Sonne
Moderator
- Joined
- Oct 23, 2023
- Messages
- 1,227
Bu vaaz, Yüksek Rahip Hooded Cobra 666'nın forumlardaki yazısından çevrilmiştir.
Herkese esenlikler,
Şu anda bir dönüşüm geçiriyor olmamızın nedeni, ruhaniyette mevcut olan en derin gerçekleri daha tam ve doğru bir şekilde keşfetmek istememizdir. Bu gerçeklerden biri, Zeus’un üçlü doğasıdır.
Burada hepimizin bildiği gibi, Zeus/Beelzebul ve Şeytan, düşmanın eserlerinde "İblis" [Çevirmen notu: Burada Şeytan’ın adı olan “Satan” değil, “Devil” kullanılmış. Ancak “Devil” kelimesi Şeytan’a ithafen de kullanılabiliyor] ve "Cehennem" âleminin hükümdarı olarak birleştirilmiştir. İngilizce "Hell" kelimesi aslında İskandinav mitolojisindeki Hel veya Helheim ile de ilişkilidir ve tam anlamıyla yeraltı dünyası demektir. Bu noktaları aklımızda tutarak, daha sonra bunları burada açıklanacak diğer noktalarla ilişkilendireceğiz.
Antik Yunan bilgeliğinde, geleneksel Hristiyanlık anlayışındaki kötülük yoktu. Aynı durum, tüm Spiritüel Satanik Dinler için de geçerlidir [Satya’dan veya Ebedi Gerçek’ten ve Tanrılarımızdan doğan dinler]. Ceza âlemi, ebedi işkence veya ebedi cehennem ateşi gibi kavramlara çok az değinilmiştir. Buna denk gelen şey, yalnızca en kötü ve bozuk ruhların gittiği Tartaros'tu [ki bunun aksine Hristiyanlıkta, erotik bir video izleyen herkes oraya gitmektedir].
Zeus'un üçlü Doğası, aslında üç âlemi temsil eden bir üçlü yapıdır: Gökler [Elysion Çayırları], Yeryüzü [içinde bulunduğumuz âlem] ve Yeraltı Dünyası, diğer adıyla Hades [ölülerin reenkarne olmadan önce gittikleri âlem]. Bu üç boyut birbirinden oldukça farklıydı ve her biri tamamen ayrı bir boyuttu. Elbette, tamamen evrimleşmiş bir ruhun nihai hedefi, reenkarnasyonlar arasında birçok kez Yeryüzünde var olup, Ölüler Diyarından geçerek, sonunda Tanrıların ikamet ettiği Elysion Çayırlarına ulaşmaktır.
Zeus ya da "Tanrıların Babası", sıklıkla "Pantokrator" olarak da anılırdı. Bu, "Her şeyi elinde tutan", "Tek Tanrı" veya kelimenin tam anlamıyla evrenin ya da "Dünya"nın sahibi anlamına gelen bir sıfattır. Bu, aşağıda açıklanacak olan varoluşun 3 farklı kategorisini temsil eden bir kodlamadır.
Elysion Çayırları, nihai berraklığı, güçlenmeyi ve iyiliğin en yüksek âlemlerini temsil ettiği için Zeus tarafından yönetilirdi.
Dünya ya da "Putlar Âlemi", Dünya'yı veya Maddesel Âlemi temsil eder ve Poseidon tarafından yönetilir. Bunun nedeni, Poseidon'un "illüzyonun" efendisi olmasıdır, ancak bunun kötülükle eşleştirilmesi gerekmez. Zeus ve Poseidon birçok destanda birbirleriyle çatışır ve bu, ruhun yanılsamalar dünyasını aşma ve berrak bir bilince ulaşma mücadelesini göstermek için "ayrı varlıklar" olarak tasvir edilir.
Üçüncü olarak, Hades ya da Ölüler Diyarı vardır. Bu, daha basit ruhların bir sonraki yaşamlarına geçmeden önce gittikleri daha alt bir astral âlemdir. Bu ruhlar, bir sonraki yaşamlarında yine Poseidon'un [veya İllüzyonun] güçleriyle yüzleşmek zorunda kalacak ve nihayetinde ruhsal olarak yeterince gelişip varlıklarının nihai sonucuna, yani Tanrısallığa ulaşana kadar bu mücadele devam edecektir.
