Macellaio(Kasap)
Member
- Joined
- Dec 20, 2020
- Messages
- 231
Odin
Yüce Tanrı Odin, Herkesin Babası unvanının yanında birçok isme de sahipti. Ygg (Korkunç), Gangrad (Muzafferi belirleyen), Herjan (Cenk Tanrısı), Har (Ulu), Jafnhar (Yüce), Thridi (Üçüncü), Nikar, Nikud, Bileyg, (Kurnaz Gözlü), Baleyg (Alev Gözlü), Bolverk (Talihsizliğin Yaratıcısı), Sigfather (Savaş ve Zafer’in Babası), Gaut ya da Geat (Yaratıcı), Roptatyr, Valfather gibi isimlerle de anılıyordu. Odin, tüm tanrılar arasında en bilge olanıydı. Bir mesele ortaya çıktığında herkes ona danışırdı. Dev Mimir’in kuyusundan bilgelik suyu içmişti. Bir gözünü Mimir’e rehin olarak verdiğinden tek gözlü, görece yaşlı bir adam olarak betimleniyordu. Aynı zamanda kalkan ve mızrak kuşanmış güçlü ve yapılı biri olarak resmediliyordu. Odin tanrılara ve kahramanlara ziyafet verdiği Valhalla ve Vingolf’ta yalnızca şarap içerdi, şarap onun için hem et hem de içecek vazifesi görüyordu. Kendi payına düşen etlerden yemediklerini Geri ve Freki (İkisi de aç gözlü anlamına geliyor.) isimli iki kurda yedirirdi. Odin’in ayrıca Hugin ve Munin (Düşünce ve Hafıza) adında iki kuzgunu vardı, biri sağ biri de sol omzuna tünerdi. Odin bilgeliğinin büyük bir kısmını bu kuşlara borçluydu. Zira her gün evrenin en uzak köşelerine uçarlar ve gördükleri şeyleri Odin’e anlatmak için akşam yemeğinde geri dönerlerdi. Bu yüzden Odin’e “Kuzgunların Tanrısı”da denirdi.
Görünüşe göre Odin’e olan inancın bir kısmı, insan kurbanının tuhaf bir türünü içeriyor. Bu durum, büyük ölçüde bizim atalarımızın onu inatçı ve zalim bir tanrı olarak görmesinden kaynaklanıyor. SBazı efsane anlatılarında geçtiğine göre Odin’in ağaçta asılması, mızrakla yaralaması, ve kendini kendine adaması gibi örnekler sonucunda Odin’e adamak için insanları asmak ve onları mızrakla yaralamak bir gelenek haline gelmişti. Bu sebeple ozanlar Odin’e “Asılmışların Tanrısı” ya da “Darağaçların Efendisi” de diyorlardı.
Thor
Thor, Odin’den sonra en yüce tanrıydı. İnsanları ve insanlara ait olanları, dev kılığına girmiş olan doğanın amansız güçlerine karşı koruyan oydu. Bu yüzden bazı kuzey bölgelerinde hava ve iklim, yağmur ve hasat onun yönetimindeydi. Bereket tanrısı olmasına rağmen bu hakimiyeti Vanir tanrılarıyla paylaşmak zorundaydı ama gök gürültüsü ve yıldırım, İskandinav mitlerine göre sürekli devlerle savaş halinde olan Thor’un özel gücüydü. İlerledikçe tekerleklerinden yıldırım çıkan bir savaş arabası sürüyordu. Arabayı Tanngnjost ve Tanngrisni (Dişini gıcırdatan, Domuz dişli veya iki dişinin arası seyrek olan) adında iki keçi çekiyordu. Thor, bu keçileri öldürüp yer, sonra kemikleri ve derilerini birleştirip onları tekrar hayata döndürürdü. Genelde Thor, bu keçileri sürdüğü için ona Binici Thor (Sürücü olarak da biliniyor.) denirdi. Ving-Thor, Lorridi ve Einridi gibi farklı isimlerle de anılıyordu.
Thor’un hükümdarlığı Thrudvang adıyla biliniyordu. Burada göz kamaştıran bir sarayı vardı: Bilskirnir. Bu saray, dünyadaki en büyük saraydı ve 540 odası vardı. Thor’un çok değerli üç eşyası bulunuyordu. Bu eşyaların en önemlisi Mjöllnir’di, ne zaman devlerle savaşa gidecek olsa bu çekici yanına alırdı. Thor bu çekici istediği kadar büyültebilir ya da istediği kadar küçültebilirdi.
