Welcome to our New Forums!

Our forums have been upgraded and expanded!

Tengri Hakkında

Elteber

New member
Joined
Jul 19, 2024
Messages
6
Tengri (𐱅𐰭𐰼𐰃), Tengri Han veya Kök Tengri, Türk-Moğol kavimleri başta olmak üzere Yeniseyler, Bulgarlar ve Macarlar gibi çeşitli bozkır halklarının inançlarında evreni yöneten en yüce güç ve kutsal varlıktır.

Bu adın bugüne ulaşan farklı formları bulunur, Yakut dilinde Tangara; Kuman dilinde Tengre; Karaim dilinde Tangrı; Çuvaşçada Tura; Hakasçada Tigir ve Ter; Tuvacada Deer; Kırgızca ve Kazakçada Tengri; Tatar dilinde Tengre; Karaçay-Malkar dilinde Teyri; Azerbaycan Türkçesinde Tarı/Tanrı; Türkiye Türkçesinde Tanrı olarak korunmuştur. Hepsi aynı varlığı seslenir.¹ Kavram olarak Tengri sadece Zeus-Lucifer'in bir adı değildir. Aynı zamanda "tanrılık" makamını ve göğü de anlatır. Gök anlamına örnek olarak yazıtlarda şöyle denmektedir:


Üze Tengri basmasar, asra yir telinmeser, Türk budun ilingin törüngün kim artatı udaçı erti?
Üstte Gök/Tengri yıkılmazsa, altta yer delinmezse (çökmezse), Türk milleti, senin ilini, senin töreni kim bozabilir?

Yine tanrılık kavramını karşıladığını da Tunyukuk yazıtında Umay'a Tengri Umay denmesinden veya Irk Bitig'de (Türklere ait bir I Ching olarak düşünülebilir) bahsedilen Yol Tengri gibi varlıklardan anlayabiliyoruz. Tengri, bu açıdan Yunanca Theos'a benziyor. Her iki sözcük de tek başına Tengri'yi yani Zeus-Lucifer'i belirtiyor. Fakat diğer yüksek varlıklara da yine Theos/Tengri denebiliyor.

Tengri sözcüğünü tarihsel olarak incelemek istediğimizde, farklı kültürlerde hem fonetik açıdan hem de anlamca çok benzer olan muadilleri olduğunu görüyoruz. Bunların en eski ve kadim olanı, Sümerlerin Dingir'idir ([tiŋiɾ] olarak telaffuz ediliyor). Dingir (𒀭), tıpkı Tengri gibi hem göğü hem de tanrılık makamını karşılıyordu. Zeus-Lucifer ile doğrudan ilişkilenen bir diğer örnek, Etrüsklerin Tinia'sıdır. Bir Gök Tanrısı olan Tinia, Etrüsk dinindeki en ulu tanrıydı. Çinlilerde de en yüksek tanrıyı belirten ve gök anlamına gelen Tian sözcüğü vardı. Ayrıca Luwilerin Tiwaz adında bir Güneş Tanrısı da bulunmaktaydı. Tongaların Tangaloa adındaki tanrısı da yine Tengri'nin eşdeğerlerinden biri gibi görünüyor. Tonga mitolojisinde Tangaloa, babası Taufulifonua tarafından (Devil/Teufel sözcüğünü andırıyor) göğü yönetmesi için görevlendirilmiş. Tangaloa'nın Ta'aroa veya Tangaroa gibi farklı varyantları da bulunuyor. Keltlerde de Taranis veya Tanarus adında bir yıldırım tanrısı mevcut. Theos ve Deus gibi sözcükler de bu bağlam içinde ele alınabilir.

Thorr, Şeytan veya Indra gibi isimler de aslında yine bu ortak adın içine dahildir. Eğer tüm bu adlar kökence birse, tamamen ŞAHSİ fikrim, temel kalıp STNR olmalıdır. Aralarında dilbilimsel herhangi bir ilişki bulundurmayan bunca sözcüğün anlam ve telaffuzca benzer olması çok dikkat çekicidir. Buradaki ilişki kültürel etkileşimlerle açıklanamayacak kadar geniş bir sahaya yayıldıği için okült üzerinden açıklama getirilmelidir. Bu durum göz önünde bulundurulduğunda Tengri, yüce olanın ortak adının Türklerdeki varyantı olarak düşünülebilir.

Türk tarihi içinden ele almaya devam edersek Tengri'ye ilk kez Çin kaynaklarında rastlamaktayız. Han Kitabı'nda (Han Shu) Hunların/Xiongnu Göğe/Tian'a (天) Cheng Li (撑犁) dedikleri yazılmıştır.² Cheng Li tabii ki Tengri'nin transkripsiyonu olmalıdır. Böyle bakıldığında bu kayıt Tian ile Tengri'nin aynı varlığın farklı varyantları olduğuna işaret etmektedir.

Türkler tarafından yazılan yazıtlardan, Tengri'nin göğün kendisiyle temsil edildiği ve evrenin mutlak hakimi olduğu anlaşılır. Uluslara devletlerini ve hükümdarlara tahta oturacak kutu bahşeden Tengri'dir. Bu yüzden Tengri'ye bazen "il berigme Tengri" (il veren Tanrı) denir.³ Eğer uluslar veya hükümdarlar törüden (dharma) saparsa, Tengri kutunu esirger ve milletleri cezalandırır. Eski Türk yazıtlarında törü (kanun/dharma) ile il (devlet/ülke) genelde beraber anılır. Bunun sebebi, iki kavramın birbiriyle olan ilişkisidir; biri bozulduğunda diğeri de bozulur.

Zeus-Lucifer Tanrıların ve insanların babası olarak tüm evrendeki dharmik işleyişin ve gerçeğin temeli, dayanağıdır.⁴ Hükümdarlar da yönettikleri krallıkta dharmaya (törüye) uymak ve adaleti sağlamakla sorumludurlar. Bu yüzden pek çok kültürde hükümdarlar Zeus-Lucifer'e benzetilir. Türklerde de aynı durum vardır. Kül Tegin yazıtının güney ve Bilge Kağan yazıtının kuzey tarafında "Tengri teg tengride bolmış" (Tanrı gibi gökte olmuş) denmesinin sebebi budur. Yazıtlarda bazen "törüye uygun" gibi ifadelerin geçmesi de bundan kaynaklıdır. Bu bir meşruiyet kaynağıdır, çünkü törü ihlal edilmemiş, Zeus-Lucifer (Tengri) tarafından kut bahşedilmiştir. Böylece hükümdar kendi ülkesini, kendi meşruiyetini de sağlayan dharma ile yönetecektir. Bu Zeus-Lucifer tarafından Kitabül Celve'de de belirtilmiştir: Her çağın, işleri benim buyruklarıma göre yöneten kendi yöneticisi vardır. Bu makam nesilden nesile değişebilir, öyle ki bu dünyanın hükümdarı ve onun başkanları sıraları geldiği zaman kendi makamlarının görevlerini yerine getirdikten sonra ayrılırlar.