Yukarıda anlatılanlar, Zeus'un bu üçlü doğasını [orijinal bir üçleme] bilen Tanrıların tüm Antik İnisiyeleri arasında iyi bilinen bir şeydi ve onlar başka bir konuyu da anladılar: Zeus dediğimiz varlığın özü, varoluşun diğer âlemlerini kapsayan bu farklı formlara ayrılır; aynı anda üç farklı kişilik olarak, ancak hepsinin ardında tek bir öz olarak var olur.
Antik efsanelerde var olan geleneksel anlamdaki "kötülük" gerçekte yoktur. Ancak bu âlemlerde kötü niyetli varlıklar ve diğer olumsuz enerjiler bulunur. İlginç bir şekilde, bir Titan olan ve Zeus'tan daha eski olan Satürn, aslında Zeus'un babasıdır - bu konu, "Zaman" kavramının yapılandırılmış bir şekilde var olmasından önce evrenin varlığıyla ilgili çok derin bir konudur. Bu nedenle Satürn, aynı zamanda Zamanın Efendisi olarak da anılır.
Titanlar ile Olimpos Tanrıları arasındaki rekabet, insan ruhunun, tininin ve zihninin, zaman, uzay (Hyperion), Uranüs (Gökler), Gaia (Yeryüzü) ve bizi kuşatan diğer güçler gibi soyut kavramları fethetmesi gerektiğinin büyük bir alegorisidir, böylece insanlık bu kavramlara uyum sağlayıp ilerleyebilir.
Spiritüel Satanizm bağlamına girip yukarıdakileri bildikten sonra, düşmanın sığ bilgisinde Şeytan ve Beelzebul, iki varlığa bölünmüştür diyebiliriz; birinin Şeytan/Lucifer olması gerekiyordu ve “Kardeşi” Beelzebul ile birlikte “Cehennem Âlemi” dediğimiz yeri yönetecekti. Buradaki sembolizm, Satürn ve Zeus'un iki kimliğinin tamamen bağlamından koparılıp birbirine karıştırılmış olmasıdır.
Düşmanın ezoterik demonolojisinde, tıpkı Zeus'un “Evreni Yönetmek" için üçe bölünmesi gibi, Şeytan, Beelzebul ve Belial da "lanetlenmiş olanların âlemlerini Yönetmek" için bölünür. Bu bir sapkınlığı temsil eder, ancak onların yozlaşmasından önceki orijinal düşünceler, şu anda okuduğunuz bu yazıda mevcuttur.
Bu düşman yorum bağlamından çıkarılması gereken şey, bu iki kuvvetin, Satürn ve Zeus'un aslında yaşam ve varoluşla ilgili her şeyi kapsayan öncü ve birbirleriyle etkileşim hâlindeki güçler ve kuvvetler olduğudur. Astrolojide de durum aynıdır. Geleneksel olarak Şeytan, Kronos ile ilişkilendirilirken, Beelzebul ise Zeus ve Baal-Zevul [Göklerin Efendisi] ile ilişkilendirilmiştir.
Ancak, burada da görebileceğiniz gibi, düşmanın "Demonoloji" bağlamı veya bugüne kadar bilinen hâli, ihtiyacımız olan bilgiyi tam anlamıyla aktaramaz; çünkü düşman, hem evrenin hem de Tanrıların anlaşılmasını engellemek amacıyla mümkün olduğunca çok bölümünü yok etmiş ve büyük sapkınlıklara girişmiştir.
Bunu daha ileriye taşırsak, düşmanın demonoloji bağlamında tanınan 4 Taç şunlardır: Şeytan, Beelzebul, Astarte ve Azazel. Şeytan, Beelzebul ve Azazel ya da Şeytan, Beelzebul ve Astarte, tarih boyunca birçok "Pagan Üçlüsü"nü oluşturmuştur. Örneğin, Sümer’de Anu, Enki ve Enlil üçlüsü sıkça görülmüş olup, çoğu zaman İştar da orijinal üçlünün bir parçası olmuştur. Bu üçlüler, aynı kavramın kapsamına girer ve en ünlü örneklerinden biri, Brahma, Şiva ve Vişnu üçlüsüdür [Doğu’da iyi bilinir ve Zeus’un Üçlü Doğası ile aynı şekilde işler].
Bu varlıklar, her ne kadar "üç ve ayrı" olsalar da, aynı zamanda evrensel iradenin birleşik bir formu ya da "Tanrı" olarak da tezahür ederler.
