Welcome to our New Forums!

Our forums have been upgraded and expanded!

Geri Dönüş ve İnanç Konusu

Joined
Jan 9, 2025
Messages
59
Tüm topluluğa esenlikler,

Tanrı/çaların yolunda yürümeye kararlıyken, onlara tamamen saygılı iken ve varlıklarından tamamen emin olup onları sevip sayarken ansızın aramızda bir engel oluştuğunu ve bu engelin umutsuzluk ve şüphe ile dolduğunu gözlüyorum. Durum bu şekilde olduğunda Spiritüel Satanizm topluluğunda bulunmak canımı sıkmaya başlıyor ve uzaklaşıyorum. Ancak bu kez, uzaklaşmak dışında istemeyerek ayrılmayı göze aldım.

Bu yaptığım "Kararını ver, bu mücadelede var mısın yok musun?" tarzı soruların oluşmasına sebep olabiliyor. Benim sorunumda burada başlıyor. Yukarıdaki metinde belirttiğim üzere, bir süre boyunca kesin bir şekilde kendimi Spiritüel Satanizm'e ait hissederken bir bakmışım kendimi Tanrı/çalara karşı şüpheci yaklaşır olarak buluyorum ve onların Dünyayı kolonileştirdiğini ve Dünyayı yöneten aileleri gizlice desteklediklerini ileri sürüyorum.

Sonra düşünüyorum, Dünya'da ailemizden başka kimseye bile güvenemiyoruz, bizden kat kat güçlü varlıklara nasıl güvenelim? Çünkü, gezegenin bu durumunu göze aldığımızda yaratmış oldukları varlıkların neler çevirdikleri ve kaynakları nasıl sömürüp bu gezegenin yerlileri olan hayvanlara neler yaptıkları asla gözden kaçmıyor.

Bu gelişmiş varlıklar olan Tanrı/çaların bizlere "karşılıksız" yardım ettiği nereden malum? Eskiden gezegende kendileri için insanlara altın madenciliği yaptırdıklarını öğrenmiştim. Bilgi ne kadar doğrudur bilinmez ama biz daha "Dünya'daki Diğer İnsanlara" zor güveniyor iken "Işık Yılı Uzaktaki Orion Takım Yıldızı'ndaki Du'at Gezegeninde Bulunan Varlıklara" nasıl güveneceğiz?

Evet sorularımın %100'ü şüpheci. İşte size ilk metinde bahsettiğim konuya dönüyoruz. Ben bunu ne kadar istemesem de "uzaktaki varlıklara" öylece güvenmek yanlış geliyor.

Anlık olarak konu başlığında bahsettiğim üzere geri döndüm fakat herkes gibi aklımda yanıt bekleyen sorularım mevcut.

İyi geceler dilerim, saat ise biraz geç oldu fakat yardım istemenin zamanı olmaz diye düşünüyorum. Bu konu hakkındaki görüşleriniz ve tavsiyeleriniz benim için önem arz ediyor. Şimdiden teşekkür ederim. Sağlıkla kalın.
 
Tüm topluluğa esenlikler,

Tanrı/çaların yolunda yürümeye kararlıyken, onlara tamamen saygılı iken ve varlıklarından tamamen emin olup onları sevip sayarken ansızın aramızda bir engel oluştuğunu ve bu engelin umutsuzluk ve şüphe ile dolduğunu gözlüyorum. Durum bu şekilde olduğunda Spiritüel Satanizm topluluğunda bulunmak canımı sıkmaya başlıyor ve uzaklaşıyorum. Ancak bu kez, uzaklaşmak dışında istemeyerek ayrılmayı göze aldım.

Bu yaptığım "Kararını ver, bu mücadelede var mısın yok musun?" tarzı soruların oluşmasına sebep olabiliyor. Benim sorunumda burada başlıyor. Yukarıdaki metinde belirttiğim üzere, bir süre boyunca kesin bir şekilde kendimi Spiritüel Satanizm'e ait hissederken bir bakmışım kendimi Tanrı/çalara karşı şüpheci yaklaşır olarak buluyorum ve onların Dünyayı kolonileştirdiğini ve Dünyayı yöneten aileleri gizlice desteklediklerini ileri sürüyorum.

