Pammy
Active member
- Joined
- Nov 14, 2021
- Messages
- 783
Bir zamanlar bir psikoloji profesörünün yeni mezun olmuş, iş hayatına atılacak öğrencilere konuşmasını dinlemiştim. Oldukça uzun olan konuşmanın size bir cümlesini bugün tekrar edeceğim: Bilinmeyen her zaman bilinenden fazla olacak.
Eğer hayatınızda bilinenler bilinmeyenlerden fazlaysa, konfor alanına hapsolmuş kendine ördüğe çitlerin dışına adım atamayan bir ihtiyar olmuşsunuz bile demektir.
Sayısız kişi kendini kurallarını bilmediği, savaşmayı bilmediği, tarafları bilmediği bir savaşın ortasında bulduracak mantıklı argümanlarımızı görmezden gelerek ona doğduğu andan beri öğretilmiş ‘‘bildiği’’ yalan dünyayı tercih eder.
Ölünce yok olacaksın. Çok basit. Kafa karışıklığı yok. Bilinmezler yok. Kafanızı yormanıza gerek yok. Yok olacağını kabullenmek elbette bazı insanlar için zor, yine de ne olacağını bilememekten çok daha kolay.
İyi köle olursan huri var, kötü köle olursan yanarsın. Günde beş defa siyah taşa secde edersen Cennet’e girebilirsin. Her şey gökten inmiş. Düşünmenize gerek yok, itaat etseniz yeter. Bilinmeyenle uğraşmak zorunda değilsiniz.
Bilinmeyen, sevgili dostlarım, gerçekten de korkunç. Siz hiç kayboldunuz mu? Bir teknede gök mavi, sağınız mavi, solunuz mavi, görünürde tek parça kara olmadan kalakaldınız mı? Yollarını bilmediğiniz, dilini bilmediğiniz, yönünüzü bulamadığınız bir ülkeye gittiniz mi hiç? Balta girmemiş bir ormanı rehbersiz ziyaret ettiniz mi? Tanıdığınız herkesi ve her şeyi arkada bırakarak bilmediğiniz insanlara, mekanlara gittiniz mi? Bilinmeyenin içinde olmayı tecrübe etmediyseniz eğer, ne demek istediğimi size anlatacak kelimem yok.
Satanist olmak için bilmenin rahatlığını bırakmamız gerekti. Göremediğimiz ve bilemediğimiz bir astralin varlığını kabul ettik. Bilmediğimiz düşmanlarla savaşmayı tercih ettik. Gözlerimizin bağlı olduğunu kabul ettik. İyi de yaptık, çünkü o bağı çıkarmanın tek yolu önce varlığını kabullenmek.
Bunu yazmamın sebebi bir süre önce Hitler hakkında ne kadar bilgi sunulursa sunulsun tatmin olmayan kişiydi. Kişisel sebeplerle geç oldu. https://ancient-forums.com/viewtopic.php?f=29&t=71246&hilit=Hitler ‘‘Hitler ölmedi demek, kaçtı, öyle mi? Nereden biliyorsunuz? Hm demek bunu destekleyen belgeler gösteriyorsunuz? Ama aksini gösteren bir şey gördüm ben? Aaa demek sahte kanıt üretilebiliyor? O zaman nereden biliyorsunuz? Yok ama nasıl oldu yani? Kurşun sesini duymuşlar ya? Ne demek kaçtı? Hangi yolla? Nereye kaçtı? Nasıl kaçtı? Kimler biliyordu? Nerede yaşadı? Geri kalan hayatını nasıl geçirdi? Nasıl Dünya’yı terk etti? Bana HER ŞEYİ DETAYLARIYLA açıklamanıza ihtiyacım var.’’
Bilinmeyene katlanamayan bir zihin. Bu yüzden size bilinmeyenle baş etmek konusunu açtım. Linkteki konu hakkında söylemek istediğim iki şey var. Bir, biz kimiz ki bilelim? MİT’e gidip bana şu çok gizli operasyon hakkındaki her şeyi söylemezseniz vatandaşlıktan çıkarım der misiniz? İki, Magnum Opus’u tamamlayan kişilerin güvenliğini tehlikeye atabilecek bilgilerin sizin merakınızı gidermek için açıklanmasını istemek hangi mantığa uygun?
Sonuç: Bilemeyeceğiz.
Burada ayırdını etmek istediğim bir şey var. Bu yanlış zihin yapısının iki sebebi var: Gerçeğin gökten vahiyle ineceğine inanmak ve internetin bilgiye ulaşmayı çok kolay hale getirdiği bir çağda yaşamamız. Sizi soru sormaktan caydırmak istemiyorum. Bilginin hayatın doğal şartlarında gökten inen veya bir tıkla kolayca bulunan bir şey olmadığını söylemek istiyorum. Eğer bu iki durum gerçekleşiyorsa, orada öğrenmenin ve anlayış kazanmanın doğal yoluna müdahale edilmiştir.