Balder
Odin ve Frigg’in oğlu Balder, saflığın ve hürmetin tanrısıydı. O kadar parlak ve açık renkli bir tene sahipti ki uzuvlarından ışık saçılıyordu. Ayrıca bilge, dilbaz, kibar, hoşgörülü ve adildi. Öyle ki onun yargılarından şüphe duyulmazdı. Evi olan kalesinin adı Brediablik’ti. Eşi Nep’in kızı sadık Nanna’ydı. Adil Foresti, onun oğluydu. Balder, kardeşi Hod tarafından öldürülse de dünyanın yıkımından sonra tekrar hayata dönecekti.
Njord
Njord (Njoror, aslen Nerpuz) rüzgarın yönünü tayin eder, denize ve ateşe hükmederdi. Denizde ve av peşinde onun ismini ananlara iyi talih bahşeder, toprak ya da kıymetli eşya gibi zenginlikler dağıtırdı. Çok eski bir zamanda Vanaheim’den gelmişti. Öyle ki zamanında Æsir ve Vanir, bir barış antlaşması imzalayarak her iki tarafın karşılıklı olarak bir rehine göndermesini kararlaştırmıştı. Æsir Hoenir’i, Vanir ise Njord’u gönderdi. Sonra tanrılar hep birlikte bir sakıysa tükürdüler ve salyalarından bir inası, Bilge Kvasir’i yarattılar. O zamandan sonra, Njord bir Æsir tanrısı olarak görüldü ve onların en önde gelenlerinden oldu. Noatun adı verilen evi deniz kenarındaydı, duvarlarının hemen dışında kuğular ve her türden su kuşları yüzerdi. Tanrı Frey ve Tanrıça Freyja onun çocuklarıydı. Eşi, çocukların üvey annesi, dev kadın Skadi’ydi. Æsir, zamanında Skadi’nin babası Thjazi’nin ölümüne sebep olmuştu. Bu yüzden dev kadın silahlandı ve babasının ölümünün telafisini istemek için Asgard’a gitti. Æsir, uzlaşma sağlamak için kadının kendi aralrından birini eş olarak seçebileceğini söyledi. Ancak tanrıların yalnızca ayaklarını görebilecekti. Bunun üzerine Skadi, gözlerini biçimli iki ayağa dikti ve bu ayakların Balder’ın ayağı olduğunu düşünerek seçim yaptı. Fakat seçimi Balder değil, pek iyi anlaşamadığı Njord’tu. Skadi, eski evi Thrymheim’de yaşamak, Njord ve Noatun’da kalmaya devam etmek istiyordu. Böyle olunca dönüşümlü olarak dokuz gece Trhymheim’d, üç gece de Noatun’da kalmak için antlaştılar.
Njord Vanir’in Çocuğu, Vanir Tanrısı ve Lekesiz Tanrı olarak biliniyordu. Yer isimlerinden öğrenilene göre ona olan inanç, Kuzey’de epey yayılmıştı. Kurban verilen eski ziyafetlerde insanlar, Odin’den hemen sonra Njord ve Frey adına kadeh kaldırıyorlardı. Ayrıca eski zamanlarda yemin edilirken de Njord, Frey ve “Yüce Tanrı” (muhtemelen Thor veya Odin) adına yemin ediyorlardı.
Frey
Frey, Njord’un oğluydu. Yakışıklıydı, babasından bile daha yüce ve daha cesaretliydi. Havayı ve tarımı yönetiyordu. Refah, sevinç ve huzur onun ellerindeydi. Tıpkı Njord gibi Frey de Vanir’in çocuğu, Vanir tanrısı olarak biliniyordu. Ayrıca Mevsimlerin Tanrısı ve Varlık Veren isimleriyle de anılıyordu.
