Welcome to our New Forums!

Our forums have been upgraded and expanded!

Antik Yunan Filozofları Hakkında

Diskriminant

Member
Joined
Sep 21, 2021
Messages
129
Website
diskriminant99.wixsite.com
https://youtu.be/3W-VALmWEcg

Esenlikler,

Bazen bize "... Yunan filozofu hakkında ne düşünüyorsunuz?" gibi sorular geliyor. Bu yazıda bu sorulara cevap niteliğinde olacak birkaç alıntı vereceğim.

Mageson'un forumlarda bir soruya verdiği yanıttan oluşan bir başlığı koyacağım şimdi.

Soru ve yanıtı şöyle:

https://ancient-forums.com/viewtopic.php?f=24&t=24921&p=111498


"Marcus aurelius ve stoacılık hakkında ne düşünüyorsunuz? Hristiyanlığın Roma'ya yayılmasından sonra Stoacılık yasaklandı."

"Bu soruya cevabım:

Onun Meditasyonlar kitabını okudum. Stoacılık ya da Helen dünyasından antik felsefe çalışmaları üzerine, gerçek ruhani pratikten söz edilen tüm kısımların kaldırıldığını ve geriye kalanın, garip bir miktarda Hristiyan ideolojisine sahip olan ve başka hiçbir şeye sahip olmayan temel bir akılcılığa dayalı olduğunu fark ettim. Arada bir Platon'un diyaloglarından biri gibi bir şey akla geliyor, epifiz bezinden ve omurgadaki yılan sisteminden bahsediyor. Ama Cumhuriyet, Yeni Ahit'te Hristiyanlar için yaşam doktrini olan Komünist manifesto'nun temeli gibi görünüyor ve daha sonra Hristiyan bekarlık ideallerini teşvik ediyor, bunu oraya kimin koyduğunu merak ediyorum.

Ancak eski Yunanlılar, binalarının sütunlarında mantra şarkıları olan ve Filozofların toplandığı yerlerde, Gymnasium'da açıkça konuşulan ruhani bilgilerle açık bir şekilde ruhani bir toplumda yaşadılar.

Isosophia'nın Helenist ruhani sistemi kültürün tamamıydı ve filozoflar, adın ve sembolün anlamı olan yükselmiş yılanlara sahip olanlardı.

Yine de bir şekilde eski Yunan filozoflarının ve felsefelerinin ana akım tarihlerini ve teorilerini okuduğumda... Garip bir şekilde bunların hepsi eksik (veya kayıp) ve bizim Sokrates'in tanrılardan nefret ettiği ve Yunanlılara karşı kültürel savaş açtığı için kutlamamız ve onun batıl inançlı Pagan moronlar tarafından öldürüldüğüne inanmamız gerekiyor.

Neden Aristoteles'in dip notlarından başka bir şey kalmadı elimizde..."

"Hristiyan kilisesi, Aristoteles'in tüm ana eserlerini ve tüm Yunan Filozoflarını, tüm ruhani bilgileri yok etmek için tüm okullarını yıktıktan sonra yok etti.

Sonra kendilerinin de kabul ettikleri gibi gerisini Hristiyan ideolojisine uyacak şekilde yeniden yazdılar.

Sokrates'in hikayeleri aynı zamanda Helenizm'e saldırmak için tipik bir Hristiyan propagandası olan Helen karşıtı kahramanlık mitoslarını yaratan bir Katolik kilisesi mitidir. Bu nedenle, herhangi bir Katolik bilgin veya Rahip Yunan felsefesini konuşmaya başladığında, kulağa sihirli bir şekilde İsa'sız Hristiyanlık gibi gelir.

Ve kilise, tüm bunların, "iyi goylar'ın" veya soylu Pagan filozofların, varoluşun üzerinizde gezinen sihirli bir Yahudinin tuvalete gittiğinizi izlemesini ve İncil'i, İncil'in doğuştan geldiğini belirttiği Musa gibi İbraniler tarafından yazılan, dünyanın düz olduğunu söyleyen çelişkilerle dolu bir kitabı kabul etmeniz gerektiğini kanıtladığını söylüyor.