Yahudilerin "vaat edilmiş topraklar"ı da aslında bu bağlama oturmaktadır. Onlar "İl veren Tengri" ile masaya oturmuş ve tanrıdan numerolojik değeri 611 olan Torah'ı (kanun/töre) almışlardır. Sonra da "il veren Tengri" ile brit (ahit/antlaşma) yapmışlardır. Ahitin (brit) de değeri 612'dir. Böylece Torah içindeki 613 mitsvaha tabii hâle gelen Yahudi ulusu, Torah (611) ile 613 mitsvah arasındaki bağı kuran ahiti (numerolojik değeri 612) kabul ederek bir nevi "vaat edilmiş topraklar"ı kazanmıştır. Bu yüzden Yahudi kaynaklarında Yahudilerin uğradığı tüm felaketler Torah'dan (kanun/töre) uzaklaşmakla ilişkilendirilmiştir. Güya onlar töreyi (dharmayı) ihlal ettiklerinden cezalandırılmışlardır. Yahudilerin yarattıkları bu bağlam evreni manipüle etmenin ileri düzey bir formudur.

Yazının konusu Tengri olduğu için burayı daha fazla ele almadan devam ediyorum. Arap Seyyah Ibn-i Fadlan'ın Seyahatnamesi'nde şöyle denmektedir:

Aralarından biri zulme uğrar veya başına kötü bir şey gelirse başını semaya doğru kaldırır, "Bir Tanrı!" der. Bu, Türkçede "Bir Allah" demektir.⁶

Bu alıntı İslamcı çevrelerce Eski Türklerin Tek Tanrıcı olduğu şeklinde yorumlanmıştır. Fakat bu yorum yanlıştır. Burada kastettiğim Ibn-i Fadlan tarafından aktarılan durumun klasik teizm anlamıyla düşünülen "Tek Tanrıcılık" olmadığı. Zira aynı seyahatnamede İslam'ı öğrenen Türklerin Allah'ın karısı olup olmadığını sormaları veya Orhun Yazıtlarında Türk Hakan'ının "Tengri teg tengride bolmış." (Tanrı gibi gökte olmuş) denerek Tengri'ye, eşinin de Umay'a benzetilmesi veya Tunyukuk yazıtında "Tengri Umay" denmesi anlayışlarının klasik teizm olmadığını ispat etmektedir. Geçersiz kılınan şeyin "klasik teizm" olduğunu "Tek Tanrıcılık" olmadığını tekrardan vurgulamak istiyorum. Tek Tanrıcılık Ibn-i Fadlan'ın aktardığı gibi Türkler arasında var olan bir pratikti. Fakat bu anlayış İslamcıların yorumladığı gibi Klasik Teizm içinde değildi. Yüksek Rahip Hooded Cobra'nın Pagan Tek Tanrıcılığı hakkındaki açıklamaları konuyu anlamak için yeterli olacaktır:

Tek tanrıcılık da, bir kişinin tek bir Tanrıya odaklanabilmesi ölçüsünde vardı; bu Tanrı çoğunlukla Zeus ya da bir panteonun eşdeğer başıydı. Ancak aynı zamanda istisnai derecede önemli olan veya yaşamın belirli alanlarında daha önemli ve ulaşılabilir Tanrılar olduğunu da anlıyorlardı Antik Çağ insanları aynı anda hem “Tek Tanrıcılığa” hem de “Çok Tanrıcılığa” inanıyorlardı, çünkü bu iki kavram birbiriyle çelişmez.⁷

Nitekim Kaşgarlı Mahmut'un Divanu Lugatit Türk'ünde Türklerin o dönemki anlayışıyla alakalı şöyle denmiştir:

Kâfirler -Allah’ın gazabı üzerlerine olsun- göğe Tengri derler; aynı zamanda azametli gördükleri her şeyi, örneğin bir dağı ya da bir ağacı da tengri olarak adlandırır ve önünde secde ederler. Bunlar bilge bir adama da tengriken derler. Bunların sapkınlıklarından kaçarak Allah’a sığınırız.⁸

Bu alıntı yine İslamcı çevrelerin Eski Türklerin müslüman olmadan önce de "müslüman" oldukları(!) şeklindeki klasik teizm güdümlü Tek Tanrıcılık tezlerini çürütmektedir. Kaşgarlı'nın alıntıda bahsettiği, doğadaki unsurlara "Tengri" denmesi, aslında "iye" denilen doğa ruhlarını kapsamaktadır. Özde bu ruhlar Tengri değil, Kutsal Yer Su'durlar. Ancak insanlar her iki varlık grubu içinde dini törenler tatbik ettikleri için zaman içinde iki grup birbirine karışmış olmalıdır. Bugün bile şamanik pratikleri sürdüren Türkler içerisinde Yer-su grubundaki bazı ruhlar için gerçekleştirilen törenler devam ettirilmektedir.

Ayrıca K. Mahmut'un eserinde Tengri Allah'ın karşılığı olarak gösterilmiştir.⁸ Tengri'nin örnek cümlelerdeki nitelikleri yağmur yağdırmak, şimşek çaktırmak, ölüleri diriltmek ve yaratmaktır. Kaşgarlı Müslüman olmasına ve Paganlara karşı hakaret içeren sözler söylemesine rağmen verdiği örnek cümlelerde Tengri'nin hâlen bir Gök Tanrısı olarak düşünüldüğü görülüyor.⁹

İkinci Kağanlık döneminden kalan yazıtlardan birinde, Kök Tengri'nin Jüpiter olduğunu kanıtlayan bir kısım bulunmaktadır. Ongin Yazıtında bulunan bir cümle Radloff tarafından "Üze kôk tengri han lüi yılka" (Yukarıda gök tanrı Ejder yılında olduğunda) şeklinde okunmuştur. Buradaki atıf on iki hayvanlı takvime yapılmaktadır. Bu takvim Jüpiter'in döngülerine göre hazırlanmıştır. Jüpiter'in Güneş etrafındaki bir döngüsü 12 yılda tamamlanır. Radloff'un bu okuması Hamilton'ın da doğrulamasıyla, şu sonuca ulaşmaktadır, aslında cümlede kastedilen: "Jüpiter (Tengri Han) Ejderha Yılında olduğunda" Bu durumda Kök Tengri = Jüpiter eşitliğine varmaktayız. Jüpiter de Zeus olduğundan hepsinin aynı Tanrı olduğunu onaylamış oluruz.¹⁰