Frey, hünerli cücelerin onun için yaptığı paha biçilemez tılsımlara sahipti. Bunların en başında hem karada hem denizde ilerleyebilen gemi Skidblandir vardı. Yelkenleri açıldığında rüzgarı hep lehine kullanırdı. Öyle bir şekilde tasarlanmıştı ki kullanacağı zamana dek düzgünce katlanarak cepte taşınabilirdi. Bir de Gullinbusti ya da Slidrugtanni adı verilen müthiş bir yaban domuzu vardı. Bu yaban domuzu hem denizde hem havada ilerleyebiliyor, altın kıllarından ışıklar saçıyordu. Frey, topları dışında rahat seyahat edeceği zaman, savaş arabasına genelde bu yaban domuzunu bağlardı. Frey, Dev Gymir’in hoş kızı Gerd’ler evlendi. Tüm diyarları gözetlemek için Lidskjalf’ın tepesine çıktığı gün onu görmüştü. Oldukça kuzeyde, Gerd babasının çiftliğine doğru yürüyordu. Kadın kapıyı kapatmak için beyaz tenli kolunu kaldırdığında tüm deniz büyük bir ışıkla parlamıştı ve Frey, Gerd’e böyle aşık oldu.
Frey’e tapmak, Kuzey’in her tarafında çok yaygındı. Yer isimleri, ona adanan birçok mabet olduğunu kanıtlıyor. Özellikle İsveçliler, Frey’e olan inanç konusunda özel bir şevk göstermişlerdi. Hatta Norveç Kraliyet hanesinin, Uppsalalı Yngvi-Frey’in soyundan geldiği söylenir. Frey’e adanan atlar olduğundan da bahsediliyor ki bu atlara Frey’in Yeleleri adı veriliyordu.
Tyr
Tyr, Odin ve Hymir’in kızının birlikteliğinden olma oğluydu. Cesur ve gözü pekti. İnsanlar savaşta onun adını haykırır, o da onlara kahramanlık ve cesaret bahşederdi. Bu yüzden Tyr, asıl savaş tanrısıydı. İhtilaf çıkmasından zevk alırdı, uyum ve barış için kılını bile kıpırdatmazdı. Kumandanlar veprensler, onun ismiyle tayin edilir, Tyr’ün Akrabaları olarak anılırdı. Kuzey’de onun ismini abideleştirildiği bir çok yer var, buna rağmen onunla alakalı çok az gelenek hayatta kalmayı başarabilmiştir. Tyr’ün tek eli vardı, çünkü bir eli Kurt Fenris Tarafından koparılmıştı.
Heimdal
Heimdal, başlıca tanrılardan bir diğeriydi. Kayıtlara göre yüce ve kutsdal olarak kabul ediliyordu. Ayrıca Ak Tanrı unvanını taşıyordu. Dünya sınırları içinde bir sabah vakti, mucizevi bir şekilde dokuz dev bakireden doğmuştu ve besinini topraktan çekmişti. Bazıları, onu Odin’in oğlu olarak görüyordu.
Loki
Loki, İskandinav Mitolojisinde Buzdevi Farbauti ile dev kadın Laufey veya Nal’in oğlu olup, tüm sahtekârlıklardan sorumlu tutulan kötülük ve ateş tanrısının adıdır. Aynı anda hem tanrı hem de buz devi (Jotun) olan Loki kurnazlığıyla ünlü olup, şekil (somon balığı, at, sinek, at, kuş) hatta cinsiyet değiştirebilen bir varlık olarak görülmektedir.
Loki Æsir tanrılarına oyunlar oynayarak eğlenen karmaşık karakterli bir düzenbaz olup, bunlardan birisinde karanlık ve kış ile ilişkilendirilen kör tanrı Hodr’ı kandırarak, ok atarken kazayla Odin’in diğer oğlu ışık ve barış tanrısı Balder‘in öldürülmesini sağlamıştır. Bu olaydan sonra Odin tarafından evlatlıktan reddedilen Loki yeraltındaki bir mağaraya hapsedilmiş, burada öldürülen oğlu Narfi’nin bağırsaklarıyla bir taşa bağlanmıştır. Loki’nin tepesindeki sarkıtlara dolanmış dev yılanın ağzından akan zehir düzenbaz tanrının gözlerine damlamaktaysa da eşi Sigyn zehri elindeki tahta kapta biriktirerek Loki’yi korumaya çalışmaktadır.
Bununla birlikte kap dolduğu zaman, kadın boşaltmak için uzaklaştığında Loki zehirden etkilenmektedir ki tanrının acıdan çırpınışın depremlere sebep olduğuna ve bu durumun Ragnarök’e dek süreceğine inanılmaktadır. Ragnarök günü geldiğinde Loki ile Heimdall dövüşecekse ama ikisi de ölecektir.