Komik olan, eğer tüm Helen Filozofları buna gerçekten inanıyorsa, Hristiyan kilisesi neden onların tüm çalışmalarını yok etmek ve kalmasına izin verdikleri her şeyi yeniden yazmak zorunda kaldı? Çünkü kilise yalan söylüyor. Bu, St. Augustine gibi ucubelerin işiydi, Katolik kilisesinin Yahudi programı için Platoncu felsefe ve diğer Yunan felsefelerinin yozlaştırılması ve Yahudi kontrolünün yeni programını kabul etmek için Goyim kültürünü bozmak.

Hristiyan kilisesi, Tyana'lı Apollonius'un eserleri gibi diğer eserleri 19. yüzyılda matbaacılıkla yaygınlaştırıldığında kamu dağıtımından tamamen kaldırmaya çalışıldı. Gerçek bir Yunan Filozofunun hayatta kalan tek tarihinin, psişik-ruhsal yeteneklere sahip oldukça yükselmiş bir üstat olması komik ve Magnum Opus ile tamamen yükseliyor. Acaba Hristiyan kilisesi neden Yunan filozoflarının tarihinin kaldırılmasını istedi? Çünkü Gerçek olan oydu."

Alıntı burada bitiyor.

Bunun biraz aşağısında da HP. Hoodedcobra666'nın yanıtı var.

"Kaybolan kanıtlara ve yozlaşmış öğretilere rağmen, (orijinali çoğu zaman yerinde olduğu için çevirilerde kaybolur, ancak kasıtlı olarak yanlış tercüme edilmiştir, bu yüzden bu şeylerin çoğu hakkında felsefi sözlükler vardır.) öğretilerin çoğu bozulmadan kalır. Bunun başlıca nedeni, rahiplerin yahudi kültürüne sahip kanserli kaba geri zekalılar olmaları ve neyin var olmasına izin vereceklerini ve neyi çıkartacaklarını tam olarak anlamamış olmalarıydı. Ve hayatta kalan bu küçük şey Rönesans'a neden oldu.

Antik Yunan yazılarının %95'inden fazlasının ya kilise kasalarında gizli tutulduğu ya yozlaştırıldığı ya da hristiyan misyonerleri tarafından kasıtlı olarak yok edildiği tahmin ediliyor. Bu yıkım yüzyıllarca devam etti. Büyük odak olan birkaç yazı, kilisenin odaklanmak istediği yazılardır. Platon'un Devlet kitabı bir örnektir ve kitabın bazı bölümleri oldukça saptırılmış gibi görünmektedir.

Aristoteles'i ya da Sokrates öncesi filozofları okumak bu anlayış için yeterli olmalıdır, bunlar Hristiyanların İbranice tarzlarında yorumlanmamalıdır, ancak bunu var olmayan bir fikirlerin sürekliliğini kanıtlamak için yaparlar. Diğer yazılar büyük ölçüde bozulmadan ya da yeniden yazılmadan hayatta kaldı ve bunlar üzerinde düşman çeviri ve yorumlamayı yanlış biçimlendirdi ve ayrıca erişimi kaldırdı. Pek çok orijinal, hem erişilemez hem de normal insanların bunları görme yeteneğinin ötesindedir. Bu, Hristiyanlığın kontrolünü devam ettirmek için yerel Paganların toplu katliamından sonra her yerde oldu.

Bilginin yakılması ve fiilen kaybolması sorunu bir yana, bir kısmı hayatta kaldı. Daha büyük sorun, çoğunun büyük ölçüde yanlış yorumlanmış olmasıdır. Meditasyon tavsiyesi ve tüm ruhsal egzersizler gibi gerçekten önemli olan birkaç şey büyük ölçüde ortadan kalktı, ancak ritüeller gibi iyileşme parçaları, reenkarnasyon, yaşamlar boyunca ruhu geliştirme, bireysel ruhun tanrılaştırılması vb. hakkındaki inançları açıkça ortaya koyuyor."