Mitolojiye derinlemesine baktığımızda; Tanrılar, her ne kadar onları öncelikle "şu ya da bu" varlık olarak bilsek de, Mitoloji veya Efsanelerde [bu yüzden Mitoloji deniyor, çünkü mitolojiktir; yani öğretici amaçlar taşır ve mitleri aktarır] şu işlevleri yerine getirirler:
1. Birçok farklı form alırlar.
2. Kimlik çatışması yaşarlar – Bazen karşıt tarafları temsil ederler (Bu, inisiyeler için bir öğrenme bağlamında gerçekleşir – örneğin, Poseidon’un Zeus ile savaşması gibi).
3. Diğer Tanrılarla bağlantılı olabilecek yönleri sergilerler.
4. Bir Tanrı, tek bir taneyle sınırlı kalmayıp birçok farklı surete bürünebilir.
Yukarıda belirtilenler, İnisiyelerin bu konuların derin ruhani anlamlarını kavramaları için bilginin nasıl aktarıldığını gösterir. Tüm bunlar Tanrılardan kaynaklanır ve geleneksel anlamda bir "kötülük" kavramı veya benzeri bir anlayış yoktur. Bu anlatılar, insanlığa öğreti vermek amacıyla yazılmıştır ve Tanrılar bu rolleri üstlenmiştir. Düşmanın aksine, burada katı anlamda gerçek bir "kötü karşıt" figürü bulunmaz ve her yerde cehennem azabı gibi kavramlar ortaya çıkmaz. Unutmayın ki, bu orijinal dindir; düşmanınki gibi bir kontrol mekanizması değildir.
Platon ve Sokrates, Mitlerin derinliğine inerken, bunların insanlar tarafından yazılabileceğini ve yalnızca bazı Mitlerin gerçekten derin bir anlam taşıdığını vurgular. Ayrıca, inisiye olmayan kişilerin Mitleri bağlamlarından koparıp yanlış anlayabileceklerini belirtirler. Ancak burada bulunan herkes bir inisiye olduğundan, mitleri hastalıklı bir "materyal düzeyde analiz" tuzağına düşmeden doğru şekilde kavrayacaklardır.
Bu nedenle anlamalıyız ki, "Hangi Tanrı hangi Tanrıdır?" sorusuna odaklanmak birincil mesele değildir, çünkü Tanrılar mitolojide sıkça rollerini birleştirirler. Bazen bu ayrımlar çok netken, bazen o kadar belirgin olmayabilir. Bu, büyük ölçüde bizim sahip olduğumuz bilgiye ve okuduğumuz metne bağlıdır. En yüksek rütbeli, en güçlü Tanrılar genellikle diğer Tanrılarda görülen birçok güce de sahiptir ve bu böyle devam eder.
Bunun temel bilgisini biliyoruz, ancak elbette bu tür ayrıntılara gereğinden fazla takılmamalıyız. Önemli olan, bir Tanrının belirli bir anda temsil ettiği özdür ve esas anlaşılması gereken de budur.
Umarım yukarıdakiler konuya açıklık getirir.
-Yüksek Rahip Hooded Cobra 666
_____________________________________________________________________________________
Yüksek Rahip Hooded Cobra 666'nın Açıklayıcı Paylaşımları
Paylaşım 1:
Bu konuda endişelenmeyin, yapılacak olan her şeyin amacı, herkesin yüksek düzeyde bir açıklığa ve anlayışa ulaşmasını sağlamaktır.
Bu, hem Tanrıların Kadim Bilgisini hem de bunun Spiritüel Satanizm bağlamında nasıl ortaya çıktığını anlamak için bir çerçeve sunacaktır.
Devam etmekte olan bu sürecin sonucu, burada bulunan tüm SS'ler için tam bir açıklık olacaktır. Böylece yalnızca dünyanın nasıl işlediğini daha iyi anlamakla kalmayacaklar, aynı zamanda dinimizin ne kadar güçlü ve köklü olduğunu da kavrayacaklardır.
Bunun ötesinde, herkes Tanrıları özlerinde daha derinlemesine kavrayacağı için, tüm bunlarla neden ileriye doğru büyük bir adım attığımız tamamen haklı çıkaracaktır.
Paylaşım 2:
Hoş geldin Eos.
Evet, kesinlikle. Tanrılar her zaman mevcuttur; yüzyıllar boyunca birçok farklı form alabilirler, ancak özlerinde aynı varlıklar olarak kalırlar. Geçirdikleri değişimler, her zaman aynı temel anlamı ve özü barındırır.