Yüce Tanrı Odin, Herkesin Babası unvanının yanında birçok isme de sahipti. Ygg (Korkunç), Gangrad (Muzafferi belirleyen), Herjan (Cenk Tanrısı), Har (Ulu), Jafnhar (Yüce), Thridi (Üçüncü), Nikar, Nikud, Bileyg, (Kurnaz Gözlü), Baleyg (Alev Gözlü), Bolverk (Talihsizliğin Yaratıcısı), Sigfather (Savaş ve Zafer’in Babası), Gaut ya da Geat (Yaratıcı), Roptatyr, Valfather gibi isimlerle de anılıyordu. Odin, tüm tanrılar arasında en bilge olanıydı. Bir mesele ortaya çıktığında herkes ona danışırdı. Dev Mimir’in kuyusundan bilgelik suyu içmişti. Bir gözünü Mimir’e rehin olarak verdiğinden tek gözlü, görece yaşlı bir adam olarak betimleniyordu. Aynı zamanda kalkan ve mızrak kuşanmış güçlü ve yapılı biri olarak resmediliyordu. Odin tanrılara ve kahramanlara ziyafet verdiği Valhalla ve Vingolf’ta yalnızca şarap içerdi, şarap onun için hem et hem de içecek vazifesi görüyordu. Kendi payına düşen etlerden yemediklerini Geri ve Freki (İkisi de aç gözlü anlamına geliyor.) isimli iki kurda yedirirdi. Odin’in ayrıca Hugin ve Munin (Düşünce ve Hafıza) adında iki kuzgunu vardı, biri sağ biri de sol omzuna tünerdi. Odin bilgeliğinin büyük bir kısmını bu kuşlara borçluydu. Zira her gün evrenin en uzak köşelerine uçarlar ve gördükleri şeyleri Odin’e anlatmak için akşam yemeğinde geri dönerlerdi. Bu yüzden Odin’e “Kuzgunların Tanrısı”da denirdi.
Görünüşe göre Odin’e olan inancın bir kısmı, insan kurbanının tuhaf bir türünü içeriyor. Bu durum, büyük ölçüde bizim atalarımızın onu inatçı ve zalim bir tanrı olarak görmesinden kaynaklanıyor. SBazı efsane anlatılarında geçtiğine göre Odin’in ağaçta asılması, mızrakla yaralaması, ve kendini kendine adaması gibi örnekler sonucunda Odin’e adamak için insanları asmak ve onları mızrakla yaralamak bir gelenek haline gelmişti. Bu sebeple ozanlar Odin’e “Asılmışların Tanrısı” ya da “Darağaçların Efendisi” de diyorlardı.
Thor
Thor, Odin’den sonra en yüce tanrıydı. İnsanları ve insanlara ait olanları, dev kılığına girmiş olan doğanın amansız güçlerine karşı koruyan oydu. Bu yüzden bazı kuzey bölgelerinde hava ve iklim, yağmur ve hasat onun yönetimindeydi. Bereket tanrısı olmasına rağmen bu hakimiyeti Vanir tanrılarıyla paylaşmak zorundaydı ama gök gürültüsü ve yıldırım, İskandinav mitlerine göre sürekli devlerle savaş halinde olan Thor’un özel gücüydü. İlerledikçe tekerleklerinden yıldırım çıkan bir savaş arabası sürüyordu. Arabayı Tanngnjost ve Tanngrisni (Dişini gıcırdatan, Domuz dişli veya iki dişinin arası seyrek olan) adında iki keçi çekiyordu. Thor, bu keçileri öldürüp yer, sonra kemikleri ve derilerini birleştirip onları tekrar hayata döndürürdü. Genelde Thor, bu keçileri sürdüğü için ona Binici Thor (Sürücü olarak da biliniyor.) denirdi. Ving-Thor, Lorridi ve Einridi gibi farklı isimlerle de anılıyordu.
Thor’un hükümdarlığı Thrudvang adıyla biliniyordu. Burada göz kamaştıran bir sarayı vardı: Bilskirnir. Bu saray, dünyadaki en büyük saraydı ve 540 odası vardı. Thor’un çok değerli üç eşyası bulunuyordu. Bu eşyaların en önemlisi Mjöllnir’di, ne zaman devlerle savaşa gidecek olsa bu çekici yanına alırdı. Thor bu çekici istediği kadar büyültebilir ya da istediği kadar küçültebilirdi.
