Pammy
Active member
- Joined
- Nov 14, 2021
- Messages
- 828
Çocuk masallarında iyi ve kötü bilinir. Kırmızı Başlıklı Kız iyi, Kurt ise kötüdür. Çocuklara iyi ve kötüyü öğretmek için basit, dualist bir sistem kullanırız. Bunu büyüdükçe aşmanız beklenir. Hamlet, Ophelia'yı baştan çıkardı ve onu yarı yolda bıraktı. Hamlet, babasının kanını yerde bırakmadı. Hamlet, yeminini tuttu. Hamlet iyi mi kötü mü? Raskolnikov bir katil. Raskolnikov bir tefeciyi öldürdü. Raskolnikov iyi mi kötü mü? Jean Valjean iyi mi kötü mü? Mürşit Efendi iyi mi kötü?
Cevabı yok. Çünkü bu karakterler bir çocuk için yazılmadı. Karmaşık bir dünyada çelişen değerleriyle başa çıkmaya çalışan insanlar için yazıldı. Bu karakterlerin çelişkileri onları insan yapar. Bir karakteri insanların empati kurabileceği kadar gerçek yapmak için ona çelişki eklenir.
Monoteizm (tek tanrıcılık) size iyi olmanın bir kılavuzunu sunar. İyi müslüman böyle olur. İyi hristiyan bunu yapar. Hayatı yaşamanın yolu budur der. Tekilci ahlak, gerçek dünyada imkansızdır. Bu, iyi yoktur demek değil. İzin verirseniz anlatayım.
İyi bir erkek ailesinin başında durur, çocuklarına babalık yapar. İyi bir erkek iş başa düştüğünde gider ve ülkesini savunur. Bu iyi erkek savaş çıktığında ailesini, çocuklarını, karısını bir başlarına bırakıp gidip kendini mi öldürtecek? Yoksa bir korkak gibi kaçıp karısı ve çocuklarıyla güvenliğe mi iltica etmeye çalışacak? Ben bu iktidar altında yaşamak istemiyorum. İktidar bir türlü değişmiyor. Kalıp direnecek miyim, gidip kendimi mi kurtaracağım?
Gözü yaşlı anneciğinin yanında durmak, dileklerini yerine getirmek ''iyi''dir. Hayallerinin peşinden koşmak, kendini gerçekleştirmeye çalışmak da iyidir. Ya Atatürk Zübeyde Hanım'ın sözünden çıkmayacak kadar iyi bir evlat olsaydı? Asker olmasını istemeyen annesine haber vermeden askeri okula yazılmasaydı? Ya annem dul, kız kardeşim daha bebek, ben bu evin erkeği olmalıyım deseydi de bambaşka bir yol izleseydi? Siz aynı durumda kendi hayallerinin peşinden koşan birini kınamaz mısınız? Ya da kim oğlunun ömrünü savaşlarda geçirmesini, bir torun bile vermemesini, gözlerinin önünde soyunun kurumasını izlemek ister? Siz söyleyin, ister misiniz? Peki kim ülkesinin kurucusunun Atatürk olmasını ister?
Örnekler sayısız olarak çoğaltılabilir. İyi bir anne çocuğuna bakar. İyi bir anne çocuğunun ihtiyaçlarını karşılar. Bu kadın çocuğuna mı bakacak; çocuğuna daha kaliteli besinler, eğitim, olanaklar sağlamak için çalışacak mı? Ebeveyn kendini mi gerçekleştirecek, çocuğu için en iyisi olanı mı yapacak?
Tam olarak konumuz bu. Ahlak tekçil olamaz. Hayatımızda değerler kaçınılmaz olarak birbiriyle çatışır. Buna cevap yok. Sadece seçim var. Hayat trajik seçimler yapmanızı gerektirecek. Bir değerinize sadık kalmak için bir değerinizi çiğnemeniz gerekecek. Bunun seçimini sadece siz yapabilirsiniz ve yaptığınız seçim sizi oluşturacak. ''Kendini bil'' öğretisinin bir parçası bu trajedi. Kolay bir çözümü yok. Doğru cevabı yok.