İnsanlık, düşmanın İbrahimî doktrinleri olan Hristiyanlık, İslam ve Yahudilik ile ruhani çöküşünün zirvesine ulaştığında, Tanrılar Yahudiler tarafından "kötü güçler" olarak damgalanarak sürgün edildi ve cezalandırıldı. Bu, insanların Tanrılarla duygusal, ruhani ve psişik bağ kurmalarını engellemek ve insanlığı yalnızca köleliğe mahkûm eden bir korku düzenini pekiştirmek amacıyla kasıtlı olarak yapıldı. Bu nedenle, Tanrılar bu süreç boyunca "Kötü Demonlar" olarak varlıklarını sürdürmek zorunda kaldılar.
“Demon” kelimesi, Antik Yunanca kökenlidir ve Daimon anlamına gelir. Daimon, Tanrı anlamına gelir. Bu bağlamda "Demonlar", aslında Kadim Tanrılardı. İbrahimî programlamaların temel planı, Tanrılar etrafında korku, yanlış anlama ve yozlaşma yaratmaktı; bu ya Kadim Bilgeliği çarpıtarak ya da insanları, binlerce yıl boyunca tapındıkları Kadim Tanrılara yönelme eğilimlerinden dolayı sonsuza dek yanacakları korkusuyla suçluluk duygusuna sürükleyerek yaptılar.
Paylaşım 3:
Lilith, İlahi Dişil’i temsil eder, tıpkı Astarte gibi. Her ikisi de Anne, Yaratıcı ve Dişil prensiptir. Elbette, düşmanın doktrininde hiçbiri hoş karşılanmaz, çünkü onlar kontrol programlarından dişil unsuru her yönüyle silerek yok etmeye çalışmışlardır.
İkisi arasındaki fark, Astarte'nin daha çok "Aydınlık Dişil"i temsil etmesidir; yani Demeter, Athena gibi Tanrıçalarla özdeşleşir. Lilith ise "Karanlık Dişil"i veya Okült dişil enerjiyi simgeler; örneğin Hekate gibi. Tanrıçalar da bu temel üzerine ayrılırlar, her biri farklı yönleriyle dişil ilahi gücün bir yansımasını oluşturur.
Antik Yunan efsanelerinde, Ktonik ve Göksel Tanrılar olarak ikiye ayrılan ilahi varlıklar bulunur. Bazıları, bizim "Karanlık" olarak adlandırdığımız unsurlarla bağlantılıyken, diğerleri "Aydınlık" ile ilişkilidir. Tıpkı gece ve gündüz gibi, bunlar bir bütünün parçalarıdır ve bu ayrım, insanların onların doğalarını anlayabilmesi için bu şekilde düzenlenmiştir.
Sembolik ve güç temelli bir analizde, Lilith'in Şeytan ile ilişkisi, Şiva’nın Şakti ile olan bağına benzer. Lilith, yaratılışın karanlık, dişil ve güçlü yönünü temsil eder. Şiva/Şeytan ile birleştiğinde ise saf yaratım gücüne dönüşür.
Bu yüzden düşman, aşağılık kitaplarında "Lilith tüm Demonların annesidir" şeklinde yazar. Bu, aslında Tanrıların evrende mevcut olan Aethetik güçten ya da Şakti Prensibinden yaratılmasını sembolize eder.
Lilith, doğası gereği daha "gizli ve okült" olduğundan, geleneksel olarak "Taçlar" arasında açıkça yer almaz. Ancak, "4 Taç" seçimleri büyük ölçüde demonologların [çoğu zaman Hristiyanlar, Yahudiler veya ilgili kişiler] etkisine bağlıydı. Bu kişiler, Uzay ve Zamanın 4 Yönünü temsil eden bir işaret olarak birçok "4 Taç" oluşturmuş, ancak bunu yozlaşmış bir biçimde sunmuşlardır.
-Yüksek Rahip Hooded Cobra 666
Herkese esenlikler,
Şu anda bir dönüşüm geçiriyor olmamızın nedeni, ruhaniyette mevcut olan en derin gerçekleri daha tam ve doğru bir şekilde keşfetmek istememizdir. Bu gerçeklerden biri, Zeus’un üçlü doğasıdır.
