Sonne
Moderator
- Joined
- Oct 23, 2023
- Messages
- 1,291
Bu yazı, Zeus'un Tapınağı'ndaki orijinal sayfasından çevrilmiştir.
Öteki Dünya 4 âleme bölünmüştür:
Elysion Çayırları (Elysium) - Kahramanlar, erdemli ruhlar ve Tanrıların gözdeleri için ayrılmış bir cennet - En ruhani insanların gideceği yer.
Asfodel Çayırları - Ruhların hayaletimsi, nötr bir hâlde var olduğu sıradan ruhların diyarı - Ruhsal açıdan tamamen cahil olanların gideceği yer.
Hades (Yeraltı Dünyası) - Hades tarafından yönetilen, çoğu ruhun ikamet ettiği, ölülerin genel âlemi - Orta derecede ruhani olanların veya doğuştan bazı yeteneklere sahip olanların [insanlığın çoğu] gideceği yer.
Tartaros - Kötülerin ve Tanrıların düşmanlarının ebedi cezaya çarptırıldığı en derin uçurum - İnsanlığın %0,01’inden daha azı, kötülerin de kötüsü suçluların kendilerini bulacakları yer.
___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
Elysion Çayırları (Elysium)
Genellikle Elysion Çayırları olarak anılan Elysium, en erdemli ve kahraman ruhların son dinlenme yeriydi. Yeraltı dünyasının geri kalanının kasvetinin aksine Elysium, yemyeşil çayılar, altın tarlalar ve hafif esintilerle dolu güzel, güneşli bir cennet olarak tasvir edilirdi. Elysium’daki ruhlar ebedi mutluluğun, müziğin, ziyafetin ve diğer asil ruhlarla arkadaşlığın tadını çıkarırdı.
Yukarıdaki tüm anlatım semboliktir; Kadimler basit bir dil ile yüksek nitelikli ruhların ölümden sonraki yaşamlarında da benzer şekilde olumlu koşulları kendilerine çekeceklerini ve alacaklarını ifade etmek için kullanılmıştır.
Homeros’un Odisseia’sında Elysium, Zeus’un gözdelerinin gönderildiği, zorluklardan arınmış, toprağın zahmetsizce bol ürün verdiği bir yer olarak tanımlanır (Odyssey 4.563–569).
Seçkin, ruhani açıdan gelişmiş ve kahraman bireyler, sonunda topluca Elysion Çayırları olarak tanımlanan en yüksek diyarlara girebilirler. Tanrılara ve insanlığa karşı ruhani yükümlülüklerini ve sorumluluklarını yerine getiren inisiyeler ve kozmik düzene ve Tanrılara faydalı olan büyük kişilikler, geçici “ölümlerinin” ardından bile öğrenme, gelişme ve ruhaniyet ile dolu en yüksek düzey bir öteki dünyanın tadını çıkarırlar. Sonunda, Tanrıların planı bu ruhları Tanrılaştırmak olduğundan, yolculuklarına devam edebilmeleri için onları reenkarne eder ve yolcuklarına tekrar çıkarırlar.
___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
Hades
Biraz daha farkında olan ancak yine de yeterince farkında olmayan diğer ruhlar ise “Hades” adlı bu âleme giderler. Bu âlemde onlara talimatlar verilir, yardım edilir ve reenkarnasyonlarını beklerler. İnsanlık ruhsal olarak çok yüksek bir seviyede bulunmadığından ve ruhları zayıf ve ışıksız olduğundan, en kalabalık yer Hades’tir. Bu da onların sadece daha düşük astral alanlarda var olabilecekleri anlamına gelir ki bu alanlarda, gereğinden fazla aydınlanmanın gücünden korunurlar.
Hades kavramı, hem ölülerin tanrısına hem de çoğu ruhun ikamet ettiği genel yeraltı dünyasına işaret edebilir. Elysium doğru kişiler için bir cennet ve Tartaros bir azap yeri iken, Hades’in kendisi basitçe ölüler diyarıydı - ölen ruhların çoğunun ölümden sonra gittiği geniş ve gölgeli bir dünyaydı.
Ölümden sonraki yaşamı bu şekilde deneyimlemelerinin nedeni, yetilerin işlevsel olması ve aslında insanların ruhsal olarak tamamen kör bir durumda da olmamasıdır.
Hades, kraliçesi Persephone ile birlikte ruhların kaderini yöneten ve yaşayanlar ile ölüler arasındaki dengeyi sağlayan Kral Hades tarafından yönetiliyordu. Yeraltı dünyası, Styx (yemin nehri), Acheron (keder nehri), Lethe (unutkanlık nehri), Phlegethon (ateş nehri) ve Cocytus (ağıt nehri) gibi nehirlerle yaşayanların âleminden ayrılırdı.