Balder
Odin ve Frigg’in oğlu Balder, saflığın ve hürmetin tanrısıydı. O kadar parlak ve açık renkli bir tene sahipti ki uzuvlarından ışık saçılıyordu. Ayrıca bilge, dilbaz, kibar, hoşgörülü ve adildi. Öyle ki onun yargılarından şüphe duyulmazdı. Evi olan kalesinin adı Brediablik’ti. Eşi Nep’in kızı sadık Nanna’ydı. Adil Foresti, onun oğluydu. Balder, kardeşi Hod tarafından öldürülse de dünyanın yıkımından sonra tekrar hayata dönecekti.
Njord
Njord (Njoror, aslen Nerpuz) rüzgarın yönünü tayin eder, denize ve ateşe hükmederdi. Denizde ve av peşinde onun ismini ananlara iyi talih bahşeder, toprak ya da kıymetli eşya gibi zenginlikler dağıtırdı. Çok eski bir zamanda Vanaheim’den gelmişti. Öyle ki zamanında Æsir ve Vanir, bir barış antlaşması imzalayarak her iki tarafın karşılıklı olarak bir rehine göndermesini kararlaştırmıştı. Æsir Hoenir’i, Vanir ise Njord’u gönderdi. Sonra tanrılar hep birlikte bir sakıysa tükürdüler ve salyalarından bir inası, Bilge Kvasir’i yarattılar. O zamandan sonra, Njord bir Æsir tanrısı olarak görüldü ve onların en önde gelenlerinden oldu. Noatun adı verilen evi deniz kenarındaydı, duvarlarının hemen dışında kuğular ve her türden su kuşları yüzerdi. Tanrı Frey ve Tanrıça Freyja onun çocuklarıydı. Eşi, çocukların üvey annesi, dev kadın Skadi’ydi. Æsir, zamanında Skadi’nin babası Thjazi’nin ölümüne sebep olmuştu. Bu yüzden dev kadın silahlandı ve babasının ölümünün telafisini istemek için Asgard’a gitti. Æsir, uzlaşma sağlamak için kadının kendi aralrından birini eş olarak seçebileceğini söyledi. Ancak tanrıların yalnızca ayaklarını görebilecekti. Bunun üzerine Skadi, gözlerini biçimli iki ayağa dikti ve bu ayakların Balder’ın ayağı olduğunu düşünerek seçim yaptı. Fakat seçimi Balder değil, pek iyi anlaşamadığı Njord’tu. Skadi, eski evi Thrymheim’de yaşamak, Njord ve Noatun’da kalmaya devam etmek istiyordu. Böyle olunca dönüşümlü olarak dokuz gece Trhymheim’d, üç gece de Noatun’da kalmak için antlaştılar.
Njord Vanir’in Çocuğu, Vanir Tanrısı ve Lekesiz Tanrı olarak biliniyordu. Yer isimlerinden öğrenilene göre ona olan inanç, Kuzey’de epey yayılmıştı. Kurban verilen eski ziyafetlerde insanlar, Odin’den hemen sonra Njord ve Frey adına kadeh kaldırıyorlardı. Ayrıca eski zamanlarda yemin edilirken de Njord, Frey ve “Yüce Tanrı” (muhtemelen Thor veya Odin) adına yemin ediyorlardı.
Frey
Frey, Njord’un oğluydu. Yakışıklıydı, babasından bile daha yüce ve daha cesaretliydi. Havayı ve tarımı yönetiyordu. Refah, sevinç ve huzur onun ellerindeydi. Tıpkı Njord gibi Frey de Vanir’in çocuğu, Vanir tanrısı olarak biliniyordu. Ayrıca Mevsimlerin Tanrısı ve Varlık Veren isimleriyle de anılıyordu.