Burada hepimizin bildiği gibi, Zeus/Beelzebul ve Şeytan, düşmanın eserlerinde "İblis" [Çevirmen notu: Burada Şeytan’ın adı olan “Satan” değil, “Devil” kullanılmış. Ancak “Devil” kelimesi Şeytan’a ithafen de kullanılabiliyor] ve "Cehennem" âleminin hükümdarı olarak birleştirilmiştir. İngilizce "Hell" kelimesi aslında İskandinav mitolojisindeki Hel veya Helheim ile de ilişkilidir ve tam anlamıyla yeraltı dünyası demektir. Bu noktaları aklımızda tutarak, daha sonra bunları burada açıklanacak diğer noktalarla ilişkilendireceğiz.
Antik Yunan bilgeliğinde, geleneksel Hristiyanlık anlayışındaki kötülük yoktu. Aynı durum, tüm Spiritüel Satanik Dinler için de geçerlidir [Satya’dan veya Ebedi Gerçek’ten ve Tanrılarımızdan doğan dinler]. Ceza âlemi, ebedi işkence veya ebedi cehennem ateşi gibi kavramlara çok az değinilmiştir. Buna denk gelen şey, yalnızca en kötü ve bozuk ruhların gittiği Tartaros'tu [ki bunun aksine Hristiyanlıkta, erotik bir video izleyen herkes oraya gitmektedir].
Zeus'un üçlü Doğası, aslında üç âlemi temsil eden bir üçlü yapıdır: Gökler [Elysion Çayırları], Yeryüzü [içinde bulunduğumuz âlem] ve Yeraltı Dünyası, diğer adıyla Hades [ölülerin reenkarne olmadan önce gittikleri âlem]. Bu üç boyut birbirinden oldukça farklıydı ve her biri tamamen ayrı bir boyuttu. Elbette, tamamen evrimleşmiş bir ruhun nihai hedefi, reenkarnasyonlar arasında birçok kez Yeryüzünde var olup, Ölüler Diyarından geçerek, sonunda Tanrıların ikamet ettiği Elysion Çayırlarına ulaşmaktır.
Zeus ya da "Tanrıların Babası", sıklıkla "Pantokrator" olarak da anılırdı. Bu, "Her şeyi elinde tutan", "Tek Tanrı" veya kelimenin tam anlamıyla evrenin ya da "Dünya"nın sahibi anlamına gelen bir sıfattır. Bu, aşağıda açıklanacak olan varoluşun 3 farklı kategorisini temsil eden bir kodlamadır.
Elysion Çayırları, nihai berraklığı, güçlenmeyi ve iyiliğin en yüksek âlemlerini temsil ettiği için Zeus tarafından yönetilirdi.
Dünya ya da "Putlar Âlemi", Dünya'yı veya Maddesel Âlemi temsil eder ve Poseidon tarafından yönetilir. Bunun nedeni, Poseidon'un "illüzyonun" efendisi olmasıdır, ancak bunun kötülükle eşleştirilmesi gerekmez. Zeus ve Poseidon birçok destanda birbirleriyle çatışır ve bu, ruhun yanılsamalar dünyasını aşma ve berrak bir bilince ulaşma mücadelesini göstermek için "ayrı varlıklar" olarak tasvir edilir.
Üçüncü olarak, Hades ya da Ölüler Diyarı vardır. Bu, daha basit ruhların bir sonraki yaşamlarına geçmeden önce gittikleri daha alt bir astral âlemdir. Bu ruhlar, bir sonraki yaşamlarında yine Poseidon'un [veya İllüzyonun] güçleriyle yüzleşmek zorunda kalacak ve nihayetinde ruhsal olarak yeterince gelişip varlıklarının nihai sonucuna, yani Tanrısallığa ulaşana kadar bu mücadele devam edecektir.
Yukarıda anlatılanlar, Zeus'un bu üçlü doğasını [orijinal bir üçleme] bilen Tanrıların tüm Antik İnisiyeleri arasında iyi bilinen bir şeydi ve onlar başka bir konuyu da anladılar: Zeus dediğimiz varlığın özü, varoluşun diğer âlemlerini kapsayan bu farklı formlara ayrılır; aynı anda üç farklı kişilik olarak, ancak hepsinin ardında tek bir öz olarak var olur.
Antik efsanelerde var olan geleneksel anlamdaki "kötülük" gerçekte yoktur. Ancak bu âlemlerde kötü niyetli varlıklar ve diğer olumsuz enerjiler bulunur. İlginç bir şekilde, bir Titan olan ve Zeus'tan daha eski olan Satürn, aslında Zeus'un babasıdır - bu konu, "Zaman" kavramının yapılandırılmış bir şekilde var olmasından önce evrenin varlığıyla ilgili çok derin bir konudur. Bu nedenle Satürn, aynı zamanda Zamanın Efendisi olarak da anılır.
