Daemonica
Member
- Joined
- Feb 10, 2024
- Messages
- 475
Şamanlar, eski Türklerin hak inancı olan Tengricilikteki 'din görevlileridir'. Yolunuz JoS TR'ye kadar gelmişse bu kişiler hakkında az çok bilgi sahibi olduğunuzu varsayıyorum. Bu yazıda sizlere Şamanlarla ilgili değil, 'Şaman' dediğimizde aklımıza gelen ilk sembollerden birisinin Okült açıklamasını yapmak istiyorum.
Öncelikle Şaman davulları öyle rastgele şeylerden değil, belli başlı malzemelerden yapılıyordu. Genellikle Sedir Ağacı kullanılıyordu ki Sedir Ağacı eski Türkler için kutsal bir ağaçtı. Bunun sebeplerinden birisinin Sedir Ağacının 'Jüpiter' ile ilişkilendirilmesinden ve psişik işler için kullanılabiliyor olmasına bağlıyorum. 'Jüpiter' ise Tengri; Lord Baalzebul Babamızın diğer isimlerinden biri, bu da Sedir Ağacının kullanılmasındaki sebeplerden birisidir sanıyorum. Deri olarak da Dağ Keçisi veya Geyik derisi kullanılıyordu.
Davulun ritüellerde titreşim maksatlı kullanıldığını düşünüyorum; aynı bizim Standart Ayin sırasında çan çalmamız veya AUM titretmemiz gibi. Fakat davul ritüellerde kullanılmaya başlanmadan önce üstlerine belli başlı semboller çizilirdi; aynı durumu İskandinavlarda da görebiliyoruz, sembol ise ufak tefek farklılıklar olsa da genel hatlarıyla şu şekilde gözüküyor:
Şimdi sıra sıra, sayılarla işaretlenmiş yerleri açıklayacağım.
1 - ) Gösterilen yer, insan ruhunu doğu-batı olarak ikiye ayırıyor. Şekil itibarıyla insan şekline benzeyen bu sembolün omurgasını oluşturduğunu Okült alegorileri bilen herkes görebilecektir. Bazı Şaman davullarında bu çizgi yerine direkt Yaşam Ağacı kullanılıyor ki o da insan omurgasını ve çakralarını gösteren bir diğer sembol. Ruhun merkezi, dört yönün ortası ve Akaşa elementini temsil ettiğini söyleyebiliriz.
2 - ) Gösterilen yatay çizgi ise yer ile göğü ayıran ufuk çizgisi; ayrıca insanın kollarını ve omuz çakralarını gösteriyorlar. Dikey çizgiler ise yer ile göğü ayıran metalleri ve çıngıraklı çalgıları gösteriyorlar diyebiliriz, bu çalgıların da titreşim için kullandığını biliyoruz. Bu dikey çizgilerden dokuz adet olmasının da tesadüf olmadığını düşünüyorum; muhtemelen yaşam-ölüm dengesini gösteriyor.
3 - ) Gösterilen daire insanın başını, Taç Çakrasını gösteriyor. Uçmağ yahut Cennet de diyebiliriz. Omurganın Taç Çakrasını yukarı bir ok işaretiyle 'delip geçmesi' ise bariz şekilde Kundalini Yılanının yükseliş yönünü, yükselişini bize gösteriyor. Çevresindeki çifte çizgi ise gökkuşağı, titreşim ve aydınlanma olarak yorumlanabilir ki hepsi Kundalini Yılanı ile doğrudan bağlantılı şeyler; fakat ben Tapınak Çakralarının konumunu da gösterdiklerini düşünüyorum. Ayrıca bu dairenin bir Güneş sembolü olduğunu fark etmişsinizdir; 'Güneşi Delmek' ifadesi insan üstü büyük başarılara ulaşma anlamında kullanılan bir deyimdir.
4 - ) Gösterilen yarım daire, insan figürünün ayaklarını gösteriyor. Kalça Çakralarının konumunu da gösteriyor desek yanlış olmaz. Yarım daire içinde kalan yer Tamu; Cehennem denebilir, Erlik Han'ın hüküm sürdüğü bölge; Uçmağ'ın tam tersi. Antik Yunanlıların Tartaros dediği yer; fakat bu görselde kök çakrasını; Kundalini Yılanının uyuduğu bölgeyi işaretliyor demek daha doğru olacaktır.
