Welcome to our New Forums!

Our forums have been upgraded and expanded!

İlyada ve Odysseia

Daemonica

Active member
Joined
Feb 10, 2024
Messages
593
Son 1-2 haftalık sürecimi dünyanın en eski destanlarından olan İlyada ve Odysseia'yı okuyarak geçirdim. Çeviri olarak Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarını tercih ettim, keza hem kalite standardı hem de sahip olduğu ön sözleri ile oldukça iyi bir iş çıkarıldığını düşünüyorum. Özellikle bu kadar eski, en iyi çeviriden bile anlaşılması zor metinleri kötü çevirilerden okuyarak işi daha da zorlaştırmak gibi bir şey yapmak pek mantıklı değil. Bu gönderimde kitap formatına getirilmiş bu destanları incelemek ve okumak isteyenlere tavsiyeler vermek niyetindeyim.

İlk olarak ben gayet uzun bir süredir Yunan, İskandinav ve Slav mitolojilerini araştırıyorum; Üniversitede de bu konularda araştırmalar yapıp ders almıştım. Gençliğimde de Percy Jackson gibi kitap serilerini okuyup Mitolojiyi sevdiğim için taktir edersiniz ki halihazırda bir altyapıya sahibim, bu sebepten destanları okumak benim için pek de 'sıkıntılı' olmadı. Fakat Yunan mitlerinden bi'haber birisi mitolojiye bu kitaplar ile mi başlamalı? elbette hayır. Bunun yerine Mitoloji 101, Yunan Tanrılarının soyağacı, Yunan mitleri ve Antik Yunan tarihiyle ilgili elinize geçirebileceğiniz özet niteliği taşıyan çoğu şeyi okuyun ve izleyin. Altyapı olmadan bu destanları okumanız sizi inanılmaz derecede usandıracak ve bunaltacaktır.

İlyada

1745699773245.png


Bunu yaptıktan sonra mevzubahis destanların konularını da az çok bileceksinizdir. İlyada Truva Savaşını konu alıyor, fakat dikkatinizi çekerim; burada savaşın tamamındansa savaşın 9.yılındaki 51 günlük bir süreçten bahsediyoruz. Bunun anlamı da ne savaşın başını, ne de sonunu görebiliyoruz; gördüğümüz tek şey Akhilleus isimli Yunan Kahramanının öfkesi ve onun öfkesinin yol açtığı sonuçlar. Meşhur Truva Atını İlyada'da bulamazsınız, ya da Akhilleus ile Patroklos arasında çok romantik bir eşcinsel ilişki falan da yok. Hatta eminim ki İlyada'da aradığınız çoğu şeyi bulamayacaksınız çünkü yazım formatı çok farklı, kitap formunda yazılmadığı ve sözlü olarak aktarılıp o şekilde yazıya geçirildiği için çok kez tekrarlamalar göreceksiniz. Bu sizi tüm destandan soğutabilir, bir de neredeyse ölen her askerin geçmişine dair ufak bir açıklama getiriliyor ki destanda neredeyse anime savaşı minvalinde sahneler olduğu için bu durum çok sık tekrarlanıyor. Hatta sizi temin ederim, bir noktadan sonra kafanızdan kendi İlyada pasajlarınızı bile yazabilirsiniz; nasıl mı? göstereyim:

Diomedes vurdu kılıcıyla Polydolon'un kulağının altına,
Ossaat parça parça etti kafatasını Polydolon'un.
Oğluydu Polydolon, Meriolosoğlu Anteleus'un,
Meriolos doğmuştu Tanrı yüzlü Dynamene'den,
Dynamene kızıydı Rhodos'lu Panope'nin.
Phthia'da güzel bir konakları vardı ve 10 sürü sığırları,
Tunç kargıları ve Ambrosia'dan tatlı şarapları,
Babası ile çobanlık yapardı Polydolon,
Yüreği kanaya kanaya göndermişti onu atları evcil İlyon'a.
Oğlunun döneceğini sanan Meriolos.