Hazır bilgi talep etmek kimseyi ilerletmez.
Hesap makinesi 4x6=24 diyebilir. Ama bu size cevaptan başka hiçbir şey kazandırmaz. Çarpma yapmayı öğretmez. Tanrılar bize sadece cevabı değil, cevabı bulma yolunu öğretmek istiyorlar. Düşman peygamberleri ve azizleri ‘‘sadece kendilerinin yapabileceği’’ mucizeleri gösterirler ve bunun için el ayak öpmenizi beklerler. Allah’ın yaptığı ‘‘yardım’’, kölelerine bir lütufken Satan ve Demonları bizi ‘‘insan’’ yerine koyuyor. Bu da çoğu insanın anlamadığını düşündüğüm bir konu ve daha sonra konuşmak istiyorum. Şimdilik değinmek istediğim şey şu: Bize yolumuzu bulmayı öğretmeye çalışıyorlar, hazır cevaplar vermelerinin bize uzun vadede faydası olmayacağını biliyorlar.
Bizi A noktasından B noktasına elimizden tutup götürdüler diyelim, B’den C’ye gitmemiz gerektiğinde ne olacak? Parasız kalınca gökten para yağdı diyelim, o para bitince ne olacak? Hastamızı iyileştirdiler diyelim, bir daha sevdiğimiz biri hastalanınca ne olacak? Onlar bize şifa vermeyi öğretmek istiyorlar. Bize harita çizip verdiler diyelim, hayatımız boyunca o haritanın sınırlarında mı yaşayacağız? Onlar bizim yolumuzu çizmek istemiyor, bize yolumuzu bulmayı öğretmek istiyorlar.
Ben Satanistleri düşündüğümde bilinmez sularda korkusuzca yüzen kaşifler düşünüyorum. Balta girmemiş ormanda da, çölün ortasında da, uzayın bilinmez köşelerinde de, binlerce yıldır duyularının bağlanması için lanetlendiği halde düşmanın akılsız kölelerine çevrilmek için sayısız psikolojik saldırı ve manipülesi altında dahi kaybolmayan kişiler düşünüyorum. Çünkü yollarını bulmayı biliyorlar.
Yolunuzu bulmayı nasıl mı öğreneceksiniz? Bilinmeyenle yaşamayı öğrenmeniz gerek. Başkalarının hazırladığı cevapları talep etmek yerine bilinmeyenle başa çıkmayı seçeceksiniz.
Şimdilik bu kadar. Düşüncelerinizi bekliyorum.
Eğer hayatınızda bilinenler bilinmeyenlerden fazlaysa, konfor alanına hapsolmuş kendine ördüğe çitlerin dışına adım atamayan bir ihtiyar olmuşsunuz bile demektir.
Sayısız kişi kendini kurallarını bilmediği, savaşmayı bilmediği, tarafları bilmediği bir savaşın ortasında bulduracak mantıklı argümanlarımızı görmezden gelerek ona doğduğu andan beri öğretilmiş ‘‘bildiği’’ yalan dünyayı tercih eder.
Ölünce yok olacaksın. Çok basit. Kafa karışıklığı yok. Bilinmezler yok. Kafanızı yormanıza gerek yok. Yok olacağını kabullenmek elbette bazı insanlar için zor, yine de ne olacağını bilememekten çok daha kolay.
İyi köle olursan huri var, kötü köle olursan yanarsın. Günde beş defa siyah taşa secde edersen Cennet’e girebilirsin. Her şey gökten inmiş. Düşünmenize gerek yok, itaat etseniz yeter. Bilinmeyenle uğraşmak zorunda değilsiniz.
Bilinmeyen, sevgili dostlarım, gerçekten de korkunç. Siz hiç kayboldunuz mu? Bir teknede gök mavi, sağınız mavi, solunuz mavi, görünürde tek parça kara olmadan kalakaldınız mı? Yollarını bilmediğiniz, dilini bilmediğiniz, yönünüzü bulamadığınız bir ülkeye gittiniz mi hiç? Balta girmemiş bir ormanı rehbersiz ziyaret ettiniz mi? Tanıdığınız herkesi ve her şeyi arkada bırakarak bilmediğiniz insanlara, mekanlara gittiniz mi? Bilinmeyenin içinde olmayı tecrübe etmediyseniz eğer, ne demek istediğimi size anlatacak kelimem yok.
Satanist olmak için bilmenin rahatlığını bırakmamız gerekti. Göremediğimiz ve bilemediğimiz bir astralin varlığını kabul ettik. Bilmediğimiz düşmanlarla savaşmayı tercih ettik. Gözlerimizin bağlı olduğunu kabul ettik. İyi de yaptık, çünkü o bağı çıkarmanın tek yolu önce varlığını kabullenmek.
