Macellaio(Kasap)
Member
- Joined
- Dec 20, 2020
- Messages
- 231
Antik Sümer mitolojisinde kişisel evler, içinde yaşayan insanların gündelik yaşamına dair bize çok az şey söyler. Bunlar bize genel anlamda az sayıda küçük bulgu ve ayırt edici özellik sunar. Bunun nedeni, içinde yaşayan insanların yoksul ve donanımsız olması ve mobilyalarla tesisatların yaygın olarak kullanılmamış olmasıdır. Hanelerin ortada bir salon ya da avluha çıkacak şekilde planlanıyordu ve bu basit yapılar toplumun temel birimi olarak önemini ortaya koyuyordu. Bu planlar, zaman zaman hanenin bazı fertlerinin toplumdan ayrı tutulduğunun bir göstergesiydi; görünüşe göre bunlar işlev farklılığı nedeniyle arılması gerekmeyen bir kaç ayrı birime yeniden bölünmüştü. Evin, aile yaşamının merkezinde yer alan konumu, I. EH dönemi ve sonrasında daha önceki geleneklere geri dönüşü temsil edecek bir biçimde katların altındaki mezarların varlığıyla vurgulanıyordu. Evdeki mezarlara kural olarak yalnızca çocukların bu şekilde gömüldüğü daha önceki dönemlerin aksine, her iki cinsiyetten ve her yaş grubuna ait kemikler bulunuyordu. Mezarların sayısı çoğunlukla evde yaşadığı tahmin edilen herkesi alabilecek kadar fazla değildi. Görünüşe göre ailenin bazı fertleri bu ayrıcalıklı durum için seçilmişti. Diğerleri ise tahminen yerleşim yerinin dışındaki mezarlıklara gömülmüşlerdi. Belki de katların altında gömülenlerin evin inşa edilmesiyle bağlantısı vardı ya da bunlar grubun özellikle sevilen ve sayılan fertleriydi.
-Sümerler tarafından geliştirilen çivi yazısı.
Paradoksal bir şekilde bnize, içinde gömülü bulunan kişilerin gündelik yaşamlarına dair en iyi kanıtları sunan bu mezarlar ve şehrin sınırları dışında yer alan mezarlıklardır. Muhtemelen gelenekler ya da dini inanışlar gereği +4000 M.Ö. boyunca ölülerin açıkça öbür dünyadaki yaşamlarını mümkün olduğu kadar rahat kılmaları için konmuş mezar eşyalarıyla gömüldüklerini belirlemiştir. Bu mezarlarda yiyecek, giyecek, süs eşyaları, alet, silah ve hatta müzik aletleri bulunurdu. Ölümden soınraki yaşamın "Işıktan yoksun yaşarlar, toz onların nevalesi, çamur yiyecekleridir. Karanlıkta yaşarlar ve kuşlar gibi giyinirler. Gece kadar sessizler, sadece bakarlar..." şekilde tasvir edildiği Inanna'nın yeraltı dünyasına inişi miti gibi, Sümer metinlerinin bazı kısımlarında belirtilmektedir. (Kramer, Pritchar'da 1955) Bu betimleme, kendinizle birlikte sizi rahat ettirecek her türlü eşyayı götürmeniz gerektiğini ortaya koymaktadır. Babil metinlerinde çizilen resimler de daha iç açıcı değildir. Enkidu, yeraltı dünyasına kendinin verdiği isimle, Toz Evini Gılgamış'a benzer karanlık terimlerle tasvir etmektedir. (George 1999:61) Başka iki metin, Urname'nun ölümü (Kramer 1967) ve Gılgamış'ın Ölümü (George 1999:Bölüm 5) yine de kaderlerini yeraltı dünyasının efendileri için pahalı armağanlar ve ziyafetleriyle iyileştirebileceklerini öne sürerek mezar eşyalarının en azından bazıları için başka bir kullanımı ortaya koymaktadır.
Cenaze törenleriyle ilgili kanıtlar üzerinde yapılan çalışmalar, Chapman ve meslektaşlarının “Ölümün Arkeolojisi (1981) ve Morris’in “Klasik Antikitede Ölüm Ritüeli ve Toplumsal Yapı” (1981) adlı kitaplarında sunulduğu gibi, son yıllarda çok daha donanımlı bir hal aldığını göstermektedir. Arkeologlar eskiden yaygın bir şekilde yapılan basit varsayımlarda yer alan tuzaklardan bazılarıyla ilgili olarak daha da bilinçlenmektedir. Verili bir mezar grubunun mutlaka gündelik hayatı yansıttığını varsaymak yeterli değildi. Bunun böyle olduğunun gösterilmesi de zorunludur. Örneğin, eğer bir bütün olarak toplumla ilgili birtakım sonuçlara varılacaksa, mezarların yaş ve cinsiyet oranları ile iktisadi ve toplumsal gruplamalar bakımından nüfus profilini yansıtan temsil niteliğine sahip bireylerin örneklemlerini barındırması gerekir. Sümerler öIüme saygı duyuyorlardı ve yaşam sona erdiğinde öIülerin gömülmesini diğer kültürlerdeki insanlar kadar ciddiye aldılar.