Tarihin ileri safhalarında Türkler arasında Kök Tengri veya Tengri Han yerine "Kayra Han", "Bay Ülgen" veya "Ürüng Aar Toyon" gibi isimlendirmeler kullanılır olmuştur. Bu farklı adlandırmalar kafa karışıklıklarına yol açmakta konunun anlaşılmasını zorlaştırmaktadır. Bu sebeple konuyu daha iyi anlamak için bu figürleri birleştirmek ve özlerine bakmak daha sağlıklı bir yöntem olacaktır. Kayra Han'dan başlamak gerekirse Abdülkadir İnan'ın belirttiğine göre Kayrahan muayyen bir tanrının adı değil, büyük ruhların sıfatıdır. Bazı şamanlar Erlik Han'a hitap ederken de "Kayrakan" derler. Kamlar en yüksek varlığa, baş tanrıya da Kayra Han diye seslenmektedir. A. İnan'a göre Kayra Han "Büyük Han" demektir.¹¹

Elimize ulaşan mitolojik anlatılara göre Tengri Kayra Han'dan südur yoluyla Bay Ülgen (Jüpiter?), Kızagan Tengere (Mars?) ve Akıllı Mergen Tengere (Merkür?) doğmuştur.¹² Bu üç yeni Tengri içinde en ön planda bulunan Bay Ülgen olacak ve Kayra Han'ın yerini alacaktır. Bay Ülgen, "Ulu Zengin" anlamına gelmektedir.¹³ Bazı akademisyenlerce Ülgen'in köken itibariyle bir yer tanrısı olduğu tezi öne sürülmüştür. Aslında bu fikrin doğru veya yanlış olmasının bir önemi yoktur. Her halükarda Ülgen Han baş tanrı olmuş ve Kök Tengri'nin niteliklerini kazanmıştır.

Şahsi fikrim bahsedilen tüm bu Tengrilerin, Kök Tengri'nin farklı suretleri olduğu bu yüzden birbiri yerlerine kullanıldıklarıdır. Yüksek Rahip Hooded Cobra, vaazlarında Poseidon ve Hades'in Zeus'un suretleri olduğunu belirtmişti.¹⁴ Farklı varyantlarda anlatılan mitolojik hikayelerde, Bay Ülgen'e atfedilen rollerin çoğunlukla Kayra Han'a da ait olduğunu gördüm. Buradan yaptığım çıkarım Kayra Han = Bay Ülgen = Kök Tengri olduğu. Buradaki kastım mitolojik düzlemde değil, özde. Sonuçta Zeus'un oğlu Dionysos da onun bir suretidir ve Dionysos (Dion-ysus) "Küçük Zeus" demektir.¹⁵ Bu durumda Kayra Han'dan (Kök Tengri) südur eden Bay Ülgen'in de bir aspekt olmadığını düşünmememiz için bir sebep yoktur. Zaten Ülgen'in sıfatları da bunu destekler niteliktedir: Beyaz Parlak (Ak Ayas), Parlak Hakan (Ayas Kaan), gürültücü (künürtçi), yakıcı (küygekçi), şimşekçi (yalgınçı).¹⁶ Bu sıfatlar Zeus'un Keraunos ya da Astrapaios gibi sıfatlarına çok benzemektedir. Ongin Yazıtındaki alıntıdan Kök Tengri'nin Jüpiter olduğunu onayladığımıza göre, Ülgen'in de Jüpiteryen olmasından ikisinin aynı olduğuna varabiliriz.

Bu da aslında restorasyon konusunda bize ciddi bir kolaylık sağlamaktadır çünkü Ülgen ve Kayra Han'a ilişkin pek çok hikaye, tören ve dua günümüze ulaştırılmıştır. Üstelik bu dini pratikler hâlen de devam ettirilmektedir. Tengri'nin etimolojisine geçmeden önce birkaç genel bilgi vereceğim. Eski Türklere göre Gök Tanrı'nın makamı Kutupyıldızındaydı.¹⁷ Kağan soyundan kimselerin ruhlarının göğe veya Yitiken yıldız takımına, yani gök tanrısının mekânı olan Kutupyıldızı yönüne uçtuğu düşünülüyordu.¹⁸ Bugüne ulaşan mitoloji içinde diğer yıldızlar gök tanrısı Ülgen'in kazığı olan Kuzeyyıldızı'na bağlı, otlayan atlar olarak tasvir edilmektedir.¹⁹ Bu önemlidir çünkü Swastikaya bağlanmaktadır. Ursa major (Büyük Ayı) Polaris (Kuzey Yıldızı) etrafında mevsimsel olarak bir Swastika oluşturmaktadır.

Akademide Tengri'nin etimolojisine dair henüz tatmin edici bir çözümleme yapılamamıştır. En makul fikirlerden biri M. Seyidov'a aittir, Seyidov'a göre sözcüğün kökü tan(g)’dır ve Eski Türk yazıtlarında ve birçok çağdaş Türk lehçesinde tan, güneşin doğduğu yerdir. Bu nedenle tangrı sözcüğü güneşle ilişkilidir ya da güneşi çağıran, doğmasını sağlayan anlamındadır.²⁰ Talat Tekin'e ait olan bir diğer fikir Tengri'yi kam davulu olan Tüngür ile ilişkilendirmekte ve anlamını "döndürmek" fiiline bağlamaktadır.Bu iki fikirde makul öneriler olmakla beraber benim fikrim bu sözcüğün daha okült bir etimolojisi olduğu yönünde. Akay Kine'nin ortaya koyduğu fikrin daha doğru olduğuna inanıyorum:

Gök, erkek: yer, kadın başlangıcıdır. Tengri sözü eşitlik kelimesi-ni anlatmaktadır. Teng-ri, Teng-ir/Teng-er kelimesinden gelir. Teng ve er kelimelerinin birleşmesidir. Zaten iki sessiz harf Türkçede yan yana gelmez. Ere - erkeğe denk olan Gök demektir.²¹

Bu fikre katılmakla beraber i/ı tamganın (𐰃) ihmal edilmesinin anlamı eksilttiğini düşünüyorum. Tengri'nin (𐱅𐰭𐰼𐰃) tamgalarla yazımının bir tetragrammaton olduğu oldukça net şekilde görülüyor. Bu açıdan buradaki her bir harfin bir anlamı ve sembolizmi olduğunu, Tengri'ye ilişkin bir şey söylediğini anlamalıyız. Akay Kine'nin de belirttiği gibi Tengri'yi bölebiliyoruz. Bu bölme işlemi sonucunda Teng (𐱅𐰭) - Er (𐰼) - İ (𐰃) olarak üçe ayrı parça etmiş oluyoruz. Teng günümüzdeki "denk" sözcüğüne tekabül ediyor, Er ise insana/erkeğe karşılık geliyor. İ (𐰃) kökü ise Proto-Türkçe gönderme (verme/ihsan) ile ilişkilendiriliyor.²² Tamganın simetriği ise almak anlamına gelen al tamga (𐰞).