Tek Tanrıcılık ve Çok Tanrıcılık bağlamında düşünün. Tekilci Ahlak ve Çoğulcu Ahlak. Tanrılar mükemmeldir. Tanrılar tek değildir. Her Tanrı bir Tanrı, birbirlerinden farklı kişiler ve hepsi mükemmel. Birden fazla mükemmel var. Mükemmel olmanın tek bir yolu yok. Bu mükemmel yok mu demek? Öyle değil. Doğru, başka doğruyla çatışıyor. Bu doğru yok mu demek? Öyle değil. Tanrılar mitolojilerde çatışabilirler. Bu ikisinden biri haklı biri haksız mı demek? Hayır. Mitolojiler çocuklar için yazılmış iyiyi ve kötüyü öğretme hikayeleri değil. Mesajları dualist bir iyi-kötü değil.
Başka bir açıdan bakarsanız, iki zıt seçenekten birinin doğru mu olması gerek? Karşımıza iki aday çıkarıyorlar oy ver diye. Hangisi doğru seçenek? Hiçbiri. Ama seçmek zorundasın. Sokakta köpekler sürüler oluşturuyor. Yıllardır bunları kısırlaştırması, aşılaması, kontrol altında tutması için ödediğiniz, ailenizin ödediği vergiler afiyetle yenirken siz bu hayvanlara katliam mı yapacağız bu hale göz mü yumacağız diye iç muhasebeler vermek zorundasınız. İki seçenek de doğru değil. Seçmek zorundasınız.
Hayatın bu tür bir kılavuzu olması hayatın gerçeklerine aykırı. ''Böyle olunur, olması gereken budur'' denilen bütün ideolojiler ve dinler gerçek hayatta mümkün değil. Bakın kötüdür demiyorum, mümkün değil.
Milliyetçiliğin sınıflandırmalarından biri Doğu tipi milliyetçilik ve Batı tipi milliyetçilik. Ben bir Atatürkçüyüm. Ben bir Spiritüel Satanistim ve Hitler'e saygı duyuyorum. Atatürk milliyetçiliği Batı tipi milliyetçilik (Fransız tipi milliyetçilik olarak da bilinir). Nazi milliyetçiliği Doğu tipi milliyetçilik (Alman tipi milliyetçilik olarak da bilinir). Fransız ihtilali gerçekleştiğinde Fransa'da Fransızca konuşan oranına bakın. Daha önce bilmiyorsanız şok olacaksınız. Fransız tipi milliyetçilik kapsayıcıdır, eleştirisi asimilasyonculuktur. Alman tipi milliyetçilik dışlayıcıdır, eleştirisi ırkçı olmasıdır. Batı milliyetçiliği ''Gel koçum sen de Fransız ol'' derken Doğu milliyetçiliği ''Sen ne yaparsan yap Alman olamayacaksın, git ötede dur'' der. Diyelim ki ben Doğu tipi milliyetçiliğini benimsedim, ''kötü'' bir Atatürkçü olurum ve Türkiye'nin değerlerinden birine, kendi değerlerimden birine ihanet ederim. Atatürk milliyetçiliğini benimsersem yine benim bir parçam olan bir değere ihanet etmiş olurum.
Ben kişiye değil argümana bakmamız gerek, ad hominem yapmamalıyız diyorum. Kişileri tartışmayalım soruyu tartışalım diyorum. Sonra Kartacalıların arkeolojik kalıntılarına dair biri ''Hayır bunlar normal mezardır'' diyen diğeri ''bunlar Pagan tanrılarına verilmiş çocuk kurbanlarıdır'' diyen iki görüş olduğunu öğreniyorum. Çocuk kurbanlar görünüşünü savunan E. Stager Lawrance kimdir baktığımda alt disiplini Hebrew Bible, Dorot Prof. unvanı var. ''Dorot Professor of the Archaeology of Israel.'' dorot.org ''seek to empower American Jews''. Adamın ''aferin sen İsrail'e iyi hizmet ettin, al çalışmalarına fon al sana da kürsü verelim'' unvanı var. Şimdi ben arkeoloji öğrenip antik dilde yazılmış mezar anıtlarını mı deşifre edeceğim ilkeme sadık kalmak için? Yoksa olduğu kişiden ötürü mü bu adamın argümanını geçersiz bulacağım? Ben kötü bir entelektüelim, söylenene değil söyleyene bakıyorum.