-
Şimdi araya girmek istiyorum; çünkü şu ana kadar anlattığım her kısım bir insan sureti oluşturuyor. Çoğu yerde bu sembolü 'Şaman' sembolü yerine 'Tengri', 'Tengricilik' sembolü olarak adlandırırlar. Bu yüzden Tengri'yi, yani Lord Baalzebul'u temsil eden bir sembolde insan suretinin ne anlama geldiğini açıklamak istiyorum. Lord Baalzebul'a bazen Baal denir; Baal bir isimden ziyade ünvandır, fakat bu ünvan adeta özel isim gibi Lord Baalzebul'a yakıştırılmıştır. Bunu şöyle düşünün, çok büyük bir İmparator var ve artık ona özel ismiyle seslenmek yerine sadece 'İmparator' diyorsunuz. Lord Baalzebul için de bu durum geçerlidir. Ona Baal denmiştir, El denmiştir, Tengri yahut Tanrı denmiştir, Dias denmiştir; bu ünvanlar ise o dillerde ve alfabelerde çoğunlukla insan suretinde belirtilmiştir. Çünkü Lord Baalzebul insanın doruk noktasıdır, en uludur ve en yüce olandır. İnsan 'Onun', yani Tanrının suretinde yaratılmıştır.
Mesela biz Türklerde bu sembol var; Yunanlılar ise Tanrı anlamına gelen Theos sözcüğüne sahip, Theos sözcüğünü çevirirseniz de insan sureti elde ediyorsunuz:
Çinlilerin kullandığı 'Cennet' anlamına gelen 'Tian' da; 'İmparator' anlamına gelen (Aynı Baal gibi) 'Dì' de keza aynı şekilde insan suretinde çiziliyor:
(Solda Tian, sağda Dì sembolü; Dì sembolündeki çakraların hizalanmasına ve Şaman davulunda kullanılan sembole olan benzerliğine dikkat edin.)
Böyle sayısız örnek verilebilir.
-
5 - ) Gösterilen atlar Türkler için kutsal hayvanlar olmakla birlikte Okült bağlamda vahşi olanın ehlileştirilmesiyle ilişkilidirler. Atlar ani dürtüleri temsil eder, atları evcilleştirmezsek onlar bizi öldürebilir; atları evcilleştirerek medeniyeti elde ederiz. Atlar hem dürtüleri temsil eden bir hayvan olarak, hem de seyahati mümkün kılarak medeniyete kavuşmamızı sağlamıştır. Atlar bir bakıma insanı evrimleşmemiş ilkel hayvan atalarından uzaklaştıran ve Tanrılara yakınlaştıran bir semboldür ki çoğu kültürde ölen insanların atlarıyla birlikte gömüldüğü söylenegelir.
6 - ) Buradaki çizgiler kuşları, özellikle de yırtıcı kuşları temsil ediyor. Bu kuşlar Şahin, Kartal ve Sungur gibi kuşlardır ki her biri Lord Baalzebul'un ilahi sembolleri arasındadır. Tanrılar yer yüzüne inerken Lord Baalzebul ve Lord Azazel onlar için hava yolu açmıştır; keza bu yırtıcı kuşlar aynı zamanda Lord Azazel'in de sembolleridir. Ayrıca kuşlara göksel alem ile yer yüzü arasındaki elçiler muamelesi yapılmıştır, yırtıcı kuşların seçilmesi ise onların 'gök' aleminin 'kralları' olmalarıdır. Hiyeraşik olarak gökyüzündeki tüm diğer kuşların üstündedirler.
7 - ) Dağ Keçileri ve Geyikleri bir arada gösteren semboller; Şaman inançlarında ikisi de Astral Seyahat, bilinmeyeni bulma, 'ruhsal gelişmişlik, zarafet, güzellik' ve aydınlanmayla ilişkili figürlerdir. Dağ Keçileri ise en yüksek konuma ulaşabilen hayvanlardır, fakat onları konumu kuşlar gibi 'gökyüzü' değildir; yerden göğe yükselirler.
