Welcome to our New Forums!

Our forums have been upgraded and expanded!

ben kimim?

nothingness

New member
Joined
Jan 11, 2025
Messages
17
Herkese esenlikler diliyorum.
Yıllardır süregelen sorgulamalar, yüzleşmeler, arayışlar, kaçışlar, isyan ve hasret'e atıflar.

-Bir çok insanın gerçeklik arayışı farklıdır,fakat hemen hemen herkes,bulacağı gerçekleğinde,gerçekliğini sorgulaycaktır. Her ne kadar teoriler sadece teori olarak kalsada, her şeyin bir rüya olma seçeneği göz ardı edilebilir mi? Her insan kendi gerçekliğinde yaşıyorsa, asıl gerçeğe ulaşılması nasıl mümkün olabilir?

-Dış dünya ile bağlantımız gerçekleştikten sonra, kabul görebilmek adına bir çok farklı karakter oluşturuyoruz, hatta bu karakterler insanlar arası ilişkilerde bile değişebiliyor. Oluşturduğumuz bütün benlikler ile yüzleşmeyi başarabilir isek,ortada hangi benlik kalacak, hiçliğe uzanan bir merdiven mi tırmanacağız? Yoksa varlığın olasılıklarına açılan yeni bir benlik mi oluşturacağız?

- Bütün canlılar bir arayış içinde ,insanlar olarak neyi arıyoruz? Oluşturulan sistemde, sürekli tatmin arayışına giren insan sayıları bir hayli çoğalmışken, bu sistemde kırılmalar nasıl olacak? Ruhani yolun, bir çok menfaat duygusu ile perçinlendiğini gördüğümüzde, bu samimi bir arayış olmaktan çıkmaz mı?

- Bu kaçış nereye? Yüzleştiğimizi zannettiğimiz olaylar,duygular ile,ya hiç yüzleşmediysek? Çocukluk travmalarını fark etmekle birlikte,yetişkinlik çağına geldiğindeki tüm sorunların,aslında çocuklukta oluşan sorunlar ile bağlantılı olduğunu fark edersek nereye kaçacağız?

- İsyan'ın çok güçlü bir duygu olduğu, deneyimlenenler tarafından biliniyor. Zira seneler geçsede, gönüller halâ isyan eder.
içerlerde yanan isyan ateşini harlamak,toplumsal başkaldırılara sebep olabilecekken,herkes nasıl olurda bunu bu denli saklayabilir? Bir gün bu ateş harlanırsa toplumsal bilinç düzeyi hangi durumlara gelebilir? Sistem tarafından köreltilmeye çalışılan duygular açığa çıktığında,çok cürretkar sahneler ile karşı karşıya kalma ihtimalimiz bir hayli yüksek olmaz mı?

-Tanımı her kapıya açılabilen bir duygu.
Herşeye hasret duyabilecek varlıklar, gerçekten hasretini çektiği şeyin ne olduğunu, nasıl algılayabilecekler?
Ve hasretini çektiğimiz şeylere, ulaştığımız da, farklı şeylere hasret duymaya başlıyoruz, bu bir paradoks mu? Yoksa biz sadece algılayabildiklerimiz kadar mıyız?
 
Günlük hayatta sorduğumuz her sorunun bir cevabı olduğunu biliyoruz ve bu ilişkiye olan algımız dolayısıyla bu şekilde gelişiyor. Bir soru soruyoruz, cevabını alıyoruz ve hayatımıza devam ediyoruz. Peki ya cevabı alamazsak, bulamazsak ve cevapsız kalırsak; o zaman ne oluyor? Algıdaki kusurlar işte bu gibi durumlarda ortaya çıkıyor.

İnsan, "Ben kimim?" diye sorduğunda bunun bir cevabı olduğunu biliyor ve evet, bunun bir cevabı da vardır. Lâkin bilmek gerekir ki, bu ve buna benzer soruların cevapları, gündelik soruların cevapları gibi değildir. Bunun "Nasıl Tanrı olunur?" diye sormaktan hiçbir farkı yoktur. Cevabı hem kişinin varlık seviyesini aşar hem de zihnin idrak edemeyeceği kadar gizemlidir.

Ben bu yüzden kişinin mevcut seviyesini aşan soruları ve konseptleri ısrarla incelemeye çalışmasını anlamsız buluyorum. Aynı bu soru gibi. Ben kimim? Buna bir cevap vermeli miyim? Veremezsem, o zaman sormanın anlamı nedir, bir cevap bulmak mı? Cevabı verebilirsem de, o zaman, hayatımda bir şey değişmiş olur mu? Ben kendimi ne denli tanıyorum ki, böyle bir soruya yanıt verebilme haddini kendimde göreyim? Peki kesin bir cevabım varsa, ben, ben olmaktan çıkarsam ne olacak? Kendime olan bakış açım hep sabit kalabilecek mi?