Bunu yazmamın sebebi bir süre önce Hitler hakkında ne kadar bilgi sunulursa sunulsun tatmin olmayan kişiydi. Kişisel sebeplerle geç oldu. https://ancient-forums.com/viewtopic.php?f=29&t=71246&hilit=Hitler ‘‘Hitler ölmedi demek, kaçtı, öyle mi? Nereden biliyorsunuz? Hm demek bunu destekleyen belgeler gösteriyorsunuz? Ama aksini gösteren bir şey gördüm ben? Aaa demek sahte kanıt üretilebiliyor? O zaman nereden biliyorsunuz? Yok ama nasıl oldu yani? Kurşun sesini duymuşlar ya? Ne demek kaçtı? Hangi yolla? Nereye kaçtı? Nasıl kaçtı? Kimler biliyordu? Nerede yaşadı? Geri kalan hayatını nasıl geçirdi? Nasıl Dünya’yı terk etti? Bana HER ŞEYİ DETAYLARIYLA açıklamanıza ihtiyacım var.’’
Bilinmeyene katlanamayan bir zihin. Bu yüzden size bilinmeyenle baş etmek konusunu açtım. Linkteki konu hakkında söylemek istediğim iki şey var. Bir, biz kimiz ki bilelim? MİT’e gidip bana şu çok gizli operasyon hakkındaki her şeyi söylemezseniz vatandaşlıktan çıkarım der misiniz? İki, Magnum Opus’u tamamlayan kişilerin güvenliğini tehlikeye atabilecek bilgilerin sizin merakınızı gidermek için açıklanmasını istemek hangi mantığa uygun?
Sonuç: Bilemeyeceğiz.
Burada ayırdını etmek istediğim bir şey var. Bu yanlış zihin yapısının iki sebebi var: Gerçeğin gökten vahiyle ineceğine inanmak ve internetin bilgiye ulaşmayı çok kolay hale getirdiği bir çağda yaşamamız. Sizi soru sormaktan caydırmak istemiyorum. Bilginin hayatın doğal şartlarında gökten inen veya bir tıkla kolayca bulunan bir şey olmadığını söylemek istiyorum. Eğer bu iki durum gerçekleşiyorsa, orada öğrenmenin ve anlayış kazanmanın doğal yoluna müdahale edilmiştir.
Hazır bilgi talep etmek kimseyi ilerletmez.
Hesap makinesi 4x6=24 diyebilir. Ama bu size cevaptan başka hiçbir şey kazandırmaz. Çarpma yapmayı öğretmez. Tanrılar bize sadece cevabı değil, cevabı bulma yolunu öğretmek istiyorlar. Düşman peygamberleri ve azizleri ‘‘sadece kendilerinin yapabileceği’’ mucizeleri gösterirler ve bunun için el ayak öpmenizi beklerler. Allah’ın yaptığı ‘‘yardım’’, kölelerine bir lütufken Satan ve Demonları bizi ‘‘insan’’ yerine koyuyor. Bu da çoğu insanın anlamadığını düşündüğüm bir konu ve daha sonra konuşmak istiyorum. Şimdilik değinmek istediğim şey şu: Bize yolumuzu bulmayı öğretmeye çalışıyorlar, hazır cevaplar vermelerinin bize uzun vadede faydası olmayacağını biliyorlar.
Bizi A noktasından B noktasına elimizden tutup götürdüler diyelim, B’den C’ye gitmemiz gerektiğinde ne olacak? Parasız kalınca gökten para yağdı diyelim, o para bitince ne olacak? Hastamızı iyileştirdiler diyelim, bir daha sevdiğimiz biri hastalanınca ne olacak? Onlar bize şifa vermeyi öğretmek istiyorlar. Bize harita çizip verdiler diyelim, hayatımız boyunca o haritanın sınırlarında mı yaşayacağız? Onlar bizim yolumuzu çizmek istemiyor, bize yolumuzu bulmayı öğretmek istiyorlar.
Ben Satanistleri düşündüğümde bilinmez sularda korkusuzca yüzen kaşifler düşünüyorum. Balta girmemiş ormanda da, çölün ortasında da, uzayın bilinmez köşelerinde de, binlerce yıldır duyularının bağlanması için lanetlendiği halde düşmanın akılsız kölelerine çevrilmek için sayısız psikolojik saldırı ve manipülesi altında dahi kaybolmayan kişiler düşünüyorum. Çünkü yollarını bulmayı biliyorlar.
Yolunuzu bulmayı nasıl mı öğreneceksiniz? Bilinmeyenle yaşamayı öğrenmeniz gerek. Başkalarının hazırladığı cevapları talep etmek yerine bilinmeyenle başa çıkmayı seçeceksiniz.
Şimdilik bu kadar. Düşüncelerinizi bekliyorum.