Bu çizgiler dağları ve tepeleri temsil eder, üstteki ağaç ise 'Ulukayın' ağacıdır. Ulukayın ağacı ise Yaşam Ağacının Türklerdeki ismidir. İskandinavlar ona 'Yggdrasill', Hindular 'Ashvattha' ve Keltler 'Crann Bethadh' demiştir.
9 - ) Bu insan figürleri için çok fazla açıklama var, fakat 'Ülgen'in Yedi Oğlu ve Kızı' çoğunlukla kabul edilen açıklamadır. Çeşitli kültürlerde bu kavramlara rastlayabilirsiniz, 'Yedi Uyurlar', 'Yedi Bilge', 'Apkallu' ve bir ton diğer şey. Burada ise Çakraları, Demon'ları ve insan toplumunu temsil ediyor diyebiliriz.
10 - ) Daha önce de bahsettiğim gibi Güneşin delindiği, Tanrılığa erişilen nokta. Tanrının Tahtı, Ülgen burada oturur. Kundalini Yılanının yükseldiği noktayı temsil eder.
-
Bu meşhur sembolü 'dışarıdaki' insanlar gördüğü vakit hiç bir şey anlamıyor olabilirler, yahut çok üstüne düşünmeden 'biz' baktığımızda bile bu anlamları çıkarmakta zorlanabiliriz ki bu yazıyı da Türklerim kadim inancı olan Tengricilik ve Satanizm arasındaki derin ilişkiyi ortaya çıkarmak maksatlı yazıyorum. Tengriciliği anlayarak ve çözümleyerek hem atalarımızla, hem de Tanrılarla daha iyi bağ kuracağımız kesin. Maalesef ki çoğumuz İslam etkisinde yetiştik, aklımızdaki 'Tanrı' konsepti yozlaşmış bir zemin üzerine kuruldu fakat biz bunu yıktık; yıkarak Atalarımızın inandığı 'Gerçek Tanrıları ile tanıştık. Şimdi de Atalarımızın bilgeliğini çözümlememiz ve özbeöz Türk kültürüne sahip çıkmamız gerekiyor.
Bu yazıyı, hayatımda hissettiğim pozitif enerjileri dolayısıyla Lord Baalzebul ve Leydi Astarte'ye adıyorum.
Kayre Baalzebul!
Kayre Astarte!
Öncelikle Şaman davulları öyle rastgele şeylerden değil, belli başlı malzemelerden yapılıyordu. Genellikle Sedir Ağacı kullanılıyordu ki Sedir Ağacı eski Türkler için kutsal bir ağaçtı. Bunun sebeplerinden birisinin Sedir Ağacının 'Jüpiter' ile ilişkilendirilmesinden ve psişik işler için kullanılabiliyor olmasına bağlıyorum. 'Jüpiter' ise Tengri; Lord Baalzebul Babamızın diğer isimlerinden biri, bu da Sedir Ağacının kullanılmasındaki sebeplerden birisidir sanıyorum. Deri olarak da Dağ Keçisi veya Geyik derisi kullanılıyordu.
Davulun ritüellerde titreşim maksatlı kullanıldığını düşünüyorum; aynı bizim Standart Ayin sırasında çan çalmamız veya AUM titretmemiz gibi. Fakat davul ritüellerde kullanılmaya başlanmadan önce üstlerine belli başlı semboller çizilirdi; aynı durumu İskandinavlarda da görebiliyoruz, sembol ise ufak tefek farklılıklar olsa da genel hatlarıyla şu şekilde gözüküyor:
Şimdi sıra sıra, sayılarla işaretlenmiş yerleri açıklayacağım.
1 - ) Gösterilen yer, insan ruhunu doğu-batı olarak ikiye ayırıyor. Şekil itibarıyla insan şekline benzeyen bu sembolün omurgasını oluşturduğunu Okült alegorileri bilen herkes görebilecektir. Bazı Şaman davullarında bu çizgi yerine direkt Yaşam Ağacı kullanılıyor ki o da insan omurgasını ve çakralarını gösteren bir diğer sembol. Ruhun merkezi, dört yönün ortası ve Akaşa elementini temsil ettiğini söyleyebiliriz.