Bu monist ve dualist sistemleri tümden reddetmek değil. Konu ahlak olduğunda, gerçek şu ki, değerler çoğuldur. Ama şu an sohbet edebildiğiniz en iyi yapay zeka özünde 0'dan ve 1'den anlayan bir bilgisayar. Yine bazı çakralar eril ve dişil olarak ruhumuzda bulunuyor, çiftler. Bir çocuğa iyi ve kötüyü anlatmak için basit bir ahlak anlayışı kurmakta sorun yok. İnsan kadın veya erkek olabilir, daha fazlası değil. Diğer türlerde bu farklı olabilir, sadece dişilerden oluşan kertenkeleler var. Farklı türlerde balıklar erkekten dişiye ve dişiden erkeğe dönüşebiliyor. Bir insan bunu yaparsa elde edeceği tek şey sağlığını ve üreme yeteneğini kaybetmek. İkili olan bir sistemi çoklu yapamazsınız.
Çoklu olan bir sistemi de tekli veya ikili yapamazsınız. İnsan ırkları birden fazladır. Etnisiteleri, kültürleri de. Siz bu çok kültürlülüğü, çok ırklılığı karıştırırsanız sonuç çocukken boyaları karıştırıp gökkuşağı renkleri beklerken elde ettiğiniz çamur rengi olur. Şunu da söyleyeyim çok kültürcülük ortaya ilk çıktığında kültürler yan yana var olabilsinler, dominant olan diğer hepsini yok etmesin ve karışmasınlar gibi çok da fena olmayan bir şeydi. Sonra aynı lgbt mücadelesine olan şeyden oldu. Ya da kadın hakları mücadelesine. Bugün bir feminist gruba katılırsanız bir anda kendinizi mülteci bir trans için toplanmaya davet edilmiş bulabilirsiniz. (gerçek hikaye) Kadınların kürtaj hakkı olması, bunun için bütün imkanların sağlanması ve kadınların çok çocuk doğurması, bunun için bütün imkanların sağlanmasını aynı anda destekleyebilirim. Bu şeyler mutually exclusive olmak zorunda değil. Yaşadığımız çift kutuplu politik iklimde zıt konumlanmışlar.
Astroloji 12 burç, 12 ev ve gezegenlerden oluşuyor. İnsan ruhunun 7 ana çakrası var. Enerji bazen eril ve dişil olarak ikiye ayrılıyor, bazen 4 elemente, bazen 5. Tarotta 72 tane kart var. Bunları özümseyebilmek için monist ve dualist sistemlerin dışında düşünebilmelisiniz.
Bir şeyi anlamanızı istiyorum. Burada sadece nüanslardan, grilerden, iki ucun ortasında olmaktan bahsetmiyorum. Düşünce sistemini siyah ve beyazdan çıkarıp grileri görün demiyorum. Maviyi, yeşili, renk bile olmayan şeyleri kastediyorum.
Söylenecek daha çok şey var ama çok uzattım. Buraya kadar okuyanlara sabrınız için teşekkür ederim. Herhangi bir fikrime katılın diye değil, çoğulcu ahlak felsefesi nedir anlatmak istedim. İsterseniz zihin egzersizi olarak görün.
Cevabı yok. Çünkü bu karakterler bir çocuk için yazılmadı. Karmaşık bir dünyada çelişen değerleriyle başa çıkmaya çalışan insanlar için yazıldı. Bu karakterlerin çelişkileri onları insan yapar. Bir karakteri insanların empati kurabileceği kadar gerçek yapmak için ona çelişki eklenir.
Monoteizm (tek tanrıcılık) size iyi olmanın bir kılavuzunu sunar. İyi müslüman böyle olur. İyi hristiyan bunu yapar. Hayatı yaşamanın yolu budur der. Tekilci ahlak, gerçek dünyada imkansızdır. Bu, iyi yoktur demek değil. İzin verirseniz anlatayım.