Yukarıda açıklanan tüm bu konuların sembolik varlığı, buradaki ruhların yanlarında taşıdıkları ve Hades’e girdiklerinde hatırlayacakları hislere, duygulara ve deneyimlere sahip olabileceğindendir. Ele alınmamış acılar, sefil koşullar ve her türlü duygusal ya da çözülmemiş sorun, ölümlü dünyadan ayrılan kişinin ruhunda taşınır. Dolayısıyla, ruhlar bu sorunları ele almak için orada kalabilir ya da bu sorunların kalıntılarıyla başa çıkmak için bir sonraki enkarnasyonlarına geçebilirler. Hades ruhen arınmış olanlar için bir âlem olmadığından, Hades insanların sonunda Elysium'a ulaşana kadar yolculuklarına devam edebilmeleri için daha yüksek varlıklar tarafından eğitim alabilecekleri bir “okul” gibi işler.
___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
Asfodel Çayırları
Asfodel Çayırları sıradan ruhların ikamet ettiği geniş, gri ve ürkütücü bir alandı. Bu diyar ne ödül ne de ceza yeriydi, bu da onu Yunan öteki dünyasının tarafsız orta zemini hâline getiriyordu. Asfodel Çayırları’ndaki ruhlar hayaletimsi, neredeyse rüya gibi bir hâlde, hafızasız ve güçlü duygulardan yoksun bir şekilde amaçsızca dolaşırlardı.
Ruhsal açıdan yetkin veya bilgili olmayan insan ruhları, ölümlerinden sonra bu duruma varsayılan bir şekilde gelirler. Reenkarnasyona kadar orada huzur içinde beklerler, ancak ruhani güçlerini geliştirmedikleri için bunun dışında başka bir alanda bulunamazlar. Durumları çok istikrarlıdır ve ruhsal olarak gelişmek ve aydınlanma merdivenini tırmanmak amacıyla Tanrılar tarafından reenkarne edilirler.
Homeros'un Odisseia’sında Odysseus, ölüler arasında bir hükümdar olmaktansa yaşayan bir hizmetkâr olmayı tercih edeceğini söyleyerek öteki dünyadan duyduğu hoşnutsuzluğu dile getiren Akhilleus'un gölgesiyle karşılaşır (Odyssey 11.488-491). Bu, Asfodel Çayırları’nın ölülerin gelişmekten ziyade sadece oyalandığı monoton, unutkan bir varoluş olduğunu ima eder. Elysium'un aksine orada neşe ve acı yoktur, sadece gölgeler ve fısıltılar vardır.
Asfodel Çayırları, adını genellikle mezarların yakınına dikilen ve ölülerle ilişkilendirilen asfodel çiçeğinden almıştır. Daha sonraki yorumlarda bu diyar, ruhların yargılanmayı ya da reenkarnasyonu beklediği bir yer olarak görülmüş ve farklı varlık hâlleri arasında bir geçiş, sınıralanı olduğu fikrini güçlendirmiştir.
Öteki Dünya 4 âleme bölünmüştür:
Elysion Çayırları (Elysium) - Kahramanlar, erdemli ruhlar ve Tanrıların gözdeleri için ayrılmış bir cennet - En ruhani insanların gideceği yer.
Asfodel Çayırları - Ruhların hayaletimsi, nötr bir hâlde var olduğu sıradan ruhların diyarı - Ruhsal açıdan tamamen cahil olanların gideceği yer.
Hades (Yeraltı Dünyası) - Hades tarafından yönetilen, çoğu ruhun ikamet ettiği, ölülerin genel âlemi - Orta derecede ruhani olanların veya doğuştan bazı yeteneklere sahip olanların [insanlığın çoğu] gideceği yer.
Tartaros - Kötülerin ve Tanrıların düşmanlarının ebedi cezaya çarptırıldığı en derin uçurum - İnsanlığın %0,01’inden daha azı, kötülerin de kötüsü suçluların kendilerini bulacakları yer.
___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
Elysion Çayırları (Elysium)
Genellikle Elysion Çayırları olarak anılan Elysium, en erdemli ve kahraman ruhların son dinlenme yeriydi. Yeraltı dünyasının geri kalanının kasvetinin aksine Elysium, yemyeşil çayılar, altın tarlalar ve hafif esintilerle dolu güzel, güneşli bir cennet olarak tasvir edilirdi. Elysium’daki ruhlar ebedi mutluluğun, müziğin, ziyafetin ve diğer asil ruhlarla arkadaşlığın tadını çıkarırdı.
Yukarıdaki tüm anlatım semboliktir; Kadimler basit bir dil ile yüksek nitelikli ruhların ölümden sonraki yaşamlarında da benzer şekilde olumlu koşulları kendilerine çekeceklerini ve alacaklarını ifade etmek için kullanılmıştır.
Homeros’un Odisseia’sında Elysium, Zeus’un gözdelerinin gönderildiği, zorluklardan arınmış, toprağın zahmetsizce bol ürün verdiği bir yer olarak tanımlanır (Odyssey 4.563–569).