2 - ) Gösterilen yatay çizgi ise yer ile göğü ayıran ufuk çizgisi; ayrıca insanın kollarını ve omuz çakralarını gösteriyorlar. Dikey çizgiler ise yer ile göğü ayıran metalleri ve çıngıraklı çalgıları gösteriyorlar diyebiliriz, bu çalgıların da titreşim için kullandığını biliyoruz. Bu dikey çizgilerden dokuz adet olmasının da tesadüf olmadığını düşünüyorum; muhtemelen yaşam-ölüm dengesini gösteriyor.
3 - ) Gösterilen daire insanın başını, Taç Çakrasını gösteriyor. Uçmağ yahut Cennet de diyebiliriz. Omurganın Taç Çakrasını yukarı bir ok işaretiyle 'delip geçmesi' ise bariz şekilde Kundalini Yılanının yükseliş yönünü, yükselişini bize gösteriyor. Çevresindeki çifte çizgi ise gökkuşağı, titreşim ve aydınlanma olarak yorumlanabilir ki hepsi Kundalini Yılanı ile doğrudan bağlantılı şeyler; fakat ben Tapınak Çakralarının konumunu da gösterdiklerini düşünüyorum. Ayrıca bu dairenin bir Güneş sembolü olduğunu fark etmişsinizdir; 'Güneşi Delmek' ifadesi insan üstü büyük başarılara ulaşma anlamında kullanılan bir deyimdir.
4 - ) Gösterilen yarım daire, insan figürünün ayaklarını gösteriyor. Kalça Çakralarının konumunu da gösteriyor desek yanlış olmaz. Yarım daire içinde kalan yer Tamu; Cehennem denebilir, Erlik Han'ın hüküm sürdüğü bölge; Uçmağ'ın tam tersi. Antik Yunanlıların Tartaros dediği yer; fakat bu görselde kök çakrasını; Kundalini Yılanının uyuduğu bölgeyi işaretliyor demek daha doğru olacaktır.
-
Şimdi araya girmek istiyorum; çünkü şu ana kadar anlattığım her kısım bir insan sureti oluşturuyor. Çoğu yerde bu sembolü 'Şaman' sembolü yerine 'Tengri', 'Tengricilik' sembolü olarak adlandırırlar. Bu yüzden Tengri'yi, yani Lord Baalzebul'u temsil eden bir sembolde insan suretinin ne anlama geldiğini açıklamak istiyorum. Lord Baalzebul'a bazen Baal denir; Baal bir isimden ziyade ünvandır, fakat bu ünvan adeta özel isim gibi Lord Baalzebul'a yakıştırılmıştır. Bunu şöyle düşünün, çok büyük bir İmparator var ve artık ona özel ismiyle seslenmek yerine sadece 'İmparator' diyorsunuz. Lord Baalzebul için de bu durum geçerlidir. Ona Baal denmiştir, El denmiştir, Tengri yahut Tanrı denmiştir, Dias denmiştir; bu ünvanlar ise o dillerde ve alfabelerde çoğunlukla insan suretinde belirtilmiştir. Çünkü Lord Baalzebul insanın doruk noktasıdır, en uludur ve en yüce olandır. İnsan 'Onun', yani Tanrının suretinde yaratılmıştır.
Mesela biz Türklerde bu sembol var; Yunanlılar ise Tanrı anlamına gelen Theos sözcüğüne sahip, Theos sözcüğünü çevirirseniz de insan sureti elde ediyorsunuz:
Çinlilerin kullandığı 'Cennet' anlamına gelen 'Tian' da; 'İmparator' anlamına gelen (Aynı Baal gibi) 'Dì' de keza aynı şekilde insan suretinde çiziliyor:
(Solda Tian, sağda Dì sembolü; Dì sembolündeki çakraların hizalanmasına ve Şaman davulunda kullanılan sembole olan benzerliğine dikkat edin.)
Böyle sayısız örnek verilebilir.