İyi bir erkek ailesinin başında durur, çocuklarına babalık yapar. İyi bir erkek iş başa düştüğünde gider ve ülkesini savunur. Bu iyi erkek savaş çıktığında ailesini, çocuklarını, karısını bir başlarına bırakıp gidip kendini mi öldürtecek? Yoksa bir korkak gibi kaçıp karısı ve çocuklarıyla güvenliğe mi iltica etmeye çalışacak? Ben bu iktidar altında yaşamak istemiyorum. İktidar bir türlü değişmiyor. Kalıp direnecek miyim, gidip kendimi mi kurtaracağım?
Gözü yaşlı anneciğinin yanında durmak, dileklerini yerine getirmek ''iyi''dir. Hayallerinin peşinden koşmak, kendini gerçekleştirmeye çalışmak da iyidir. Ya Atatürk Zübeyde Hanım'ın sözünden çıkmayacak kadar iyi bir evlat olsaydı? Asker olmasını istemeyen annesine haber vermeden askeri okula yazılmasaydı? Ya annem dul, kız kardeşim daha bebek, ben bu evin erkeği olmalıyım deseydi de bambaşka bir yol izleseydi? Siz aynı durumda kendi hayallerinin peşinden koşan birini kınamaz mısınız? Ya da kim oğlunun ömrünü savaşlarda geçirmesini, bir torun bile vermemesini, gözlerinin önünde soyunun kurumasını izlemek ister? Siz söyleyin, ister misiniz? Peki kim ülkesinin kurucusunun Atatürk olmasını ister?
Örnekler sayısız olarak çoğaltılabilir. İyi bir anne çocuğuna bakar. İyi bir anne çocuğunun ihtiyaçlarını karşılar. Bu kadın çocuğuna mı bakacak; çocuğuna daha kaliteli besinler, eğitim, olanaklar sağlamak için çalışacak mı? Ebeveyn kendini mi gerçekleştirecek, çocuğu için en iyisi olanı mı yapacak?
Esenlikler,
Geçtiğimiz günlerde boyama kalemi satıșı adı altında bir iș ilanı gördüm ve ilgili yeri aradım. İș yatılıydı ve telefon görüșmesinin ardından davet edildim fakat gittiğimde pazarlama iși sandığım iș bambașka birșey çıktı. Bu ülke genelinde bilinen büyük bir derneğin bir șubesiydi ve dernek adına destek toplamak amacıyla boyama kitabı satıșı adı altında para toplanıyordu. Koșullar șöyleydi, topladığımız paranın yarısı bize ait oluyordu ve kalan derneğe teslim ediliyordu fakat gördüklerim kadarıyla emin oldum ki vatandaștan toplanan paranın belki %5 gerekli yerlere ulașıyor hatta belki daha azı. Buna rağmen toplan paranın %50 sini aldığımız için gayet kazançlı bir iști, bu miktar biraz abartılı gelebilir fakat bence bağıș toplayanların motivasyonunu artırmak ve usülsüzlüklerin önüne geçmek için bu iyi bir oran. Esas sorun kalan %50 nereye gidiyor o kısımda ve șunu gördüm ki çok çok azı gitmesi gereken yere "göstermelik" olarak gidiyor gerisi onun bunu cebine. İlk günün sonunda bu yozlașmıșlığa daha fazla katlanamayacağımı düșünerek ayrıldım fakat șimdi kafana takılan bir soru var:
Ben oradan ayrılmama rağmen orada bu șekilde kazanç elde edilmeye devam ediyor, acaba ben orada kalıp bu kazançtan faydalansam ve bu sayeda jos a da katkı sunsam daha mantıklı olur muydu? Yoksa böyle yozlașmıș insanlara imkan sunmamak adına çalıșmayı bırakmak doğru karar mı? Bu konuya etik açıdan nasıl yaklașmalıyız? İlkeli mi olmalıyız yoksa iyilik adına faydacı mı yaklașmalıyız?
Tam olarak konumuz bu. Ahlak tekçil olamaz. Hayatımızda değerler kaçınılmaz olarak birbiriyle çatışır. Buna cevap yok. Sadece seçim var. Hayat trajik seçimler yapmanızı gerektirecek. Bir değerinize sadık kalmak için bir değerinizi çiğnemeniz gerekecek. Bunun seçimini sadece siz yapabilirsiniz ve yaptığınız seçim sizi oluşturacak. ''Kendini bil'' öğretisinin bir parçası bu trajedi. Kolay bir çözümü yok. Doğru cevabı yok.