Çoğu Sümer insanı zor hayatlar yaşadı ve ahiret hakkındaki fikirleri dünyevi varoluşlarına benziyordu, bu yüzden ahirete hazırlanmak için “hiç zaman kaybetmediler”. İnsan (tanrıların eseri olarak) bir ruha sahipti ve bedenin öIümünden sonra, İnanna’nın kız kardeşi olan tanrıça Ereşkigal ‘in, yeraltı krallığında devam etti. (Ereşkigal: Sümer efsanelerine göre Ereşkigal, krallığında hüküm verebilen ve kanun koyabilen tek kişidir. Antik Sümer şiiri olan İnanna’nın ÖIüler Diyarı’na İnişi’nde İnanna’nın ablası olarak tasvir edilir.)
Kaynakça:
-Sümer ve Sümerler-Harriet Crawford
-Tarih Sümer'de Başlar-Samuel Noah Kramer
-Eski Yakındoğu Sümer'den Kutsal Kitaba-Jean Buttero
-Sümerler tarafından geliştirilen çivi yazısı.
Paradoksal bir şekilde bnize, içinde gömülü bulunan kişilerin gündelik yaşamlarına dair en iyi kanıtları sunan bu mezarlar ve şehrin sınırları dışında yer alan mezarlıklardır. Muhtemelen gelenekler ya da dini inanışlar gereği +4000 M.Ö. boyunca ölülerin açıkça öbür dünyadaki yaşamlarını mümkün olduğu kadar rahat kılmaları için konmuş mezar eşyalarıyla gömüldüklerini belirlemiştir. Bu mezarlarda yiyecek, giyecek, süs eşyaları, alet, silah ve hatta müzik aletleri bulunurdu. Ölümden soınraki yaşamın "Işıktan yoksun yaşarlar, toz onların nevalesi, çamur yiyecekleridir. Karanlıkta yaşarlar ve kuşlar gibi giyinirler. Gece kadar sessizler, sadece bakarlar..." şekilde tasvir edildiği Inanna'nın yeraltı dünyasına inişi miti gibi, Sümer metinlerinin bazı kısımlarında belirtilmektedir. (Kramer, Pritchar'da 1955) Bu betimleme, kendinizle birlikte sizi rahat ettirecek her türlü eşyayı götürmeniz gerektiğini ortaya koymaktadır. Babil metinlerinde çizilen resimler de daha iç açıcı değildir. Enkidu, yeraltı dünyasına kendinin verdiği isimle, Toz Evini Gılgamış'a benzer karanlık terimlerle tasvir etmektedir. (George 1999:61) Başka iki metin, Urname'nun ölümü (Kramer 1967) ve Gılgamış'ın Ölümü (George 1999:Bölüm 5) yine de kaderlerini yeraltı dünyasının efendileri için pahalı armağanlar ve ziyafetleriyle iyileştirebileceklerini öne sürerek mezar eşyalarının en azından bazıları için başka bir kullanımı ortaya koymaktadır.
Cenaze törenleriyle ilgili kanıtlar üzerinde yapılan çalışmalar, Chapman ve meslektaşlarının “Ölümün Arkeolojisi (1981) ve Morris’in “Klasik Antikitede Ölüm Ritüeli ve Toplumsal Yapı” (1981) adlı kitaplarında sunulduğu gibi, son yıllarda çok daha donanımlı bir hal aldığını göstermektedir. Arkeologlar eskiden yaygın bir şekilde yapılan basit varsayımlarda yer alan tuzaklardan bazılarıyla ilgili olarak daha da bilinçlenmektedir. Verili bir mezar grubunun mutlaka gündelik hayatı yansıttığını varsaymak yeterli değildi. Bunun böyle olduğunun gösterilmesi de zorunludur. Örneğin, eğer bir bütün olarak toplumla ilgili birtakım sonuçlara varılacaksa, mezarların yaş ve cinsiyet oranları ile iktisadi ve toplumsal gruplamalar bakımından nüfus profilini yansıtan temsil niteliğine sahip bireylerin örneklemlerini barındırması gerekir. Sümerler öIüme saygı duyuyorlardı ve yaşam sona erdiğinde öIülerin gömülmesini diğer kültürlerdeki insanlar kadar ciddiye aldılar.
Çoğu Sümer insanı zor hayatlar yaşadı ve ahiret hakkındaki fikirleri dünyevi varoluşlarına benziyordu, bu yüzden ahirete hazırlanmak için “hiç zaman kaybetmediler”. İnsan (tanrıların eseri olarak) bir ruha sahipti ve bedenin öIümünden sonra, İnanna’nın kız kardeşi olan tanrıça Ereşkigal ‘in, yeraltı krallığında devam etti. (Ereşkigal: Sümer efsanelerine göre Ereşkigal, krallığında hüküm verebilen ve kanun koyabilen tek kişidir. Antik Sümer şiiri olan İnanna’nın ÖIüler Diyarı’na İnişi’nde İnanna’nın ablası olarak tasvir edilir.)
Kaynakça:
-Sümer ve Sümerler-Harriet Crawford
-Tarih Sümer'de Başlar-Samuel Noah Kramer
-Eski Yakındoğu Sümer'den Kutsal Kitaba-Jean Buttero