Böyle bir sahne İlyada'da yok, ben uydurdum! ama buna benzer o kadar fazla sahne var ki bir noktadan sonra siz de uydurma İlyada sahneleri yaratabileceksiniz. İşte o kadar sık bir şekilde ölen askerlerin geçmişini görüyoruz. Bu bazen ilginç, bazen sıkıcı oluyor; fakat tüm destana yayıldığını belirtmekte yarar var. Üstelik İlyada çok "Grafik" bir kitap, yani fazlaca şiddet sahnesi içeriyor. Dökülen bağırsaklar, kopan kafalar, mızrakla parçalanan omurgalar vesaire. Hassasiyetiniz varsa okumanız ekstra zorlaşacaktır ve belki de elinizden bırakacaksınızdır.

Bu uyarıları kenara bırakırsak oldukça ilginç bulduğumu söyleyebilirim. Destanın önemli karakterlerinin hepsinin ilginç tarafları var. Akhilleus biraz şımarık, fazlaca 'gururlu' ve bu sebepten ötürü savaşı kaybetmeye bile razı gelen bir adam. Karşı taraftaki Hektor ise oldukça erdemli, iyi bir baba figürü, fazlaca 'onurlu' ve kendini umursamayıp halkı için savaşı kazanmak isteyen bir karakter. Bu kadar zıt iki karakterin etkilerini roman boyunca görmek, Olimpos Tanrılarının tartışmalarını ve savaştaki rollerini görmek oldukça keyifli. Fakat bahsettiğim keyfi almak için mitoloji altyapınız olmalı, ayrıca kitabı okurken nereye 'göz atıp' nereyi 'odaklanarak' okuyacağınızı sezinleyip kestirmeniz lazım. Tavsiyem savaş sahnelerinde, yukarıda kendi yazdığım örnekteki pasaja benzeyen bölümleri göz ucuyla taramanız, diyalogların geçtiği yerleri ise odaklanarak okumanız. Ayrıca kitabın ön sözünü okuyarak hikayenin olay örgüsünü ve nasıl başlayıp biteceğini de öğrenmenizi tavsiye ederim. Bunu spoiler yemek olarak görmeyin, eğer her bölüm başında bölüm özetini okumasaydım bölümlerin içindeki detaylara göz gezdiremez ve kitabın içinde kelimenin tam anlamıyla kaybolurdum.

Son bir tavsiye olarak, ölen her askere dikkat kesilmeyin; yalnızca ana karakterlere odaklansanız yeter. Ana karakterleri kitabı okuyarak öğrenmek de mümkün, internete yazarak da; internete yazmanızı ve kafanızda bir tür şekil çizmenizi tavsiye ederim. En kötü ihtimalle destanı okumadan önce 2004 yapımı Troy filmini izleyebilirsiniz. Destanla çok fazla paralellik taşıyor, fakat kitabı okurken sahneleri imgelemenizde yardımcı olacaktır. Sadece Troy filminin iyi bir kaynak materyal olmadığını, yalnızca güzel bir kurgu eseri olduğunu aklınızdan çıkarmayın.

Bunun dışında Tanrıların sahnelerini çok ilginç bulacaksınızdır. Mesela Tanrıça Thetis'in, Tanrı Hephaistos'a oğlu Akhilleus'a zırh ve silah yapmasını istemek için gittiği XVIII. Bölümün 418.ci dizesinden itibaren şunlar yazıyor:
Efendilerine yardım ediyordu altından iki uşak,
Bunlar benziyordu canlı kızlara.
Akıl vardır onların içinde, sesleri vardır onların, güçleri,
Ölümsüz tanrılar vermiştir onlara iş görme gücü.
Efendilerinin iki yanında gidiyorlardı seke seke.