-
5 - ) Gösterilen atlar Türkler için kutsal hayvanlar olmakla birlikte Okült bağlamda vahşi olanın ehlileştirilmesiyle ilişkilidirler. Atlar ani dürtüleri temsil eder, atları evcilleştirmezsek onlar bizi öldürebilir; atları evcilleştirerek medeniyeti elde ederiz. Atlar hem dürtüleri temsil eden bir hayvan olarak, hem de seyahati mümkün kılarak medeniyete kavuşmamızı sağlamıştır. Atlar bir bakıma insanı evrimleşmemiş ilkel hayvan atalarından uzaklaştıran ve Tanrılara yakınlaştıran bir semboldür ki çoğu kültürde ölen insanların atlarıyla birlikte gömüldüğü söylenegelir.
6 - ) Buradaki çizgiler kuşları, özellikle de yırtıcı kuşları temsil ediyor. Bu kuşlar Şahin, Kartal ve Sungur gibi kuşlardır ki her biri Lord Baalzebul'un ilahi sembolleri arasındadır. Tanrılar yer yüzüne inerken Lord Baalzebul ve Lord Azazel onlar için hava yolu açmıştır; keza bu yırtıcı kuşlar aynı zamanda Lord Azazel'in de sembolleridir. Ayrıca kuşlara göksel alem ile yer yüzü arasındaki elçiler muamelesi yapılmıştır, yırtıcı kuşların seçilmesi ise onların 'gök' aleminin 'kralları' olmalarıdır. Hiyeraşik olarak gökyüzündeki tüm diğer kuşların üstündedirler.
"Lord Apollo, direkt amcası Beelzebul ile birlikte, sembolü olan kartalı giyerek Tanrıların gelişi için hava yollarını kontrol etmiştir..."
7 - ) Dağ Keçileri ve Geyikleri bir arada gösteren semboller; Şaman inançlarında ikisi de Astral Seyahat, bilinmeyeni bulma, 'ruhsal gelişmişlik, zarafet, güzellik' ve aydınlanmayla ilişkili figürlerdir. Dağ Keçileri ise en yüksek konuma ulaşabilen hayvanlardır, fakat onları konumu kuşlar gibi 'gökyüzü' değildir; yerden göğe yükselirler.
Bu çizgiler dağları ve tepeleri temsil eder, üstteki ağaç ise 'Ulukayın' ağacıdır. Ulukayın ağacı ise Yaşam Ağacının Türklerdeki ismidir. İskandinavlar ona 'Yggdrasill', Hindular 'Ashvattha' ve Keltler 'Crann Bethadh' demiştir.
9 - ) Bu insan figürleri için çok fazla açıklama var, fakat 'Ülgen'in Yedi Oğlu ve Kızı' çoğunlukla kabul edilen açıklamadır. Çeşitli kültürlerde bu kavramlara rastlayabilirsiniz, 'Yedi Uyurlar', 'Yedi Bilge', 'Apkallu' ve bir ton diğer şey. Burada ise Çakraları, Demon'ları ve insan toplumunu temsil ediyor diyebiliriz.
10 - ) Daha önce de bahsettiğim gibi Güneşin delindiği, Tanrılığa erişilen nokta. Tanrının Tahtı, Ülgen burada oturur. Kundalini Yılanının yükseldiği noktayı temsil eder.
-
Bu meşhur sembolü 'dışarıdaki' insanlar gördüğü vakit hiç bir şey anlamıyor olabilirler, yahut çok üstüne düşünmeden 'biz' baktığımızda bile bu anlamları çıkarmakta zorlanabiliriz ki bu yazıyı da Türklerim kadim inancı olan Tengricilik ve Satanizm arasındaki derin ilişkiyi ortaya çıkarmak maksatlı yazıyorum. Tengriciliği anlayarak ve çözümleyerek hem atalarımızla, hem de Tanrılarla daha iyi bağ kuracağımız kesin. Maalesef ki çoğumuz İslam etkisinde yetiştik, aklımızdaki 'Tanrı' konsepti yozlaşmış bir zemin üzerine kuruldu fakat biz bunu yıktık; yıkarak Atalarımızın inandığı 'Gerçek Tanrıları ile tanıştık. Şimdi de Atalarımızın bilgeliğini çözümlememiz ve özbeöz Türk kültürüne sahip çıkmamız gerekiyor.
Bu yazıyı, hayatımda hissettiğim pozitif enerjileri dolayısıyla Lord Baalzebul ve Leydi Astarte'ye adıyorum.
Kayre Baalzebul!
Kayre Astarte!