Frey, hünerli cücelerin onun için yaptığı paha biçilemez tılsımlara sahipti. Bunların en başında hem karada hem denizde ilerleyebilen gemi Skidblandir vardı. Yelkenleri açıldığında rüzgarı hep lehine kullanırdı. Öyle bir şekilde tasarlanmıştı ki kullanacağı zamana dek düzgünce katlanarak cepte taşınabilirdi. Bir de Gullinbusti ya da Slidrugtanni adı verilen müthiş bir yaban domuzu vardı. Bu yaban domuzu hem denizde hem havada ilerleyebiliyor, altın kıllarından ışıklar saçıyordu. Frey, topları dışında rahat seyahat edeceği zaman, savaş arabasına genelde bu yaban domuzunu bağlardı. Frey, Dev Gymir’in hoş kızı Gerd’ler evlendi. Tüm diyarları gözetlemek için Lidskjalf’ın tepesine çıktığı gün onu görmüştü. Oldukça kuzeyde, Gerd babasının çiftliğine doğru yürüyordu. Kadın kapıyı kapatmak için beyaz tenli kolunu kaldırdığında tüm deniz büyük bir ışıkla parlamıştı ve Frey, Gerd’e böyle aşık oldu.
Frey’e tapmak, Kuzey’in her tarafında çok yaygındı. Yer isimleri, ona adanan birçok mabet olduğunu kanıtlıyor. Özellikle İsveçliler, Frey’e olan inanç konusunda özel bir şevk göstermişlerdi. Hatta Norveç Kraliyet hanesinin, Uppsalalı Yngvi-Frey’in soyundan geldiği söylenir. Frey’e adanan atlar olduğundan da bahsediliyor ki bu atlara Frey’in Yeleleri adı veriliyordu.
Tyr
Tyr, Odin ve Hymir’in kızının birlikteliğinden olma oğluydu. Cesur ve gözü pekti. İnsanlar savaşta onun adını haykırır, o da onlara kahramanlık ve cesaret bahşederdi. Bu yüzden Tyr, asıl savaş tanrısıydı. İhtilaf çıkmasından zevk alırdı, uyum ve barış için kılını bile kıpırdatmazdı. Kumandanlar veprensler, onun ismiyle tayin edilir, Tyr’ün Akrabaları olarak anılırdı. Kuzey’de onun ismini abideleştirildiği bir çok yer var, buna rağmen onunla alakalı çok az gelenek hayatta kalmayı başarabilmiştir. Tyr’ün tek eli vardı, çünkü bir eli Kurt Fenris Tarafından koparılmıştı.
Heimdal
Heimdal, başlıca tanrılardan bir diğeriydi. Kayıtlara göre yüce ve kutsdal olarak kabul ediliyordu. Ayrıca Ak Tanrı unvanını taşıyordu. Dünya sınırları içinde bir sabah vakti, mucizevi bir şekilde dokuz dev bakireden doğmuştu ve besinini topraktan çekmişti. Bazıları, onu Odin’in oğlu olarak görüyordu.
Loki
Loki, İskandinav Mitolojisinde Buzdevi Farbauti ile dev kadın Laufey veya Nal’in oğlu olup, tüm sahtekârlıklardan sorumlu tutulan kötülük ve ateş tanrısının adıdır. Aynı anda hem tanrı hem de buz devi (Jotun) olan Loki kurnazlığıyla ünlü olup, şekil (somon balığı, at, sinek, at, kuş) hatta cinsiyet değiştirebilen bir varlık olarak görülmektedir.
Loki Æsir tanrılarına oyunlar oynayarak eğlenen karmaşık karakterli bir düzenbaz olup, bunlardan birisinde karanlık ve kış ile ilişkilendirilen kör tanrı Hodr’ı kandırarak, ok atarken kazayla Odin’in diğer oğlu ışık ve barış tanrısı Balder‘in öldürülmesini sağlamıştır. Bu olaydan sonra Odin tarafından evlatlıktan reddedilen Loki yeraltındaki bir mağaraya hapsedilmiş, burada öldürülen oğlu Narfi’nin bağırsaklarıyla bir taşa bağlanmıştır. Loki’nin tepesindeki sarkıtlara dolanmış dev yılanın ağzından akan zehir düzenbaz tanrının gözlerine damlamaktaysa da eşi Sigyn zehri elindeki tahta kapta biriktirerek Loki’yi korumaya çalışmaktadır.
Bununla birlikte kap dolduğu zaman, kadın boşaltmak için uzaklaştığında Loki zehirden etkilenmektedir ki tanrının acıdan çırpınışın depremlere sebep olduğuna ve bu durumun Ragnarök’e dek süreceğine inanılmaktadır. Ragnarök günü geldiğinde Loki ile Heimdall dövüşecekse ama ikisi de ölecektir.