Sonra düşünüyorum, Dünya'da ailemizden başka kimseye bile güvenemiyoruz, bizden kat kat güçlü varlıklara nasıl güvenelim? Çünkü, gezegenin bu durumunu göze aldığımızda yaratmış oldukları varlıkların neler çevirdikleri ve kaynakları nasıl sömürüp bu gezegenin yerlileri olan hayvanlara neler yaptıkları asla gözden kaçmıyor.

Bu gelişmiş varlıklar olan Tanrı/çaların bizlere "karşılıksız" yardım ettiği nereden malum? Eskiden gezegende kendileri için insanlara altın madenciliği yaptırdıklarını öğrenmiştim. Bilgi ne kadar doğrudur bilinmez ama biz daha "Dünya'daki Diğer İnsanlara" zor güveniyor iken "Işık Yılı Uzaktaki Orion Takım Yıldızı'ndaki Du'at Gezegeninde Bulunan Varlıklara" nasıl güveneceğiz?

Evet sorularımın %100'ü şüpheci. İşte size ilk metinde bahsettiğim konuya dönüyoruz. Ben bunu ne kadar istemesem de "uzaktaki varlıklara" öylece güvenmek yanlış geliyor.

Anlık olarak konu başlığında bahsettiğim üzere geri döndüm fakat herkes gibi aklımda yanıt bekleyen sorularım mevcut.

İyi geceler dilerim, saat ise biraz geç oldu fakat yardım istemenin zamanı olmaz diye düşünüyorum. Bu konu hakkındaki görüşleriniz ve tavsiyeleriniz benim için önem arz ediyor. Şimdiden teşekkür ederim. Sağlıkla kalın.
Sen hiç ŞEYTAN babanın yardımına tanık olmadınmı? ben oldum, aklında bu kadar şüphe varsa, kalbinde bu kadar isyan varsa, ŞEYTAN baba bunun cevabını sana verir, her gün Tanrı ritüelleri yap, tam nizami bir şekilde burdaki sorduğun soruları sor bakalım, cevap geliyormu gelmiyor mu? yetersizlik insanda, insanın şu halinde zayıflık, bunu kırmakta elinde, ama ne varki insan sorumluluktan kaçıyor, dünyayı kimlerin sömürdüğü ortada
 
Tüm topluluğa esenlikler,

Tanrı/çaların yolunda yürümeye kararlıyken, onlara tamamen saygılı iken ve varlıklarından tamamen emin olup onları sevip sayarken ansızın aramızda bir engel oluştuğunu ve bu engelin umutsuzluk ve şüphe ile dolduğunu gözlüyorum. Durum bu şekilde olduğunda Spiritüel Satanizm topluluğunda bulunmak canımı sıkmaya başlıyor ve uzaklaşıyorum. Ancak bu kez, uzaklaşmak dışında istemeyerek ayrılmayı göze aldım.

Bu yaptığım "Kararını ver, bu mücadelede var mısın yok musun?" tarzı soruların oluşmasına sebep olabiliyor. Benim sorunumda burada başlıyor. Yukarıdaki metinde belirttiğim üzere, bir süre boyunca kesin bir şekilde kendimi Spiritüel Satanizm'e ait hissederken bir bakmışım kendimi Tanrı/çalara karşı şüpheci yaklaşır olarak buluyorum ve onların Dünyayı kolonileştirdiğini ve Dünyayı yöneten aileleri gizlice desteklediklerini ileri sürüyorum.

Sonra düşünüyorum, Dünya'da ailemizden başka kimseye bile güvenemiyoruz, bizden kat kat güçlü varlıklara nasıl güvenelim? Çünkü, gezegenin bu durumunu göze aldığımızda yaratmış oldukları varlıkların neler çevirdikleri ve kaynakları nasıl sömürüp bu gezegenin yerlileri olan hayvanlara neler yaptıkları asla gözden kaçmıyor.

Bu gelişmiş varlıklar olan Tanrı/çaların bizlere "karşılıksız" yardım ettiği nereden malum? Eskiden gezegende kendileri için insanlara altın madenciliği yaptırdıklarını öğrenmiştim. Bilgi ne kadar doğrudur bilinmez ama biz daha "Dünya'daki Diğer İnsanlara" zor güveniyor iken "Işık Yılı Uzaktaki Orion Takım Yıldızı'ndaki Du'at Gezegeninde Bulunan Varlıklara" nasıl güveneceğiz?