Aynı bölümün 468.ci dizesinden itibaren şunlar belirtilmiş:
Böyle dedi, bıraktı Thetis'i orda, döndü körüklerine.
Çevirdi onları ateşe doğru, çalışmalarını buyurdu.
Körükler başladı ocağın içine üfürmeye,
Yirmi taneydiler, solukları türlü ısıdaydı,
Soluklar demirci tanrının buyruğunda,
İş yavaş gidince ılık oluyorlar,
İş hızlı gidince sıcak oluyorlardı.

Forumlarda sık sık Tanrıların çok gelişmiş yapay zekaları, gelişmiş teknolojik araçları olduğunu yazan insanlar görüyordum. Yüksek Rahip bile bunu belirtmişti sanırım, fakat bu denli eski bir metinde böyle iki şeyi görmek çok ilginç. İlk alıntı direkt olarak robot olarak yorumlanabilir, ikincisi ise günümüzdeki makinalara benziyor. Ayrıca destanda bazen Athena gibi Tanrıçaların gökyüzünde ışıltılar saçarak belirdiği ve savaşa yön verdiğiyle ilgili yerler de mevcut, tavşanın suyunun suyunu dersek UFO olarak yorumlayabiliriz.

Peki İlyada için bir Kutsal Kitap diyebilir miyiz? Hayır! evet, oldukça önemli bir metin ve dini açıdan yorumlamak mümkün; hayat dersi bile çıkarılabilir, lakin Kutsal Kitap olarak göremeyiz. Hem İlyada hem de Odysseia'yı Kutsal Kitaplar gibi koruyup kollamalı ve her birimiz okumalıyız fakat onları dinimizin merkezine almak makul bir yaklaşım olmayacaktır.

Odysseia

View attachment 1745699649724.png

Odysseia, İlyada'daki bir karakter olan Odysseus'un kendi yolculuğunu anlatıyor. Savaşı kazanmaları için Truva Atını yaratan Odysseus, savaş bittikten sonra İthaka adasına dönecekken bir fırtına onları Afrika Kıyılarındaki "Lotophages" denen bir grup insanın yanına atıyor. Bu insanların da haşhaşla yaşayan esrarkeşler olduğunu belirtmekte fayda var. Sonra gelsin maceralar.

İlyada ne kadar güzel olsa da Odysseia'yı günümüz romanlarına daha yakın buldum, üstelik günümüz standartlarına göre bile iyi bir hikaye diyebilirim. Bir yandan Odysseus'un vatanına dönme çabası, diğer yandan kocasından haberi olmayan karısı Penelope'un ağlayıp sızlanması ve Odysseus'un öldüğünü varsayıp Penelope'la evlenmek için sıraya girmiş 108 talip; hepsinin Odyssseus'un mallarını utanıp sıkılmadan yiyip içmesi. Bir yandan Odysseus'un Phaiak ülkesine varması ve orada denizlerde başına gelen maceraları anlatması... Polyphemus'lar, Siren'ler, Laistrygon'lar, Kirke ve Kalypso...

Odysseia hakkında dürüst bir şekilde fikirlerimi söylemek istiyorum. Odysseus öyle bir karakter ki zaman zaman düşünüp "Dünyanın en eski Shitpost'unu mu okuyorum?" diye düşünüyorsunuz. Bunu hakaret olarak söylemiyorum, çünkü bunlar Tanrıların ilhamıyla yazılan İlahi Destanlar/Şiirler; fakat gerçekten beni güldüren sahneleri oldu Odysseia'nın; inanılmaz eğlenceli. Homeros bu efsaneyi yazarken yaratabileceği en mistik adamı yaratmayı kafasına koymuş gibi hissettiriyor. Yer yer yalan söyleyen, yer yer hikayeler uyduran, yer yer güreş gösterilerinde herkesi pataklayıp yenen; yer yer dilenci kılığına girip yerlerde sürünen bir adam oluyor. Üstelik normal şartlarda böyle birine "karaktersiz" diyebilecekken bunu Odysseus'a diyemiyoruz çünkü adamın gayet oturmuş bir karakteri de var. Okurken sık sık ağzım açık kaldı açıkçası. İlyada'da anlatılan "Erdemli, Yiğit, Dürüst" kahraman tipinden hayli uzak; hatta diğer insanlara kökeni hakkında yalan söyleyen bir karakter olduğu için "Acaba denizde yaşadığı hikayeleri de mi uyduruyor?" diye sormak mümkün.