Bu üç parça birleşerek göğü yani Tengri'yi meydana getiriyor. Bu durumda Tengri "Er'e (insana) ve İhsan'a denk Olan Gök" demek olmalıdır. Bu da mikrokozmos ile makrokozmos uyumuna ve Magnum Opus'u gerçekleştirerek insan-ı kamil denilen mertebeye gelen kişiye işaret ediyor olmalı. Sözcüğün anlamının bu olduğuna işaret eden ve Theos - Tian ve Zeus-Lucifer ile arasında bağ kuran bir diğer kanıt bu Tetragrammaton'un bir Adam Kadmon (Tükel Kişi / Tükel Tengri²³) meydana getirmesidir. Aynı durum Tian'ı belirten Çince karakter (天) ve Theos (ΘΕΟΣ) içinde geçerlidir. Tengri'yi oluşturan rünler sırayla aşağıdan yukarıya yazıldığında ve Theos'u oluşturan harfler de çevrildiğinde yine bir insan suretine denk gelmektedir. Tian'ın ise (天) karakteri zaten insan şeklini anlatmaktadır: Theos ve Tengri'nin Adam Kadmonu / Tükel Kişisi:



Turkic-Adam-Kadmon

1738951707373-png.5729



Hem Theos'un (ΘΕΟΣ) hem de Tengri'nin (𐱅𐰭𐰼𐰃) Tetragrammaton olması ve bir Adam Kadmon / Tükel Kişi meydana getirmesi, yine bu adların manaca benzerlikleri, kesin bir ilişki ortaya koymaktadır. Tian (天) da yine insan şekli meydana getirmesi ve Han Kitabı'nda Tengri'nin muadili olduğunun söylenmesi ile bu ilişkiye katılmaktadır. Yine eski Türklerdeki Bahadır Tamgası²⁴ Magnum Opus ve Tengrilik arasındaki bağa da dokunmaktadır. Zira Bahadır Kahraman demektir. Ve Bahadır Tamgası da tıpkı Tengri gibi bir insan formunda çizilmektedir. Kam Davullarında da Tengri'nin sureti insan biçiminde bulunmaktadır.

Tengri'nin (𐱅𐰭𐰼𐰃) yazımının bir Tükel Kişi (Adam Kadmon) oluşturması, Eski Türklerin Pagan Kabalası veya Mistisizmin öteki dallarından uzak olmadıklarını göstermektedir. Tarihi kayıtlar da aslında bunu kanıtlamaktadır. Çin Kaynaklarına göre Türkler özellikle rüzgar, yağmur ve fırtına oluşturmak konusunda çok mahirdiler ve savaşlarda düşmanlarına karşı avantaj sağlamak için bu büyülerden faydalanıyorlardı.²⁵ Kaşgarlı Mahmut meşhur eserinde "yat" (yağmur) kelimesini açıklarken kamların bir yangını durdurmak için yazın ortasında kar yağdırdıklarına bizzat şahit olduğunu belirtmiştir. Aynı şekilde Arap seyyah Temim Ibn Bahr'da seyahatnamesinde bu büyüden bahsetmiş ve Türkler tarafından bunun normal görüldüğünü, Türklerin bu tarz büyülere alışık olduklarını yazmıştır. Nitekim Manici Uygurlardan kalan metinlerde, Mani dinine geçen Uygurların Ejder resmi yaparak ve yad taşı kullanarak yapıldığı anlaşılan büyü ile hava durumuna müdahale etmeyeceklerine dair yemin etmeleri istenmekteydi:²⁶

Yılan ölürgüci boltum erser, luu öntürgūci, yadçı boltum erser....Yılan öldürücü ejder (tasvirini?) yükseltici, yadcı oldum ise.... (Müller, "Uigurica" II, 84).²⁶​

Eski Türklerin kendi özgün alfabelerinde Tükel Kişi (Adam Kadmon) oluşturmaya dikkat etmeleri, doğa büyülerindeki maharetleri, Irk Bitig gibi büyülü bir kehanet metni hazırlayabilmeleri okült bilgiden yoksun olmadıklarını göstermektedir. Bu durumda Eski Türk Alfabesinin de bu bilgiden etkileneceğini kabul etmemiz gerekir. Çünkü Tengri yazılırken özel olarak okült bir mesaj verilmiştir. Bu da alfabenin kendisinin başlı başına Kabalistik olduğuna kanıttır. Her bir tamganın belirli sembolizmleri vardır. Bu durumda Tengri'yi oluşturan tamgalar incelenirse, Tengri hakkında bilgi edinilebilir. Bu yazıyı daha önce Tengri'nin tamgalarına ilişkin yaptığım bir analiz denemesiyle bitirmek istiyorum. Bu analizin ne kadar doğru olduğunu kestiremiyorum. Büyük olasılıkla çok eksik, çünkü tamgaların anlamlarına ilişkin ifade ettikleri kelimeler haricinde hiç bir şey kalmamış bir hâlde. Yine de bu anlamların keşfedilmesi için bir yerden başlanılması ve yorum yapılması gerekiyor. Bu yüzden doğru veya yanlış fikirlerimi belirteceğim.

Başlamadan önce Teŋri'nin (𐱅𐰭𐰼𐰃) anagramlarından birinin "Teriŋ" (derin/𐱅𐰼𐰃𐰭) olduğuna değineceğim. Sözcük Eski Türkçe birikmiş, derin (su) anlamına gelmektedir. Kökü derlemek (tér) yani "toplamak, bir araya getirmek"tir. Yine Macar dilinde Tenger deniz anlamına gelmektedir. Macar Tengricilerinin bunun üzerinden bir çeşit panteistik anlayış geliştirmeye çalıştıklarını gördüm. Tengri'nin ilksel denizi ve kadim bir birlik durumunu ifade ettiğini söylüyorlar. Doğrusu Türkçe'de de Teŋiz ile Teŋri sözcükleri aslında birbirine çok yakındır. Nitekim Akay Kine de benzer bir ikişkilendirme yapmıştır. Yine de bunun panteistik bir inanca işaret ettiğini kabul etmek son derece zorlama olur çünkü Türklerin panteist olduğuna işaret eden ciddi bir veri bulunmamaktadır. Genelde panteistik öğretiler İslam etkisiyle tasavvuftan sonra Orta Asya'da yaygınlaşmaya başlamıştır. Fakat İslam öncesinde Hindistan ve Çin'deki eski pagan inançlarında panteizme varan düşünceler bulmak mümkündür. Ben bu fikirlerin babamızın gücü ve konumuyla alakalı olduğuna inanıyorum. O, her şeyi sarmaktadır çünkü adının bilinmediği bir yer yoktur ve gücünün sınırı yoktur. O'nu kavrayabilecek bir akıl yoktur, ancak O, her şeyi kavramaktadır.