Kısaca, Antik Yunan filozoflarının çoğu ruhani olarak oldukça gelişmişti ve tüm ruhani konular rahatça konuşuluyordu. Belki çoğu vahşice katledilmedi ama bıraktıkları eserler büyük oranda bozuldu ya da yok edildi, bir kısmı da hala kilisede saklanıyor.

Benim yazıyı yazma sebebim ise,

"It is the Thunderbolt that steers the universe."

-Heraclitus, ca. 500BC

Bu sözdü.

Aklıma takılan bir söz vardı ve onu arıyordum bir sitede, sonra bu söze rastladım ve aniden bunun düşüncelerimi doğruluyor olabileceğini fark ettim. Sonra forumlarda Heraklitus'u arattım ve bu başlığa denk geldim. Daha sonra detaylıca çevirip okumaya karar verdim ve hazır başlamışken sitedeki çeviri işini de aradan çıkartayım dedim ve buradayız.

Yani çevirisi şu oluyor:

"Evreni yöneten, yıldırımdır."

-Heraklitos, Milattan önce 500

Antik yunan filozoflarının bilgeliğini düşünürsek, bu söz büyük önem taşıyor.

Bu sözü aklınızda iyi tutun. Muhtemelen benim düşündüğüm gibi evreni asıl yöneten kuvvet elektromanyetizma, kütleçekim değil.

Bu söz de alegorik olarak bu durumdan bahsediyor olabilir. Yıldırım da aslında oldukça güçlü anlık bir elektrik akımıdır.

Benden bu kadar, iyi günler, aradığım sözü yeniden aramaya dönüyorum ben.

Bu arada aranızda fizikle ilgilenen var mı?
 
''Evreni yöneten yıldırımdır.''

İlginç. Yıldırım yer ve gök arasında gerçekleşen, kör edeci bir ışığa ve şiddetli ses dalgasına sebep olan enerji alışverişi. Bu üstüne düşünülmesi gereken bir konu.

Işık, sevgili arkadaşlar, enerjidir. Beni ve sizi hayatta tutan, beynimizin çalışması ve hareket etmemiz için gerekli olan enerjiyi biz besinlerden alırız. Yediğimiz bitkiler enerjiyi direkt güneşten, hayvanlarsa bitkilerden ve diğer hayvanlardan alır. Fotosentez (foto=ışık) ve besin zinciri. Temel biyoloji konuları. Vardığımız sonuç: Enerjimiz güneş ışığından geliyor.

Işık hakkında bir başka konu ise güneşten gelen radyoaktif ışınların evrimdeki yeri. Özellikle de buzul çağında buzlarda hapsolan enerjinin buzlar çözüldükçe serbest kalması ve bunun insanların ırklara ayrıldığı ve her ırkın çevre şartlarına göre evrildiği dönemde evrime yardımcı olması. Işık evrimin baş sorumlularındandır.

Lilith'in ışık hakkındaki sözünü buraya iliştirmek isterdim ama hatırlamıyorum ve bulamıyorum. ''Işık her şeydir,'' tarzı bir sözdü.

Sese gelince, ses titreşimdir. Titreşim varsa ses çıkarır. Ses varsa bir şeyler titreşiyordur. Atomlar da titreşir. Ses enerjisi hakkında fazla bilgim yok.

Titreşim varsa enerji vardır. Beyin dalgaları toplamda 4 dalga boyunda titreşiyor(muş). Beta, yani o hiç susmayan sesin sürekli düşündüğü, plan yaptığı, değerlendirdiği, odaklandığı, sorun çözmeye çalıştığı ve sizin bu yazıya okurken beyninizden yayılan 13-30 Hz'lik dalga boyu. Alfa (8-13 Hz) daha sakin olduğumuz, günlük hayattan durup bir nefes aldığımızda geçtiğimiz dalga boyu. Durun, derin bir nefes alın ve düşünmeyi bırakın. Zihninizin içindeki değişimi fark edeceksiniz. Uykunun ilk evrelerindeki dalga boyu alfadır. Teta, meditasyon yaparken ve transın hafif evrelerinde girilen dalga boyudur. (4-8 Hz). Delta ise derin uykuda ve derin trans halinde beyin dalgalarımızın titreşiminin dalga boyu. (0-4 Hz)

Mantraların, çıkarılan o seslerin amacı bu işte. Belli titreşimlere ulaşmak.