Titanlar ile Olimpos Tanrıları arasındaki rekabet, insan ruhunun, tininin ve zihninin, zaman, uzay (Hyperion), Uranüs (Gökler), Gaia (Yeryüzü) ve bizi kuşatan diğer güçler gibi soyut kavramları fethetmesi gerektiğinin büyük bir alegorisidir, böylece insanlık bu kavramlara uyum sağlayıp ilerleyebilir.
Spiritüel Satanizm bağlamına girip yukarıdakileri bildikten sonra, düşmanın sığ bilgisinde Şeytan ve Beelzebul, iki varlığa bölünmüştür diyebiliriz; birinin Şeytan/Lucifer olması gerekiyordu ve “Kardeşi” Beelzebul ile birlikte “Cehennem Âlemi” dediğimiz yeri yönetecekti. Buradaki sembolizm, Satürn ve Zeus'un iki kimliğinin tamamen bağlamından koparılıp birbirine karıştırılmış olmasıdır.
Düşmanın ezoterik demonolojisinde, tıpkı Zeus'un “Evreni Yönetmek" için üçe bölünmesi gibi, Şeytan, Beelzebul ve Belial da "lanetlenmiş olanların âlemlerini Yönetmek" için bölünür. Bu bir sapkınlığı temsil eder, ancak onların yozlaşmasından önceki orijinal düşünceler, şu anda okuduğunuz bu yazıda mevcuttur.
Bu düşman yorum bağlamından çıkarılması gereken şey, bu iki kuvvetin, Satürn ve Zeus'un aslında yaşam ve varoluşla ilgili her şeyi kapsayan öncü ve birbirleriyle etkileşim hâlindeki güçler ve kuvvetler olduğudur. Astrolojide de durum aynıdır. Geleneksel olarak Şeytan, Kronos ile ilişkilendirilirken, Beelzebul ise Zeus ve Baal-Zevul [Göklerin Efendisi] ile ilişkilendirilmiştir.
Ancak, burada da görebileceğiniz gibi, düşmanın "Demonoloji" bağlamı veya bugüne kadar bilinen hâli, ihtiyacımız olan bilgiyi tam anlamıyla aktaramaz; çünkü düşman, hem evrenin hem de Tanrıların anlaşılmasını engellemek amacıyla mümkün olduğunca çok bölümünü yok etmiş ve büyük sapkınlıklara girişmiştir.
Bunu daha ileriye taşırsak, düşmanın demonoloji bağlamında tanınan 4 Taç şunlardır: Şeytan, Beelzebul, Astarte ve Azazel. Şeytan, Beelzebul ve Azazel ya da Şeytan, Beelzebul ve Astarte, tarih boyunca birçok "Pagan Üçlüsü"nü oluşturmuştur. Örneğin, Sümer’de Anu, Enki ve Enlil üçlüsü sıkça görülmüş olup, çoğu zaman İştar da orijinal üçlünün bir parçası olmuştur. Bu üçlüler, aynı kavramın kapsamına girer ve en ünlü örneklerinden biri, Brahma, Şiva ve Vişnu üçlüsüdür [Doğu’da iyi bilinir ve Zeus’un Üçlü Doğası ile aynı şekilde işler].
Bu varlıklar, her ne kadar "üç ve ayrı" olsalar da, aynı zamanda evrensel iradenin birleşik bir formu ya da "Tanrı" olarak da tezahür ederler.
Mitolojiye derinlemesine baktığımızda; Tanrılar, her ne kadar onları öncelikle "şu ya da bu" varlık olarak bilsek de, Mitoloji veya Efsanelerde [bu yüzden Mitoloji deniyor, çünkü mitolojiktir; yani öğretici amaçlar taşır ve mitleri aktarır] şu işlevleri yerine getirirler:
1. Birçok farklı form alırlar.
2. Kimlik çatışması yaşarlar – Bazen karşıt tarafları temsil ederler (Bu, inisiyeler için bir öğrenme bağlamında gerçekleşir – örneğin, Poseidon’un Zeus ile savaşması gibi).