Birinci Harf: 𐱅. Et/İt tamga. Bacak ve ayakları ifade etmektedir. Batı element sisteminde toprak elementine denk geldiğini düşünüyorum. Tamga şekilce sola doğru bakan bir köpeği anlatmaktadır. Etmek düzenlemek, işlemek, yarar kılmak gibi anlamlara gelir. Aynı zamanda "itmek" ve "itici güç" ile ilişkilidir. Thelemitler Crowley'nin Kanun Kitabı'ndaki bir ayet doğrultusunda İngilizce üzerinden bir Kabalistik anlayış geliştirmeye çalışıyorlardı ve, bu çalışmaları sırasında İngilizce'ye ilişkin oldukça ciddi miktarda okült bilgi edinmeyi başardılar. Aleister Crowley'nin de kitaplarında kullandığı bilgilerden bir tanesi İngilizce god ve dog kelimelerinin birbirini bünyesinde barındırmasıdır. Bu ilişki Tengri'nin "İt" tamga ile başlamasını anımsatır. Tamganın dişil olan ilkeyi sembolize ettiğini ve kurt olarak da düşünülebileceği kanaatindeyim. Bu Türklerin neden kurttan türediğini de açıklamaktadır, çünkü Türk adı it tamga (𐱅) ile başlamakta olup eril olan (er) tamga ile devam etmekte ve Türklerin diğer ata hayvanı olan geyikle (𐰜, ök tamga) son bulmaktadır. Bu baştan sona kabalistik bir isimlendirmedir.

İkinci Harf: 𐰭. Eng/Ang tamga. Erekte olmuş penisi ifade etmektedir. Batı element sisteminde su elementine denk geldiğini düşünüyorum. Tamga bünyesinde hem bir şeyi söylemek (anmak) hem de tepe noktası (en) anlamlarını barındırır. Aslında iki anlam aynıdır. Burada bir şey anıldığında, adı telaffuz edilip, vibrasyona tabii tutulduğunda en yüksek seviyesine erişir gibi bir anlam görülmektedir. Bu yüzden Antik Dünyada pek çok toplumda isim tabuları yaygındır. İsimler "anıldıklarında", varlığın enerjileri "en" yüksek noktaya varmaktadır. Eng/Ang tamga cinsellikle ilişkilidir ve yukarıdaki eril "er" tamga ile dişil "it" tamganın arasında bulunmaktadır. Tamganın cinsellik anlamıyla ve Er ile İt arasında bulunmasıyla, dişille eril ilke arasında bir bağlayıcı rol oynadığını söyleyebiliriz.

Üçüncü Harf: 𐰼. Er tamga. Göğüs bölgesini ve kolları ifade etmektedir. Batı element sisteminde ateş elementine denk geldiğini düşünüyorum. Tamga adam, kişi, asker anlamlarına gelmektedir. Ayrıca olgunlaşmak ve yetkinleşmekle ilişkilidir. Adem'in topraktan yaratıldığı hikayesine paralel şekilde "Er" de "Yer"le bağlantılıdır. Cinselliği ifade eden eng tamga (𐰭) aracılığı ile dişil it tamgaya (𐱅) bağlanmaktadır. Tamganın Tamu'nun Tanrısı Erlik-Yama ile doğrudan bir ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Bu doğruysa it tamga (𐱅) ile bağlanması makuldür, çünkü Ülgen Han ilk insanın bedenini bir köpeğe emanet edip onu terk ettiğinde, köpek Erlik Han tarafından kandırılmıştır.

Dördüncü Harf: 𐰃. I/i tamga. Kafayı ifade etmektedir. Batı element sisteminde hava elementine denk geldiğini düşünüyorum. Sembol hayat ağacının üst kısmını ve kartalı sembolize etmektedir. İhsan arzusuna ve yaratılışın başlangıcına denk gelmektedir. En süptil durumdur ve gerçek anlamda baştır. Tengri'nin en arketipik formudur.

Buradaki analizde hatalar olması mümkün. Tetragrammaton konusu Yüksek Rahipler tarafından açıklığa kavuşturulduğunda ve dörtlü isimlerin neye göre meydana getirildiği anlaşıldığında, ismin doğasının ifşası da hakkıyla tamamlanabilecektir. Son olarak JoS'un ToZ'a dönüşmesi ve bizim artık Zeus'un inisiyeleri (Zevist) olmamıza ilişkin birkaç kelam edeceğim. Daha önce Daemonica Bey'in gönderilerinden birinin altında Eski Türk Dini'ne Tengrizm denmesini doğru bulmadığımı belirtmiştim. Bu sebepleri tekrar yazmayacağım. Hâlen "törü" adlandırmasının daha uygun olduğunu düşünüyorum. Ama bizim artık Zevist olmamız ve Zevist ile Tengrici (Tengriken) kavramları arasında bir fark olmaması, Tengrizm adlandırmasının da yanlış olmayacağı fikrine getirdi beni. Artık ToZ olarak, babamızın Zeus sureti üzerinden bir anlayış geliştireceğimize göre Tengricilik dememizin de bir mahsuru olmayacaktır.