Seçkin, ruhani açıdan gelişmiş ve kahraman bireyler, sonunda topluca Elysion Çayırları olarak tanımlanan en yüksek diyarlara girebilirler. Tanrılara ve insanlığa karşı ruhani yükümlülüklerini ve sorumluluklarını yerine getiren inisiyeler ve kozmik düzene ve Tanrılara faydalı olan büyük kişilikler, geçici “ölümlerinin” ardından bile öğrenme, gelişme ve ruhaniyet ile dolu en yüksek düzey bir öteki dünyanın tadını çıkarırlar. Sonunda, Tanrıların planı bu ruhları Tanrılaştırmak olduğundan, yolculuklarına devam edebilmeleri için onları reenkarne eder ve yolcuklarına tekrar çıkarırlar.
___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
Hades
Biraz daha farkında olan ancak yine de yeterince farkında olmayan diğer ruhlar ise “Hades” adlı bu âleme giderler. Bu âlemde onlara talimatlar verilir, yardım edilir ve reenkarnasyonlarını beklerler. İnsanlık ruhsal olarak çok yüksek bir seviyede bulunmadığından ve ruhları zayıf ve ışıksız olduğundan, en kalabalık yer Hades’tir. Bu da onların sadece daha düşük astral alanlarda var olabilecekleri anlamına gelir ki bu alanlarda, gereğinden fazla aydınlanmanın gücünden korunurlar.
Hades kavramı, hem ölülerin tanrısına hem de çoğu ruhun ikamet ettiği genel yeraltı dünyasına işaret edebilir. Elysium doğru kişiler için bir cennet ve Tartaros bir azap yeri iken, Hades’in kendisi basitçe ölüler diyarıydı - ölen ruhların çoğunun ölümden sonra gittiği geniş ve gölgeli bir dünyaydı.
Ölümden sonraki yaşamı bu şekilde deneyimlemelerinin nedeni, yetilerin işlevsel olması ve aslında insanların ruhsal olarak tamamen kör bir durumda da olmamasıdır.
Hades, kraliçesi Persephone ile birlikte ruhların kaderini yöneten ve yaşayanlar ile ölüler arasındaki dengeyi sağlayan Kral Hades tarafından yönetiliyordu. Yeraltı dünyası, Styx (yemin nehri), Acheron (keder nehri), Lethe (unutkanlık nehri), Phlegethon (ateş nehri) ve Cocytus (ağıt nehri) gibi nehirlerle yaşayanların âleminden ayrılırdı.
Yukarıda açıklanan tüm bu konuların sembolik varlığı, buradaki ruhların yanlarında taşıdıkları ve Hades’e girdiklerinde hatırlayacakları hislere, duygulara ve deneyimlere sahip olabileceğindendir. Ele alınmamış acılar, sefil koşullar ve her türlü duygusal ya da çözülmemiş sorun, ölümlü dünyadan ayrılan kişinin ruhunda taşınır. Dolayısıyla, ruhlar bu sorunları ele almak için orada kalabilir ya da bu sorunların kalıntılarıyla başa çıkmak için bir sonraki enkarnasyonlarına geçebilirler. Hades ruhen arınmış olanlar için bir âlem olmadığından, Hades insanların sonunda Elysium'a ulaşana kadar yolculuklarına devam edebilmeleri için daha yüksek varlıklar tarafından eğitim alabilecekleri bir “okul” gibi işler.
___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
Asfodel Çayırları
Asfodel Çayırları sıradan ruhların ikamet ettiği geniş, gri ve ürkütücü bir alandı. Bu diyar ne ödül ne de ceza yeriydi, bu da onu Yunan öteki dünyasının tarafsız orta zemini hâline getiriyordu. Asfodel Çayırları’ndaki ruhlar hayaletimsi, neredeyse rüya gibi bir hâlde, hafızasız ve güçlü duygulardan yoksun bir şekilde amaçsızca dolaşırlardı.
Ruhsal açıdan yetkin veya bilgili olmayan insan ruhları, ölümlerinden sonra bu duruma varsayılan bir şekilde gelirler. Reenkarnasyona kadar orada huzur içinde beklerler, ancak ruhani güçlerini geliştirmedikleri için bunun dışında başka bir alanda bulunamazlar. Durumları çok istikrarlıdır ve ruhsal olarak gelişmek ve aydınlanma merdivenini tırmanmak amacıyla Tanrılar tarafından reenkarne edilirler.
Homeros'un Odisseia’sında Odysseus, ölüler arasında bir hükümdar olmaktansa yaşayan bir hizmetkâr olmayı tercih edeceğini söyleyerek öteki dünyadan duyduğu hoşnutsuzluğu dile getiren Akhilleus'un gölgesiyle karşılaşır (Odyssey 11.488-491). Bu, Asfodel Çayırları’nın ölülerin gelişmekten ziyade sadece oyalandığı monoton, unutkan bir varoluş olduğunu ima eder. Elysium'un aksine orada neşe ve acı yoktur, sadece gölgeler ve fısıltılar vardır.
Asfodel Çayırları, adını genellikle mezarların yakınına dikilen ve ölülerle ilişkilendirilen asfodel çiçeğinden almıştır. Daha sonraki yorumlarda bu diyar, ruhların yargılanmayı ya da reenkarnasyonu beklediği bir yer olarak görülmüş ve farklı varlık hâlleri arasında bir geçiş, sınıralanı olduğu fikrini güçlendirmiştir.