Evet sorularımın %100'ü şüpheci. İşte size ilk metinde bahsettiğim konuya dönüyoruz. Ben bunu ne kadar istemesem de "uzaktaki varlıklara" öylece güvenmek yanlış geliyor.

Anlık olarak konu başlığında bahsettiğim üzere geri döndüm fakat herkes gibi aklımda yanıt bekleyen sorularım mevcut.

İyi geceler dilerim, saat ise biraz geç oldu fakat yardım istemenin zamanı olmaz diye düşünüyorum. Bu konu hakkındaki görüşleriniz ve tavsiyeleriniz benim için önem arz ediyor. Şimdiden teşekkür ederim. Sağlıkla kalın.
Belki bunun sebebi, Spiritüel Satanizm'in temellerini öğrenirken ve bu inancı sorgularken buna ayırdığın vaktin kısa olmasıdır. Ben bir SS olmadan önce, sayfadaki içerikleri okumam, incelemem ve sorgulamam 3 ayımı aldı. Daha sonra bunları kendi anlayışıma göre değerlendirdim.

Üç ayın sonunda, bir ay boyunca öğrendiğim bilgileri (örneğin meditasyon gibi) kendimde uyguladım ve etkilerini gözlemledim. Hayatım daha da düzene girdi. Sonrasında ise adandım ve şu an çok daha mutluyum.

Yani kısacası, gerçekten hâlâ burada olmak istiyorsanız, belki de bu inancı sorgulama, öğrenme ve içsel onaylama sürecinizi uzatmanız gerekebilir. Ayrıca şüpheci olmanızda bir sorun yok, tam tersine, hakikate ulaşana dek şüpheci olmanız gerekir.
 
Tüm topluluğa esenlikler,

Tanrı/çaların yolunda yürümeye kararlıyken, onlara tamamen saygılı iken ve varlıklarından tamamen emin olup onları sevip sayarken ansızın aramızda bir engel oluştuğunu ve bu engelin umutsuzluk ve şüphe ile dolduğunu gözlüyorum. Durum bu şekilde olduğunda Spiritüel Satanizm topluluğunda bulunmak canımı sıkmaya başlıyor ve uzaklaşıyorum. Ancak bu kez, uzaklaşmak dışında istemeyerek ayrılmayı göze aldım.

Bu yaptığım "Kararını ver, bu mücadelede var mısın yok musun?" tarzı soruların oluşmasına sebep olabiliyor. Benim sorunumda burada başlıyor. Yukarıdaki metinde belirttiğim üzere, bir süre boyunca kesin bir şekilde kendimi Spiritüel Satanizm'e ait hissederken bir bakmışım kendimi Tanrı/çalara karşı şüpheci yaklaşır olarak buluyorum ve onların Dünyayı kolonileştirdiğini ve Dünyayı yöneten aileleri gizlice desteklediklerini ileri sürüyorum.

Sonra düşünüyorum, Dünya'da ailemizden başka kimseye bile güvenemiyoruz, bizden kat kat güçlü varlıklara nasıl güvenelim? Çünkü, gezegenin bu durumunu göze aldığımızda yaratmış oldukları varlıkların neler çevirdikleri ve kaynakları nasıl sömürüp bu gezegenin yerlileri olan hayvanlara neler yaptıkları asla gözden kaçmıyor.

Bu gelişmiş varlıklar olan Tanrı/çaların bizlere "karşılıksız" yardım ettiği nereden malum? Eskiden gezegende kendileri için insanlara altın madenciliği yaptırdıklarını öğrenmiştim. Bilgi ne kadar doğrudur bilinmez ama biz daha "Dünya'daki Diğer İnsanlara" zor güveniyor iken "Işık Yılı Uzaktaki Orion Takım Yıldızı'ndaki Du'at Gezegeninde Bulunan Varlıklara" nasıl güveneceğiz?

Evet sorularımın %100'ü şüpheci. İşte size ilk metinde bahsettiğim konuya dönüyoruz. Ben bunu ne kadar istemesem de "uzaktaki varlıklara" öylece güvenmek yanlış geliyor.

Anlık olarak konu başlığında bahsettiğim üzere geri döndüm fakat herkes gibi aklımda yanıt bekleyen sorularım mevcut.