---------------
1: Vikipedi yazarları. (2025, 20 Şubat). Tengri. Vikipedi: Özgür Ansiklopedi. https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Tengri + Çoruhlu, Y. (2002). Türk Mitolojisinin Anahatları. Kabalcı Yayınevi, s. 19.
2: Wikipedia contributors. (2025, February 23). Tengri. Wikipedia, The Free Encyclopedia. Retrieved February 23, 2025, from https://en.m.wikipedia.org/wiki/Tengri + Taşağıl, A. (2020). Bozkırların ilk imparatorluğu: Hunlar. Yeditepe Yayınevi, s. 83.
3: Taşağıl, A. (2022). Türk Kağanlığı. Bilge Kültür Sanat, s. 125
4: Bhagavad Gita 11:18
5: Spiritüel Satanizm. (t.y.). Kitâb-ı Celve: Şeytan’ın Kara Kitabı. Spiritüel Satanizm. Erişim tarihi: 23 Şubat 2025, https://spirituelsatanizm.org/kitabi-celve-seytanin-kara-kitabi/
6: İbn Fadlan. (2010). İbn Fadlan Seyahatnamesi (R. Şeşen, Çev.). Yeditepe Yayınevi, s. 10
7: Ancient Forums. (t.y.). Çeviri: Zeus'un Tapınağı: Çok Tanrılı mıyız, Tek Tanrılı mı? Ancient Forums. Erişim tarihi: 24 Şubat 2025, https://ancient-forums.com/threads/Çeviri-zeusun-tapınağı-Çok-tanrılı-mıyız-tek-tanrılı-mı.298427/
8: Kaşgarlı Mahmud. (2010). Divânu Lugâti’t-Türk (B. Atalay, Çev.). Türk Dil Kurumu Yayınları, s. 551
9: Ögel, B. (1995). Türk Mitolojisi: Kaynakları ve Açıklamalarıyla Destanlar (Cilt 2). Türk Tarih Kurumu Yayınları, s. 147.
10: Esin, E. (2004). Orta Asya'dan Osmanlıya Türk Sanatında İkonografik Motifler. Kabalcı Yayınları, s.118
11: İnan, A. (1986) Tarihte ve Bugün Şamanizm: Materyaller ve Araştırmalar. Türk Tarih Kurumu Yayınları, s. 31.
12: Çoruhlu, Y. (2002). Türk Mitolojisinin Anahatları. Kabalcı Yayınevi, s. 26
13: Çoruhlu, Y. (2002). Türk Mitolojisinin Anahatları. Kabalcı Yayınevi, s. 27
14: Ancient Forums. (2025). Zeus’un Üçlü Doğası: Şeytan, Beelzebul ve Satanik Efsaneler. Ancient Forums. https://ancient-forums.com/threads/...Şeytan-beelzebul-ve-satanik-efsaneler.298219/
15: Ancient Forums. (2025). I believe Dionysus represents the union of Satan and Lilith [Theory]. Ancient Forums. https://ancient-forums.com/threads/...-satan-and-lilith-theory.292514/#post-1093569 + Ancient Forums. (2025). Zeus/Satya Reforms: The Time Before Satanism Moving Into the Golden Age (Update 1 – Resources). Ancient Forums. https://ancient-forums.com/threads/...update-1-resources.297769/page-2#post-1120897
16: Çoruhlu, Y. (2002). Türk mitolojisinin anahatları. Kabalcı Yayınevi, s. 28
17: Esin, E. (2001). Türk Kozmolojisine Giriş. Kabalcı Yayınları, s. 26.
18: Esin, E. (2001). Türk Kozmolojisine Giriş. Kabalcı Yayınları, s. 50.
19: Esin, E. (2004). Orta Asya'dan Osmanlıya Türk Sanatında İkonografik Motifler. Kabalcı Yayınları, s.280
20: Çoruhlu, Y. (2002). Türk Mitolojisinin Anahatları. Kabalcı Yayınevi, s. 22.
21: Günnur Yücekal Arpacı. (2012). Gök Tanrı İnancının Bilinmeyenleri, s. 216
22: Wiktionary contributors, Reconstruction: Proto-Turkic/ï‌-, Wiktionary, The Free Dictionary, erişim 25 Şubat 2025, https://en.m.wiktionary.org/wiki/Reconstruction:Proto-Turkic/ï̄-.
23: Ögel, B. (2010). Türk Mitolojisi: Kaynakları ve Açıklamalarıyla Destanlar (Cilt 1). Türk Tarih Kurumu Yayınları, s. 482
24: Orkun, H. N. (1994). Eski Türk Yazıtları (3. bs.). Türk Dil Kurumu Yayınları, s. 337
25: Johnson, J. A. (2007). Daoist Weather Magic and Feng Shui. The International Institute of Daoist Magic, s. 70-73.
26: Esin, E. (2001). Türk Kozmolojisine Giriş. Kabalcı Yayınları, s. 117.
 
Bu nedenle tangrı sözcüğü güneşle ilişkilidir ya da güneşi çağıran, doğmasını sağlayan anlamındadır.²⁰ Talat Tekin'e ait olan bir diğer fikir Tengri'yi kam davulu olan Tüngür ile ilişkilendirmekte ve anlamını "döndürmek" fiiline bağlamaktadır.
Sesli düşünüyorum. Tün gece demek. Pencereme kuş tünedi derseniz penceremde kuş geceledi demiş olursunuz. Tan ve tün, tıpkı ten ve tin gibi birbirini tamamlayan şeyler mi? Sonuçta Venüs hem sabah yıldızı hem de akşam yıldızı olabilir. Buradaki tün bana döndürmek değil gece gibi geldi. Gece ve gündüz döngüsü olabilir illa dönecekse.

Bunu yazarken aklıma geldi. Tün ve kün, zamanla dün ve gün olduğuna göre, Türkler günü geceden başlatıyor. Ay takvimi mi kullanıyorlardı?
 
Sesli düşünüyorum. Tün gece demek. Pencereme kuş tünedi derseniz penceremde kuş geceledi demiş olursunuz. Tan ve tün, tıpkı ten ve tin gibi birbirini tamamlayan şeyler mi? Sonuçta Venüs hem sabah yıldızı hem de akşam yıldızı olabilir. Buradaki tün bana döndürmek değil gece gibi geldi. Gece ve gündüz döngüsü olabilir illa dönecekse.

Makul görünüyor.

Bunu yazarken aklıma geldi. Tün ve kün, zamanla dün ve gün olduğuna göre, Türkler günü geceden başlatıyor. Ay takvimi mi kullanıyorlardı?

Abdülkadir İnan'ın belirttiğine göre Çin kaynaklarında Hunların bir işe başlamadan önce yıldızların ve ayın durumlarına baktıkları, buna göre harekete geçtikleri kaydedilmiş. Yine dini törenleri belirli bir nizama göre yaptıklarını da biliyoruz. Hem astroloji ile uğraşmaları hem de belirli bir düzeni gözetmeleri o dönemde halihazırda kullandıkları bir takvimin olduğunu gösteriyor. Hangi takvimi kullandıklarına ilişkin doğrudan bir kayıt var mı diye arama yaptım ama net bir şey göremedim. Ahmet Taşağıl, Hunlar'a dair olan kitabında, on iki hayvanlı takvim kullanıldığını yazmış. Kök Türk Dönemindeyse, yazıtlar sayesinde, kesin olarak on iki hayvanlı takvim kullanıldığını biliyoruz.

Bu takvim Ay-Güneş takvimi olarak sınıflandırılıyor. Anladığım kadarıyla Güneş yılı esas alınıyor, fakat kutlamalar ay yılına göre yapılıyor. Türklerde haftanın günlerinin adları yok ve günün başlangıcı gece yarısı. Oldukça ilginç bir takvim, astrolojik olarak kullanımına ilişkin çok çok giriş düzeyinde araştırma yaparken adı geçen yıllarda dünyada yaşanan olayları okumuştum. Örneğin 2025 itibariyle yılan yılındayız. Daha önceki yılan yıllarında şunlar olmuştu: 1917 (Rusya'da Şubat Devrimi), 1929 (Büyük Buhran ve Nazilerin yavaş yavaş yükselmesi), 1941 (Almanya, Sovyetler Birliği'ne Barbarossa Harekâtı'nı başlattı), 1953 (Stalin'in ölümü ve De-Stalinizasyon), 1965 (Medeni Haklar Hareketi), 1977 (Türkiye'de kanlı 1 Mayıs), 1989 (1989 Tiananmen Meydanı protestoları), 2001 (11 Eylül) 2013 (Suriye'de iç savaş başladı). Bildiğim kadarıyla yılan yılı değişim ve dönüşümle alakalı. Ülkemiz adına umutlanmak istiyorum ama son yaşananlar ve gündem hiç iç açıcı değil doğrusu.
 