Görüldüğü gibi bu soru zihni aşan bir soru. Bu soruda mesele A noktasından B noktasına gitmekte değil. Hangi noktada olduğumuzu anlayabilmek ve hangi noktaya gidiyor olduğumuzu görebilmek. O yüzden böyle sorular üzerine düşünmeyi, sorgulamayı ve hesap kitap yapmayı seviyorsanız (ki çoğumuz sever yalan yok), o hâlde bunu daha farklı bir şekilde yapmalısınız.

Erdem Θ:

"İçte olduğu gibi, dışta da.

Sende olduğu gibi, başkalarında da.

Sende olduğu gibi, sonsuzlukta da.

Sende olduğu gibi, sadece sende.

Sende olduğu gibi, her şey.

Sende olduğu gibi, hiçbir şey.

Sen, olmuş olduğunsun.

Sen, şu an olduğunsun.

Sen, olacak olduğunsun.

Sen, her zaman olduğunsun.

Kendini Tanı!"
 
Günlük hayatta sorduğumuz her sorunun bir cevabı olduğunu biliyoruz ve bu ilişkiye olan algımız dolayısıyla bu şekilde gelişiyor. Bir soru soruyoruz, cevabını alıyoruz ve hayatımıza devam ediyoruz. Peki ya cevabı alamazsak, bulamazsak ve cevapsız kalırsak; o zaman ne oluyor? Algıdaki kusurlar işte bu gibi durumlarda ortaya çıkıyor.

İnsan, "Ben kimim?" diye sorduğunda bunun bir cevabı olduğunu biliyor ve evet, bunun bir cevabı da vardır. Lâkin bilmek gerekir ki, bu ve buna benzer soruların cevapları, gündelik soruların cevapları gibi değildir. Bunun "Nasıl Tanrı olunur?" diye sormaktan hiçbir farkı yoktur. Cevabı hem kişinin varlık seviyesini aşar hem de zihnin idrak edemeyeceği kadar gizemlidir.

Ben bu yüzden kişinin mevcut seviyesini aşan soruları ve konseptleri ısrarla incelemeye çalışmasını anlamsız buluyorum. Aynı bu soru gibi. Ben kimim? Buna bir cevap vermeli miyim? Veremezsem, o zaman sormanın anlamı nedir, bir cevap bulmak mı? Cevabı verebilirsem de, o zaman, hayatımda bir şey değişmiş olur mu? Ben kendimi ne denli tanıyorum ki, böyle bir soruya yanıt verebilme haddini kendimde göreyim? Peki kesin bir cevabım varsa, ben, ben olmaktan çıkarsam ne olacak? Kendime olan bakış açım hep sabit kalabilecek mi?

Görüldüğü gibi bu soru zihni aşan bir soru. Bu soruda mesele A noktasından B noktasına gitmekte değil. Hangi noktada olduğumuzu anlayabilmek ve hangi noktaya gidiyor olduğumuzu görebilmek. O yüzden böyle sorular üzerine düşünmeyi, sorgulamayı ve hesap kitap yapmayı seviyorsanız (ki çoğumuz sever yalan yok), o hâlde bunu daha farklı bir şekilde yapmalısınız.

Erdem Θ:

"İçte olduğu gibi, dışta da.

Sende olduğu gibi, başkalarında da.

Sende olduğu gibi, sonsuzlukta da.

Sende olduğu gibi, sadece sende.

Sende olduğu gibi, her şey.

Sende olduğu gibi, hiçbir şey.

Sen, olmuş olduğunsun.

Sen, şu an olduğunsun.

Sen, olacak olduğunsun.

Sen, her zaman olduğunsun.

Kendini Tanı!"
Abi ben bazen, herşey bu ne diyorum, bu nedir bunu adanmadan öncede diyordum, bu nedir bu alem nedir? bu insanlar bunlar ne eskidende diyordum kendime ben kimim
 
Günlük hayatta sorduğumuz her sorunun bir cevabı olduğunu biliyoruz ve bu ilişkiye olan algımız dolayısıyla bu şekilde gelişiyor. Bir soru soruyoruz, cevabını alıyoruz ve hayatımıza devam ediyoruz. Peki ya cevabı alamazsak, bulamazsak ve cevapsız kalırsak; o zaman ne oluyor? Algıdaki kusurlar işte bu gibi durumlarda ortaya çıkıyor.

İnsan, "Ben kimim?" diye sorduğunda bunun bir cevabı olduğunu biliyor ve evet, bunun bir cevabı da vardır. Lâkin bilmek gerekir ki, bu ve buna benzer soruların cevapları, gündelik soruların cevapları gibi değildir. Bunun "Nasıl Tanrı olunur?" diye sormaktan hiçbir farkı yoktur. Cevabı hem kişinin varlık seviyesini aşar hem de zihnin idrak edemeyeceği kadar gizemlidir.