İyi geceler dilerim, saat ise biraz geç oldu fakat yardım istemenin zamanı olmaz diye düşünüyorum. Bu konu hakkındaki görüşleriniz ve tavsiyeleriniz benim için önem arz ediyor. Şimdiden teşekkür ederim. Sağlıkla kalın.
Tanrıların Altın madenciliği ve dünyada Altın aradıkları ile ilgili anlatıların hepsi alegoridir. Altın, Magnum Opus'un, yani Tanrılığa ulaşmanın bir sembolüdür. Zira o dönemde bilinen diğer tüm metaller çürüyor ve zaman içinde paslanıyordu, anlayacağınız üzere ölümlüydüler. Ancak Altın diğer metallerin aksine zaman içinde çürümüyor, paslanmıyor ve üstünden yüzlerce, binlerce yıl geçse bile formunu bozulmadan koruyabiliyordu, yani ölümsüzdü.

Ölümsüzlüğü arayan simyacıların "diğer metalleri Altına çevirme" fantezisi buradan geliyor. Buradaki diğer metaller ölümlü İnsan ruhlarıdır, Altın ise tanrılıktır ve Magnum Opustur. Tanrılar gerçekten de altın arıyor, ölümlü İnsanları ölümsüz tanrılara dönüştürerek kendi toplumlarını yükseltmeyi ve evrendeki her varlık gibi çoğalmayı, aydınlığı yaymayı hedefliyorlar. Bu sebeple haklısınız, bize %100 olarak "karşılıksız" yardım etmiyorlar. Bizim iyiliğimiz onların iyiliği, çünkü biz de onlardanız ve onlar gibi olacağız. Toplumlarının bir parçasıyız ve bu toplumun büyümesini ve yayılmasını sağlıyoruz.

Tanrıları başkaları olarak görmeyi bırakıp kendi türünüz ve aileniz olarak görmeye başladığınızda onlara duyduğunuz yabancılık ve güvensizlikten kurtulacaksınız. Ancak sokaktaki herhangi bir katil, tecavüzcü veya Yahudi sizin türünüzden değil, sizi anlayamıyorlar veya sizi önemsemiyorlar, varoluşun düşük katmanlarında hayatta kalmak için savaşan uyanamamış veya uyanamayacak ruhlardan başka bir şey değiller.

Tanrılar ise bizi anlayabiliyorlar, bizi önemsiyorlar ve iyiliğimizi istiyorlar çünkü biz de onlardanız, bize iyilik etmek kendilerine iyilik etmektir. Kardeşinize veya çocuğunuzu neden önemsiyorsanız Tanrılar da bizi o sebeple önemsiyor. Aynı dediğiniz gibi "Dünyada ailemizden başka kimseye güvenemiyoruz". Tanrılar ise bizim ailemiz.
 
Sen hiç ŞEYTAN babanın yardımına tanık olmadınmı? ben oldum, aklında bu kadar şüphe varsa, kalbinde bu kadar isyan varsa, ŞEYTAN baba bunun cevabını sana verir, her gün Tanrı ritüelleri yap, tam nizami bir şekilde burdaki sorduğun soruları sor bakalım, cevap geliyormu gelmiyor mu? yetersizlik insanda, insanın şu halinde zayıflık, bunu kırmakta elinde, ama ne varki insan sorumluluktan kaçıyor, dünyayı kimlerin sömürdüğü ortada
Ruhaniyet ailemde hiç hoş karşılanmaz. Dinlerinden ötürü değil, delilik ve aklı kaçırma ile ilişkilendiriyorlar. Ailem açıkçası ateisttir. Ailemin gözünde bahsettiğim duruma düşmemek için ritüel vs. gerçekleştiremiyorum.
 
Belki bunun sebebi, Spiritüel Satanizm'in temellerini öğrenirken ve bu inancı sorgularken buna ayırdığın vaktin kısa olmasıdır. Ben bir SS olmadan önce, sayfadaki içerikleri okumam, incelemem ve sorgulamam 3 ayımı aldı. Daha sonra bunları kendi anlayışıma göre değerlendirdim.

Üç ayın sonunda, bir ay boyunca öğrendiğim bilgileri (örneğin meditasyon gibi) kendimde uyguladım ve etkilerini gözlemledim. Hayatım daha da düzene girdi. Sonrasında ise adandım ve şu an çok daha mutluyum.