Bu bilgiler ışığında tekrar düşünelim şimdi. Yıldırım=ses+ışık.

Yalnız şunu belirtmem gerek ki ses ve ışık yıldırım (yer ve gök arasında) veya şimşek (iki bulut arasında) enerji alışverişidir. Ortaya çıkan ses, ışık, ısı enerjileri bunun sonucu. Tabii eğer yıldırım derken kastedilen, hepimizin gözünde canlanan o geceyi gündüz yapan ışık ve sağır edici gümbürdemeyse o başka.

Negatif ve pozitif yükler arasındaki etkileşimi irdeleyecek fizik bilgim yok. Antik yunan filozoflarının bunu yapacak teknolojisi var mıydı onu da bilmiyorum.
 
Pammy said:

Ben bu sözün alegorik olduğunu düşünüyorum daha çok. Yani yıldırım derken tüm elektromanyetik kuvveti veya elektriği kastettiğini düşünüyorum. Çünkü evrende de durum gerçekten bu şekilde.

Evrendeki yapıların %99'u plazmadır ve bu ana akım fizikte bile kabul edilen birşey. Plazma, kısaca bir sürü elektron ve pozitif yüklü iyonun karışımından oluşan bir yapıdır, ama asla gazlar ile karıştırılmamalıdır. Gazlar aptaldır, yani onlara etkiyen kuvvet ne yapmalarını isterse onu yaparlar. Plazma ise oluştruduğu manyetik alanlar ve akımlar nedeni ile kendi kendisini düzenleyebilen canlılığa benzer bir yapıya sahiptir.

"Elektrik akımlarının etkisi altında, plazma, yaşam benzeri niteliklere sahip ipliksi, dalgalı, sarmal oluşumlar üretir.
Aslında, Irving Langmuir'e bu terimi biyolojiden (kan plazması) ödünç alması için ilham veren, elektrikli plazmanın bu yaşam benzeri davranışlarıydı."

Yani evrenin %99'u plazma, dolayısıyla evrenin %99'u kütleçekimden çok elektromanyetik kuvvet tarafından yönetiliyor.

Sözü hatırlarsak:

“Evreni yöneten, yıldırımdır.” İşte bu yüzden bu sözde yıldırımdan bahsedilirken elektromanyetizmayı veya elektriği kastettiğini düşünüyorum.

Evet bunları gözlemleyecek teklonojileri yoktu ama sağlam bir ruhaniyet bilgileri vardı. Ruhaniyet her şeyle bağlantılı olduğu için elektriğin tüm evreni yönetecek gücünü ruhaniyet yoluyla fark etmiş olabilirler.
 
Diskriminant said:
Pammy said:

Ben bu sözün alegorik olduğunu düşünüyorum daha çok. Yani yıldırım derken tüm elektromanyetik kuvveti veya elektriği kastettiğini düşünüyorum. Çünkü evrende de durum gerçekten bu şekilde.

...

“Evreni yöneten, yıldırımdır.” İşte bu yüzden bu sözde yıldırımdan bahsedilirken elektromanyetizmayı veya elektriği kastettiğini düşünüyorum.

Evet bunları gözlemleyecek teklonojileri yoktu ama sağlam bir ruhaniyet bilgileri vardı. Ruhaniyet her şeyle bağlantılı olduğu için elektriğin tüm evreni yönetecek gücünü ruhaniyet yoluyla fark etmiş olabilirler.

Belki öyledir, fizik bilgim pek derin değil. Ama sanırım siz ilgilisiniz. Birini bulmuşken sorayım, Türkçe ana sitede ''karanlık madde yalanı/saçmalığı'' dediğini gördüm birinin. Bunun sebebi ne? Evrenin çoğunun inceleyemediğimiz bir maddeden oluştuğu neden bir yalan?