Tek Tanrıcılık ve Çok Tanrıcılık bağlamında düşünün. Tekilci Ahlak ve Çoğulcu Ahlak. Tanrılar mükemmeldir. Tanrılar tek değildir. Her Tanrı bir Tanrı, birbirlerinden farklı kişiler ve hepsi mükemmel. Birden fazla mükemmel var. Mükemmel olmanın tek bir yolu yok. Bu mükemmel yok mu demek? Öyle değil. Doğru, başka doğruyla çatışıyor. Bu doğru yok mu demek? Öyle değil. Tanrılar mitolojilerde çatışabilirler. Bu ikisinden biri haklı biri haksız mı demek? Hayır. Mitolojiler çocuklar için yazılmış iyiyi ve kötüyü öğretme hikayeleri değil. Mesajları dualist bir iyi-kötü değil.
Başka bir açıdan bakarsanız, iki zıt seçenekten birinin doğru mu olması gerek? Karşımıza iki aday çıkarıyorlar oy ver diye. Hangisi doğru seçenek? Hiçbiri. Ama seçmek zorundasın. Sokakta köpekler sürüler oluşturuyor. Yıllardır bunları kısırlaştırması, aşılaması, kontrol altında tutması için ödediğiniz, ailenizin ödediği vergiler afiyetle yenirken siz bu hayvanlara katliam mı yapacağız bu hale göz mü yumacağız diye iç muhasebeler vermek zorundasınız. İki seçenek de doğru değil. Seçmek zorundasınız.
Merhaba esenlikler
Satanizm de bazı kurallar ve davranışlar var mıdır ? örneğin yemememiz gereken bir yemek veya yapmamamız gereken bir davranış
Kısacası günah olabilecek şeyler nelerdir bilgilendirebilir misiniz ?
Hayatın bu tür bir kılavuzu olması hayatın gerçeklerine aykırı. ''Böyle olunur, olması gereken budur'' denilen bütün ideolojiler ve dinler gerçek hayatta mümkün değil. Bakın kötüdür demiyorum, mümkün değil.
Milliyetçiliğin sınıflandırmalarından biri Doğu tipi milliyetçilik ve Batı tipi milliyetçilik. Ben bir Atatürkçüyüm. Ben bir Spiritüel Satanistim ve Hitler'e saygı duyuyorum. Atatürk milliyetçiliği Batı tipi milliyetçilik (Fransız tipi milliyetçilik olarak da bilinir). Nazi milliyetçiliği Doğu tipi milliyetçilik (Alman tipi milliyetçilik olarak da bilinir). Fransız ihtilali gerçekleştiğinde Fransa'da Fransızca konuşan oranına bakın. Daha önce bilmiyorsanız şok olacaksınız. Fransız tipi milliyetçilik kapsayıcıdır, eleştirisi asimilasyonculuktur. Alman tipi milliyetçilik dışlayıcıdır, eleştirisi ırkçı olmasıdır. Batı milliyetçiliği ''Gel koçum sen de Fransız ol'' derken Doğu milliyetçiliği ''Sen ne yaparsan yap Alman olamayacaksın, git ötede dur'' der. Diyelim ki ben Doğu tipi milliyetçiliğini benimsedim, ''kötü'' bir Atatürkçü olurum ve Türkiye'nin değerlerinden birine, kendi değerlerimden birine ihanet ederim. Atatürk milliyetçiliğini benimsersem yine benim bir parçam olan bir değere ihanet etmiş olurum.