Yani kısacası, gerçekten hâlâ burada olmak istiyorsanız, belki de bu inancı sorgulama, öğrenme ve içsel onaylama sürecinizi uzatmanız gerekebilir. Ayrıca şüpheci olmanızda bir sorun yok, tam tersine, hakikate ulaşana dek şüpheci olmanız gerekir.
Tavsiyeniz için çok teşekkürler. Evet, şüpheci olmam bence de dediğiniz gibi olması gereken bir şey. Bu süreyi tavsiyeniz üzere uzatacağım.
 
Tanrıların Altın madenciliği ve dünyada Altın aradıkları ile ilgili anlatıların hepsi alegoridir. Altın, Magnum Opus'un, yani Tanrılığa ulaşmanın bir sembolüdür. Zira o dönemde bilinen diğer tüm metaller çürüyor ve zaman içinde paslanıyordu, anlayacağınız üzere ölümlüydüler. Ancak Altın diğer metallerin aksine zaman içinde çürümüyor, paslanmıyor ve üstünden yüzlerce, binlerce yıl geçse bile formunu bozulmadan koruyabiliyordu, yani ölümsüzdü.

Ölümsüzlüğü arayan simyacıların "diğer metalleri Altına çevirme" fantezisi buradan geliyor. Buradaki diğer metaller ölümlü İnsan ruhlarıdır, Altın ise tanrılıktır ve Magnum Opustur. Tanrılar gerçekten de altın arıyor, ölümlü İnsanları ölümsüz tanrılara dönüştürerek kendi toplumlarını yükseltmeyi ve evrendeki her varlık gibi çoğalmayı, aydınlığı yaymayı hedefliyorlar. Bu sebeple haklısınız, bize %100 olarak "karşılıksız" yardım etmiyorlar. Bizim iyiliğimiz onların iyiliği, çünkü biz de onlardanız ve onlar gibi olacağız. Toplumlarının bir parçasıyız ve bu toplumun büyümesini ve yayılmasını sağlıyoruz.

Tanrıları başkaları olarak görmeyi bırakıp kendi türünüz ve aileniz olarak görmeye başladığınızda onlara duyduğunuz yabancılık ve güvensizlikten kurtulacaksınız. Ancak sokaktaki herhangi bir katil, tecavüzcü veya Yahudi sizin türünüzden değil, sizi anlayamıyorlar veya sizi önemsemiyorlar, varoluşun düşük katmanlarında hayatta kalmak için savaşan uyanamamış veya uyanamayacak ruhlardan başka bir şey değiller.

Tanrılar ise bizi anlayabiliyorlar, bizi önemsiyorlar ve iyiliğimizi istiyorlar çünkü biz de onlardanız, bize iyilik etmek kendilerine iyilik etmektir. Kardeşinize veya çocuğunuzu neden önemsiyorsanız Tanrılar da bizi o sebeple önemsiyor. Aynı dediğiniz gibi "Dünyada ailemizden başka kimseye güvenemiyoruz". Tanrılar ise bizim ailemiz.
Bilgiler için çok teşekkürler.

Peki biz Tanrı/çalardansak neden doğuştan değil de gelişerek onlardan biri olmaya çalışıyoruz. Tanrının çocuğu da Tanrı olmaz mı? Tanrı/çaların da aileleri vardır bildiğim üzere. Mesela Hades Lucifer'in oğludur. Ancak bizler Tanrı/çaların ailesiyiz dediğimizde bence kan bağı ile bağlı olduğumuz ailelerimiz kadar onlara yakın değiliz.

Eğer gerçekten onların ailelerinden biri olsaydık zaten doğuştan Tanrı/ça olurduk.

Mesela Herakles doğuştan bir Tanrı ve babası Zeus bir Tanrı, annesi Alkmene ise bir Tanrıça. Bu onu doğuştan Tanrı yapıyor.

Bizler Tanrı/çaların bir ailesiyiz dediğimizde daha çok sevgi bağı oluyor fikrimce.

Aslında keşke reenkarnasyona gerek kalmasaydı ve insanlık Tanrı/çalarla aynı seviyeye gelebilseydi, kimsenin de Tanrı/çalığa yükselmeye çalışmasına gerek kalmasaydı ve insan olmaktan gurur duyabilseydik.

Belki insanlar da gelecekte başka bir gezegende koloni kurup o varlıkların Tanrı/çaları olabilirler. Kim bilir? Gerçekten de güzel olurdu.