Okuması İlyada'ya kıyasla daha kolay, çünkü tekrarlar nispeten daha az ve odak noktası genelde sabit kalıyor. Hikaye genelde Odysseus, oğlu Telemakhos ve karısı Penelope'un etrafında dönüyor.

Bu kitabın Savaş ve genel olarak Ruhani Savaşla ilgili şeylerden ziyade kişinin kendi içinde aşması gereken engelleri güzelce açıkladığını düşünüyorum. Bunların en bariz olanları sadakat ve sabır. Özellikle Odysseus'un karısı Penelope'a bakınca bunu görebilirsiniz. Kocası 20 yıl gelmemesine karşın ona sadık kalan ve sabırla gelmesini bekleyen, talipleri bir servetini yiyor olsa da yine de maddiyatı umursamadan Odysseus'u bekleyen bir kadın arketipi. Öte yandan, Truva Savaşındaki Yunanların/Akhaların lideri Agamemnon'un Karısı tam tersi, Klitemnestra isimli bu kadın hem kocasına sadık kalmıyor hem de kocası geri döndüğünde onu öldürüyor. Ayrıca Odysseus kurnaz/akıllı/bilinçli insan figürünü temsil ederken çevresindeki çoğu kişi daha ilkel ve daha 'aptal' insanlardan oluşuyor. En basit örnek olarak Helios'un hayvanlarını tüm uyarılara rağmen kesip yiyen mürettebatı örnek verilebilir.

-

Sonuç olarak her Zevist'in İlyada ve Odysseia'yı okumasının bir tür gereklilik olduğunu düşünüyorum, zorunluluk olmasa da size çok şey katacağı bariz. Keza bu metinler çok katmanlı bir anlatımdan oluşuyor; öykülerin altında arketip figürler yer alıyor, alegorik anlatımlar üstünüze gırla yığılıyor. Mesela Akhilleus ve Hektor isimli kahramanlar gerçekten yaşamamış, Akha ordusu ve Truva ordusunun bir çeşit avatarı/enkarnasyonu/karakterizasyonu dahi olabilir. Keza ikisi de ölünce çok geçmeden savaş bitiyor; Hektor ölünce savaşın yüksek ideali diyebileceğimiz kısmı "Helen'in Paris'e aşkı" bitiyor. Akhilleus ölünce savaşı körükleyen kişisel hırslar "Helen'in Paris'le kaçıp Menelaos'u terk etmesi" kayboluyor. Zaten Odysseia'yı okursak öğreniyoruz ki savaştan sonra Helen Menelaos'a geri dönmüş, Menelaos'da onu tekrar karısı olarak kabul etmiş. Kişisel hırslar yüzünden değerli şeyleri kaybetmek de Akhilleus ve Patroklos ile simgeleniyor. Bu bahsettiğim şeyler gibi, çeşitli okumalar yapılabilir ve çeşitli anlamlar çıkarılabilir.

Velhasıl, okuyun okutturun; hem genel kültür, hem Antik Yunanla ilgili ilginç şeyler, hem de alegoriler altına saklanmış ruhsal ve kişisel gelişimle alakalı bir sürü bilgi.

Hem uzun ve kaliteli ön sözleri, hem de çevirileri sebebiyle İş Kültür Bankası Kültür Yayınlarını tavsiye ediyorum hem İlyada hem de Odysseia için. Destanları çevirip dilimize kazandıran Azra Erhat ve A. Kadir Meriçboyu'na teşekkürler, ruhları huzur bulsun.
 

Al Jilwah: Chapter IV

"It is my desire that all my followers unite in a bond of unity, lest those who are without prevail against them." - Shaitan

Back
Top