3. Diğer Tanrılarla bağlantılı olabilecek yönleri sergilerler.
4. Bir Tanrı, tek bir taneyle sınırlı kalmayıp birçok farklı surete bürünebilir.
Yukarıda belirtilenler, İnisiyelerin bu konuların derin ruhani anlamlarını kavramaları için bilginin nasıl aktarıldığını gösterir. Tüm bunlar Tanrılardan kaynaklanır ve geleneksel anlamda bir "kötülük" kavramı veya benzeri bir anlayış yoktur. Bu anlatılar, insanlığa öğreti vermek amacıyla yazılmıştır ve Tanrılar bu rolleri üstlenmiştir. Düşmanın aksine, burada katı anlamda gerçek bir "kötü karşıt" figürü bulunmaz ve her yerde cehennem azabı gibi kavramlar ortaya çıkmaz. Unutmayın ki, bu orijinal dindir; düşmanınki gibi bir kontrol mekanizması değildir.
Platon ve Sokrates, Mitlerin derinliğine inerken, bunların insanlar tarafından yazılabileceğini ve yalnızca bazı Mitlerin gerçekten derin bir anlam taşıdığını vurgular. Ayrıca, inisiye olmayan kişilerin Mitleri bağlamlarından koparıp yanlış anlayabileceklerini belirtirler. Ancak burada bulunan herkes bir inisiye olduğundan, mitleri hastalıklı bir "materyal düzeyde analiz" tuzağına düşmeden doğru şekilde kavrayacaklardır.
Bu nedenle anlamalıyız ki, "Hangi Tanrı hangi Tanrıdır?" sorusuna odaklanmak birincil mesele değildir, çünkü Tanrılar mitolojide sıkça rollerini birleştirirler. Bazen bu ayrımlar çok netken, bazen o kadar belirgin olmayabilir. Bu, büyük ölçüde bizim sahip olduğumuz bilgiye ve okuduğumuz metne bağlıdır. En yüksek rütbeli, en güçlü Tanrılar genellikle diğer Tanrılarda görülen birçok güce de sahiptir ve bu böyle devam eder.
Bunun temel bilgisini biliyoruz, ancak elbette bu tür ayrıntılara gereğinden fazla takılmamalıyız. Önemli olan, bir Tanrının belirli bir anda temsil ettiği özdür ve esas anlaşılması gereken de budur.
Umarım yukarıdakiler konuya açıklık getirir.
-Yüksek Rahip Hooded Cobra 666
_____________________________________________________________________________________
Yüksek Rahip Hooded Cobra 666'nın Açıklayıcı Paylaşımları
Paylaşım 1:
Bu vaaz için teşekkür ederim. Son vaazlarda kafamı karıştıran bazı ayrıntılara açıklık getirdi.
Bu konuda endişelenmeyin, yapılacak olan her şeyin amacı, herkesin yüksek düzeyde bir açıklığa ve anlayışa ulaşmasını sağlamaktır.
Bu, hem Tanrıların Kadim Bilgisini hem de bunun Spiritüel Satanizm bağlamında nasıl ortaya çıktığını anlamak için bir çerçeve sunacaktır.
Devam etmekte olan bu sürecin sonucu, burada bulunan tüm SS'ler için tam bir açıklık olacaktır. Böylece yalnızca dünyanın nasıl işlediğini daha iyi anlamakla kalmayacaklar, aynı zamanda dinimizin ne kadar güçlü ve köklü olduğunu da kavrayacaklardır.
Bunun ötesinde, herkes Tanrıları özlerinde daha derinlemesine kavrayacağı için, tüm bunlarla neden ileriye doğru büyük bir adım attığımız tamamen haklı çıkaracaktır.
Paylaşım 2:
Hristiyan bakış açısı bu gerçekleri çarpıtarak özgürlüğün sembollerini korku araçlarına dönüştürdü. Eski tanrıların çoğunu bir şekilde anlayabiliyor ve onlarla bağ kurabiliyorum, ancak Yahweh ile ASLA özdeşleşemedim. Onun “iyi” ya da “doğru” olarak sunduğu hiçbir şey, Pazar okulu sırasında içime sinmedi. Eskiden antik tanrıların birer mit olduğunu düşünürdüm, ancak şimdi anlıyorum ki, eğer onların bizde yaşamasına izin verirsek, asıl yaşayan ruh onlardır. Bu ruhlar zamanı aşar ve onların yaratabileceği fikirler ve devrimler tarihin akışını değiştirebilir.
Hoş geldin Eos.
Evet, kesinlikle. Tanrılar her zaman mevcuttur; yüzyıllar boyunca birçok farklı form alabilirler, ancak özlerinde aynı varlıklar olarak kalırlar. Geçirdikleri değişimler, her zaman aynı temel anlamı ve özü barındırır.