Yazılarınızı çok beğeniyorum, artık Zevist olarak anılsak ve Antik Yunan bilgeliğini benimsesek dahi öz Atalarımızın zamanla tarihe gömülmüş bilgeliğini gömüldüğü yerden çıkarmak da Atalarımıza olan bir borç olarak görüyorum diyebilirim. HPS Lydia dahi eğer imkanımız varsa Antik Kültürümüzü inceleyip edindiğimiz bilgiler ile Temple of Zeus'u daha da ileri taşıyabileceğimizi belirtmiş, önermişti diye hatırlıyorum.

Tonga mitolojisinde Tangaloa, babası Taufulifonua tarafından (Devil/Teufel sözcüğünü andırıyor) göğü yönetmesi için görevlendirilmiş. Tangaloa'nın Ta'aroa veya Tangaroa gibi farklı varyantları da bulunuyor.

'En Yüksek Gücün Kötücülleştirilmesi' diye kendi uydurduğum bir kavram var. Bahsettiğiniz bu figürün adına yakın olan Teufel kelimesini ele alacağım. Bu kelime Eski Almanca'daki "Diuval" kelimesinden geliyor, bu kelime de direkt olarak Diabolos kelimesini köken alıyor. Diabolos kelimesi de "Tanrıdan Uzaklaşan" gibi bir anlama sahip, Lucifuge Rofocale gibi düşünebiliriz.

Kelimeyi Eğer biraz daha deşersek "Dia-Valein" köküne ulaşıyoruz. Bu kök kelime için direkt Elite Bey'in çevirisini alıntılayacağım:

Bu kelimenin birçok şifreli çağrışımı vardır; ancak içindeki gizli anlamlardan birisi, kelimenin tam manasıyla “Zeus'u aşılayan” veya “Zeus'u (ruhun) içine koyan” anlamına gelmektedir, zira Dias/Zeus, Antik Dünyada Zeus'un İkili İsimleriydiler. Dias kelimesi, kelimenin tam anlamıyla Tanrı (“Tek Tanrı”) anlamına gelen Deus kelimesinden gelir ve ayrıca Antik Sanskritçe'deki, Roma'daki ve diğer dillerdeki Göksel Baba veya yine kelimenin tam anlamıyla Tanrı anlamına gelen Deyus Pater kelimesiyle de ilişkilidir.

Burada "Zeus'u aşılayan" da yine Zeus, oluyor. Eski Orfik ilahilerdeki "Kendinden doğan, kendini doğuran Zeus" ifadesi de bunu destekliyor.

Sonuçta Zeus'un oğlu Dionysos da onun bir suretidir ve Dionysos (Dion-ysus) "Küçük Zeus" demektir.¹⁵

Mitolojide Zeus, Dionysos'u doğurur; derin spiritüel anlamları geçersek Dionysos bilge ebeveynin 'şımarık' ve 'alkolik?', eğlence düşkünü evladını bize gösterebilir. Buna karşın Dionysos potansiyel olarak üstün Spiritüel güçler taşır. Burada direkt insandan bahsettiğini düşünüyorum, insanlar şımarık ve eğlence düşkünüdür ve pek çoğu Tanrılığa layık bile değildir; bu yüzden hayvani arzularına teslim olurlarsa Andrapod seviyesine düşmeleri çok olasıdır, fakat İlahi potansiyeli taşırlar. Dionysos'un annesi Semele Zeus'u aniden gerçek formunda görünce ölür, çünkü onu kavrayacak kadar gelişmemiştir; bu yüzden Zeus Dionysos'u alır ve onu baldırına koyup doğurur. Annesinin karnındayken ölümlü olan Dionysos ise Zeus onu doğurduktan sonra, yani Zeus'un 'içine' girip çıktıktan sonra onun 'içini', yani Satya'yı tam olarak anlar ve 'ölümsüz' olur. Bunun Tanrıların müdahalesi öncesi doğal evrimleşen maymunsu insanlığı, ayrıca Tanrıların müdahalesi ve ortaya çıkan İlahi potansiyele sahip "İnsanlığı" anlatan bir alegori olduğuna inanıyorum.

Ey Zeus Usta!

İnsanlığın Yollarını Göster Bana,

Çünkü İnsan Olmak Yeterlidir,


Eğer Düzgünce Yapılmışsa!

Buna karşın muhtemelen Hristiyanlarca yapılmış Dia-Valein kelimesinin yozlaşması sonucu Teufel sözcüğü günümüzde "Zum Teufel!" gibi "Kahretsin!" gibi anlama gelen bir küfre dönüşüyor.

Bunun bir benzerini de Perun/Perkunas'da görüyoruz.

Baş Tanrımız çağlar boyunca birçok isimle anılmıştır; Antik Helen dilinde Zeus, Hinduizm’de İndra... Slav dinlerinde Perun...

Perun direkt olarak Lord Zeus'un bir yönüdür. Etimolojik olarak Hint-Avrupa dillerine kadar uzanan bir kelimedir; hatta Sanskritçe bir kelime ve Tanrı olan "Parjanya" ile de yakından ilişkilidir. *per- /*perk- /*perkw kökü vurmak ve çarpmakla (yıldırım gibi) ilgili, ayrıca /*perg- kökü de olabilir ki bu da gökyüzü ile ilgili. Percutere, Periculum, Perknós; hatta Fransızca'dan dilimize geçmiş "Park" kelimelerinin dahi aynı köke dayandığını düşünüyorum fakat bu tamamen şahsi bir fikir.

Bu kelime geçmişte Zeus Babamızın temsil ettiği biyoelektrik gücünü, yani bizim ZEV olarak adlandırdığımız şeyi temsil ediyor diye düşünüyorum. Yani; Z-inas/Perk-unas/Dia-Valein yüksek olasılıkla aynı kapıya çıkıyor.

İşin saçma tarafı şu; Almanca nasıl "Zum Teufel!" deniyorsa günümüz Fincesinde ise "Perkele!" diye bir küfür var. Perkele sözcüğünün direkt olarak Perkunas'tan kök aldığını kör göze parmak sokarcasına anlatmayacağım. Fakat 'En Yüksek Gücün Kötücülleştirilmesi' olarak isimlendirdiğim şeyi siz de görebilirsiniz. Hayat aşılayan Zinas; Perkunas ve Dia-Valein; birisine "Kötülük Lordu" deniyor, diğerine "Perkele!" deniyor, sonuncusuna ise "İblis" deniyor. Hepsi aynı varlığın "Hayat Veren", "Tanrılık Veren", "Biyoelektrik Veren" yönünü temsil eden ismin kasıtlı olarak bozulmasıyla oluşmuş.