Bir de küçük bir nokta var, eğer yıldırım derken elektromanyetizma kastedilmişse bile cümle alegorik olmuyor. Çünkü yıldırım derken yine elektrik kastediliyor. Yıldırım elektrik yükünün boşalması olayı. Anlatım sembolik değil, literal. Sembolizm arasında bağlantı olmayan iki şeyin sonradan yüklenen bir anlamla bağlaştırılması. Elma=günah gibi. Elma yemenin cennetten kovulacak(!) bir günah işlemekle ne alakası olabilir ki?

Sözüm meclisten dışarı, din(!)lerdeki ''ama o sembolikk!!!'' savunması beni çok rahatsız ediyor da.
 
Pammy said:
Diskriminant said:
Pammy said:

...

...

...

...

Evet zaten o yazıyı yazan da bendim zaten.
Evet, karanlık madde kuramı tamamen bir zırvadan ibarettir. Tamamen büyük patlama kuramının, daha doğru kütleçekim temelli evren modelinin kıçını kurtarmak için ortaya atılmıştır.
Çok basitçe bahsetmem gerekirse, bu kuram galaksilerin oluşması için yeterli madde miktarının OLMADIĞI DENEYLERLE GÖSTERİLDİKTEN SONRA ortaya atılmıştır. Büyük patlamayı doğrulamak için gerekli madde miktarı bulunamayınca, oh vey teorimiz çöküyor goy! diyorlar ve ortaya Nasreddin Hoca fıkrasından hallice bir kuram çıkıyor.
Onlara göre eksik madde varmış ama biz göremiyormuşuz! Aklı başında centil bir fizikçi kuramı başarısız olursa gider ve yenisini yaratmaya çalışır. Kİmse çıkıp da "Teorim doğru ama siz göremediniz!" demez.
Görünmüyorsa kanıtla diyoruz ama o da nafile. Karanlık maddenin yapısı hakkında tam yarım asırdır hiçbir şey bilinmiyor.
Şimdi elimizdekileri toparlayalım. Bu teorinin tek dayanağı kütleçekimin galaksileri oluşturacak kadar güçlü olmaması ve o galaksilerin bir şekilde var olmuş olması. Ama bunu alternatif teorilerle çok güzel açıklayabiliriz, örneğin 400 yıl önce kurulmuş, fosil kütleçekim merkezli evren modelinden kurtulup yerine plazma kozmolojisinde önerilen elektromanyetizma merkezli evren modelini koyabiliriz.
Gerçekten de plazma kozmolojisi galaksilerin oluşumunu hiçbir çelişki olmadan gayet iyi şekilde açıklayabilmektedir.
Çünkü elektromanyetizma kütleçekimden milyonlarca kat daha kuvvetli bir güç! (Tam olarak 10^36 kat daha güçlü, yani birden sonra 36 tane sıfır koyman gerekiyor.)

İkinci olarak da, yarım asırdır hiçbir deneyde doğrudan kanıtlanamadı. Yapısının nasıl olabileceğine dair tutarlı bir teori bile yok!

Fizik tamamen gözlemlenen bir olgunun kuramlar ile açıklanması ve bu kuramın deneylerle ispatlanmasından ibarettir. Herhangi bir aşamasını çıkardığınız anda bu fizik olmaktan çıkar. Deneysel olarak kanıtlanamayacak hiçbir matematiksel kuram fizik sayılmaz. Aynı karanlık madde zırvalığı gibi. Zaten bakacak olursanız ilk ortaya atanlar olmasa da 1970'de karanlık maddeyi hortlatan kişi tüm ebeynleri yahudi olan bir yahudi kadındı.

Bu konuda anlaşdığımızı varsayıyorum ve diğerine geçiyorum.

Belki de direkt tam anlamıyla elektrikten bahsediyordur, yıldırımda elektrik sonuçta. Söylediğiniz doğru ama mantıken arasında bağlantı olmayan iki şeyi bağlamak alegori oluyor.

Anladım sorun değil. Zaten burada konuştuklarımız tamamen bilimle alakalıydı Satanizmle değil.
 

Al Jilwah: Chapter IV

"It is my desire that all my followers unite in a bond of unity, lest those who are without prevail against them." - Satan

Back
Top