İnsanlık, düşmanın İbrahimî doktrinleri olan Hristiyanlık, İslam ve Yahudilik ile ruhani çöküşünün zirvesine ulaştığında, Tanrılar Yahudiler tarafından "kötü güçler" olarak damgalanarak sürgün edildi ve cezalandırıldı. Bu, insanların Tanrılarla duygusal, ruhani ve psişik bağ kurmalarını engellemek ve insanlığı yalnızca köleliğe mahkûm eden bir korku düzenini pekiştirmek amacıyla kasıtlı olarak yapıldı. Bu nedenle, Tanrılar bu süreç boyunca "Kötü Demonlar" olarak varlıklarını sürdürmek zorunda kaldılar.
“Demon” kelimesi, Antik Yunanca kökenlidir ve Daimon anlamına gelir. Daimon, Tanrı anlamına gelir. Bu bağlamda "Demonlar", aslında Kadim Tanrılardı. İbrahimî programlamaların temel planı, Tanrılar etrafında korku, yanlış anlama ve yozlaşma yaratmaktı; bu ya Kadim Bilgeliği çarpıtarak ya da insanları, binlerce yıl boyunca tapındıkları Kadim Tanrılara yönelme eğilimlerinden dolayı sonsuza dek yanacakları korkusuyla suçluluk duygusuna sürükleyerek yaptılar.
Paylaşım 3:
Bu bilgilendirici vaaz için çok teşekkür ederim.
Benim bir sorum var: Leydi Astarte, Tanrı Baalzebub, Tanrı Apollo ve babamız Satya bir aradayken neden Tanrıça Lilith aralarında değil?
Yoksa kendisi beşinci element olan akaşayı mı temsil ediyor? Çünkü ritüellerde dua ettiğimizde genellikle Leydi Astarte, Lord Baalzebub, Lord Apollo ve Satya Baba’ya dua ederiz.
Lilith, İlahi Dişil’i temsil eder, tıpkı Astarte gibi. Her ikisi de Anne, Yaratıcı ve Dişil prensiptir. Elbette, düşmanın doktrininde hiçbiri hoş karşılanmaz, çünkü onlar kontrol programlarından dişil unsuru her yönüyle silerek yok etmeye çalışmışlardır.
İkisi arasındaki fark, Astarte'nin daha çok "Aydınlık Dişil"i temsil etmesidir; yani Demeter, Athena gibi Tanrıçalarla özdeşleşir. Lilith ise "Karanlık Dişil"i veya Okült dişil enerjiyi simgeler; örneğin Hekate gibi. Tanrıçalar da bu temel üzerine ayrılırlar, her biri farklı yönleriyle dişil ilahi gücün bir yansımasını oluşturur.
Antik Yunan efsanelerinde, Ktonik ve Göksel Tanrılar olarak ikiye ayrılan ilahi varlıklar bulunur. Bazıları, bizim "Karanlık" olarak adlandırdığımız unsurlarla bağlantılıyken, diğerleri "Aydınlık" ile ilişkilidir. Tıpkı gece ve gündüz gibi, bunlar bir bütünün parçalarıdır ve bu ayrım, insanların onların doğalarını anlayabilmesi için bu şekilde düzenlenmiştir.
Sembolik ve güç temelli bir analizde, Lilith'in Şeytan ile ilişkisi, Şiva’nın Şakti ile olan bağına benzer. Lilith, yaratılışın karanlık, dişil ve güçlü yönünü temsil eder. Şiva/Şeytan ile birleştiğinde ise saf yaratım gücüne dönüşür.
Bu yüzden düşman, aşağılık kitaplarında "Lilith tüm Demonların annesidir" şeklinde yazar. Bu, aslında Tanrıların evrende mevcut olan Aethetik güçten ya da Şakti Prensibinden yaratılmasını sembolize eder.
Lilith, doğası gereği daha "gizli ve okült" olduğundan, geleneksel olarak "Taçlar" arasında açıkça yer almaz. Ancak, "4 Taç" seçimleri büyük ölçüde demonologların [çoğu zaman Hristiyanlar, Yahudiler veya ilgili kişiler] etkisine bağlıydı. Bu kişiler, Uzay ve Zamanın 4 Yönünü temsil eden bir işaret olarak birçok "4 Taç" oluşturmuş, ancak bunu yozlaşmış bir biçimde sunmuşlardır.
-Yüksek Rahip Hooded Cobra 666