Aynı durum Tian'ı belirten Çince karakter (天) ve Theos (ΘΕΟΣ) içinde geçerlidir. Tengri'yi oluşturan rünler sırayla aşağıdan yukarıya yazıldığında ve Theos'u oluşturan harfler de çevrildiğinde yine bir insan suretine denk gelmektedir. Tian'ın ise (天) karakteri zaten insan şeklini anlatmaktadır.

Buna ek olarak; Lord Zeus'un Çin dinindeki ismi Yeşim İmparator yahut Shangdì'dir.

Baş Tanrımız çağlar boyunca birçok isimle anılmıştır; Antik Helen dilinde Zeus, Hinduizm’de İndra... Slav dinlerinde Perun... Çin dininde Shangdi ve Yeşim İmparatoru...

Dì kelimesi Dìng kelimesi ile bağlantılıdır; Dingir ve Deus ile ilişkili diye düşünüyorum. Dediğiniz üzere uzak coğrafyalarda aynı özü temsil eden kelimelerin benzer seslere sahip olması ilginç. Ayrıca Dì kelimesi de bir "Adam Kadmon" oluşturuyor. Hatta daha Tian'a kıyasla daha süslü, daha "İmparator" gözüktüğünü bile söyleyebilirim ki Dì kelimesi de zaten Baal gibi "Hükümdar", "İmparator" anlamına geliyor. Üstelik bu kelimenin yazımında Çakraların doğru hizalanışını da görebiliyoruz.

1740851224477.png


Ayrıca Zhou Hanedanlığında "Tiān Mìng" kavramı ortaya çıkmıştı, sizin benim gönderilerimden birine yaptığınız şu yoruma dikkat çekerim:

Dharma kavramını bilen birinin net şekilde göreceği gibi Törü/Töre doğrudan Dharmanın Türklerdeki karşılığı. Ziya Gökalp'in de belirttiği üzere, Türk adının dahi Törü + Ük türetmesiyle Törük/Türük şeklinde (Töreli anlamında) oluşmuş olması mümkün. Hatta oldukça kuvvetli bir ihtimal. Eğer bu doğruysa Kök Türk "Göksel Töreli" gibi bir anlama geliyor olmalı.

Tiān Mìng direkt olarak "Göksel Buyruk" anlamına geliyor ve "Dharma" kavramının Çin'deki yansıması denebilir, benzerliği görüyor musunuz? "Göksel Töre" kavramına oldukça uyuyor.

Buradaki analizde hatalar olması mümkün. Tetragrammaton konusu Yüksek Rahipler tarafından açıklığa kavuşturulduğunda ve dörtlü isimlerin neye göre meydana getirildiği anlaşıldığında, ismin doğasının ifşası da hakkıyla tamamlanabilecektir. Son olarak JoS'un ToZ'a dönüşmesi ve bizim artık Zeus'un inisiyeleri (Zevist) olmamıza ilişkin birkaç kelam edeceğim. Daha önce Daemonica Bey'in gönderilerinden birinin altında Eski Türk Dini'ne Tengrizm denmesini doğru bulmadığımı belirtmiştim. Bu sebepleri tekrar yazmayacağım. Hâlen "törü" adlandırmasının daha uygun olduğunu düşünüyorum. Ama bizim artık Zevist olmamız ve Zevist ile Tengrici (Tengriken) kavramları arasında bir fark olmaması, Tengrizm adlandırmasının da yanlış olmayacağı fikrine getirdi beni. Artık ToZ olarak, babamızın Zeus sureti üzerinden bir anlayış geliştireceğimize göre Tengricilik dememizin de bir mahsuru olmayacaktır.
Tiān Mìng, Dharma, Töre; hepsi aynı kapıya çıkıyor. Fakat direkt olarak inancı mı, yoksa inancın dayandığı kurallar bütününü mü temsil ediyorlar emin değilim; sonuç olarak hepsi "Doğru Yol" anlamına çıkıyor. Birbirine çok benzer gözüken kavramlar, birbirleri yerine kullanmakta sakınca yoktur diye düşünüyorum. Hepsi aynı kapıya çıksa da birimiz "Dharma" dese, diğeri "Töre" dese kaos ve kafa karışıklığı yaşanacaktır. Bu yüzden direkt Zevist kelimesinin altında olmak daha güvenli; üstelik Zev-ist kelimesi "İçine Tanrılık Aşılanmış Kimseler" gibi bir anlama da geliyor sanırım.

Zeus Babamız da tek çatı altında toplanmanın önemini Kitab-ı Celve'de şöyle belirtiyor:

“Tüm takipçilerimin birlik olmalarını isterim, yoksa dışarıdan olanlar onlara karşı galip gelirler...”

— Şeytan, Kitab-ı Celve, Dördüncü Bölüm
 
Örneğin 2025 itibariyle yılan yılındayız. Daha önceki yılan yıllarında şunlar olmuştu: 1917 (Rusya'da Şubat Devrimi), 1929 (Büyük Buhran ve Nazilerin yavaş yavaş yükselmesi), 1941 (Almanya, Sovyetler Birliği'ne Barbarossa Harekâtı'nı başlattı), 1953 (Stalin'in ölümü ve De-Stalinizasyon), 1965 (Medeni Haklar Hareketi), 1977 (Türkiye'de kanlı 1 Mayıs), 1989 (1989 Tiananmen Meydanı protestoları), 2001 (11 Eylül) 2013 (Suriye'de iç savaş başladı). Bildiğim kadarıyla yılan yılı değişim ve dönüşümle alakalı. Ülkemiz adına umutlanmak istiyorum ama son yaşananlar ve gündem hiç iç açıcı değil doğrusu.
Jenerasyonel gezegenler olan Plüton Kova'ya geçti, Neptün Koç'a geçecek ve Uranüs İkizler'e geçecek. 2026'da her şey farklı olacak. Nasıl farklı olacak bilmem ama. İktidar değişebilir, anayasa değişebilir, çok kişiyi alakadar eden çeşitli büyük şeyler olabilir. Astrolojiden iyi anlayan biri Türkiye haritasına bakarak bizi nasıl etkileyeceğini görebilecektir muhtemelen. Bir astrolog senenin sonlarına doğru Rusya, İran, Kazakistan, Türkmenistan, Suudi Arabistan gibi ülkelerde toplu eylemler olacağını söylemişti. Bakalım ne olacak.
 

Al Jilwah: Chapter IV

"It is my desire that all my followers unite in a bond of unity, lest those who are without prevail against them." - Shaitan

Back
Top