Beni üzen şeylerden bir tanesi insanlığa düşman olan Nordik Tanrı/çaların da var olması. Bizi tek önemseyen Tanrı Luciferin tarafındaki Tanrı/çalar oluyor.

Umarım bir gün koloni olmaktan kurtulup gerçek bir medeniyet haline dönüşürüz. Belki bizler de kendimiz gibi varlıklar yaratırız. Genetik mühendisliğinde çok fazla aşama kat edildi. İnsanlığın teknolojisi hızlanarak gelişiyor.
 
Bilgiler için çok teşekkürler.

Peki biz Tanrı/çalardansak neden doğuştan değil de gelişerek onlardan biri olmaya çalışıyoruz. Tanrının çocuğu da Tanrı olmaz mı? Tanrı/çaların da aileleri vardır bildiğim üzere. Mesela Hades Lucifer'in oğludur. Ancak bizler Tanrı/çaların ailesiyiz dediğimizde bence kan bağı ile bağlı olduğumuz ailelerimiz kadar onlara yakın değiliz.

Eğer gerçekten onların ailelerinden biri olsaydık zaten doğuştan Tanrı/ça olurduk.

Mesela Herakles doğuştan bir Tanrı ve babası Zeus bir Tanrı, annesi Alkmene ise bir Tanrıça. Bu onu doğuştan Tanrı yapıyor.

Bizler Tanrı/çaların bir ailesiyiz dediğimizde daha çok sevgi bağı oluyor fikrimce.

Aslında keşke reenkarnasyona gerek kalmasaydı ve insanlık Tanrı/çalarla aynı seviyeye gelebilseydi, kimsenin de Tanrı/çalığa yükselmeye çalışmasına gerek kalmasaydı ve insan olmaktan gurur duyabilseydik.

Belki insanlar da gelecekte başka bir gezegende koloni kurup o varlıkların Tanrı/çaları olabilirler. Kim bilir? Gerçekten de güzel olurdu.

Beni üzen şeylerden bir tanesi insanlığa düşman olan Nordik Tanrı/çaların da var olması. Bizi tek önemseyen Tanrı Luciferin tarafındaki Tanrı/çalar oluyor.

Umarım bir gün koloni olmaktan kurtulup gerçek bir medeniyet haline dönüşürüz. Belki bizler de kendimiz gibi varlıklar yaratırız. Genetik mühendisliğinde çok fazla aşama kat edildi. İnsanlığın teknolojisi hızlanarak gelişiyor.
Tanrılar bizi Tanrı olarak yaratmadılar zira bu hak edilmesi gereken ve yükselinmesi gereken bir mevkidir. Tanrılık doğal olsa da evrimin üst basamağıdır ve oraya tırmanmak gerekir. Zira Tanrılar, kendi öz doğalarında da ölümsüzlük ile doğmamışlardır. Tanrılığa ulaşan ilk varlık Şeytan'dır ancak onun ırkı ilk başta ölümlüydü ve ölmek onların doğasının bir parçasıydı.

Biz onların çocukları olarak onlar gibiyiz, bizim aramızdan da sadece hak edenler yükselecek ve ölümsüzlüğe ulaşacak. Geri kalanlar ve yükselemeyecek kişiler aynı onların da yaşadığı gibi toprağa dönüşecekler.

Tanrıların kendileri Tanrı olarak doğmadılar ki, neden İnsanları Tanrı olarak yaratsınlar? O halde biz onların çocukları olmazdık, onlardan olmazdık, yapay bir tür olurduk. Biz ise direkt olarak onların ırkındanız, onların genlerini taşıyoruz bu sebeple onların doğaları bizim doğamız, onların doğalarında ilk başta ölüm vardı. Bizde de durum aynı.

Koloni kurma terimini yanlış ve negatif anladığınızı düşünüyorum. Koloni negatif bir kavram değildir. Tanrıların Dünya gezegenindeki toplumu veya halkı da diyebilirsiniz. Sonuç olarak biz onların bu gezegen içindeki çocuklarıyız ve türlerinin devamını sağlıyoruz. Bu bizi köle veya onların evcil hayvanları yapmıyor. Çocukları ve gelecek nesilleri yapıyor.

