarını,
Ve sen, derin Cehennem, kabul et yeni efendini;
Zamanın ve mekânın değiştiremeyeceği
Bir zihin taşıyanı. Zihin kendi başına bir mekândır;
Kendi içinde cenneti cehennem kılar,
Cehennemi cennet. Nerede bulunduğumun
Ne önemi var hâlâ aynıysam; neden farklı olayım
Yıldırımların daha yüce kıldığından?
Burada özgür olacağız en azından; Yüce Rab
Kötülük için inşa etmedi bu yeri, bizi buradan göndermez.
Hüküm süreriz kendimizden emin ve bana göre,
Hükmetmek arzu edilir şeydir, Cehennemde bile:
Cehennemde hükümdarlık yeğdir Cennet hizmetkârlığına.
Fakat niçin sadık dostlarımızı, yoldaşlarımızı,
Kaybımıza ortak olanları, unutkanlık veren bu gölde
Şaşkına dönmüş yatar halde bırakalım;
Niçin onları da çağırmayalım, bu gamlı meskeni
Bizimle paylaşmaya ve tekrar silahlanmaya;
Deneyip anlamak için: Ne kalmış Cennet’ten geri alabileceğimiz,
Yahut kaybetmemiz mümkün ne var Cehennemde?”
-Satan, Paradise Lost by John Milton
Said then the lost Arch Angel, “this the seat
That we must change for Heav’n, this mournful gloom
For that celestial light? Be it so, since he
Who now is Sovran can dispose and bid
What shall be right: farthest from him is best
Whom reason hath equall’d, force hath made supreme
Above his equals. Farewell happy Fields
Where Joy for ever dwells: Hail horrors, hail
Infernal world, and thou profoundest Hell
Receive thy new Possessor: One who brings
A mind not to be chang’d by Place or Time.
The mind is its own place, and in itself
Can make a Heav’n of Hell, a Hell of Heav’n.
What matter where, if I be still the same,
And what I should be, all but less than he
Whom Thunder hath made greater? Here at least
We shall be free; th’Almighty hath not built
Here for his envy, will not drive us hence:
Here we may reign secure, and in my choice
To reign is worth ambition though in Hell:
Better to reign in Hell, than serve in Heav’n.
But wherefore let we then our faithful friends,
Th’associates and co-partners of our loss
Live thus astonish on th’oblivious Pool,
And call then not to share with us their part
In this unhappy Mansion, or once more
With rallied arms to try what may be yet
Regain’d in Heav’n, or what more lost in Hell?”
“Bu bölge, bu toprak, bu iklim mi,” diye sordu Baş Melek,
“Cennet’le ikame etmemiz gereken?
Bu yaslı karanlığı mı koyacağız o semavi ışığın yerine?
Peki öyleyse, zira her kimse egemen,
Neyin doğru olduğunu o kararlaştırıp bildirir.
Uzak durmak en iyisi, akılca başkalarına eşit,
Gücüyle eşitlerinden üstün olandan.
Sevincin eksik olmadığı çayırlara elveda;
Selamlayın korkuları, selamlayın şeytanlar diyarını,
Ve sen, derin Cehennem, kabul et yeni efendini;
Zamanın ve mekânın değiştiremeyeceği
Bir zihin taşıyanı. Zihin kendi başına bir mekândır;
Kendi içinde cenneti cehennem kılar,
Cehennemi cennet. Nerede bulunduğumun
Ne önemi var hâlâ aynıysam; neden farklı olayım
Yıldırımların daha yüce kıldığından?
Burada özgür olacağız en azından; Yüce Rab
Kötülük için inşa etmedi bu yeri, bizi buradan göndermez.
Hüküm süreriz kendimizden emin ve bana göre,
Hükmetmek arzu edilir şeydir, Cehennemde bile:
Cehennemde hükümdarlık yeğdir Cennet hizmetkârlığına.
Fakat niçin sadık dostlarımızı, yoldaşlarımızı,
Kaybımıza ortak olanları, unutkanlık veren bu gölde
Şaşkına dönmüş yatar halde bırakalım;
Niçin onları da çağırmayalım, bu gamlı meskeni
Bizimle paylaşmaya ve tekrar silahlanmaya;
Deneyip anlamak için: Ne kalmış Cennet’ten geri alabileceğimiz,
Yahut kaybetmemiz mümkün ne var Cehennemde?”
-Satan, Paradise Lost by John Milton