Ben kişiye değil argümana bakmamız gerek, ad hominem yapmamalıyız diyorum. Kişileri tartışmayalım soruyu tartışalım diyorum. Sonra Kartacalıların arkeolojik kalıntılarına dair biri ''Hayır bunlar normal mezardır'' diyen diğeri ''bunlar Pagan tanrılarına verilmiş çocuk kurbanlarıdır'' diyen iki görüş olduğunu öğreniyorum. Çocuk kurbanlar görünüşünü savunan E. Stager Lawrance kimdir baktığımda alt disiplini Hebrew Bible, Dorot Prof. unvanı var. ''Dorot Professor of the Archaeology of Israel.'' dorot.org ''seek to empower American Jews''. Adamın ''aferin sen İsrail'e iyi hizmet ettin, al çalışmalarına fon al sana da kürsü verelim'' unvanı var. Şimdi ben arkeoloji öğrenip antik dilde yazılmış mezar anıtlarını mı deşifre edeceğim ilkeme sadık kalmak için? Yoksa olduğu kişiden ötürü mü bu adamın argümanını geçersiz bulacağım? Ben kötü bir entelektüelim, söylenene değil söyleyene bakıyorum.
Kötü veya iyi değil. İyi ve kötü, haklı ve haksız, doğru ve yanlış gibi iki kutuplu sınıflandırmalar uygun değil....
...o kadar kötü müdür?
Bu monist ve dualist sistemleri tümden reddetmek değil. Konu ahlak olduğunda, gerçek şu ki, değerler çoğuldur. Ama şu an sohbet edebildiğiniz en iyi yapay zeka özünde 0'dan ve 1'den anlayan bir bilgisayar. Yine bazı çakralar eril ve dişil olarak ruhumuzda bulunuyor, çiftler. Bir çocuğa iyi ve kötüyü anlatmak için basit bir ahlak anlayışı kurmakta sorun yok. İnsan kadın veya erkek olabilir, daha fazlası değil. Diğer türlerde bu farklı olabilir, sadece dişilerden oluşan kertenkeleler var. Farklı türlerde balıklar erkekten dişiye ve dişiden erkeğe dönüşebiliyor. Bir insan bunu yaparsa elde edeceği tek şey sağlığını ve üreme yeteneğini kaybetmek. İkili olan bir sistemi çoklu yapamazsınız.
Çoklu olan bir sistemi de tekli veya ikili yapamazsınız. İnsan ırkları birden fazladır. Etnisiteleri, kültürleri de. Siz bu çok kültürlülüğü, çok ırklılığı karıştırırsanız sonuç çocukken boyaları karıştırıp gökkuşağı renkleri beklerken elde ettiğiniz çamur rengi olur. Şunu da söyleyeyim çok kültürcülük ortaya ilk çıktığında kültürler yan yana var olabilsinler, dominant olan diğer hepsini yok etmesin ve karışmasınlar gibi çok da fena olmayan bir şeydi. Sonra aynı lgbt mücadelesine olan şeyden oldu. Ya da kadın hakları mücadelesine. Bugün bir feminist gruba katılırsanız bir anda kendinizi mülteci bir trans için toplanmaya davet edilmiş bulabilirsiniz. (gerçek hikaye) Kadınların kürtaj hakkı olması, bunun için bütün imkanların sağlanması ve kadınların çok çocuk doğurması, bunun için bütün imkanların sağlanmasını aynı anda destekleyebilirim. Bu şeyler mutually exclusive olmak zorunda değil. Yaşadığımız çift kutuplu politik iklimde zıt konumlanmışlar.
Astroloji 12 burç, 12 ev ve gezegenlerden oluşuyor. İnsan ruhunun 7 ana çakrası var. Enerji bazen eril ve dişil olarak ikiye ayrılıyor, bazen 4 elemente, bazen 5. Tarotta 72 tane kart var. Bunları özümseyebilmek için monist ve dualist sistemlerin dışında düşünebilmelisiniz.
Bir şeyi anlamanızı istiyorum. Burada sadece nüanslardan, grilerden, iki ucun ortasında olmaktan bahsetmiyorum. Düşünce sistemini siyah ve beyazdan çıkarıp grileri görün demiyorum. Maviyi, yeşili, renk bile olmayan şeyleri kastediyorum.
Söylenecek daha çok şey var ama çok uzattım. Buraya kadar okuyanlara sabrınız için teşekkür ederim. Herhangi bir fikrime katılın diye değil, çoğulcu ahlak felsefesi nedir anlatmak istedim. İsterseniz zihin egzersizi olarak görün.