Tanrı olarak doğmuş Tanrılarımız da önceki hayatlarında ruhlarını bu seviyeye kadar yükseltebilmiş kişilerdir, bu sayede Tanrısal bir bedene reenkarne olabiliyorlar çünkü ruhları zaten o seviyede.

Belki insanlar da gelecekte başka bir gezegende koloni kurup o varlıkların Tanrı/çaları olabilirler. Kim bilir? Gerçekten de güzel olurdu.
Cümlenizden yola çıkarak İnsanlar ve Tanrılar arasındaki ilişkiyi tam olarak anlamadığınızı düşünüyorum. İnsanlar ve Tanrılar aynı tür, aynı aile, aynı taraf. Tanrıların ırkı yani İnsan ırkı farklı gezegenlere dağılıp orada yeni İnsanlar yaratabilir ve aydınlığı ve yüksek bilinci evrenin boş köşelerine dağıtarak toplumumuzu genişletebilirler. Burada siz, biz, onlar ayrımı yok. Tanrıların toplumu bizim toplumumuz, tanrıların tüm kolonileri bizim kolonilerimiz. Tanrıların halkı biziz ve Tanrılar da bizim halkımız.
 
Tanrılar bizi Tanrı olarak yaratmadılar zira bu hak edilmesi gereken ve yükselinmesi gereken bir mevkidir. Tanrılık doğal olsa da evrimin üst basamağıdır ve oraya tırmanmak gerekir. Zira Tanrılar, kendi öz doğalarında da ölümsüzlük ile doğmamışlardır. Tanrılığa ulaşan ilk varlık Şeytan'dır ancak onun ırkı ilk başta ölümlüydü ve ölmek onların doğasının bir parçasıydı.

Biz onların çocukları olarak onlar gibiyiz, bizim aramızdan da sadece hak edenler yükselecek ve ölümsüzlüğe ulaşacak. Geri kalanlar ve yükselemeyecek kişiler aynı onların da yaşadığı gibi toprağa dönüşecekler.

Tanrıların kendileri Tanrı olarak doğmadılar ki, neden İnsanları Tanrı olarak yaratsınlar? O halde biz onların çocukları olmazdık, onlardan olmazdık, yapay bir tür olurduk. Biz ise direkt olarak onların ırkındanız, onların genlerini taşıyoruz bu sebeple onların doğaları bizim doğamız, onların doğalarında ilk başta ölüm vardı. Bizde de durum aynı.

Koloni kurma terimini yanlış ve negatif anladığınızı düşünüyorum. Koloni negatif bir kavram değildir. Tanrıların Dünya gezegenindeki toplumu veya halkı da diyebilirsiniz. Sonuç olarak biz onların bu gezegen içindeki çocuklarıyız ve türlerinin devamını sağlıyoruz. Bu bizi köle veya onların evcil hayvanları yapmıyor. Çocukları ve gelecek nesilleri yapıyor.

Tanrı olarak doğmuş Tanrılarımız da önceki hayatlarında ruhlarını bu seviyeye kadar yükseltebilmiş kişilerdir, bu sayede Tanrısal bir bedene reenkarne olabiliyorlar çünkü ruhları zaten o seviyede.


Cümlenizden yola çıkarak İnsanlar ve Tanrılar arasındaki ilişkiyi tam olarak anlamadığınızı düşünüyorum. İnsanlar ve Tanrılar aynı tür, aynı aile, aynı taraf. Tanrıların ırkı yani İnsan ırkı farklı gezegenlere dağılıp orada yeni İnsanlar yaratabilir ve aydınlığı ve yüksek bilinci evrenin boş köşelerine dağıtarak toplumumuzu genişletebilirler. Burada siz, biz, onlar ayrımı yok. Tanrıların toplumu bizim toplumumuz, tanrıların tüm kolonileri bizim kolonilerimiz. Tanrıların halkı biziz ve Tanrılar da bizim halkımız.
Bilgiler için yeniden teşekkür ediyorum. Ben çoğu şeyi baya yanlış anladığımı düşünüyorum. Yanlışlarımı düzeltmeye çalışacağım. Bu süreçte beni değerli bilgileriniz ile bilgilendirmeye devam ederseniz çok minnettar kalırım.
 

Al Jilwah: Chapter IV

"It is my desire that all my followers unite in a bond of unity, lest those who are without prevail against them." - Satan

Back
Top