Ben bu yüzden kişinin mevcut seviyesini aşan soruları ve konseptleri ısrarla incelemeye çalışmasını anlamsız buluyorum. Aynı bu soru gibi. Ben kimim? Buna bir cevap vermeli miyim? Veremezsem, o zaman sormanın anlamı nedir, bir cevap bulmak mı? Cevabı verebilirsem de, o zaman, hayatımda bir şey değişmiş olur mu? Ben kendimi ne denli tanıyorum ki, böyle bir soruya yanıt verebilme haddini kendimde göreyim? Peki kesin bir cevabım varsa, ben, ben olmaktan çıkarsam ne olacak? Kendime olan bakış açım hep sabit kalabilecek mi?

Görüldüğü gibi bu soru zihni aşan bir soru. Bu soruda mesele A noktasından B noktasına gitmekte değil. Hangi noktada olduğumuzu anlayabilmek ve hangi noktaya gidiyor olduğumuzu görebilmek. O yüzden böyle sorular üzerine düşünmeyi, sorgulamayı ve hesap kitap yapmayı seviyorsanız (ki çoğumuz sever yalan yok), o hâlde bunu daha farklı bir şekilde yapmalısınız.

Erdem Θ:

"İçte olduğu gibi, dışta da.

Sende olduğu gibi, başkalarında da.

Sende olduğu gibi, sonsuzlukta da.

Sende olduğu gibi, sadece sende.

Sende olduğu gibi, her şey.

Sende olduğu gibi, hiçbir şey.

Sen, olmuş olduğunsun.

Sen, şu an olduğunsun.

Sen, olacak olduğunsun.

Sen, her zaman olduğunsun.

Kendini Tanı

Günlük hayatta sorduğumuz her sorunun bir cevabı olduğunu biliyoruz ve bu ilişkiye olan algımız dolayısıyla bu şekilde gelişiyor. Bir soru soruyoruz, cevabını alıyoruz ve hayatımıza devam ediyoruz. Peki ya cevabı alamazsak, bulamazsak ve cevapsız kalırsak; o zaman ne oluyor? Algıdaki kusurlar işte bu gibi durumlarda ortaya çıkıyor.

İnsan, "Ben kimim?" diye sorduğunda bunun bir cevabı olduğunu biliyor ve evet, bunun bir cevabı da vardır. Lâkin bilmek gerekir ki, bu ve buna benzer soruların cevapları, gündelik soruların cevapları gibi değildir. Bunun "Nasıl Tanrı olunur?" diye sormaktan hiçbir farkı yoktur. Cevabı hem kişinin varlık seviyesini aşar hem de zihnin idrak edemeyeceği kadar gizemlidir.

Ben bu yüzden kişinin mevcut seviyesini aşan soruları ve konseptleri ısrarla incelemeye çalışmasını anlamsız buluyorum. Aynı bu soru gibi. Ben kimim? Buna bir cevap vermeli miyim? Veremezsem, o zaman sormanın anlamı nedir, bir cevap bulmak mı? Cevabı verebilirsem de, o zaman, hayatımda bir şey değişmiş olur mu? Ben kendimi ne denli tanıyorum ki, böyle bir soruya yanıt verebilme haddini kendimde göreyim? Peki kesin bir cevabım varsa, ben, ben olmaktan çıkarsam ne olacak? Kendime olan bakış açım hep sabit kalabilecek mi?

Görüldüğü gibi bu soru zihni aşan bir soru. Bu soruda mesele A noktasından B noktasına gitmekte değil. Hangi noktada olduğumuzu anlayabilmek ve hangi noktaya gidiyor olduğumuzu görebilmek. O yüzden böyle sorular üzerine düşünmeyi, sorgulamayı ve hesap kitap yapmayı seviyorsanız (ki çoğumuz sever yalan yok), o hâlde bunu daha farklı bir şekilde yapmalısınız.

Erdem Θ:

"İçte olduğu gibi, dışta da.

Sende olduğu gibi, başkalarında da.

Sende olduğu gibi, sonsuzlukta da.

Sende olduğu gibi, sadece sende.

Sende olduğu gibi, her şey.

Sende olduğu gibi, hiçbir şey.

Sen, olmuş olduğunsun.

Sen, şu an olduğunsun.

Sen, olacak olduğunsun.

Sen, her zaman olduğunsun.

Kendini Tanı!"
Yorumunuz için teşekkürler, farklı bakışlar her daim kıymetlidir.
 

Al Jilwah: Chapter IV

"It is my desire that all my followers unite in a bond of unity, lest those who are without prevail against them." - Satan

Back
Top