Size katılmıyorum bu konuda. Evrenin kutsal yasaları doğru olan şeydir demişsiniz, fakat yine doğruya ve yanlışa karar veren bizim zihnimiz. Hayır değil, tanrılar karar veriyor derseniz ise, bu durumda da evrenin değil, tanrıların kutsal yasaları olmuş oluyor. Hayır değil, kutsal yasalara, evren gibi ezelidir diyorsanız da, tanrılara değil evrene güvenmek gerekir.
Tanrılar, evren ile beraber çalışır. Kaotik bir güce bilinç katarlar. Kendilerinin tanrı olmasının nedeni de, evrendeki bu yasalara uyarak yükselişleridir. Bunu, yasayı en düzgün şekilde idare eden hakim gibi düşünebilirsiniz.
Tanrı olmak için bilgelik şarttır. Bilgi üzerinden Gerçeğe ve Doğru yola erişilir. Satanas'ın isminde, bu Gerçekliğin en yüce tezahürü saklıdır. O, Gerçeğin gücüyle hareket eder ve bizzat kendisidir.
Bu bilgi ve bilgelik sayesinde insanlara da aynı şekilde yükselişin adımlarını sunarlar.
Her şeyi sübjektif değere indirgeyen bir anlayışa sahip olduğumu söylediniz. Baktığımız zaman inançsız bir birey inançlı bir bireyden daha objektiftir. Çünkü ortada evrensel bir hakikat var ise, bir kişi tarafından oluşturulmuş olmamalı. Yani asil hakikatin, gerçek olduğuna emin olduğunuz Spiritüel Satanism'de yattığını savunan sizlerden, daha objektif bir yaklaşım yapmış oluyorum.
Evrenin bir bilinci olduğunu düşünmüyorum. Doğruya ve yanlışa karar verecek olan tek merciinin insanın zihninin ta kendisi olduğunu düşünüyorum. Eğer tanrılar gerçek ise, benden binlerce kat daha zeki, bilgili ve tecrübeliler demektir. Fakat yine de, bir zihne, düşünme ve sorgulama kabiliyetine sahip olan bir birey olarak, başka bir varlığın karar verdiği doğruya değil, kendi doğruma göre hareket etmeyi tercih ederim. Bu söylediklerim, sübjektif bakış açısının tam tersi.
Size özel söylemedim. Postmodernizmden bahsediyorum.
Ve ayrıca, sübjektiflikten kastım da epistemolojik bir hakikatten bahsetmekti. Bilginin ve gerçeğin sübjektif yanı yoktur zira kendisi mutlaktır. Sübjektif bir değer yargısı ise, sadece çizilmiş bu dış çerçevede gerçekleşebilir.
Örnek olarak şunu verebilirim:
Bütün insanlık birleşip Güneş'e tamamen gözlerini yumsa bile Güneş orada kalıp etkisini ve kendi yansıtışını devam ettirecektir. Eğer fazla maruz kalırsanız cilt kanserine yakalanabilirsiniz, fakat hiç görmezseniz de D Vitamini eksikliği çekersiniz. Yine aynı şekilde canlılık, ondan beslenmeye devam edecektir.
Bir yasadan bahsederken de bundan bahsediyoruz. Eğer evrende bu denli mutlak güçler varsa, önemli olan içe dönüp iradeyi sorgulamak değildir çünkü sizin etkiniz, sadece evrende kapladığınız yere dair bir bilgi akışı sunar. Fakat objektif bir şeyden bahsedeceksek, evrende mutlak olarak nüfuz eden ve tesir eden bir şeyden bahsetmeliyiz.
Zira mutlak ve sonsuz olan bu dışsal etkiler, herhangi bir insanın herhangi bir arzusundan çok daha güçlüdürler ve tıpkı tuzaklarla dolu bir labirentten geçmek gibi, burada da insan tuzaklara, labirentin duvarlarına ve labirentin tamamlandığında ulaşılacak ödüllere göz yumamazlar. Bu zira etkisizdir ve labirentin kendi koridorlarında sadece insanın kendi kaderini belirlemesine yardımcı olur.
Öte yandan, bence bu söylediğiniz ise asıl sübjektif yaklaşımdır. Çünkü, bir müslümanın allah var demesi ile, şu söylediğinizin, ne etik ne ahlak ne de argüman olarak bir farkı yok.
Ben bunu argüman olarak sunmadım. Spiritüel Satanizmdeki bakış açısını öğretici bir yorum getirdim. Fakat böyle anlaşılması normal, zira gece olduğu için oturup da uzun bir şekilde şu an yazdıklarımı yazamadım.
Doğrudur, belki de gerçekten öyledir. Fakat bu tarz, cevabını kolayca bulamayacağımız evrensel sorulara kafa yormak bir hata değil, aksine sorgulayan bir bireyin yapacağı bir harekettir.
Aslen sorgulamak bir sorun değildir. Fakat yukarıda anlattıklarım üzerine biraz düşünürseniz, zaten evrenin ve bilim olarak aldığımız her şeyin, belirli süreçler içinde bunları çözümleyerek ve zihnimizi kullanarak; mekanik bir işlem sonucunda gerçekleştiğini göreceksiniz.
Bu denli kapsayıcı bir etkiler ağı içerisinde, sizin iradeniz ne yer kaplar ve bireyliğiniz ne sınırlar içerisindedir? Asıl bu soruyu sormanız daha sağlıklı ve hızlı bir yöntem olacaktır. Size, eğer inanmıyorsanız bu verdiğim bilgiyi bir kaide olarak alıp inanın demiyorum; lakin Spiritüel Satanizmin yararlandığı ve Gerçeğe bu şekilde ulaştığı metodların doğruluğu açıkçası yanlış ya da eksik değil.
Basit bir örnek olarak, ruhaniyete inanmıyorsanız dahi astrolojiyi inceleyebilirsiniz. Sonrasında, bunun çeşitli örnekler üzerindeki karşılığını bulmaya çalışırsınız. Örneğin, özgürlük aslen nedir ve birey ile özgürlüğün bağlantısı nedir?
Kısıtsız bir yaşam tarzı, aslen özgürlüğü öldürür çünkü labirentin iskelesel yapısını bize gösteremez ve sahte özgürlüğü gözümüze sokup daha büyük özgürlüklere kapı açılmasını engeller. Satürn ise toplum içinden bireyi alıp bir kalıba sokar (-tıpkı bir keki bölmek gibi düşünebilirsiniz-), ardından onun doğru adımlar atmasını bekler ve bunu ödüllendirir. Kısacası, iskeleyi kurar ve bu kurduğu labirentsel yapıda, eğer doğru yerlerde doğru adımları atar ve birey olarak tıpkı nasıl sizi bir bedene sokup türün birleşiksel iradesinden bireysel iradeye adımınızı attırdıysa, burada hür iradeyle yine doğru adımları atmanızı bekler.
Satürn, en basit tabiriyle bilgece "kullanmak" ile ilişkilidir. Araçları ve vasıtaları doğru kullandığınız takdirde, labirentin kafa kurcalayıcı yapısını çözümler ve kendi iradenizi de daha yükseğe taşırsınız.
Bunu ister ruhani olarak alın, ister materyal olarak.